Nurus’dan Sincan’da Çevre Dostu Fabrika Binası
1927 yılında Ankara’da Nurettin Kunurkaya tarafından kurulan Nurus, Cumhuriyet dönemi Ankara’sının yeni kurulmakta olan işletmelerine mobilya temin ederek ivme kazandı. 1981 yılında kurumsallaşma yolunda ilk adım olarak Nurus firması kuruldu. 80 yılı aşkın bir süredir ofislerde yaşam kültürü oluşturmak amacıyla faaliyetlerini sürdüren firmanın Genel Müdürü Güran Gökyay, Nurus ile ilgili gelişmeleri Ekoyapı’ya anlattı.
Yeni taşındığınız üretim tesisinizle de çevreye olan duyarlılığınızın altını bir kez daha çizdiniz... Yeni fabrikanızın çevreci özelliklerinden bahsedebilir misiniz?
Ankara Sincan’da yapmış olduğumuz yatırımın amacı verimliliği artırmanın yanı sıra karbon salımını da azaltmak. Kurulduğumuz günden bugüne çevreye büyük önem veren bir markayız. Çevre konusu, hem kendi fabrikalarımızda hem şubelerimizde hem de hizmet verdiğimiz müşterilerimizde hassasiyetle üzerinde durduğumuz bir konu. Ürünlerimizde geri dönüşümlü malzeme kullanmanın yanı sıra birçok müşterimizin de Yeşil Bina Sertifikası alması konusunda destek veriyoruz. İstiyoruz ki çevreye duyarlı yapıların sayısı artsın.
Ankara’da Akyurt ve Sincan’da iki tesisimiz var. Sincan’da yapmış olduğumuz yeni fabrika binamız yüksek teknolojiye sahip çevre dostu bir bina. Bu yeni fabrika binamıza taşınarak, iki tesis arasındaki günlük araç trafiğini ortadan kaldırdık ve karbon salımını da azalttık. Akyurt’taki fabrikamızı da farklı bir fonksiyonda kullanacağız ya da satışa çıkaracağız.
Kurulduğumuz günden bu güne (Innovative and Sustainable in Design) “İnovatif ve Sürdürülebilir Tasarım” ilkesiyle hareket ettik ve bu hareketimize geçtiğimiz ay taşındığımız yeni fabrikamızla devam ediyoruz. Çevreye ve sürdürülebilirliğe daha çok katkıda bulunabilmek için kurduğumuz yeni fabrikamız 45.000m2 kapalı alana sahip. Gün ışığının doğru kullanımından atık yönetimine kadar çevreye ve geri dönüşüme katkıda bulunmak, çalışma alanlarını maksimum motivasyon sağlayacak şekilde tasarlamak önceliklerimizdi.
Böylece çok yüksek teknolojilere sahip çevre dostu yeni bir tesisi hayata geçirmiş olduk. LEED sertifikasının bir diğer amacı da çalışan sağlığının korunması ve memnuniyetinin artırılmasıdır. Buna yönelik LEED çalışmaları kapsamında, ofis tasarımında ve mimari uygulamasında da birçok çalışmayı tamamladık, sertifika alma süreci ile ilgili çalışmalar da bir yandan devam ediyor.
Yalın, net, okunabilir ve insan merkezli tasarımlar... Nurus tasarım olarak da zamansız bir çizgiye sahip. Hızla değişen teknoloji karşısında yaklaşımınız nedir?
Bizim tasarım anlayışımız çok yalın olduğu için tasarlanan bütün ürünlerimiz zamansız çizgiye sahip. Dolayısıyla bir ürün zamansız tasarım anlayışıyla yıllarca kabul edilebilir. Biz, değişen yaşam tarzları, kullanıcı alışkanlıkları ve çalışma alanı ihtiyaçları için öneriler üretiyoruz. Yaptığımız ürünler her zaman inovatif ve sürdürülebilir. Günümüze baktığımızda yaşam şeklimizin çok değiştiğini görüyoruz. Çok fazla girdi var artık hayatımızda. Eskiden olduğu gibi bir ürün yıllarca showroomlarda kalamıyor. Tüketici bir toplumuz artık. Örneğin bir cep telefonu alıyorsunuz, kısa bir süre sonra bir üst modeli çıkıyor ve bir şekilde onu almaya yönlendiriliyorsunuz. Aksi halde network dışında kalıyorsunuz. Diğer taraftan bizim sektöre baktığımızda İstanbul’da Ankara’da, İzmir’de çok hızlı bir yapısal değişim var. Bu yapısal değişimle beraber bir takım sıkıntılar da ortaya çıkıyor. Altyapısı olmayan yüksek katlı ofis binaları örneğin.
Nurus olarak biz ofis mobilyası sektöründe yalın, net, okunabilir ve insan merkezli tasarımlarımızla öncülük yaptık. İnsana saygı dedik. Ondan önce Türkiye’de ofis koltuğu üretilmezken ofis koltuğuyla ilgili çok ciddi yatırım yaptık. Ürünlerimizin geri dönüşümlerinin olması lazım dedik, ve bütün bu uygulamaları sertifikalandırdık. Ürünlerin insan sağlığını koruyor olması gerekir dedik. Hem fiziksel aktivite bazında hem de konfor ve kullanılan ürünlerdeki kimyasallar bazında. Ofislerde sadece sandalyeler değil masalar da önemli dedik. Özellikle olası yangın durumlarında yanarken çıkartacağı zehirli gazlar dikkate alınmalı dedik. Tüm bunları söylerken bugünü de düşünerek söyledik. O yüzden bu hızlı yapısal değişimle birlikte artan ofis mobilyası ihtiyacına öngörülerimizle hazırız.
Nurus’a baktığımızda çok fazla yeni ürün görüyoruz. Ürünün kullanıcı için ergonomik ve sağlıklı olması, sürdürülebilir olmasıyla paralel işleyen bir süreç mi?
İnsanların ihtiyaçlarından, yeni organizasyon yapılarından ve gelişen teknolojilerden dolayı ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar yeni ürünleri ortaya çıkarıyor. Biz mobilyalarımızı üretirken konuya asla tek bir noktadan bakmıyoruz; estetik, ergonomi, ekoloji vs. Ar-Ge aşamasında bir çok kriteri göz önünde bulunduruyor ve değerlendiriyoruz. Bir ürün yandığında zehirli gaz çıkartacak mı? Ortamda bulunan insanlara zarar verecek mi? Ne kadar zamanda doğaya geri dönecek? Geri dönüşüm için uygun mu? Bunlar ve benzer bir çok kriter üretim esnasında dikkate alınıyor.
Mobilya üretimimizi gerçekleştirirken kullandığımız cila ve boya malzemelerini su bazlı seçiyoruz. Konferans ya da toplantı salonu yapacağımız zaman kullanacağımız kumaşlar mutlaka yangın anında çabuk tutuşmayan ve mekandaki insanlara uzaklaşabilecekleri zamanı sağlayacak nitelikte oluyor. Hiçbir zaman, hiçbir faaliyetimizde insan hayatını riske atacak hiçbir işi yapmıyoruz. En başından beri anlattığım gibi Nurus olarak bakışımız; bir ürün ya da faaliyetin reklam unsuru olarak “yeşil” olması değil, insana ve doğaya saygılı ve sürdürüebilir olmasıyla paralel.
Ürünlerinizi sunuşunuzdan tasarımına kadar farklılıklar var. Bu bir fiyat dezavantajı olarak algılanıyor mu?
Nurus idealist bir firma. Bu belki hissediliyor. Dışarıya kendimizi çok iyi anlatıyor muyuz? Anlatmıyor muyuz? Biz bunları yapıyoruz diye de bu firma pahalı bir firma diye düşünülüyor olabilir. Bu algıyı kırmak bizim hedeflerimizden birtanesi. Türkiye’de mobilya perakendesinde yabancı şirketler de var. Özellikle İstanbul’da mobilya siteleri de var. Biz pahalı firma değil, iyi tasarım yapan firmayız. Bir mobilya firması olarak İstanbul’un merkezi bir lokasyonunda showroomumuz var çünkü ulaşılabilir bir yerde olmak istiyoruz. Haziran- Temmuz ayı gibi Anadolu Yakasında yeni bir showroom açmış olacağız. İstanbul artık iki İstanbul. İki yaka arasında müşterilerimize daha hızlı hizmet verebilmek için İstanbul’daki mağaza sayımızı arttırmalıyız.
Biz aslında bu sene çok önemli iki şey yaptık. Birincisi Ankara içerisinde farklı lokasyonlarda olan iki ayrı fabrikamızı tek fabrika haline getirdik. Bu iki fabrika arasında sürekli araçlarımız sevk oluyordu. Ayrıca tesisin içerisine 1100 metre tavan alanı olan alçak bir dikey depolama binası yapıyoruz. Bittiğinde yataydaki depolama alanının konvansiyonal olarak karşılığı 16.000m2. Yani 1100 metre alanda aslında 16.000m2 bir depolama alanında iş yapıyor olacağız.
Türkiye’de Yeşil Bina kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim en çok hoşuma giden konu Belediyelerin sertifika alması. Geçenlerde danışmanlarıyla birlikte Küçükçekmece Belediyesi’nden geldiler. Belediye yönetimi olarak yeşil bina konusuna öncülük yapılıyor olması özel sektörün de önünü açacak ve önümüzdeki yıllarda sertifikalı bina sayısı artacak.