Modern Dünyanın Mimariye Yansıması: Şeffaf Mimari

Mimarlık ve Toplum

Mimarlık ürünleri, ilk bakışta yalnızca mimarın eseri olarak görülebilir. Hâlbuki, kent içindeki mimari bir ürün incelendiğinde, onun toplumsal süreçlerin bir çıktısı olduğu anlaşılır. Özellikle toplum yapısında köklü değişikliklere yol açan savaş, göç, kıtlık, doğal afet ve pandemi gibi unsurlar, mimarlığın dönüşümünü tartışırken birçok faktörün dikkate alınmasını mecburi kılıyor. Modernleşme bağlamında yapı üretim süreci, her ülkede kendine özgü, çok aktörlü ve toplumsal ilişkiler yumağından oluşur. Dolayısıyla, yapının bağlamından kopuk, bağımsız bir tasarım ürünü olmaması; onu tarihsel, kültürel, toplumsal ve sosyo-ekonomik açıdan incelenmesini gerektirir.

Modern Dünyanın Mimariye Yansımasını: Şeffaf Mimari
Carlo Santambrogio'nun tasarladığı Cam Ev

Modern Nedir?

Günümüzde kurulan cümleler içerisinde, kullanmaya sürekli ihtiyaç duyduğumuz yeni bir kavram mevcut, Modern kavramı. Modern evler, modern tarım, modern binalar, modern tıp …Önceleri daha betimleyici olan bu kavram, artık son günlerde isimleşerek kendini göstermeye başladı. Geçtiğimiz yıl reklamı çıkan Ataşehir Modern projesinin reklamında Göksel’in “Ataşehir Modern’e bekliyorum” cümlesi söylemlerimizi gayet destekler niteliktedir. Peki bu “modern nedir?” Genel eğilim bu kavramı yeni bir olguyu anlatma veya teknolojik olarak daha ileri seviyedeki bir nesneyi betimleme maksadıysa kullanır. Bu reklamı izlemeden dahi, içeriğinde manzara, şehir merkezine yakınlık gibi ezberletilmiş itemleri, herkes hiç üzerinde düşünmeden kafasında canlandırabilir.  

Bu dönemde, düşünme gibi insana özgü davranışımızı kaybettik. Bireyler kelimeleri kulağına nasıl geliyorsa o şekilde kullanma eğilimindeler. Artık bir kavram üzerine düşünmüyoruz, bu kavramı tartışmıyoruz, bu kavramla kavga etmiyoruz. Hani derler ya “ilişkilerde ara sıra kavga olur, bu ilişkinin yaşadığının bir göstergesidir.” Aynı şekilde, biz artık duyduğumuz hiçbir kavramla kavga etmiyoruz. Söylemler karşısında bütün derdimizi basmakalıp cevaplarla anlattığımızı zannediyoruz. İşte aslında problemin kaynağı tam olarak burada.  Söylenen cümleden her bireyin aynı çıkarımı yaptığını, farklı bir anlama imkân vermeyecek şekilde kullanılmasının gerektiğini düşünmek istiyoruz.

Beatriz Colomina: Mimarlık ve Hastalık


Mimarlığın ezoterik bir disiplin olmadığını, içinde bulunan herkes bilir. Kendini besleyebilmesi için diğer disiplinlerle ilişki halinde bulunması şarttır. Çünkü başta da belirttiğimiz üzere, mimari ürün toplumsam değişimler sonucu oluşan bir yapıdır. Diğer pratiklerden beslenemezse yaşamını devam ettiremez. Otarşik bir mimarlık düşünülemez. Beatriz Colomina’nın yazısında yansıttığı fikir işte tam da bu modern düşünme prensibinden geliyor.

Modern Dünyanın Mimariye Yansımasını: Şeffaf Mimari

Columina’ya baktığımızda bu mimarlığın disiplinlerle ilişkisinde sağlık bölümünü baz almaktadır. “Mimarlık ile hastalığın bağlantısı nedir? Toplum içerisindeki dinamikleri değişiklikleri değiştiren hastalık konusu nasıl mimariye entegre edilebilmiştir? “gibi sorgulamalarla yazarımız karşımıza dikilir. Baktığımızda bize hem bir tarihsel okuma hem de 19-20 yy. arasındaki süreçte gerek sağlık sektöründeki değişimler gerek toplumsal sağlığın dönüşümü gerekse artan hastalıklarla beraber, hastalık psikolojisindeki üzerinden bir modern mimari kurgusunu anlatmaktadır. Yazının genelinde tüberküloz hastalığı, X’Ray’in ortaya çıkışı ve bu gelişmelerin insan ile mimarlık üzerindeki etkisi üzerine vurgu yapmaktadır. Bizim için en önemlisi de bu gelişmelerin modern mimarlığın ekseninde hangi odakları değiştirdiğini tartışmaktadır.

Jean Jacques Rousseau cam için ‘‘tüm taşların en masumu’’ der. Cam, şeffaflığı andırması, yok olan-var olan ikileminde bir sınırı tanımlaması ile uzun zamandır mimari tasarımda etkileri yüksek olan bir malzemedir. Ancak cam, artık sadece kullanılan bir malzeme değil, bildiğimiz kamusal ve özel alan kavramlarına dönüşüm getiren bir olgu haline gelmektedir. Hatta daha da ileri gidersek, cam artık gösteri toplumunun bir parçasıdır. Peki neden?

Şeffaf Mimari

 Bugün İstanbul’da son yıllarda oluşan ve “genç kent” akımının üretimi olan kentlere bir gezi yaptığınızda bütün çevrenizi mavi tonları kaplar. Çünkü bu kentlerde yapılan neredeyse her bina, fazla saydam yüzeyi olan bir cepheye sahiptir. Tabi ki buna mimarın kendisi değil, toplumun bu dönemdeki ihtiyaçları karar veriyor. Sadece gökdelenlere sahip bu kentlere bakmamıza gerek yok.  Fujimoto’nun NA evine bakalım. Burası Tokyo’daki sakin bir mevkide yaşayan çiftin kendilerini göçebe tarzında yaşadıklarını hissedecekleri bir ev talebinde bulunması üzerine tasarlanan şeffaf bir evdir. Klasik “ev” kalıplarından farklı olarak bu evin duvarı veya odası yoktur. Klasik beton blok çerçevesinde uzaklaşmıştır. Mahremiyet kaygısı gözetmeden dışarıdan bir gözün sürekli üzerinde olmasını ister. 

Modern Dünyanın Mimariye Yansımasını: Şeffaf Mimari
Fujimoto’nun NA evi
Modern Dünyanın Mimariye Yansımasını: Şeffaf Mimari
Fujimoto’nun NA evi

Modern dünyada büyük bir süratle artan teknolojik gelişimler ve yaşanan toplumsal olaylar bireylerin ihtiyaçlarını da değiştirmektedir. Modern dönemdeki birey, sürekli kendini gösterme çabası taşır. Son günlerde sosyal medyada dolaşan bir laf vardır: “Elektrikler gidince evdekilerle sohbet etme şansı buldum, aslına iyi insanlarmış.” Teknolojinin bize sunduğu imkanlarla öyle bir yaşam biçimi geliştirmişiz ki, cümle kurmadan veya düşünmeden sürekli birilerinin önümüze koyduğu bir şeyleri izleme ihtiyacı hissediyoruz. Asla elimizdekilerle yetinmiyor, sürekli yeni bir durum görmek istiyor ve göremeyince de sıkılıyoruz. Aynı şekilde biz de insanlara kendimizi göstermek, sergilemek istiyoruz. Neden bunu istiyoruz? 

Modern insanın en temel sıkıntısı ilgi ihtiyacıdır. İnsanlar Maslow’un piramidine göre yaşamayı çoktan bıraktı. Modern dünyadaki bireyin en büyük ihtiyacı ilgidir. Bir fotoğraf paylaştığımızda gözümüz sürekli beğenilerde, yapılacak yorumlarda veya etkileşim sayısındadır. Hayatımızı beğeni ve yorumlar için şekillendiriyoruz. Kendimizi bu şekilde daha önemli daha güçlü hissediyoruz. Bu şekilde, sürekli bir yarış halindeyiz, Aslında yaşamlarımızı da görsel bir objeye dönüştürerek diğer kullanıcılara sergiliyor ve “Benim hayatım herkesten daha güzel” imajını vermeye çalışıyoruz.

Yeni Moda: Cam Evler

Bu ihtiyaç gayri ihtiyari olarak mimarlığa da yansıyor. Bireyler artık kendi evlerini de bir gösteri malzemesi olarak kullanmak istiyor, kendi yaşamsal pratiklerini buna göre belirliyor. Cam ev kavramını çok fazla duyuyoruz. Tabii kullanıcının böyle gösterişli bir ürünün sorumluluğunu da alması gerekiyor. Mesela artık bu kullanıcı evin içini baştan sona yeniden tasarlatıyor, çöp kutusunu bile dışarıdan bakıldığında en görülmeyecek yere konumlandırmaya çalışıyor. Banyo dışında üstünü değiştirebileceği bir alanı bile kalmıyor.

Modern dünyadaki bireyin bu şeffaflık ihtiyacının bir diğer nedeni ise doğaya özlem. Yapılaşmanın artmasıyla beraber, insan ihtiyaç duyduğu doğal çevreyi kaybetmiş durumda. Yine inşaat firmalarının reklam kampanyalarına bakarsak, genel söylem “doğa içinde bir yaşam”dır.

Modern Dünyanın Mimariye Yansımasını: Şeffaf Mimari

İnsanlar artık trafik sesinden, insan kalabalığından uzak bir yaşam hayal ediyor. Pandemi yasaklarının bitmesiyle Belgrad ormanında gün içerisindeki artan kişi yoğunluğu buna örnektir. İşte, yapıdaki şeffaflık da burada devreye giriyor. Kullanıcılar artık ağacın, kuşların ve gökyüzünün de evin içinde olmasını, en azından böyle hissetmek istediğini belirtiyor.

Sonuç olarak, insan doğası gereği sosyal bir varlıktır, tek başına yaşamını idame ettiremez. Toplumsam gelişmeler bu sosyal varlığın dolayısıyla da mimarinin ihtiyaçlarını değiştirmektedir. Artık birey sadece yemek yiyen, uyuyan ve işin yapan bir canlıdan ziyade kendini izleten ve bu bağlamda ürünlerini ortaya koyan bir varlık halini almaktadır. Mimari bakış açısı da bireyin zihinsel değişimlerine ayak uydurarak kendini değiştirmiştir. Eskiden bir yapı kendini opak yüzeyleriyle sergilerken şimdi kendini şeffaf yüzeyler bu yüzeylerin arkasında yaşanan hayatları göstererek sergilemeye başlamıştır. İnsan psikolojisine en çok etki eden savaşlar ve hastalıklar gibi mücbir sebeplere neden olan olaylar bu şeffaflık sürecinin hızlanmasına ve artmasına sebep olmuştur. 20. Yüzyılın hastalığı tüberkülozsa, 21 yy’ın hastalığı da ilgisizlik ve yalnızlaşmadır. Bu nedenle gözetlenmek, belki de tarihte hiç olmadığı kadar istenen bir durum haline gelmiş, mimarlık ürünleri de bu ihtiyaç doğrusunda kendini şekillendirmiştir. Artık cam denilince aklımıza sadece şeffaf bir malzeme değil, bu şeffaflığın aslında neyi ifade ettiğini anlamız, tartışmamız ve hatta kavga etmemiz gerekmektedir.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)