Karbon Emisyonlarını Azaltan Yaklaşımlar

EGEYAPI YÖNETIM KURULU BAŞKANI İNANÇ KABADAYI

İNANÇ KABADAYI

Geleceğimizi doğrudan tehdit eden karbon emisyonuna karşı son yıllarda artan bilinçle birçok uygulama hayata geçiriliyor. Bunlardan biri de green construction yani yeşil bina uygulamalarıdır. Bu uygulamalar insanlığın ve gezegenimizin geleceği için oldukça büyük öneme sahip.

İnşaat sektörü ve mevcut yapılar, günümüzde küresel karbon emisyonunun yaklaşık %40’ından sorumlu. Kullanılan malzemeler, inşa süreci, yapıların kullanım ömürleri boyunca etkisi, ham madde elde etme yöntemleri ve diğer unsurlar nedeniyle oldukça yüksek olan bu oran, gezegenimizin hem bugününü hem de geleceğini tehdit ediyor. Bu etkiyi azaltmak ve mümkünse ortadan kaldırmak için birçok yaklaşım bulunuyor. Bu yaklaşımlardan biri olan rejeneratif mimari, yapı sektörünün çevre üzerine etkisini tersine çevirmeyi hedefliyor. Rejeneratif yani yenileyici mimari, biyolojideki rejenerasyon kavramından hareketle ekosistemin kendini yenileme prensibini merkeze alıyor. Nasıl ki organizmaların ve genel olarak ekosistemin kendini yenileme, iyileştirme, geliştirme özelliği bulunuyorsa bunun mimaride de taklit edilmesini amaçlıyor. Bunun için de doğaya meydan okuyan değil, onunla uyum sağlayan yapılara ve malzemelere ağırlık veriliyor. 


YEŞİL BİNALAR; DOĞAL MALZEMELER, YENİLENEBİLİR KAYNAKLAR, İNOVATİF TEKNOLOJİLER, GERİ DÖNÜŞÜM UYGULAMALARI ARACILIĞIYLA YAPILARIN HEM MÜMKÜN OLDUĞUNCA KENDİ İHTİYAÇLARINI KARŞILAMALARINA HEM DE DOĞAYA OLUMSUZ ETKİLERİNİ ORTADAN KALDIRMAYA ODAKLANIR.


Rejeneratif mimari konuya daha geniş bir çerçeveden yaklaşarak hedef olarak, kaynakların yenilenmesini, doğanın bir parçası olunmasını, olumsuz etkilerin tersine çevrilmesini belirliyor. Yani sürdürülebilirlik, aslında rejeneratif yaklaşımın bir alt basamağı olarak kabul edilebilir, çünkü kaynakları artırmak yollarından biri de kullanımlarını azaltmaktır. Yenileyici tasarım, mimariyi ekosistemin bir uzantısı olarak ele aldığı için enerji, ham madde, kullanım, temizleme gibi tüm süreçleri kapsamlı şekilde ele alıyor. Ekolojik hasarı onarmak ve doğa üzerinde olumlu bir etki bırakmak için geliştirilen bu yaklaşımda, sürdürülebilirliğin hedeflediği “doğal çevreyi sürdürme” fikrinden farklı olarak onu eski güçlü haline getirmek merkezde duruyor. İnsan-çevre-yapı ilişkisinde ekolojik faydayı da ön planda tutuyor ve insan merkezci yaklaşım yerine çevre merkezci yaklaşımla hareket ediyor. Çünkü bu yaklaşıma göre insan, çevrenin bir parçasıdır ve çevrede yaşanacak herhangi bir değişiklik insanı da doğrudan etkiler.

KARBON EMİSYONLARINI AZALTAN YAKLAŞIMLAR

Rejeneratif Tasarım Uygulamaları Neler?

 “Daha az zarar veren” değil, “daha çok iyileştiren” yaklaşımına sahip rejeneratif tasarımda yeşil çatılar önemli yer tutuyor. Son yıllarda yaygınlaşmaya başlayan yeşil çatılar ile hem şehirlerin ekosistemin parçası olması ve canlılara yer açması hem de bu çatılar sayesinde havanın temizlenmesi, karbonun tutulması hedefleniyor. Üstelik şehirlerde ısı adası oluşmaması için de etkili bir yöntem olarak kabul ediliyor. Yeşil çatılara ek olarak yeşil cepheler de rejeneratif tasarım uygulamaları arasında önemli yere sahip. Yapıların dış yüzeylerinin sadece daha az zarar vermesi değil, yenilenmeye ve güçlendirmeye katkı vermesi için teknoloji-doğa iş birliğinden faydalanılıyor. Yapıların dış yüzeyleri güneş panelleri ve diğer inovatif ürünlerle kaplanarak doğal kaynaklardan enerji üretimi yapılır. Böylece kaynak tüketimini azaltmak yerine kaynak miktarını artırılır. Yapılar, bu teknolojiler ile elektrik üretir ve depolar. Böylece elektrik şebekesine kaynak aktarımı sağlanabilir, bölgenin elektrik tüketimi bu yapılar üzerinden sağlanabilir. Tabii güneş panelleri ve diğer unsurlara rüzgâr türbinlerinde de bu amaçla faydalanılır. Bu yaklaşımda öncelikli olan unsurlardan biri de tabii ki yağmur suyu toplama ve atık su arıtma uygulamaları. Tüm dünyanın etkilerini hissettiği su krizine karşı kullanılabilir su kaynaklarını artırmak için yağmur suyunun depolanması, rejeneratif mimaride önemli bir gerekliliktir. Aynı şekilde atık su arıtma uygulamaları da kullanılabilir su kaynaklarını artırma hedefine katkı sağlar. Siyah su ve gri su arıtma uygulamaları ile atık sular kullanılabilir hale getirilerek çeşitli ihtiyaçların karşılanması hedeflenir. Kısacası rejeneratif mimari, sürdürülebilirliğin üst basamağı olarak hem sürdürülebilir mimari uygulamalarından beslenir hem de kaynakları artırmak için yeni uygulamaları hayata geçirir. Nihai hedef ise dünyamızın hem bugününü hem de geleceğini kurtarmaktır.


REJENERATİF TASARIMDA YEŞİL  ÇATILAR ÖNEMLİ YER TUTUYOR.  SON YILLARDA YAYGINLAŞMAYA  BAŞLAYAN YEŞİL ÇATILAR İLE  HEM ŞEHİRLERİN EKOSİSTEMİN PARÇASI OLMASI VE CANLILARA  YER AÇMASI HEM DE BU  ÇATILAR SAYESİNDE HAVANIN  TEMİZLENMESİ, KARBONUN  TUTULMASI HEDEFLENİYOR.


İnşaatta Yeşil Teknolojiler (Green Construction): Çeşitleri ve Faydaları Neler? 

Geleceğimizi doğrudan tehdit eden karbon emisyonuna karşı son yıllarda artan bilinçle birçok uygulama hayata geçiriliyor. Bunlardan biri de green construction yani yeşil bina uygulamalarıdır. Bu uygulamalar insanlığın ve gezegenimizin geleceği için oldukça büyük öneme sahip, çünkü küresel karbon emisyonunun yaklaşık %40’ı, inşaat sektöründen kaynaklanıyor. Bu sektörde hayata geçirilecek her iyileştirme de haliyle geleceğimize pozitif katkı sağlıyor. Green building olarak da anılan yeşil bina, yapıların çevre üzerinde etkilerini en aza indirecek hatta pozitif katkı sağlayabilecek teknolojileri ve tasarımları ifade eder. Tasarım, inşa, işletme, bakım ve yenileme gibi tüm süreçlerde çevre üzerinde olumsuz etkilerin en aza indirildiği, pozitif katkı sağlamanın hedeflendiği şekilde yapılar inşa edilen bu anlayış, sürdürülebilir mimari uygulamaları içerir. Doğal malzemeler, yenilenebilir kaynaklar, inovatif teknolojiler, geri dönüşüm uygulamaları aracılığıyla yapıların hem mümkün oldukça kendi ihtiyaçlarını karşılamalarına hem de doğaya olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya odaklanır. Enerji tasarrufu, düşük bakım maliyeti ve israfın ortadan kaldırılmasının hedeflendiği yeşil bina teknolojileri ise oldukça çeşitlidir.

Malzemeler Farklı, Hedef Aynı Karbon emisyonunu azaltmayı hatta ortadan kaldırıp karbon tutmayı öncelik kabul eden yeşil bina teknolojilerin başında, buna uygun malzemeler gelir. Ahşap, bambu, doğal taşlar, kompozit, cam elyaf, doğal lif, selüloz, fiber çimento, kül, geri dönüştürülmüş plastik gibi düşük emisyonlu malzemeler kullanılarak yapıların karbon salınımı gerçekleştirmesinin önüne geçilir. Doğal ışıktan yararlanma, yenilenebilir enerji kaynakları ve güneş enerjisi kullanımı da yeşil bina uygulamaları arasında olmazsa olmazdır. Bunun için güneş panelleri, inovatif projelerle elde edilen ve güneş enerjisi elde etmeye yarayan doğal malzemeler, rüzgar türbinleri, hava kanalları kullanılır. Bu sayede yapılar mümkün oldukça kendi enerjilerini üretir ve gerektiğinde şebekeye enerji aktarımı yapabilir. Elde edilen enerjinin daha verimli kullanılabilmesi için de yalıtım uygulamalarına mutlaka yer verilir. Yangına ve neme dayanıklı yalıtım malzemeleri kullanılarak iç ortam ısısının korunması, ısınma için daha fazla enerji tüketimine gereksinim kalmaması sağlanır. Yeşil yalıtım malzemelerine ek olarak güneş ışığının emilmesine ve içeri girmesine izin veren, iç ısıyı koruyan yeni nesil pencereler ve benzer yeşil inşaat teknolojilerinden de yararlanılır. Doğal kaynakların korunması ve kullanılması amacıyla hayata geçirilen uygulamalardan biri de tabii ki atık su arıtma teknolojilerinin kullanılmasıdır. Siyah su / gri su geri dönüşümü ve yağmur suyu toplama kanalları ile hem var olan su kaynaklarının tekrar kullanılabilmesi hem de yeni kaynaklardan yararlanılabilmesi hedeflenir.

Bir Bütün Olarak Yeşil Bina 

Tabii yeşil inşaat teknolojileri yalnızca dış mekânı ele almaz. Yapıların içinde kullanılan akıllı cihazlar ile en düşük enerji tüketimi, optimum fayda, ihtiyaçların toplu fayda doğrultusunda karşılanması, havalandırmanın en az maliyetle en doğru şekilde karşılanması gibi sonuçlar elde edilir. Bunlara ek olarak yeşil çatılar ve altyapılar, LED aydınlatmalar, gün ışığı kontrollü aydınlatma sistemleri gibi uygulamalardan da yararlanılır. Bu unsurları karşılayan yapılara verilen Yeşil Bina Sertifikası da hem ulusal hem de uluslararası standartların yapı sektöründe kabul edildiğini gösterir. Su ve diğer doğal kaynakların israfını azaltan, karbon emisyonu ile mücadele eden, hava ve su kalitesini artıran, biyoçeşitliliği ve ekosistemi koruyan, yapıların bakım maliyetlerini azaltan, malzeme ve enerji verimliliğini artıran bu standartlar ile hem bireylerin ve dolayısıyla toplumların yaşam kalitesi artar hem de gezegenimizin geleceğini güvence altına alma gücümüz artar. Kısacası kaynakların daha verimli kullanılması, karbon ayak izinin azaltılması, inşaat maliyetlerinin azalması, daha uzun ömürlü yapılar inşa edilmesi ve çevresel etkilerin negatiften pozitife çevrilebilmesi için yeşil inşaat teknolojileri desteklenmeli, yaygınlaştırılmalı ve temel standartlar halini almalı. Ancak bu sayede çevreye verdiğimiz zararı azaltabilir hatta tersine çevirebiliriz.

KARBON EMİSYONLARINI AZALTAN YAKLAŞIMLAR

Sıfır Karbon Emisyonu İçin Yeni Nesil Betondan Faydalanılabilir mi? 

Fosil yakıt kullanımı, çevre tahribatı, doğal kaynakların kirletilmesi, atık yönetimi yapılamaması gibi önemli nedenlerle ar - tan karbon salınımının kaynaklarından biri de aslında inşaat sektöründe kullanılan betondur. Küresel karbon emisyonunun yaklaşık %8’inden sorumlu olan beton, dünyada insan yapımı en çok tüketilen malzeme - ler arasında. Binalar, yollar, hastaneler, okullar ve ihtiyaç duyduğumuz hemen her alanda beton kullanılıyor. Betonun en temel bileşeni olan çimentonun üre - timi, betonun yapımı ve beton yapıların şehirlerdeki hâkim varlığı nedeniyle hem karbon salınımı hem de ısı adaları her ge - çen gün artıyor. Ancak küresel ısınmayı 1,5 santigrat derece ile sınırlamak ve iklim krizinin etkilerini ilk olarak hafifletmek, ardından da telafi etmek istiyorsak betonçimento yapımındaki karbon salınımının önüne geçmemiz şart. Dünya genelinde hızlanan şehirleşme oranı ve nüfus artışını göz önünde bulundurursak bu konunun önemini daha iyi anlayabileceğimiz kana - atindeyim. Uzmanlarca belirlenen ve geleceğimiz için mutlaka yakalamamız gereken sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak amacıyla birçok kurum ve kuruluş çözüm arıyor. Bu uğraşlarla birlikte enerji ve tü - ketim alanlarında yapılan çalışmalar gibi çimento üretiminde de yeniliklerle ilgili haberler heyecan veriyor. Bunlardan biri de Finlandiya’daki VTT Teknik Araştırma Merkezi’ne bağlı ekiplerin geliştirdiği yeni nesil beton.

Yeşil Bina

KÜRESEL KARBON EMİSYONUNUN YAKLAŞIK %8’İNDEN SORUMLU OLAN BETON, DÜNYADA İNSAN YAPIMI EN ÇOK TÜKETİLEN MALZEMELER ARASINDA. BİNALAR, YOLLAR, HASTANELER, OKULLAR VE İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ HEMEN HER ALANDA BETON KULLANILIYOR.


Karbonu Hapseden Yeni Nesil Beton

Karbondioksitin zaman içinde beton tarafından emilip inşa ederken kullanılan demir donatılara yavaş yavaş zarar verme - sine yol açan sürece yönelik araştırmalar yapan VTT, uzun yıllar süren çalışmalarının bir noktasında karbon negatif beton üret - meye yönelmiş. Bu araştırmalar geliştikçe de karbon ayak izini azaltan yeni nesil be - tona giden yol açılmış. Çelik endüstrisinde kullanılan yüksek sıcaklıktaki fırınlardan elde edilen cürufları, geleneksel çimento yerine kullanma fikri üzerinden ilerleyen VFF ekipleri, biyomalzeme ve diğer kay - nakları da kullanarak bir sonuca ulaşmış. Elde edilen malzemeyle testler yapılarak sonuçlar değerlendirilmiş. Ortaya çıkan sonuç ise oldukça umut verici. Cüruf temelli bu yeni nesil betonun kar - bon emisyonunu %45 oranında azalttığı, geleneksel çimento yerine kullanılabileceği yönündeki veriler paylaşıldı. Öyle ki geleneksel betonun, metreküp başına onlarca kilogram karbon ayak izi bulunurken yeni nesil betonda ise metreküp başına -60 kg karbon ayak izinden söz ediliyor. Yani bu malzeme, karbon nötr olmanın da ötesinde eksi karbon niteliği taşıyor. Çün - kü bu malzemeyle üretilen beton, yapıya zarar vermeden karbondioksit yakalama özelliğine sahip. Kalıcı olarak karbon depolayabilen bu malzeme, üretimi ve varlığı boyunca yaydığı karbonun çok daha fazlasını hapsederek karbon salınımında güçlü bir kaynak olan inşaat sektöründe yaygınlaştıkça geleceğimize mutlaka katkı sağlayacaktır. Fosil kaynakların kullanımı ve diğer etkenlerle artmaya devam eden karbon emisyonunu azaltmaya yarayabileceği gibi şehirlerin ve tüm yapıların zararlı etkilerini de minimum seviyeye çekebilir. Bu da sürdürülebilirlik ve karbon sıfır hedeflerinin yakalanmasına, küresel ısınma ve iklim krizinin etkilerini hafifletmede oldukça yararlı olabilir. 


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)