Ana Prensibimiz; Kaliteliyi, Ekonomik Olanı ve Çevre Dostu Olanı Kullanmak.
MURAD ACAR
AĞAOĞLU
IsıcamkonforT Sponsorluğunda
Fotoğraf : Can Görkem Halıcıoğlu
Biz mimarlar kaliteye, markaya, ESTETİĞE değer veriyoruz ve seviyoruz. Binayı en son bittiği zaman iyi bir makyajla ortaya koymaktan hoşlanıyoruz. Burada dış cephe en önemli etkenlerden bir tanesi. Ben metal kaplamaları, alüminyumu, camı, doğal malzeme olarak da doğal taşı çok seviyorum.
Mimari tasarım kararlarınızda çevre duyarlılığı ve sürdürülebilirliğin önemi ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Mimaride sürdürülebilirlik ve çevre duyarlılığı bizim şirketimizin ana prensiplerinden biri. Uzun süredir Türkiye’de emlak sektörünün liderliğini yapan firmaların başında geliyoruz, bizim bu konuda da önder olmamız, lider olmamız ülke ve sektör açısından çok önemli. Proje ekibimiz, mimarlarımız, teknik kadro hep birlikte projenin yapıldığı çevre ile ilgili bütün değerleri bir araya getirerek dikkat edilmesi gereken bütün ögeleri masanın üzerine koyup teker teker değerlendiriyoruz. Nelere sadık kalmamız lazım, nelere dokunmamız, nelere dokunmamamız gerekir… Proje öncesinde bir beyin fırtınası yapıyoruz.
Geniş ve tecrübeli bir kadromuz olduğu için sürat içinde gözden kaçabilecek şeyleri, hataların yapılmasını engelliyoruz. Ön tasarımın ortaya çıkması üç, dört ay gibi bir zaman alıyor. Bu süreç içinde yapılan çalışmalar tekrar tekrar gözden geçiriliyor, hatalar varsa değerlendiriliyor. Çevre faktörü çok önemli; bunun paralelinde de karar verilecek olan malzeme, yapılacak olan yapının görüntüsünün ortama uyması, yabancılaşma olmaması, sanki eskiden beri oradaymış gibi olması konusuna çok dikkat ediyoruz. Her yerde yaptığımız yapının ayrı bir kimliğinin olmasını da önemsiyoruz, yaptığımız yapıların bölge içinde yabancılaştığı konusunda eleştiri almadık bu güne kadar. Belki ufak tefek hatalarımız olmuştur; ama bunları bir sonraki projede düzeltmeye çalışıyoruz.
Projelerimizde son zamanlarda çevreye duyarlılığın ötesinde enerji verimliliği ve LEED Sertifikaları da önem kazanmaya başladı. Türkiye’de bu konular gündeme gelmeden yıllar önce gerek Amerika gerek Avrupa ziyaretlerimizde görmüştük ve bunları bir an önce faaliyete geçirmek istiyorduk. Türkiye’de çok güzel bir rekabet ortamı da var; bu rekabet ortamının oluşması kaliteyi de getiriyor.
Bunların Türkiye’de başlaması konusunda öncü firmaların başında geldiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Bugüne kadar pek çok projemizle LEED Sertifikası aldık, şu an sertifika sürecinde olan projelerimiz de var. Devam etmekte olan Maslak 1453 Projesi ve Finans Merkezi projesi gibi büyük projelerde sertifikaya aday olmak ve sertifikayı alabilmek büyük bir başarı. Bir takım ikonik binalarda, bir iki bloktan oluşan yüksek binalarda bunları sağlamak tabi ki çok kolay ama büyük metrekarelerde bunları getirebilmek yatırımcıyı maliyet açısından zorlasa bile biz bunun devamının sağlanmasına çok dikkat ediyoruz; çünkü bizim ana prensiplerimizden bir tanesi bu. Bahsettiğim bu iki projede de Gold ya da daha üstü bir sertifika almayı hedefliyoruz.
Projelerinizde malzeme seçimlerine siz mi karar veriyorsunuz?
Ekibimizle birlikte karar veriyoruz; çünkü takım çalışmasını önemsiyoruz. Çeşitli alternatifler bize geliyor, o alternatifler üzerinden seçimlerimizi ve değerlendirmelerimizi yapıyoruz, maliyetleri çıkartıyoruz, hangi malzemeyi hangi projede kullanabiliriz ona karar veriyoruz. Hepsi zincirleme bir reaksiyon gibi; bizim ana prensibimiz iyiyi, kaliteliyi, ekonomik olanı kullanmak. Tabi çevreye ve doğaya saygılı olmak da bunların vazgeçilmezi.
Tekrar elde edilemeyecek bir takım şeyleri kaybetmek çok üzücü. Getirisi ile götürüsüne dikkat ederek uzun vadeli düşünmek lazım, yeşil çok önemli.
Mimar olarak kullanmayı tercih ettiğiniz ya da kullanmayı en çok sevdiğiniz malzemeler dersek ilk aklınıza gelen üç tanesi ne olur?
Biz mimarlar kaliteye, markaya,estetiğe değer veriyoruz ve seviyoruz. Binayı en son bittiği zaman iyi bir makyajla ortaya koymaktan hoşlanıyoruz. Burada dış cephe en önemli etkenlerden bir tanesi. Ben metal kaplamaları, alüminyumu, camı, doğal malzeme olarak da doğal taşı çok seviyorum. Bunların kombinasyonları iyi bir şekilde değerlendirilirse binanın kimliği çok iyi oturmuş oluyor. Tabi bunları ne oranda, nerelerde kullanılacağını çok iyi ayarlamak lazım. Çok pahalı bir malzemeyi uygun olmayan şekilde kullandığınız zaman maalesef onun getirisi olamıyor hatta daha basit görüntülere sebep olabiliyor.
Sadelikte de güzelliği yakalamak oldukça zor bir olay ama bizim ana prensiplerimizden bir tanesi abartmadan, sade güzelliği yakalamak.
Cephe mimarisinden ve cephedeki sürdürülebilir çözümlerden, sistemlerden bahsedebilir misiniz?
Cephe bir binanın kıyafeti, paltosu gibi. İstanbul çok farklı iklim kuşağına sahip değil ama yeni iklim değişiklikleri sonucu oluşan tabloda bayağı farklı iklim koşullarında yaşıyoruz.
Enerjide sürdürülebilirlik günümüzün vazgeçilmezlerinden. Dolayısıyla binalarda enerji verimliliğini öne çıkaran dış cephe çözümleri konusunda uygun malzemeler ile bunu devam ettirmek ve tanımlamak konusuna önem veriyoruz.
Burada binanın kimliği, mimarisi çok önemli; yüksek, alçak, yaygın bina olduğu zaman çeşitli farklı çözümlere gidilebiliyor. Mümkün olduğu kadar az enerji harcayarak verimlilik sağlayan çözümler bizim için önde geliyor. LEED Sertifikası ve LEED uzmanları aslında bizi bu konuda yönlendiriyor. Bünyemizde iki tane LEED AP var; bu arkadaşlarla birlikte LEED’in Türkiye’deki temsilciğini almış firmalarla iş birliği yapıyoruz. Binaların enerji modellemelerini yapıyoruz, enerji modellemelerinde kullanılacak cam cinsinden, cephede oluşacak yalıtım değerlerine kadar her şey tespit ediliyor, buna bağlı olarak seçeceğimiz enerji tasarruflu malzemeler ortaya çıkıyor. Biz de enerji değerlerini ihtiva eden malzemeleri masanın üzerine yatırarak renk, doku ve malzeme farklılıklarını tespit ederek cephelerimizi oluşturuyoruz. Bu da ileride kullanıcı için gerçekten enerji verimliliğinde büyük bir avantaj sağlıyor, binalarımızın çok az bir enerji sarfiyatı ile ısınması ve soğuması sağlanmış oluyor. Bu konuda artık mimari ile fizik bir arada çalışıyor diyebilirim.
Yüzde 40’ı tamamlanmış olan 1453 projesi bizim için önemli bir proje. Cephede panel sistem olarak çift cephe çalışıyoruz. Enerji verimliliği konusunda çift cephenin önemi zaten ortada. Bir tane ceketin üzerine bir palto giyilmiş gibi hem korunaklı balkonlar hem de içeride daha az enerji sarfiyatı olan bağımsız bölümler oluşturmuş oluyoruz. Kullanıcının fonksiyonel kullanımı açısından hem de enerji verimliliği açısından iyi bir çalışma ortaya çıkmış oluyor. Projede tüm malzemelerin seçimleri yapıldı, cephesi kaplanan yerlerde banyo ve mutfaklarda seramik çalışması devam ediyor. 2016’nın sonuna doğru ilk teslimleri yapacağız, projenin ilk etabının tamamlanması ise 2016’nın sonu gibi gözüküyor.
Bina otomasyonu artık işin vazgeçilmez bir parçası olmaya başladı. Bütün mekanik sistemler ve onların kontrolü otomasyon üzerinden yapılıyor ve belirli merkezlerden izleniyor.
Özellikle son yıllarda akıllı şehir, akıllı bina gibi smart teknolojileri çok duyar olduk, akıllı cepheler üzerine sizin yaptığınız herhangi bir çalışma var mı?
Bunlar aslında uzun vadede bina kullanıcılarına çok verimlilik sağlayan sistemler; bizim yapmış olduğumuz çalışma da bir nevi bunu sağlıyor. Dış cephede kullanılan güneş kırıcıların kontrolü, açılıp kapanması, nitelikli camlar kullanılması gibi bir takım özellikler genelde ofis binalarında ağırlık kazanmaya başladı. Konutlarda ise henüz yaygın kullanım yok. Önümüzdeki dönemlerde bunların daha da yaygınlaşacağını zannediyorum.
Bina otomasyonu artık işin vazgeçilmez bir parçası olmaya başladı. Bütün mekanik sistemler ve onların kontrolü otomasyon üzerinden yapılıyor ve belirli merkezlerden izleniyor. Belirli arızalar olduğu zaman bu merkezlere direkt sinyaller gidiyor. Yangın otomasyonun en önemli parçalarından bir tanesi, yangın sistemlerinin akıllı binalara entegre edilmesi, sinyallerin adreslenmesi, erken müdahale edilebilmesi gibi hayati faktörler. Yani işin olmazsa olmazları.
Daire içinde kullanılan akıllı sistemlere gelince de bunları biz ilk My World Ataşehir projesinde kullanmaya başladık; ancak maalesef son kullanıcılardan çok iyi geri dönüşler alamadık. Sistemler akıllı olduğu gibi aynı şekilde kullanıcılarında bunlara adapte olması lazım. Kullananların yetkinliği olmayınca bu sefer sistemler kendilerini kilitlemeye başlıyor, bir arızaya neden vermemek için… Çağırılan servislerin sayısı bayağı bir sıkıntı yaratıyor; onun için birçok kişi sistemini iptal ettirdi.
Binaların tümünü ve merkezi sistemi etkileyen dış cephe ile ilgili gerek mekanik, gerek elektrik konularındaki akıllı bina konsepti işin vazgeçilmez bir parçası olmaya devam ediyor ve edecektir de.
Baretini takmayan, emniyet kemerini kullanmayan kişilere yüksek oranlarda para cezaları uyguluyoruz.
İş güvenliği konusunda ne gibi önemler alıyorsunuz?
İş güvenliği çok önemli bir konu, biz iş güvenliğine çok dikkat eden bir şirketiz. Maslak 1453 projemizde 170’in üstünde iş güvenlik elemanı çalışıyor. Bunların içinde; iş güvenliği denetim elemanları, işaretçiler, makina bölümünde çalışan arkadaşlar, doktorlarımız, ambulans şoförlerimiz, hasta bakıcılarımız yer alıyor. Biz ne kadar tedbir alırsak alalım insan faktörü çok önemli. Ortaya çıkan ürün açısından çok pahalı bir ürün yaratıyoruz. Bu pahalı ürünü yaratırken bizimle çalışan arkadaşlarımızın çoğunluğunun eğitim seviyeleri düşük. Kadro bizimle çalışmaya başladığı zaman onları iki günlük iş güvenliği eğitimine tabi tutuyoruz. Bu eğitim sahaya çıkarken ne gibi iş güvenliği tedbirleri almak gerekir, iş güvenliği ile ilgili ne gibi giysiler ve malzemeler kullanılması lazım gibi konuları anlatan iki günlük bir eğitim. Eğitimin ardından arkadaşlar sertifika alıyorlar ve sahaya çıkabiliyorlar; ayrıca onları sahada denetleyen sertifikalı güvenlik uzmanlarımız var. Her yeni iş başlamadan önce iş risk analizi yapıyorlar, iş riski analizine göre de ne gibi tedbirler alınması gerektiğini o bölüme bildiriyorlar, o bölüm gereken tedbirleri aldıktan sonra o işe başlanıyor ve devam ediyor.
Bu kadar tedbir alınmasına rağmen maalesef yine iş kazaları yaşıyoruz, çalışan arkadaşların birazcık kendilerine dikkat etmesi gerekiyor. Baretini takmayan, emniyet kemerini kullanmayan kişilere yüksek oranlarda para cezaları uyguluyoruz.
Boğazın kuzeyi şu sıralar herkesin korkulu rüyası… Yeşil oranımız yüzde 1,5 iken, İstanbul’un kuzey ormanlarının da 3’üncü köprü ile imara açılması ihtimali var. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Biz yeşile önem veren, saygı duyan bir grubuz. Bir bayram seyahatinde Amazon Ormanları’na gittim. Oradaki yaşantıyı ve canlıları gördükten sonra dünyayı kirlettiğimizin farkına vardım. Siz ne kadar uygun şeyler yaparsanız yapın; betonlaşma, asfalt, yolların kaplanması gibi faktörlerle dünyanın nefes almasını engelliyoruz. Dünya aslında orada yaşıyor. Şehirlerde artık bunu yaşayamıyoruz; kuraklıklar, yağmurlar az yağmaya başlıyor, kirlenmeler oluşuyor, yeşil azalıyor… Bunlara çok dikkat etmemiz lazım.
Bu dünya bizim, çocuklarımızın dünyası, bizlerden sonra yaşayacakları da düşünmemiz lazım. Dolayısıyla tekrar elde edilemeyecek bir takım şeyleri kaybetmek çok üzücü. Getirisi ile götürüsüne dikkat ederek uzun vadeli düşünmek lazım, yeşil çok önemli…