Turizm ve Sürdürülebilirlik

"Turizm sezonu başladı" cümlesi çoğumuza deniz-kum-güneş üçlüsünü çağırıştırır... Ancak çevre duyurlılığının her alanda arttığı günümüzde turizm sektörü de yeni kavramlarla tanışıyor. Turizm sektörüne yönelik araştırmalarda karşımıza sıklıkla çıkan "sürdürülebilir turizm", "sorumlu turizm kavramları" turizme dair çağrışımların, beklentilerin ve önceliklerin değiştiğini gösteriyor.

Çok uzun süre turizm sektörü sadece gelir getirici bir faaliyet olarak görülmüştür. Ancak sosyal, kültürel ve çevresel etkileri uzun dönemde ortaya çıkmaya başladıkça bu konular da dikkate alınmaya başlamıştır. Dünyanın ekolojik sistemindeki sorunların farkedilmesiyle turizm konusunda da hassasiyet artmış ve turizme bakış açısı değişmeye başlamıştır. Turizm trendlerinde bir değişme meydana gelse de hala insanların büyük bir çoğunluğu kitle turizmine katılmaktadır. Yani Dünyadaki en büyük turizm hareketleri hala deniz-kum güneş amacıyla yapılmaktadır.

“Sorumlu-turizm”, “soft-turizm” vb. kavramlar, alternatif bir turizm anlayışına işaret etmektedir. Bu kavramlar, kitle halinde ve paket şeklinde seyahat edilen, benzer yiyecek ve içeceklerin tüketildiği, fabrikasyon diye de isimlendirilebilecek bir anlayışın dışında bir turizmi anlatmaktadır. Bu anlayışlar, çevreye karşı sorumlu, yerel halkın kalkınmasına katkı sağlamayı ve sosyal kültürel olumsuz etkileri minimize etmeyi hedefler ve sürdürülebilir turizm şemsiyesi altında değerlendirilebilir. Çünkü sürdürülebilir turizm; turizmin çevreye ve ekonomiye yapabilecekleriyle ilgili bilinci artırmayı, kalkınmada eşitliği desteklemeyi, ev sahibi toplumun yaşam kalitesinin arttırılmasını, ziyaretçilere yüksek kalite sağlamayı hedeflemekte ve bu amaçlarla birlikte çevrenin kalitesini sürdürmeyi ve arttırmayı hedefleyen bir anlayıştır.

Dünya genelinde farklı alanlarda gündeme gelen, yavaş hareket (Slow movement) kavramı, turizm üzerinde de etkili olmuştur. Ev sahibi toplumun kültürlerinin korunması ve devamlılığının sağlanması, geleneksel üretimlerin özellikle tarımsal üretimin yeniden canlandırılması ve metropollerin kaosundan bunalarak doğal yaşamı özleyenlerin talepleri, bu hareketlerin olduğu bölgelerde turizm talebini arttırmıştır. Örneğin, İtalya’ya gelen turistlerin onda biri yavaş hareketin başkenti sayılacak Toskana bölgesine ziyaret gerçekleşmektedir. Bu bölgeye gelen turistler bölgeye özgü ürünleri tüketmekte, o bölgenin yaşam biçimine uyum sağlamakta ve alışılmış kent yaşamının etkisini hafifletmeye çalışmaktadır. Bu tür alternatiflerin sunulması turizm hareketlerini etkilemekte ve kitle turizminden farklı olarak yeni bir bakış açısı kazandırmaktadır.

Turizmin yerel halkın refahını arttırmak, kültürel ve sosyal çeşitliliğin devamlılığını sağlamak v.b. gibi olumlu etkileri yanında, doğal ve sosyal çevre üzerinde olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Özellikle turizm yapıları kuruluş yeri bakımından değerlendirildiğinde, doğal güzelliklerin hemen yanı başında doğal yapı dikkate alınmadan kurulduğundan, hem görsel kirlilik hem de doğal çevre üzerinde tahrip edici etkiye sahiptir. Dolayısıyla, turizm binasının nasıl yapıldığının yanı sıra, nereye yapıldığı da oldukça önemlidir.

Ancak, olumsuz etkiler olacağı ön görüsünden hareketle, turizm alanı açmama kararı vermekte olumlu etkilerini yok saymak olacaktır. Bu noktada izlenebilecek en akılcı yöntem, sürdürülebilirlik ve çevre koruma anlayışı rehberliğinde, turizm planlarının hazırlanması ve tesislerin denetiminde turizm paydaşlarının yer almasının sağlanmasıdır.

Bir diğer önemle üzerinde durulması gereken konu ise; Turizm’in sadece yapıdan ibaret olmadığı yaklaşık 35-40 sektörün oluşturduğu bileşik bir sektör olduğu gerçeğinden hareketle, sürdürülebilir bir turizm gelişimi isteniyorsa, turizmin ilişkili olduğu tüm sektörlerde, sürdürülebilirlik eksenli politikaların birbiri ile uyum içinde olmasıdır.

NASIL SÜRDÜRÜLEBİLİR OTEL OLUNUR?

Turizm sektörünün dünyadaki SEG (Sera Gazları Emisyonu Göstergesi) ve CO2 emisyonların yaklaşık %5 ini üretmekte olduğu tahmin edilmektedir. Turizm yatırımlarının çevreyi minimum tehdit eder düzeye gelebilmesi için CO2 ve SEG emisyonlarını bugünkü düzeyden yaklaşık %30-40 aşağı çekmelerinin gerektiği yapılan araştırmalarca kanıtlanmıştır.

Ayrıca, dünya genelinde turizm kaynaklı CO2 ve SEG salımına bakıldığında görülmektedir ki, turistik tesisler %25 gibi ciddi bir yer tutmaktadırlar. Yapılan istatistiklere göre otellerde bir misafirin gün başına harcadığı enerji 130Mj ve gün başına salınan CO2 emisyonu ise 20,6 kg’dır. Bu diğer tip turistik tesisler ile de kıyaslandığı ve ortalama alındığı zaman gün başına 98Mj ve 15.6kg olarak hesaplanmaktadır. Bu da göstermektedir ki tüm turistik tesis tipleri arasında oteller ciddi anlamda yüksek enerji tüketen yapılar olarak göze çarpmaktadır. Bu nedenle de turizm endüstrisinde yeni bir sayfa açmanın zamanı gelmiştir. Son yıllarda bu değişinim bir uzantısı olan ve “Sürdürülebilir Turistik Tesis”, “Yeşil Otel” gibi kavramlar otaya çıkmış ve tüm dünyada araştırmalara konu olmuştur.

Günümüzde ise tüm turistik tesislerin ve yapım faaliyetlerinin sadece çevresel etkilerini azaltmak için değil, aynı zamanda yaşam performanslarını da artırmak için hızlı adımlar atılması artık kaçınılmazdır.

“Sürdürülebilir Otel” veya başka bir deyişle yeşil otel kavramı daha az enerji ve su tüketen, CO2 emisyonları azaltılmış, küresel iklim değişikliğine pozitif etki sağlayan, çevre dostu yerel ve geri dönüştürülebilir malzemeler ile inşa edilmiş ve yatırımcısının sosyal ve çevresel sorumluluğunu belgeleyen bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır. Giderek yaygınlaşmaya başlayan “Sürdürülebilir Otel” kavramı, butik otellerden dünya çapında tanınmış otel zincirlerine kadar pek çok klasmanda otel tasarımı ve işletmesinde değişiklik yapılmasına sebep olmuştur.

Sayıları giderek artan yeşil otellerin bazısı, bünyesinde hiçbir şekilde elektronik alet barındırmazken, bazısı sadece müşteriler istediği zaman havlu ve çarşafları değiştirerek tasarruf sağlamaya çalışmakta. Ancak globalleşen dünyada turistik tesisler için en doğru çözüm tüm yeni teknolojileri kullanarak toplam karbon ayakizini ve su tüketimini azaltabilmek olmalıdır.

Aslında turistik otellerin bir nevi kabuk değiştirmesi otel müşteri profilinin değişmesi ve “Eco-Friendly Traveller / Çevre Dostu Gezgin” gibi bir kavramın çıkması ile beraber başlamıştır. Artık müşteriler de kaldıkları tüm otellerde otelin sürdürülebilir ve çevre dostu özelliklerine dikkat etmektedirler. Özellikle globalleşen dünyada uluslararası şirketlerin sürdürülebilir iş politikaları ve CO2 azaltım söylemleri gereği, iş gezilerinde kullandıkları otellerin de bu söyleme uygun oteller olması dikkat edilen bir nokta olmaya başlamıştır. Bu nedenle de otellerin çevre dostu olduğunu bir anlamda belgeleyen ve kanıtlayan sertifikalar da oteller tarafından alınmaya başlamıştır. Çünkü otel operatörleri ve işletmecileri artık bilmektedirler ki, çevreye olan etkilerin minimuma indirilmiş bir otel, standard bir otele göre daha fazla talep alacaktır.

BİR OTELİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ NASIL BELGELENDİRİLEBİLİR?

Sürdürülebilir bir otel tüm binaların çevresel performanslarını değerlendiren LEED, BREEAM, DGNB gibi sertifika programları ile değerlendirilebildiği gibi, Green Globe, Green Key, Eu Eco Label gibi sürdürülebilir otellere özel geliştirilmiş değerlendirme programları ile de değerlendirilebilir. Türkiye’de ise Turizm Bakanlığı tarafından geliştirilen “Yeşil Yıldız” ve TÜROFED tarafından geliştirilen “Beyaz Yıldız” sertifikaları çok kapsamlı çalışmalar olmamakla birlikte, yine de bir otel yapısının sürdürülebilirliğini değerlendirmek için yapılmış çalışmalardır.

Haziran 2001’de ICCL’nin (Uuslararası Cruise Hatları Odası) 16 üyesi atık yönetimi uygulamaları ve prosedürleri uygulamak için zorunlu kurallar getirmişlerdir. ‘Yeşil Küre 21’ bir sertifika programıdır ve bazı çevresel standartlar sağlayan resortlere ve destinasyonlara Yeşil Küre logosu verir. Bu program 100’den fazla ülkede 500 şirket ve destinasyon Yeşil Küre logosu ile ödüllendirmiştir.

Avrupa Mavi Bayrak Kampanyası, bazı çevresel, sağlık ve güvenlik standartlarını sağlayan plaj ve marinalara eko etiketleri vermektedir. Şu anda dünya’da 100’den fazla bu tip sertifika ve ödül programları mevcuttur. 2001’de yaklaşık 7 bin turist ürünü sertifikalanmıştır. Bunların sadece 6 bin 400’ü Avrupa’dadır. Çok iyi bilinen AAA 5 Elmas Ödülü, en iyi otellere verilir ve Mobile 5 Star ödülü, en iyi restoranlara verilmektedir. Bu çevresel sertifikaları alan firmalar diğerlerine göre rekabet güçlerini arttırmaktadırlar.

TURİZM İŞLETMELERİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ADINA NELER YAPABİLİR?

Varlığını uzun süre korumak isteyen işletmelerin sürdürülebilirlik kriterlerini binaların işletim aşamasında da dikkate alması gerekiyor. Sürdürülebilir faktörler binaların malzeme seçiminden yapım aşamasına kadar dikkate alındığı gibi binaların işletilmesinde de dikkate alınmalıdır. Varlığını uzun süreli korumak isteyen işletmeler tüm gerekli kaynakların kullanımını, geleceği riske atmayacak sorumlulukla ele almalıdır. Kaynaklar deyince artık sadece klasik anlamda ilk aklımıza gelen enerji ve ham madde tüketimi değil, mümkün olan finansal kaynaklar ve insan da olmalıdır. Bu bağlamda sürdürülebilir bir işletmenin büyüme, gelişme ve kar gibi klasik genel işletme hedeflerini taşıyan ana temeller, ekonomik, ekolojik ve insani/toplumsal (sosyo-kültürel) faktörlere dayanmalıdır.

SONUÇ

Günümüzde ve gelecekte çevresel duyarlılığa sahip yeşil oteller gerek tercih edilme gerekse yatırımcısının çevresel sosyal sorumluluğunun canlı birer kanıtı olmaları nedeni ile çok revaçta olacaktır. Otel yatırımcılarının ve operatörlerinin giderek enerji maliyetlerini ve su tüketimlerini düşürme hedefleri de yeşil otellerin yaygınlaşmasına önayak olacaktır.

Türkiye Kyoto protokolüne taraf olan bir ülke olarak gelecek perspektifte ulusal CO2 ve SEG emisyonlarını azaltmak zorundadır. Turizm endüstrisinin de bu hedefe gereken katkıyı sağlayabilmesi ancak yeşil otel tasarımı ile mümkündür. Bu konuda devletin, Turizm Bakanlığı’nın daha etkin bir çalışma yürüterek yatırımcıları bilinçlendirmesi, ülkemizin turizm açısından daha hızlı gelişmesini ve çevremizin minimum zarar görmesini sağlayacaktır. Peyzaj, iç mekan, atık yönetimi ve benzeri gibi alanlarda yapılan küçük değişimler, büyük farklılık yaratabiliyor ve bu yönde karar alan işletmelerin sayısı da gün geçtikçe giderek artıyor. Özellikle zincir otellerin bu alanda yapabileceklerini düşününce sonuçların ne kadar etkili olacağı ortadadır. Turizm işletmelerinin son yıllardaki uygulamalarına baktığımızda; yeşil otel sertifikası olan, yeşil işletmecilik uygulamaları olan turizm işletmelerinin arttığı söylenebilir. Bu artış yeterli değildir. Ancak açık olan bir şey var ki, o da çevreye duyarlı tüketicilerdir. Buradan, tüketicilerin, turizm işletmelerinde çevre duyarlı uygulamaların geliştirilmesi konusunda itici güç konumunda olduğu sonucu çıkartılabilir.

Ekoyapı Ekolojik Yapı ve Yerleşimler Dergisi Sayı:10

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim üyesi Yrd. Doç.Dr. Ferah Özkök röportajından derlenmiştir.


Yorumlar

Murat 25 Temmuz 2018

Sürdürülebilir Turizm ile ilgili makale yazıyorum acaba yukarıdaki söyleşiden alıntı yapabilir miyim, kaynak göstererek?

Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)