Kadıköy’de Deneme - Yanılma Aşamasının Sonuna Gelindi

Arkad Yapı
Orkan Öztürk

Bilinçlenme safhasına geçildi ve bu nedenle malzemenin markasından tutun kalitesine kadar artık bir çok detay nihai kullanıcı tarafından da biliniyor, dolayısıyla taleplerde daha makul düzeylerde geliyor. Kadıköy’de yapılan projelerin bir kısmında  hala hatalar görüyoruz ama en azından sonuna gelindiğini düşünüyoruz.

Arkad Yapı olarak, “Yeşile saygı, yaşama saygı” sloganıyla 2013 yılında inşaat sektörüne hızlı bir giriş yaptınız, bu felsefenizden biraz bahsedebilir misiniz? 

İnşaat sektörüne girerken hedeflerimiz; kentsel dönüşüme katkıda bulunmak, kentsel dönüşümde yapılan hataların düzeltilmesini sağlamak, örnek teşkil etmek ve tüm projelerimizi LEED uygulamalarına göre yapabilmekti. Benim LEED kriterlerinde en önem verdiğim kısım yüzey alanları ve yüzey alanlarında kullanılan malzemeler ve bu malzemelerin tabiatta yansıma payı olan kısımlarıdır. Dolayısıyla yeşile saygıdaki ilk amacımız, ağaçların korunmasıdır.Yaptığımız tüm projelerde, eskiden yüzde yüz asfalt veya beton olan yerlerin dahi, yeşil alana dönüşmesi için çabalıyoruz.  Örnek vermek gerekirse yapmak istediklerimiz projenin çatısının yeşil çatı olması ya da otoparkın açık otoparkken yeşil otopark olması. Hatta gerekiyorsa otoparkın hiç olmaması. Bu konularda ısrarcı olmamız sebebiyle bir kaç projeyi de kaybettiğimizi söyleyebilirim. 

Sloganımızın ikinci kısmında bahsettiğimiz ise, sıradan bir proje yapmak yerine yapılan projenin, içinde yaşayacak olan kişiye katkıda bulunmasını sağlamak. LEED’in en önemli başlıklarından biri aslında budur. Yapılan projeler dışarıdan bazen gösterişli gözükmeyebilir, fakat yaşam alanı içerisinde insanların mutlu olmasına katkıda bulunur. Özetle; çok ışık alır, kullandığınız malzemelerle pozitif etki yaratır, insan sağlığına zarar vermez. 

Yeşil mimari ve ülkemizin çevresel durumu ile alakalı nasıl hissediyorsunuz? Umutlu musunuz?

Yeni nesillerin çevreye duyarlı olarak yetiştiğini görüyorum ve bu da beni oldukça mutlu ediyor. 

Bağdat Caddesi’ne gelecek olursak,  inşaat anlamında şu ana kadar bir deneme yanılma dönemi geçirdiğini düşünüyorum. Maalesef istediğimiz detayları göremedik. Kısacası yeşil mimariye çok fazla dikkat edilmediğini söyleyebilirim.

Burada atlanmaması gereken en önemli durum kentsel dönüşümün bir çevresel düzenleme olması. Kentsel dönüşümün menşei 1970’lerde Almanya’dır, burada kentsel dönüşüm yapılırken kentsel planlamalar da yapılmıştı. Ancak bizde bunun eksikliği yaşandı ve maalesef bireysel yenilemelere öncelik verildi. Fakat yeni nesiller, bu konuya çok daha fazla dikkat ediyor ve yaşam alanlarına çok değer veriyorlar. Oturdukları muhitte bir yeşil alan olmasını istiyorlar ve en önemlisi de bütün bunların yaşam kalitelerini artırdığının bilincindeler. Dolayısıyla biz Arkad yapı olarak “yeşilsel dönüşümün” yavaş yavaş hayatımıza gireceğine inanıyoruz. 

Yapı sektörü genelinde son yıllarda gündemimize oturan çevre dostu binalar ve bu binaların sürdürülebilirlik açısından önemi nedir? Bir binanın sürdürülebilirliği için sahip olması gereken özellikler nelerdir?

Binaların sürdürülebilir olması için birinci olarak kullanılan malzemelere, malzemelerin içeriklerine, geri dönüşüm oranlarına çok dikkat edilmesi gerekir. Bu bağlamda malzemelerin bina içinde yaşayacak olan insanlara, ne kadar fayda sağladığının sorgulanması lazım. 1970’lerde Türkiye’de bir kentsel dönüşüm furyası yaşanmıştı fakat binaların gün ışığı almasına özen gösterilmemişti. Bunun aksine yeni yapılan binalarda insan faktörü odaklı seçimlerin yapılması, sürdürülebilirlik açısından fayda sağlayacaktır. 

Binanın kendi içinde sürdürülebilir olması için su verimliliğine de dikkat edilmesi gerekiyor. Üstelik su tasarrufu sağlayabilmek için yüksek bütçeler harcamak gerekmiyor. Siyah su olmasa bile minimum maliyetlerle en azından gri su dönüşüm sistemleri kurulabiliyor. 

Her projenin bir yüklenici firması, mimarlık ofisi ve danışman grubu var. Ana iş kalemlerinin uygulaması genelde müteahhit  firmada olsa da, bu gibi detayları söyleyen kişi hep danışmanlar ya da mimarlardır. Burada mimarlara ve danışmanlara büyük iş düşüyor, onlar sürekli araştırma yaptıkları için fikirler birikiyor ve bu fikirleri müttehitlerle paylaştıklarında da çok fazla yol alınıyor. Türkiye’de özellikle küçük inşaat projelerinde danışman firmalarla çalışmak çok alışılmış bir şey değil. Bağdat Caddesi projeleri gibi 1 ya da 2 bloklu yatırımlarda çoğu kez bunlar atlanıyor ama büyük projelere baktığınızda çoğunda danışman firmalar olduğunda görebiliyoruz. Dolayısıyla burada asıl sürdürülebilirliğe zararı olanlar küçük projeler, çünkü sayıları çok fazla. Bizim Bağdat Caddesi’ndeki projelerimizde çizim grubumuz ve cephe danışmanımız var, LEED ile ilgili detayları da LEED  eğitimim olduğu için kendim sağlıyorum.  Örneğin şu anda en büyük problemlerden birini cepheler oluşturuyor fakat birçok inşaat firmasının cephe danışmanı bile maalesef mevcut değil. 

İnşaat projeleri kapsamında sürdürülebilirlik için yapılması gereken bir diğer çalışma da,  betonarme yüzeyler yerine yeşil yüzey uygulamalarının yapılmasıdır. Fakat maalesef Türkiye’de bir çok kişi yeşil alan yerine otopark alanı talep ediyor. İşte bu noktada mülk sahiplerine büyük iş düşüyor. Toplum olarak yaşam alanı olmadan otopark alanının bir anlam ifade etmediğini bilmemiz gerekiyor. Artık yapılan tüm yeni projelerde otopark alanı için ciddi metrekareler ayırabiliyoruz. Mesela biz yeterli otopark alanı çıkıyorsa misafir otoparkına belki bir iki araçlık yer ayırıp, diğer kısımların yeşil alan olarak dizayn edilmesi konusundaki duruşumuzu her projemizde koruyoruz.  

Üçüncüsü ve benim için en önemlisi enerji verimliliği konusu. Kurulumu kolayca yapılan ısı istasyonları sistemleri var ve Türkiye’de de bir çok firma bu çalışmaları yapabiliyor. Merkezi sistemlerin ve ısı istasyonlarının enerji verimliliğine çok büyük katkısı var. Minimal olarak bunların yapılması sürdürülebilirlik için çok önemli adımlar. 

Türkiye’de yatırımcı firmaların yeşil bina projelerine bakış açısı nasıl? Bu projeler satış ve kiralama esnasında yeteri kadar etkili olabiliyor mu? Nihai kullanıcı konunun öneminin yeterince farkında mı? Bu yönde bir talep artışı yaşanıyor mu?

Özellikle yurtdışı menşeli yatırımcı firmalar yeşil bina projelerine çok pozitif ve ısrarcı yaklaşıyorlar. Satış ve kiralamada ise hiç bir etkisini göremiyoruz. Talep olmaması, firmaların bu konuya eğilmesini zorunlu kılmıyor. Talep artarsa otomatik olarak sürdürülebilirliğe etki de artacak. 

Nihai kullanıcı da henüz konun çok farkında değil maalesef. Bu konuya önem veren dergilerde yayınlanan söyleşiler ve fuarlar aracılığıyla tüketici bilinçlendikçe yavaş yavaş bu çalışmaların artacağına inanıyorum. Bu hemen oluşacak bir algı değil, bunun farkındayız. Amerika’da bile bu bilincin oluşması oldukça zaman almıştır. 

Kentsel dönüşüm son yıllarda oldukça hız kazandı, sizce dönüşüm çabaları deneme yanılma aşamasını geçti mi ve karmaşa çözülebildi mi? Projeleriniz yer aldığı Kadıköy’de durum nasıl?

Kadıköy’de deneme yanılma aşamasının sonuna gelindi ve karmaşa da şimdilik çözüldü gibi görünüyor. Az önce de bahsettiğimiz gibi bilinçlenme safhasına geçildi ve bu nedenle malzemenin markasından tutun kalitesine kadar artık bir çok detay nihai kullanıcı tarafından da biliniyor, dolayısıyla taleplerde daha makul düzeylerde geliyor. Kadıköy’de yapılan projelerin bir kısmında  hala hatalar görüyoruz ama en azından sonuna gelindiğini düşünüyoruz. Ülke genelinde ise deneme yanılmayı henüz aşamadık, çünkü daha kentsel dönüşümün başlamadığı bölgeler var. Burada belediyelere çok büyük bir sorumluluk düşüyor, sadece imar emsalli alanlar değil, kentsel planlama yönünde çok büyük eksiklikler var. 

Gerçekleştirdiğiniz projeler, bu projelerde kullandığınız enerji verimli sistemler ve bu sistemlerin özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Kentsel dönüşüm kendi yaptığınız standart yatırımdan biraz farklıdır, siz burada her şeyi en üst düzeyde LEED Platinum seviyesinde yapmak isteseniz de, süreç nihai kullanıcıda düğümlenebiliyor. Çoğu zaman konular ödeyecekleri aidata kadar gidebiliyor, dolayısıyla her yapmak istediğiniz sisteme olanak verilmiyor. 

Örneğin solar panelleri ilk projemizden itibaren kullanmak istedik ama izin verilmedi, kurulum maliyeti büyük bir yük olmakla birlikte akabinde de bakım maliyetleri var. Bakım maliyetleri ile elektrik tasarrufu arasında kıyaslamanın net bir şekilde verilmesine rağmen kullanıcı emin olamıyor. Bu bağlamda da biz nihai kullanıcıya maliyeti çok külfet olamayan, onlara sormamızı gerektirmeyecek sistemlere yönelmek zorunda kalıyoruz. Bunlardan biri ısı istasyonlarıdır. Ek maliyettir fakat kullanıcı bunu anlamaz, bizim için ise çok büyük bir önemi var, çünkü neredeyse binada yüzde 50 tasarruf sağlıyor.

İkicisi ise gri su kullanım sistemi, burada tankların temizlenmesi gibi küçük faktörler var; fakat farklar çok açık gözlemlenebildiği için bu doğal olarak herkesin kabul ettiği hatta istediği bir sistem oluyor. Yeşilsel dönüşümdeki en büyük zorluk, Türk insanının alışık olmadığı sistemleri projeye entegre etmekte yaşanıyor.

Diğer önemli faktörlerimiz ise yeşil çatı alanları, gün ışığına öncelik veren mimari ve son olarak da  cephe sistemlerinde nefes alan malzemelere öncelik verilmesi. Biz her zaman projelerimizde taş yünü kullanırız, bu da cephenin nefes almasına ve binadaki insanların daha verimli bir ortamda yaşamasına olanak sağlar. 

Akıllı bina sistemleri de  nihai kullanıcı tarafından istenilen ve bizim de projelerimizde tercih ettiğimiz sistemler.

Şuanda Bağdat Caddesi’nde devam üç adet projemiz var, Bunlar Koru Park Residence, Nur Residence ve Yaprak Residence. Biten projelerimiz ÇelemLoft ve Çiğdem Residence, başlayacak olan projemiz ise Fenerbahçe’de Gürmen Residence.



Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)