​10 Seçilmiş Örnek

ir binanın hava geçirgenliğinin doğal ya da yapay yollardan çözümlenmesi, günümüzün en tartışılan mimari yaklaşım sorunsallarından birisidir. Bu bağlamda “nefes alan binalar” başlığında seçtiğimiz 10 örnek, bir taraftan ikilemi ortaya koyarken, diğer taraftan da doğal çözümlerin, yani difüzyon açıklığının doğruluğuna işaret etmektedir.

Opole Rural Açık Hava Müzesi, Yönetici Binası

Müze, Opole şehrinden Wroclaw’a giden yolda, şehir merkezinden 6 km uzakta bulunuyor. Opole Rural Müzesi’nin bulunduğu etnografik park, müzenin temelini oluşturuyor. Bu yeni bina, zaten varolan binaları çoğaltırken tamamlıyor. Aynı zamanda kompozisyonuyla parkın mimarisinin geleneğini; kalıpsal proporsiyonları, kullandığı malzemeleri ve iç mekanın kullanış planıyla sürdürüyor.

Binanın ve çevresinin planlanmasında izlenilen yöntem, iki ana dikey yönde uygulanmış. Yönetici Binası doğudan batıya tek yönde konumlandırılmış. Konseptte bu yön, müzenin tarihi değerini ve gelenekleri sembolize ediyor.

Alan oluşumundaki yeni ölçüler kuzey-güney yönünde seçilmiş. Yükseltilerin bölmelerini devam ettiren çizgiler, binanın önündeki merkezi, park alanını, iç avluyu ve katların bölünmesini belirliyor. Aynı zamanda bahçelerin ve küçük mimarilerin de şekillerini belirliyorlar. Binanın yapısı Opole Silesia bölgesinin kırsal binalarının tarihi formlarından esinleniyor. Modern mimari kullanılarak tasarlanan bina, ışık alan cam ayrıntılarla bitirilmiş. Bu camların en büyüğü ana girişin üzerinde bulunuyor.

Geleneksel bir malzeme olan ahşap modern bir yolla kullanılmış. İç mekanı güneşten korumak amaçlı yapılan ahşap panjurlar aynı zamanda müze kapalıyken girişi engelleyen bir koruma görevi de üstlenmiş. Bu panjurların bazıları açılabilirken, hepsi aynı anda hareket ettirilebiliyor.

S House

Eğri Sütunlar Üzerinden Kesintisiz Manzaraya Avusturyalı bir aile için Hammerschmid Pachl Seebacher Mimarlık tarafından tasarlanan S House Bad Leonfelden’ın bir köyünde bulunuyor. Evin arazisinin dik oluşu ciddi zorluklar yaratmış olsa da mükemmel bir manzaraya bakıyor olması mimarlara evin temelinin nasıl oturacağını belirleme konusunda fikir verdi. Bu alanın potansiyelini gören mimarlar S House’ın ana hacmini bir seri eğri sütun üzerine yerleştirerek hem engebeli zeminden kurtardı, hem de mükemmel manzaraların kesintisiz gözlemini sağladı. S House, 130 metrekarelik tek katlı yapısıyla bu küçük kasabaya mükemmel uyum sağlıyor.

Veranda görevi gören terasın etrafına U şeklinde yerleştirilen odalar ve evin diğer bölümleri araziden farklı sütunlarla destekleniyor. Bu ince ve eğri sütunlar üzerine inşa edilen evi görenler sanki sütunlar bu yükü taşıyamayıp düşecekmiş hissine kapılıyor. Bu yükseltili stratejik tasarım bir yandan arazinin bozulmamasını sağlarken bir yandan da aileye bahçe olarak kullanabilecekleri büyük bir alan bırakıyor. Ana yapı malzemesi kereste olan evin inşası dört ay gibi çok kısa bir sürede gerçekleştilmiş. Mimarlar evin dış cephesini tamamen siyaha boyayarak çevresine iyi uyum sağlayan bir yapı yaratmışlar.

Open Space2

Çağdaş Hollanda mimarisinin başlıca özelliklerinin sosyal özelliklere önem vermesi ve kişisel duyguları, insan mantığıyla birleştirmesi olduğu söylenebilir. Hollanda kent planlamasında kişisel ve halka açık alanların uzlaştırılarak etkileşime geçirilmesi bu kalitesini kanıtlıyor.

Modern toplumun istekleri üzerine yeni bir yaşam konsepti yaratmak Borneo Sporenburg projesinin amaçlarından biri. Hayat daha basit, içten ve keyifli gözüküyor… ve yaşam tarzı hayat standartlarının bir belirleyicisi oluyor… Farklı inşaat tekniklerinin birlikte kullanımı da Borneo Sporenburg’ın ana yöntemi.
Şehrin kanallarının sırasında dizilmiş evlerin büyük “ekran pencereleri” geçenleri suya yaptığı yansımalarla hayran bırakıyor,bu sırada da yaşayanlarla tecrübelerini paylaşmalarını sağlıyor.

Açık Alan Konsepti

Projenin ana kosepti sudaki yansımayı gerçek, somut ve katı bir oluşa çevirmek. Ahşap iskele, binaların yansımasını simgeliyor ve Borneo evlerinin cephelerinin yarattığı ritim sütunlar yardımıyla korunuyor.

Sütunlar binaların profillerini oluştururken aynı zamanda iskeleye de yapı sağlıyorlar. İskelenin birden çok görevi var: Bisiklet parkı, banklar, oyun alanı, yeşil alanlar ve kullanışlı birçok alan…

Kişisel Alan Konsepti

Evler çoğunlukla ahşap ve yürünebilir polikarbonatlardan yapılmış, böylece projenin ekolojik özellikleri gösterilmiş. Gün ve gece boyunca açık bırakılan büyük Hollanda pencereleri, özel hayatla halka açık ortamların birlikteliğini gösteriyor. Yatak odaları ve başka gizlenmesi gereken odalar da evin arka kısımlarında bulunuyor. Evin ana yaşam alanı “dış mekana doğru çevrilmiş” ve bu sayede pencerelerde mükemmel manzaralar yaratılmış. Bütün bu saydam cephe bir kol yardımıyla kaldırılabiliyor. Bu büyük yaşam alanı “açılabilir” duvar kapalıyken bile bulunduğu katın zeminiyle aynı seviyede bulunuyor. Cephe açıldığındaysa bütün bu panaromik iskele evin bir parçası oluyor, devasa bir “ekran”, eşsiz bir pencere, açık bir alan oluyor.

Polikarbonat kullanımı doğal aydınlatma filtresi görevi görürken enerji tasarrufuna da katkı sağlıyor. Bu materyalin mükemmel ısı yalıtım özellikleri de var. Evin enerjisi çatıdaki rüzgar enerjisi sistemlerinden sağlanıyor.

Kitzbuehel Malikanesi

Mimar ve tasarımcı Nina Schmid bu dağlarla çevrili dik araziyi ilk ziyaret ettiğinde bu mükemmel manzaraları yakalaması gerektiğini biliyordu. Alplerde bulunan bu yapının eşsiz konumu hem dışarıdan hem de içeriden anlaşılmalı. Binanın iki kanadı iki parça ahşabı anımsatıyor. Malikanenin orta kısmı ise parıltıları ve ışıldamalarıyla ateşi çağrıştırıyor. Burası binanın kalbi, alt ve üst kısımları birbirine bağlayan yer. Bütün zemin planı bu merkezden yola çıkarak tasarlandı: Kitzbuehl Malikanesi’nin bütün kullanışlılığı burada belirlendi. Merkeze odaklanıp ona iki bölüm bağlayarak Nina Schmid, Kitzbuehl Malikanesi’ni bu mükemmel manzaraların parçası olarak yerleştirdi. İç mimariyi de Splendid Mimarlık üstlendi. Bütün dolaplardan sofra takımlarına kadar herşey Nina Schmid tarafından tasarlandı ya da özenle seçti. Alpin esintiyi bütün evde göstermek için farklı malzemeler ve sıcak tonlar kullandı.

195 Melbourne Caddesi

North Adelaide, Avusturalya’nın çoğu iç bölgesinde olduğu gibi, eski konut binalarını daha çağdaş ticari yapılara çeviriyor. Melbourne Caddesi’nde de çoğunlukta olan tek katlı binalar uzun süredir yakınındaki Merkezi İş Bölgesi’nden ticari destek alamadığı için büyük baskı altında bulunuyor. Aynı anda hem konutsal hem de ticari aktivitelerde bulunan, dar alanlara yapılmış başlı başına duran konut binaları, artık daha az cazip görülüyor. Bu tür yapılar sürdürülebilirliğe daha uygun gözüktüğü için, toplulaştırılması günümüzde daha da arzu edilen bir durum haline geliyor.

Geliştirme planı doğrultusunda alanın potansiyelini en yüksek ölçüde kullanmaktan da fazlasını hedefleyen binanın doğusunda 70’lerden kalan üç katlı bir ticari bina, batısında ise 1900’lerin başlarından kalma tek katlı bir konut binası bulunmakta. Binanın inşaatı bir depo inşaatını anımsatıyor, ki bu, ticari yapılarda sıkça görülen bir yöntem. Yapının hacmi bitişiğindeki iki binayla da uyum içinde yapılmış, ayrıca görülen hacim de kereste kaplamalarla azaltılmış, önünde bulunan Jakaranda ağacıyla da günışığından koruma sağlanılmış. Alandan ayrı bulunan otopark ise girişin dışında tamamen gizlenmiş. Kereste kaplama ile binanın girişinin buradan olduğu belirginleştirilmiş. Bölgede döşeme olarak kullanılan Güney Avusturalya Mintaro kerestelerinin kullanımı çevreye uyum sağlarken; beton, cam ve siyah boyanmış çeliklerle tezatlık yaratıyor.

Şuanki talebi karşılamak amacıyla, binanın hizmetleri ticari standartlara uygun seçilmiş. Ayrıca bina bölgedeki çoğu binadan farklı olarak daha iyi ısı yalıtımıyla, gizli günışığı denetimiyle ve tekrar kullanım için yağmur suyu toplamasıyla daha arzu edilebilir konumda. Basit ve abartısız olan 195 Melbourne Caddesi, geçiş dönemindeki caddede nelerin mümkün olduğunu gösteriyor.

Moonah Links Pansiyonları

Golf alanı konutları dünya üzerinde çok ünlü konut türleri değiller. Çoğunlukla abartılı, kaba ve çevreleri için uygunsuzlar, golf sporunun 18 deliğinin düşündüren kalitesini düşürüyorlar. Hayball tarafından tasarlanmış Moonah Links Pansiyonları’ysa bu dengesizliği hassas ve güzel bir şekilde dengeleyerek Melbourne’un Mornington Yarımadası’nın eski tepelerine yerleşti. Herbirinde 12 otel odasının olduğu bu üç tip pansiyon binası, içinde konferans bölümleri de barındırıyor.

Çevresine büyük bir uyumla yerleşen yapı kereste cephesiyle de bu güzel kıyı ortamına yakışıyor. İç mekanlar ise lüks ve rahatlatıcı… Peter Thompson tarafından tasarlanmış golf sahalarındaki oyunlardan sonra dinlenceye çekilmek için de mükemmel bir mekan.

Konferansa giden işadamları tarafından çok beğenilen Moonah Links Pansiyonları aynı zamanda 2007 Avusturalya Kereste Tasarım Ödülleri’nde her kategoride ödül aldı.

İskoçya’da Nefes Alan Bina Konsepti Deneniyor

Açık kereste kaplamalı bu yeni bina konsepti, ev sahibi için enerji harcamalarını en aza indirdiğini iddia ediyor. Binalara yüklenmiş olan “Energyflo Cell” adlı yalıtım sistemi karbon kullanımını indirgediğini ve hava kalitesini arttırdığını vaat ediyor. Dinamik Nefes Alan Bina sistemi hava geçiriyor, bu şekilde kış aylarında evin ısısını kullanarak sıcak havalandırma yaratıyor. Bu değişken sistem yaz aylarındaysa soğuk havayla aynı görevi yapıyor. Aynı zamanda, havalandırma filtreleri yaşayanlar için daha yüksek hava kalitesi sunuyor.

Firmalar bu yeni konsepti Fife, İskoçya’daki Lomond Evleri’nin Yeni Çiftlik Vadileri’nde deniyor. 3 aylık deneme projesi duvarlarında ileri aşama yeşil yalıtım sistemleri kullanıyor.
Bu üç evin, üç ay boyunca, farklı hava koşullarında ne kadar enerji tasarrufu yaptığı elektronik aletlerle gözlemlenecek. Evlerin ikisi Dinamik Nefes Alan Bina teknolojisiyle yapılmışken diğeri ise geleneksel yalıtım sistemleriyle donatılmış.

Evler, Kingdom Konut Firması ve Lomond Evleri arasında bir anlaşmayla Fife Konut Anlaşması’nın bir parçası olmak üzere yapılmış.

Bulgarı Şarap Evi

Toskana’nın güney ucunda San Casciano dei Bagni’de bulunan Palazzone’nin üzüm bağları; tepeleri, akıntıları ve rüzgarıyla eşsiz şaraplar üretmeye elverişli bir iklime sahip. Yalnızca yazların sıcak, kışların soğuk ve baharların ılık geçtiği ve az kar gören bu tip otantik yerlerde bu kadar iyi olgunlaşan üzüm bağları üretilebiliyor. Kil, kireçtaşı, kumtaşı ve fosillerden oluşan bu toprak, güneydoğu güneşini alarak, bölgenin yüksekliği de eklenince, enfes üzümler hasatlanabilen asmalar yetiştirilebiliyor.

Uzun bir koridor geçtikten sonra üretimin gerçekleştiği binalara ulaşılıyor. Bütün vadiyi gören manzarasıyla şarap tatma odası, bu tecrübenin tamamlanmasını sağlıyor. Alvisi, Kirimoto ve Partnerleri tarafından yapılan bu şarap mahzeni, bahçeleri ve teraslarıyla tamamlanıyor.

“Zarafeti, yapısı ve keskinliğiyle şarap bağları bölgeyi yansıtan bir tasarım yapmamı sağladı. Tepenin en yüksek eğrisini takip eden dört beton duvar arasından bina yükseliyor. Şaraphanenin ana bölgelerini bu duvarlar kapatıyor ve hem genişlik hem de uzunluk olarak farklı bölgeler oluşturuyorlar. Merkezindeki koridor; üretim alanını, varil mahzenini ve şarap mahzenini, şişeleme alanı ve depo alanından ayırıyor. Üst kattaysa aynı koridor tatma odasıyla ofis alanlarını ayırıyor. Bu ana eksen aynı zamanda ofisleri dış mekanla bağlıyor” diyor Massimo Alvisi.

Mahzen, toprağın sürekli ısısını bir jeotermal güç kaynağı olarak kullanıyor, bunun yanında kalın duvarlarıyla ve yapısıyla morfolojik olarak yer şekillerini takip ediyor.
Giovanni Bulgari’nin amaçlarından biri olan sürdürülebilirlik konseptini güneş enerjisi panelleri ve basit inşaat aletleri sağlıyor. Koyu kahverengi tonlarıyla mahzen manzaraya uyum sağlıyor ve enerjisini doğaya hiçbir etki bırakmadan sağlıyor. Bu çağdaş şarapevi karbon ayakizini sıfıra yaklaştırma amacına sık sık araştırmalar yaparak ulaşmaya çalışıyor.

Piberstein Açık Hava Sahnesi

Maria Lankowitz yakınlarındaki Opencast kömür madeni günümüzde açık hava eğlence parkı için kullanılan Piberstein’a doğal bir arena bırakmıştı. Bütün alanı kullanmanın yeni bir yöntemi olarak da orada bir konser sahnesi inşa edilmişti.

Avusturya’nın Maria Lankowitz kentindeki bu ‘Açık Hava Sahnesi’ SOLID Mimarlık’ın en yeni mimari tasarımı. Bina mimarisinin amacı Maria Lankowits’in yakınındaki Opencast kömür madeninin bıraktığı büyük alana bir konser sahnesi kurmaktı.

Bu amaçla tasarlanan binanın 3 boyutlu yapısı, işlevsellik ve ışınsal olarak farklı görüşlerin çeşitliliğini sunmasının yanı sıra arazi ile yüzme gölüne doğru bakan sahneyi çevre ile birleştiriyor. Sahne prefabrike betondan bir bodrum kat üzerine yapılmış, buraya giriş gizlenmiş ve sanatçılar için bir kulis, duşlar, bir ilkyardım odası, teknik aletler için bir oda ve depo odaları konulmuş.

Şu an varolan parkın merkezine yapılması planlanan konser sahnesi birden çok hizmet vermeyi planlıyor. Çift taraflı yapısıyla hem park tarafından hem de göl tarafından izlenebiliyor.

Balsthal’daki Ev

Bu ahşap evin amacı çevresindeki manzaraları göstermenin farklı yollarını bulmaktan geçiyor. Evin iki ana katı var; bunların biri yerden 750mm aşağıdan başlarken diğeri yerden 1500mm yukarıdan başlıyor. Zemin katı alçak tavanlı bir aile odasından oluşuyor. Bu alanda çevredeki doğayla birliktelik sağlamak için devamlı pencereler kullanılmış. Diğer kat ise bunun tam tersini oluşturuyor. 6m’lik tavan yüksekliğiyle dört eşit odadan oluşuyor. Mekanı tavanların yüksekliği tamamlarken kocaman pencereler buğday tarlalarını gösteriyor. Giriş katında doğayı daha ilkel bir biçimde hissederken, üst katta doğa daha uzaktan gözlemleniyor.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)