Mimarlar “Kentsel Dönüşüm”ü Konuştu
Kalebodur'un, toplumu ve mimarlığı ilgilendiren değerlere sahip çıkma misyonuyla düzenlediği "Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor" isimli toplantı dizisinin ikincisi, “Kentsel Dönüşüm” başlığı altında Kapadokya'da gerçekleşti. Nuri Çolakoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantıda; Mimar Emre Arolat, Prof. Dr. Celal Abdi Güzer, Prof. Dr. Süha Özkan, Gazeteci Ercan İnan, Yard. Doç. Dr. Erbatur Çavuşoğlu ve Şehir Planlamacısı Faruk Göksu konuşmacı olarak yer aldılar.
Mimarlarda Çaresizlik, Karamsar Algı Yaratıyor
Kentsel Dönüşüm’ün, farklı görüşlerin bulunduğu ve biraz problemli bir durum olarak ortaya çıktığını belirten Mimar Emre Arolat, aslında çok eski bir konu olduğunu, ancak yeni yeni konuşulmaya başlandığına dikkat çekti. Aslında Kentsel Dönüşüm ile yüzleşmenin yeni bir durum olduğunu belirten Arolat, konuyla ilgili olan mimarlar açısından çok çeşitli çaresizlikler içerdiğini de vurgulayarak, sosyal dönüşümün boyutlarına da dikkat çekti. Dönüşüm sürecinin kendisinde de karamsar algı yarattığını belirten Arolat, “İstanbul Tasarım Bienali'nin konusu sadece kentsel dönüşüm olabilir” diyerek, teması için olumsuz ve karamsar bir ifadeyi anlatacak “Musibet”i seçtiklerini hatırlattı.
Kentsel Dönüşüm süreçlerinin sürekli içinde bulunduğunu, takip ettiğini ve hakkaniyetsiz bulduğunu belirten Prof. Dr. Süha Özkan ise “Mahkemeden döner dedim. Ama yanıldım, yasa çıktı” dedi. Kentsel Dönüşüm kapsamındaki gecekondu arazilerinin zaman içinde çok değer kazandığına dikkat çeken Özkan, “Kent kimliği” kavramının önemine de değindi. İstanbul'un, tarih, kültür, turizm, bankacılık ve iş kenti olması gerektiğine de değinen Süha Özkan, “Zaman içinde şehir merkezlerinde kalan endüstriyel tesislerin hem yerlerine sığmıyor, hem de kente yararları yok” diyerek, endüstriyel tesislerin kent dışına taşınmaları gerekliliğini vurguladı. Özkan, Maslak ve Haydarpaşa’daki dönüşüm dinamiklerini ise “faydacı politikanın ürünü” olarak tanımladı.
Değişim ve dönüşümün birbirine çok yakın sözcükler olduğuna değinen Prof. Dr. Celal Abdi Güzer ise “Galiba dönüşüm dediğimiz şey; bu süregelen değişimlerin bir yerde toplanıp, radikal bir anlamsal fark oluşturduğu kırılma noktasına karşılık geliyor” dedi. Dönüşümün dünyanın her yerinde süregelen bir şey olduğunu belirten Güzer, “Bu süreç, bazen kendiliğinden, dönemsel olarak bazen de şimdi olduğu gibi metazori dediğimiz yasal düzenlemelerle yaşanıyor” dedi. Geçmişte, gecekonduların, gelecekte yapılaşma rezerv alanları statüsünde sayılabilecekleri için Türkiye'nin bir şansı olduğunu düşündüğünü de belirten Celal Abdi Güzer, “Gecekondular, kaybetmekten yüksünmeyeceğimiz yapılaşma alanlarıydı. O günlerde dönüşümün batı örnekleri gibi iyi şekilde yapılabileceğini düşünmüştüm. Bugün dönüşüm endişelerle anılıyor” diyerek, bugün ise farklı dinamiklerin kendi güçleriyle ortaya koyduğu yeni bir düzenden bahsedebilmenin mümkün olduğunu söyledi. Güzer, Türkiye'nin kentsel dönüşümü, hiçbir yerde olmayan bir şekilde; sosyal, ekonomik ve kültürel dönüşümden bağımsız olarak yaşadığına da dikkat çekti.
Türkiye’de Adeta Bir İnşaat Tarikatı Oluştu
Ülke ekonomisini inşaat sektörünün canlı tuttuğuna dikkat çeken ve bunla bağlantılı olarak günümüzde adeta bir inşaat tarikatının oluştuğunu ileri süren Şehir Planlamacısı Yrd. Doç. Erbatur Çavuşoğlu, diğer ülkeler arasında Türkiye'nin özgünlüğünü vurguladı. Çavuşoğlu, Türkiye kentlerinin büyüyen şehirler olduğunu, ancak bu mekanlardaki zenginliklerin değerlendirilemediğini de belirtti. Saha çalışmalarına dayanarak, Türkiye’de ev sahiplerinin mülklerini bir yatırım aracı bir zenginleşme aracı olarak gördüklerini söyleyen Erbatur Çavuşoğlu, sağlıklı bir kentsel dönüşümün önündeki en büyük engellerden birinin de, bozuk toplumsal tahayyül olduğunu belirtti.
Kentsel Dönüşüm Bir “Gayrimenkul Geliştirme” Değildir
Bu toplantıda aslında dönüşümün dönüşümünün konuşulduğuna dikkat çeken Şehir Planlamacısı Faruk Göksu, Türkiye’de yaşanan süreci vurguladı. Göksu, 60'larda imarlaşma olarak başlayan dönüşümün, 80'li yıllarda ise Turgut Özal'la adeta bir seferberlik edasıyla sürdüğünü, günümüzde ise bugünkü büyüklükle gündeme geldiğini belirtti. Kentsel dönüşümün, bir “gayrimenkul geliştirme” olmadığını, öncelikle tanımını doğru oturtmak gerektiğini söyleyen Faruk Göksu, “Dönüşüm, sosyal ve ekonomik boyutları da içeren uzun bir süreçtir” diyerek, devlet desteğine de ihtiyaç duyulduğu görüşünü aktardı. “Yaşanan yeni dönüşüm sürecinin, bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiği” görüşünü de savunan Göksu, sürece, strateji ve tasarım kavramlarının dahil edilmesi zorunluluğuna da dikkat çekti.
Matematiksel Yaklaşımla dahi Sorunlar Görülüyor
Yaşanan kentsel dönüşüm sürecine matematiksel analiz ile yaklaşan Gazeteci Ercan İnan ise, basit aritmetikle dahi sorunların görülebildiğini belirtti. İnan, dönüşümü gerçekleştirilecek olan konut stokunun 7-8 milyon adet olarak açıklandığını da hatırlatarak, “7-8 milyon konutu sağlıklı yapılara dönüştürebilmek için özel sektör tarafından 13-14 milyon adetlik üretim yapılmak zorunda. Herkesin evi de zaten sağlamlaştırılacağına göre, ekstra üretilecek olan 6-7 milyon adet konutu kim alacak, kime satılacak aklım almıyor” dedi. İnan, mevcut şartlar altında; acil olarak ilk etapta ele alınması gereken konutların dahi sağlamlaştırılmasının mümkün görünmediğini de ifade etti.
Hakkaniyet ve Genel Mutabakat Şart
Katılımcıların da görüş ve sorularını aktardığı “Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor” toplantısında, Kentsel Dönüşüm’e ilişkin sorunlar ele alınarak, doğru dönüşüm metodolojisi de tartışıldı. Sürece ilişkin dünyadan benzer örneklerin de ele alındığı toplantıda, Kentsel Dönüşüm’ün hakkaniyetli olması zorunluluğuna dikkat çekildi, ilgili tüm alanları ve her kesimi kapsayan genel bir mutabakat ile hayata geçirilebileceği belirtildi.r