Her şey Konteyner İçinde

Proje : “HafenCity Üniversitesi“ Metro İstasyonu, Hamburg/Almanya
Metin : Moritz Gieselmann
Fotoğraflar : Markus Tollhopf
Uygulanan ürünler
Yapı sahibi: Hamburger Hochbahn AG (Hochbahn )
Mimar: Raupach Architekten GbR, Münih/Almanya
Aydınlatma tasarımı: Pfarré Lighting Design, Münih/Almanya
Işık tekniği planlaması: d-lightvision, Erwin Döring, Dagmar
Consolati, Toralf Patz ile birlikte, Münih/Almanya
LED tekniği, uygulama ve ışık kumanda sistemi: Weckmer, Licht und Medientechnik, Königsbrunn/Almanya
Işık konteynerlerinin tasarımı ve konstrüksiyonu: Stauss & Pedrazzini
Partnerschaft (2006 – 2007), Stauss Grillmeier Partnerschaft (2008–2013) Münih/Almanya
Mühendislik yapısı ve teknik bina donanımı: Obermeyer Planen + Beraten GmbH, Hamburg/Almanya

Normlara uymak yerine otantik aydınlatma tasarımı, reklam panoları yerine duvarlarda renk yansımalarının heyecan verici oyunu: Burası U4 hatlı yeraltı metrosunun “HafenCIty Üniversitesi” istasyonu. İkna edici bir tasarım, zekice yapılmış bir planlama ve ustaca bir uygulama, toplu taşımaya yönelik bir binayı, içinde yürünebilen bir ışık âbidesine dönüştürmüş.

90’lı yılların başında Hamburg kentinin ileri gelenleri, Demir Perde’nin Avrupa’da yıkımı ile şehirlerine hangi şansın tanınmış olduğunu gördüler: Batıda kalan dünyanın doğusunda yer almaları ile tekrar bir araya gelen bir kıtanın merkezindeki metropol olabileceklerdi. Kentin içinde kalan limanlar, günümüzde neredeyse %90 oranında konteynerlerle yapılan modern gemi taşımacılığına artık uygun değildi. Bu nedenle, Elbe nehrinin güneyinde Altenwerder adlı bir konteyner limanı inşa edildi.

Hemen eski şehrin yakınında, doğrudan denizin kenarındaki eski liman alanı, buradan yepyeni bir kent bölgesi oluşturma imkânı sundu. 2000 yılında kent yapılandırması konusunda açılan bir fikir yarışması ile bir master planı oluşturuldu. Aynı yıl içinde liman kentini, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişim için kullanma hedefi duyuruldu. Yeni kent bölgesi hem planlama hem de hareketlilik açısından 21. yüzyıla yakışır bir Avrupa kenti modelini temsil edecekti. Kentin bu liman bölgesine 5 km yol, 10 km yaya yolu yapıldı. Yaya yollarının sadece üçte biri doğrudan sokakların kenarında olacaktı. En önemli konu yeni bölgenin toplu taşıma araçlarına açılmasıydı. Yeni bir otobüs hattı ve planlanan yer üstü metro istasyonunun yanı sıra, liman bölgesi yeni yeraltı metrosunun U4 hattı ile doğrudan Jungfernstieg ve tren garına ulaşmak mümkün. Proje tamamlandığında, U4 hattı günde 35.000 yolcu taşıyacak. Liman bölgesinin “Baakenhafen” semti 2011’den beri hizmete açık. Burada tamamlanacak ilk binalardan biri “Yapı Sanatı ve Metropol Gelişimi Liman Kenti Üniversitesi” olacak. 2013 yılının sonunda hizmete açılması planlanıyor. Baakenhafen bölgesinin tamamı kalıcı hareketlilik için bir model semt niteliğinde. Bu nedenle yeni yer altı metrosunun zamanında hizmete girmesi önemliydi.

2006 yılında “HafenCity Üniversitesi” metro istasyonu için bir ihale açıldı. İhale Raupach mimarları ve de projede birlikte çalışacakları Pfarré Lighting Design ve Stauss & Pedrazzini Partnerschaft adlı tasarım firmalarına verildi. Raupach mimarları konsept hakkında şöyle yazıyor: “Tasarım, liman bölgesinin yerinde bulduğumuz kimliği, mevsimlerin geçişi ve binaların tuğla cephelerinde gün ışığı ile değişen renklerle, gemilerin çelik gövdeleri ve taşıma için kullanılan konteynerlerle ilişki kuruyor. İstasyonda kullanılan malzeme, ağırlıklı olarak çelik, ışık ve renkler.”

Peron, bir mekân içinde aydınlatılmış bir iskeleyi andırıyor. Peronun üzerinde ışıldayan 12 ışık gövdesi bulunuyor. Bunlar, ışık kaliteleri ile görülmeye değer perspektifler ve büyüleyici bir etki yaratıyor. 12 konteyner RGB-LED sistemleri ile donatıldı. LED’ler seri bağlantılı şekilde yerleştirilerek tasarım açısından yüksek bir etki yaratmaları sağlandı.

Konteynerlerin alt kısımları ışıklı bir masayı andıran homojen bir ışık veriyor. Peron, boylu boyunca, karanlıkta kalan alanlarda oluşan kontrast etkisi ile aydınlık bir yolu andırıyor. Renkli ışık konsepti, beyazdan kırmızıya kadar gidebilen gün ışığı sahnelerini oluşturan renk akışları ve duygulara hitap eden renkler ile sürekli bir değişim içinde. Peronda bekleyen yolculara yönelik, yumuşak renk geçişli, istenildiğinde değiştirilebilir renk sahneleri, metroyu kullanan stresli yolcuların ruhunu okşuyor.

Geniş alanlı dinamik ışık çözümleri olarak ilk göze çarpan ise ışık gövdeleri. Aydınlatma, uygun ışık rengi ile dış alandaki mevsim veya gün ışığı durumları ile uyumlu olarak yoğun uyarıcı bir etki veya sakin bir ortam yaratıyor.

Ancak renkler, renk geçişleri ve aralıkları açısından takip edilen temel eğilim, yavaşlama ve sakinlik - böylesine bir mekâna yönelik bir renk cümbüşü değil aksine özel tasarlanmış bir koreografi. Aydınlatma planlamasında basit ve ekonomik bir ışık tekniği ile uygulama yapılan yere, mimari ve işleve yönelik etkileyici ışık sahnelerini oluşturmak hedeflenmiş. Bu fikrin arkasında ayrıca, bekleme eylemini tasarlamak ve genelde geniş alanda, abartılı şekilde duygulara hitap edecek reklamlarla doldurulan beklemenin boşluğunu almak. Burada yolcular beklemeyi zaman kaybı olarak değil, hafif renk oyunlarını algılayarak günün yorucu koşuşturmasından biraz dinlenmek için kısa bir mola olarak görme şansına sahip oluyor.

650x280x280 cm boyutları ile ışık konteynerleri standart taşıma konteynerleri ile aynı boyuttalar. Bunların tasarımı ve konstrüksiyonu Stauss & Pedrazzini Partnerschaft (2006-2007) ve Stauss Grillmeier Partnerschaft (2008-2013) firmalarına ait. Pfarré Lighting Design firmasından Gerd Pfarré tasarımın LPh 3 Ortasına (HOAI) kadar olan bölümünü üstlendi. Işık konteynerinin ışık tekniği ile ilgili tasarımı ve uygulama planlaması ile tüm diğer alanlar (tasarım aşaması LPh 3 Ortadan (HOAI) Lph6’ya kadar) d-lightvision Ervin Döring aydınlatma planlama ofisi tarafından çalışıldı. Firma aynı zamanda LPh7+8 ile ilgili danışmanlık hizmeti verdi. Duvar kaplaması için çelik plakalar Raupach mimarlık ofisi tarafından planlandı ve geliştirildi.

Işık konteynerleri kırılmaya karşı dayanıklı, cam ile kaplı çelikten yapılmış kafes biçimli olarak tasarlandı. Bakım için içinde dolaşılabiliyor. Her birinin ağırlığı altı ton ve içinde 280 adet RGB-LED yer alıyor. Işık konsepti, tavan ve duvar tasarımını da kapsıyor. 6500 m2’lik yüzey özel işlenmiş çelik plakalar, LED aydınlatmasını yoğun bir şekilde yansıtıyor ve peronlarda olağanüstü bir ortamın oluşmasını sağlıyor.

130 m uzunluk, 16 m genişlik ve 10 m yüksekliğe sahip “HafenCity Üniversitesi” istasyonunun ışık konsepti farklı olanaklar sunuyor: Işık konteynerleri bir bilgisayar üzerinden veya seri bağlantı ile kumanda edilebiliyor. Böylece, günün saati, mevsim veya dışarıdaki hava durumuna göre dış dünya ile dinamik bir bağlantı kuruluyor. Bunun yanı sıra, bekleyen yolcuların algılayabileceği türde ışık geçişleri de programlanabiliyor. Hafif renk oyunlarının yanı sıra, soğuk bir günü andıran ultra marin mavisi gibi monokrom renk ayarları veya doygun bir turuncu renk (gece için sıcak bir ortam sunan) programlanabiliyor.

Döring’in peron aydınlatması için beyaz LED ışığı kullanma isteği Hochbahn tarafından kabul edilmedi. Peron kenarındaki 150lx’lük aydınlatma için 16 adet T8/36W 4000K’lik reflektörsüz flüoresanlar kullanıldı.

Esas zorluk konseptin teknik uygulamasında yaşandı. Çalışmanın mükemmelliği, uygulamanın basit ve neredeyse görünmez yapısıyla öne çıkıyor. Konteynerin alt kenarı yerden 4.80 m yükseklikte, tavandan ise 1.70 m mesafede. Dikeyde konstrüksiyon iki çarpı 10 mm kalınlıkta katmanlı emniyet camı ile kaplı. LED’ler konstrüksiyonun etrafını saran 15 sıralı bir kafes profile monte edilmiş. Kafes sisteminin kareleri 40x40 cm’lik ebatlara sahip ve cama 40 cm’lik bir mesafede yerleştirilmiş. LED’leri taşıyan profilin hemen arkasındaki yansıma yapan alüminyum kapanış duvarları, ışığın etki derecesini artırıyor.

Her bir COB başına 8.5W’lık RGB LED’lerin yüksek ışık noktalı-ışıma yoğunlukları (cd/cm2) ile piksel oluşumunu engellemek için yüksek kırma endeksi üçten fazla olan farklı transmisyon değerli, katmanlı PVB difüzör folyolarına ihtiyaç duyuldu. Her biri 10 mm olan çift katmanlı emniyet camın malzeme kalınlığında camın düz bir yüzeyi yok. Buna karşılık, homojen bir alan yüzeyi oluşturmak için dengelenmesi gereken hafif dalgalı biçimleri var. Bir çok deney sonrasında cam yüzeyinde belirgin piksel oluşumuna neden olmayacak %60’ın üzerinde transmisyon değeri sağlayacak çözüm bulundu.

Cam içleri kum serpme yöntemi ile 120 granül derecesi ile buzlandırılmış. Hemen arkasında yüzde 75’lik bir dereceli transmisyon, 1.5 mm kalınlıklı bir difüzyon folyosu, sonra hemen üzerinde ikinci bir, 0,75 mm kalınlıklı, 60 transmisyon dereceli bir difüzyon folyosu ve yine %89’luk transmisyon derecesi olan berrak bir PVB folyo bulunuyor. Yüzde 62’lik yoğun ışık geçişi sayesinde duvar yüzeylerinin renkleri, tam olarak öne çıkartılabildi. Peron aydınlatması için yatay konumlu yerleştirilen VSG kapanış camı, her biri on iki mm kalınlıklıta iki adet VSG camları, dikey RGB-LED’lerde olduğu gibi aynı folyo düzeni ile uygulandı. Tüm ışık tekniği ile ilgili bileşenler ve LED sistemleri dahil, herşeyi renkli sahne geçişleri şeklinde Erwin Döring’in verilerine göre uygulamak için üç ekiple bir yarışma düzenlendi. Her ekip bir bileşen ve sistem üreticisinden oluştu. Ekiplerden, tüm şartları sağlayacak bir maket geliştirmeleri istendi. Alexander Weckmer Licht und Mediensysteme GmbH’nın konsepti tüm unsurları kapsayacak nitelikteydi. Bu yüzden firmaya, kumanda tekniğinden ışık konteynerlerinin hizmete alınması dahil, teslimat ve montaj işleri verildi.

Işık ve kendinden ışıldayan malzemeler, ortamın tamamını belirliyor. Çelik levhalar ile kaplı duvar ve tavan yüzeylerde yumuşak renkli yansımalar oluşuyor. İzleyicinin konumuna göre renkler değişiyor. Projeksiyon duvarları üzerinde görülmesi istenen renk oyunları ışık tekniği açısından büyük bir ilerleme anlamına geldi. Her biri 300x150 cm olan çelik levhalar, optik olarak gemi yapımında kullanılan oksitlenmiş çeliği andırıyor ve üzeri koyu kahve rengi bir yüzeyle kaplı. Buradaki en büyük zorluk, ışığı emen yüzeyleri, yansıma yapan yüzeylere dönüştürmek oldu. RGB LED’lerinin ilave ışık renklerini duvardan yansıtabilmek için sayısız deney ve deneme yapıldı. Çözüm, kaplama yapılan çelik kafesten oluşan konteynerlerin kimyasal bileşimindeydi.

Yüzey dokusu: Oksitlenen metaller, ileri aşınma evrelerinde mavi, yeşil, sarı, turuncudan kırmızıya kadar faklı minicik renk oluşumları gösterirler. Bunlar ışığın farklı giriş açısına göre canlı bir renk oyununa dönüşür. Sülfat tabanlı, özel olarak geliştirilen bir kimyasal oksidasyon sıvısı ile çelik levhaların yüzeyleri oksitlendirildi. Sıvı elle daireler çizerek uygulandı ve fırında yakıldı. Sonuç ikna ediciydi. Levhalar üzerinde oluşan farklı renk pigmentleri ve renk çizgileri bir filtre etkisi yapıyor ve sadece ışık konteynerinden gelen ışığı yansıtıyor. Böylece dikey yüzeylerde canlı bir renk oyunu oluşuyor. Yansıma yerine ışık emiliyor.

Giriş yolları ve trafiğe açık yollar görünmeyecek şekilde yerleştirilen korniş aydınlatması yapısındaki ışık bantları ile donatıldı. Özel olarak d-lightvision tarafından geliştirilen bir korniş aydınlatması reflektörü, ilk olarak peronun tam ortasına uygulanması planlanan Downlight dizisini boşa çıkardı.
Gereken 150lx tüm alanda sağlanıyor. Peron üstü katta ve perona giden merdivenlerin üzerinde, çelik tavana her biri 26W’lık, tavanda düzensiz bir yapıda Darklight-Downlight’lar uygulandı. Bunlar hafif bir ışık ve rahatlatıcı bir aydınlık seviyesi sağlıyor. Mekânda hiçbir göz kamaşması oluşmuyor. Açık renkli taş zemin, ışığı tekrar mekâna geri veriyor. Merdiven alanları ışığı prizma şekilli olarak yansıtan ve demetler halinde yerleştirilen, her biri 18W’lık iki adet T8 lambası ile aydınlatılıyor. Lambalar panel boyunca uygulanmış. Korniş ışığı ise peron üzerindeki kat seviyesinden başlayarak ışık görevini üstleniyor.

Yeni istasyon Hamburglular’ın büyük ilgisi ile 29 Kasım 2012 tarihinde hizmete girdi. 50.000 yolcu trenlere hücum etti. Hatta, Federal Almanya’nın en büyük bulvar gazetesi “Bild” şöyle bir manşet attı: “Yaşasın! Artık liman kentine (HafenCity) giden bir metro var!”. U4 hattının trenleri önceleri sadece hafta sonları “HafenCity Üniversitesi” istasyonunda durdu. Ancak, ilgi o kadar çoktu ki, 2013 yazından itibaren hafta sonları ve tatil günlerinde, konteynerlerin ışık kumandasının tüm olanaklarını kullanan, görülmeye değer ışık, ses şovları düzenlendi, gösterildi. 10 Ağustos 2013 tarihinden beri artık düzenli çalışıyor.
Proje, “Uluslararası Aydınlatma Derneği’nin 30. Uluslararası Aydınlatma Ödülü”ne aday gösterildi. Ödül, 1983 yılından beri her yıl dünya çapında gerçekleştirilen yüksek estetik ve teknik niteliğe sahip, öne çıkan ışık projelerine veriliyor. Uluslararası üne sahip aydınlatma tasarımcılarından oluşan jüri, burada tanıtılan proje konusunda hayranlığını şöyle ifade ediyor: “Bir ışık heykelini bir yeraltı metrosunda görmek o kadar beklenmedik bir şey ki, hayranlık verici ve masal gibi!” Bir başka jüri üyesi ise şöyle yorum yapıyor: “Bu proje bize, ışık kullanılarak bir mekânın nasıl işlevsel, güvenli, eğlendirici ve kısaca büyüleyici olabileceğini öğretiyor!”.

Nisan 2013 yılında ödül Philadelphia’da verildi. “HafenCity Üniversitesi” metro istasyonu projesi, en büyük ödül olan “IALD Radiance Award for Excellence in Lighting Design” ödülünü aldı. Ödülü verme nedeni ile ilgili olarak jüri şöyle bir yorum getirdi: “HafenCity Üniversitesi” istasyonu toplu taşıma alanını daha cezbedici şekilde tasarlama ihtiyacını özel bir şekilde karşılıyor. Yer altında uygulanan konsept, mimari inovasyonu ve modern tekniği başarıyla, yer üstündeki liman atmosferi ile birleştiriyor.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)