Pürüzsüz Yüzeyleri Tercih Etmiyorum, Granit Seramik Favorim...

MEHPARE EVRENOL

Evrenol Mimarlık

Seranit Grup Sponsorluğunda

Fotoğraf : Can Görkem Halıcıoğlu

Sürdürülebilir çevre için ekolojik bina yapmak demek suyunu arıtmak demek, suyu kullanıp tekrardan dönüştürmek demek, enerji tasarrufu yapmak demek, malzemeleri ona göre seçmek demek ki; bütün bunlar toplandığı zaman inşaat maliyetlerinde neredeyse %20’ye varan farklar getiriyor.

Bu sayımızın konusu; ‘Mimarlar ve Vazgeçemedikleri Malzemeler’... Çevre duyarlı yapı malzemeleri artık çağdaş teknolojilerle üretiliyor, bunların piyasa kabulü konusunda ne düşünüyorsunuz?


Sürdürülebilir çevre için mimari çok emekliyerek ilerliyor ülkemizde. Ancak bu sene bakanlık bu konuda girişimde bulunan sektör temsilcilerini destekleyeceğini, özellikle yatırımcıların önünü açacağını ifade etti ve bu konuda çok ümitlendim. Çünkü bizim sektörde neticede son kullanıcı belirliyor yartırımın miktarını ve şeklini. Ülkemizde yatırımcı nasıl bir yatırım yapacağını, neye ve ne kadar yatırım yapacağını son kullanıcının imkanlarına göre ayarlıyor ve ona göre geliştiriyor yatırımını. Son kullanıcı, bugün Türkiye’de hala ekolojik bir çevrede yaşama bilincinde tam değil çünkü ülkemizde kişi başına düşen milli gelir çok düşük. Kişi başına düşen milli gelirin 10 bin dolar seviyesinde olduğu ülkemizde yatırım yapan, kendine mülk edinmek isteyen bir insan minimum parayla bunu yapıyor zaten. Sürdürülebilir çevre için ekolojik bina yapmak demek suyunu arıtmak demek, suyu kullanıp tekrardan dönüştürmek demek, enerji tasarrufu yapmak demek, malzemeleri ona göre seçmek demek ki; bütün bunlar toplandığı zaman inşaat maliyetlerinde neredeyse %20’ye varan farklar getiriyor. Bu %20 fiyat farkını bir kere son kullanıcı kabul etmiyor, son kullanıcı kabul etmeyince de yatırımcı bunu yapamıyor. Bu konuda bakanlığın atacağı adım çok kritik...

Malzeme kullanırken de yine aynı şekilde maliyetler söz konusu... Mesela dış cephelerde kullandığımız izolasyon malzemelerine çok önem veriyoruz. Ayrıca pencere ölçüleri eskiye göre daha makul boyutlarda, böylece hem ısıyı hem soğuğu daha az alıyoruz içeriye hem de yalıtıma çok dikkat ediyoruz. Sonra cam, son zamanlarda camlarda müthiş gelişmeler oldu. Örneğin güneşin zararlı ışınlarını içeri almamak için evlere füme cam koymaya çok karşıyım. Bir ofiste de içime sinmez ama ofiste otelde hadi kabul edelim fakat insanın neredeyse kimi zaman 24 saatini geçirdiği bir yerde füme bulutun arkasından dışarıya bakmasına çok karşıyım, öyle bir yerde hiç yaşamak istemem. Onun için kendim de binalarda bunu kullanmak istemiyordum ama bugün geldiğimiz noktada bildiğimiz normal şeffaf camların güneş kırma yüzdeleri arttı ve ben bunları severek kullanıyorum. Yine maliyetler artıyor ama bir derece tolere edebiliyoruz. Camlardaki bu değişim güzel fakat cam cephe, cam giydirme mimarisi benim mimarim değil. Ayrıca açılmaz cepheler yaptığımız sürece maliyeti uygun, açılır yapmaya başladığımızda yine maliyet artıyor. Biz binalarımızda açılan doğramalar kullanıyoruz ve buna önem veriyoruz. Evet yüksek binalar yapıyoruz, güzelim ahşap doğramaları kullanamıyoruz ama geçirimsizliği olan, ısı köprüsü yapmayan alüminyumlar veya plastik doğramalar kullanıyoruz. Bunlar da artık yüksek kalitede üretiliyor ve biz binalarımızda muhakkak açılır doğrama kullanıyoruz.

Sizin bir mimar olarak vazgeçemeyeceğiniz, kullanmaktan en çok keyif aldığınız malzeme hangisi?

Her mimar gibi beton diyeceğim tabiki, ayrılmaz bir parçamız ama sorunuzu başka türlü anlamak istiyorum ve yapı malzemesi değil de yapı elementi olara cevap vermek istiyorum. ‘Renk’ diyeceğim... Renk benim vazgeçemediğim bir konu ve rengi çeşitli malzemelerin üzerinde görmenin başka bir keyfi var. Hatta iç mekanlarda tek rengi mutlaka tercih ediyorum. Katiyen renk karıştırmayı sevmiyorum. Genelde ışıklı sarısı olan, grisi az olan yani gün ışığını kolay yansıtabilen renkler favorim. Ahşap parkede ışıklı bej gibi renkler, duvar kaplaması, kağıt da olabilir ki duvar kağıdını çok severim hatta ıslak mekanlarda bile duvar kağıdını kullanıyorum. Boya olabilir mutlaka yerle aynı renk olur. Süpürgelikler, kapılar, kapı pervazları aynı renk olur, tavanlar aynı renk olur. Farklı malzemeler girebilir tabi.

Bu günlerde küçük dairelerde genellikle açık mutfak kullanıyoruz ve onların da mutfak dolapları mutlaka aynı renk. Ahşap dolap olabilir, corian tezgahlar olabilir ama aynı renk. Burada şöyle bir özgürlüğü alıyorum elime; evi döşemeye başladığınızda onun içine koyduğun

uz her renk kendini başka türlü ifade edecektir. Koltuklar, perdeler, bitkiler... Aslında ben bir fon hazırlıyorum, evin veya mekanın içi denilince iç dizaynı bir fon olarak anlıyorum, bu fondaki sükuneti de renk birlikteliğiyle anlıyorum. Bu yüzden benim için renk çok önemli.

Bina cephelerinde de renk çok önemli. Cephelerde de mesela camları, doğramaları baktığımızda koyu bir renk olarak görürüz, onları açık bir renk olarak görmeyiz. Uzun süre inceledim hatta bu durum ilk kez Akasya’yı yaparken ortaya çıktı. Çünkü tek renk olsun istiyordum gerçi kontrast renkler koyabilirim ama rengin içinde bir renk, detayda bir renk, orada bir renk , bu beni çok rahatsız ediyor. Mütemadi renkleri beğeniyorum ve 7039 diye vazgeçilmez bir rengim var ve benimle çalışan herkes bilir bunu... Bu renk, içinde yeşil olan bir gridir ve aslında gündüz bir binaya, cama baktığınızda bu rengi görürsünüz, onun için benim doğramalarım bu renktir. Alüminyum da olsa bu renktir, plastik de olsa bu renktir, ahşap da boyasam bu renge boyayacağım.

Cephe kaplamalarında Seranit kullanıyorum, eğer bunları karıştıracaksam ve aynı yüzeyde kullanacaksam, camlarda rengim budur.

Bunun haricinde doğal taşı çok seviyorum, doğal taş dokusunu olanca doğallığıyla beğeniyorum. Düzgün pürüzsüz yüzeyler benim bitiş malzemelerim değil, o yüzden de granit seramik kullanıyorum çünkü teknolojik olarak da kullanılması çok pratik malzemeler. Özellikle Seranit’in malzemelerini çok kullanıyorum. Yüzeyleri pütürlü bitmiş gibi hafif doku ve gölge veren malzemelerini cephelerde çok severek kullanıyorum ve onlar da benim bir nevi klasiklerim. Özellikle de River Stone...

Dokulu taş malzemeyi binalarıma hep taşımak istemişimdir ama maaliyet önümüze çıkıyor. Genelde bir aile evi, villa tipi binalar yapacaksak taşı kullanmayı çok seviyorum. Taş için de vazgeçilmezlerim var tabi. Yığma taş duvar görünümünde, yine içinde ışıklı bej, çok hafif gri renkleri olan Gebze taşlarını çok severim ve bunları yatay yığma görünümünde, derzleri boşluklu olacak şekilde kullanmayı çok seviyorum. İç mekanda da kullanmayı seviyorum ve taşın doğayla bütünleşen bir tarafı da var.

Vazgeçemeyeceğiniz element olarak rengi vurguladınız. Hayal gücünüzü biraz zorlasak bir yapı tasarlamanızı istesek, ortaya nasıl bir yapı çıkar?

Aslında bir mimar olarak kendimi şanslı hissediyorum. Hayal ettiğim bir çok projeyi hayata geçirebildim ve bu benim için çok önemli. Tamamen özgürcesine bir iş yapmanın da ayrı bir tadı var. Böyle bir fırsat geçti elime ve kendime ait bir arsada tamamen özgür bir villa yapma imkanım oldu. Ama şöyle bir konuyla karşılaştım; imar kanunlarına uygun belli mesafelerde çekilmiş, şu yüksekliği aşamayan, çatısı böyle olamayan binalar tasarlamak gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorsunuz. Ben mimarın hayallerinin tamamen olanaklarla sınırlı olduğuna inanıyorum ve öğrendiğim; hayallerin en güzeli şartlar çerçevesinde yapılabileceklerin en iyisini, en hayalperestini yapmaktan geçiyor ve orada kalıyor. Eğer Calatrava gibi İspanyol Kralı Carlos’un buyurduğu ve istediğin gibi yap dediği Valensiya’daki gibi bir opera binası yapacak olsaydım durum değişirdi ama o çok imkanlı görünmüyor. Dolayısıyla evet son derece özgür olmayı hayal ettiğiniz bir noktada bile kısıtlısınız, çevreyle kısıtlısınız, ekonomiyle kısıtlısınız...

Kendi hayal ettiğim ve kendim yapacağım bir ev nasıl olurdu? diye düşündüğümde çok sevdiğim Hundertwasser’ın binaları beni çok heyecanlandırmıştı . Kendime çatısında çimenler üzerinde gezinebileceğim çok kozmik bir mekan tasarlamak isterdim ve muhakkak da tepesinde kuzey yıldızını görebileceğim bir penceresi olsun isterdim. Bu ev taş olurdu ve rengi bej olurdu tepesini de çim kaplardım. Taş içeride de olurdu ve yine tek renk yapardım ve sonra da canımın istediğine göre belki bir yıl kırmızı ertesi yıl mor döşerdim... q


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)