Avrupa'nın Yeşil Başkentleri
Avrupa ülkeleri çevre dostu kalkınma ve yaşam kalitesini yükseltmeyi başarmış kentleri öne çıkararak diğer kentlere örnek olmalarını sağlamak amacıyla 2010 yılından bu yana Avrupa’nın Yeşil Başkentleri’ni ödüllendiriliyor. (The European Green Capital Award)
Yeşil Avrupa Başkenti, 2010 yılından beri düzenli olarak her yıl çevre duyarlılıklarına göre değerlendirilen Avrupa şehirleri arasında birinci gelen belediyeye verilen onursal başkent unvanıdır. İlk adaylık süreci resmî olarak 22 Mayıs 2008 tarihinde başlamış ve ilk ödül 2010 yılında verilmiştir.
Gelişmiş ülkelerin bilinçli kent yönetimleri, iklim değişikliği sorunu için mücadele alanının kentler olduğunun farkında olarak kentlerin sürdürülebilirliği üzerinde çalışıyor. Uzun vadeli stratejik planlar ortaya koyan ülkeler, sınırlarını da aşarak küresel birlikler, ağlar içinde bilgi ve deneyim paylaşarak enerji ve kaynak kullanımlarını, atıklarını, emisyonlarını azaltmaya ve yaşam kalitesini yükseltmeye çalışıyorlar. Bundan yola çıkan Avrupa ülkeleri çevre dostu kalkınma ve yaşam kalitesini yükseltmeyi başarmış kentleri öne çıkararak diğer kentlere örnek olmalarını sağlamak amacıyla 2010 yılından bu yana Avrupa’nın Yeşil Başkentleri’ni ödüllendiriyor. (The European Green Capital Award) Yeşil Başkent unvanını kazanmak için kriterler ise; iklim değişikliği (emisyon azaltmak ve uyum), kent içi ulaşım (toplu taşıma), sürdürülebilir arazi kullanımı sağlayan kentsel yeşil alanlar, doğa ve biyoçeşitlilik, ortam hava kalitesi, akustik ortam kalitesi, atık üretimi ve yönetimi, su yönetimi, atık su arıtma, ekolojik yenilikler ve sürdürülebilir istihdam, enerji performansı, entegre çevre yönetimi.
Stockholm, İsveç, 2010
Stockholm Avrupa Birliği tarafından ‘Yeşil Başkent’ olarak ilan edilen ilk şehir. %30’u yeşil alanlardan oluşan şehirde park ve ormanlara ulaşım oldukça rahat ve kolay erişilebilir mesafede. Nüfusun %95’i 300 metreden daha kısa mesafede yeşil alana ulaşabiliyor. Entegre atık sistemleri sayesinde sokaklarında çöp kovası bulunmayan kentte, borular vasıtasıyla çöpler direkt çöp arıtma tesislerine gönderilip ayrıştırılıyor. İskandinav ülkelerinin en çok ziyaretçi alan şehri olan Stockholm, 1990 yılından bu yana sera gazı emisyonlarını %25 oranında azaltarak, fosil yakıtlardan bağımsız bir şehir hedefli vizyona sahip. Kent merkezindeki seyahatin %68’i bisikletle ve yaya olarak yapılırken, halkın %70 çoğunluğu yenilenebilir enerjiden elde edilen merkezi ısıtmadan yararlanıyor. Şehirde kullanılan elektriğin tamamı çevre dostu yollarla elde ediliyor ve eko-etiketli enerji kullanılıyor. Sanayi tesisi kurulumunun olmadığı ve temiz suyun korunmasına yönelik getirilen standartlar, gürültü kirliliğinin azaltılması için etkili uygulamalar sayesinde bu ödülü alan ilk kent olması oldukça yerinde. Çevre bilincinin ileri seviyede olduğu, sonuç odaklı programlarla çalışılan kentte çevre politikası; sadece bu ünü korumanın yanında sürekli gelişmek ve son teknolojiyi şehre uyarlamak üzerine kurulu.
Hamburg, Almanya, 2011
İklim koruma hedefleri, enerji tasarrufu, toplu taşıma ağı ve ileriye dönük yaşanılabilir çevre projeleriyle Hamburg, 2011 yılında Avrupa Yeşil Başkenti olmaya hak kazandı. Yaşam kalitesinin yüksek olduğu, nefes alınabilir alanlara, doğa ve çevre dostu proje uygulamalarına sahip Hamburg, Elbe Nehri’nin kıyısında yer almakta. 2300’e yakın köprü etrafında inşa edilen şehir, ağaçlık ve park alanlarıyla Avrupa’nın en yeşil bölgelerinden de bir tanesi. Hamburg’ta kanalizasyonların dip kısmına yerleştirilen ısı değiştiricileri sayesinde, evlerde ısınmak için atık sudan yararlanılıyor. Ayrıca iyi bir entegre atık yönetim sistemine sahip olan kentte geri dönüşüm ile atıkların hacimleri azaltılırken, değerli ham maddelerin yeniden üretim döngüsüne girmesi sağlanıyor. Kentte tüm metropolü kapsayan dünyanın en eski entegre ulaşım sistemi işliyor ve vatandaşlarının büyük bir çoğunluğu kolay ulaşılır olan toplu ulaşımı tercih ediyorlar.
Vitoria Gasteiz, İspanya, 2012
İspanya’nın Bask Özerk Bölgesi’nin başkenti olan V.Gasteiz 2012 yılının Avrupa Yeşil Başkenti ilan edildi. Sanayi ve iş fırsatları nedeniyle İspanya’dan çok fazla sayıda göç alan kentte, dikkatli kent planlaması sayesinde çevreye verilen zarar en az seviyede. İklim değişikliğine yönelik adımları, hava kirliliği ile mücadelesi ve çevre politikası sayesinde şehir içinde iki katına çıkan yeşil alanlar kente bu unvanı kazandıran en önemli etkenler.
Etkileyici Rönesans mimarisine sahip ortaçağ kentinde eski yapılardaki enerji kullanımını azaltmak konusunda çalışmalar yapılıyor. Ve uzun vadeli amaç olarak karbon nötr bir şehir olmak hedefleniyor. Yapımına 90’larda başlanan ve hâlâ devam eden yeşil kemer tamamlandığında kenti ve kırsalı birbirine bağlayarak kentin akciğeri olması öngörülüyor. Önemli stratejilerinden biri olan elektrikli araç kullanımını teşvik etmek için şehirde pek çok şirket yeşil inovasyon konusunda çalışmaya devam ediyorlar.
Nantes, Fransa, 2013
Nantes, sınırları içerisinden geçen Loire Nehri ile şekillenmiş bir coğrafyada olup, Fransa’nın en büyük liman kenti. Petrol ve petrokimya sanayisine sahip kent 1990’lı yıllarda geçirdiği sanayi krizinin etkisiyle kentsel kalkınmasını sanayi kentinden ekolojik metropol olma yönünde değiştirdi. Geçirdiği dönüşüm sonrası önce Fransa’nın, yeşil cennet’i olarak nitelendirilen şehir liman üzerine kurulmuş sanayi kenti olarak sürdürülebilir kalkınma adına attığı önemli adımlarla 2013 yılının Avrupa Yeşil Başkenti unvanına layık görüldü. Sürdürülebilir ulaşım ve CO2 salınımının azaltımı projeleriyle Nantes, mavi ve yeşil renklerin hakim olduğu, modern yaşantı ile doğayı birbiriyle bütünleştiren, tarımsal alanların koruma altına alındığı örnek bir kente dönüşmüştür.
Kopenhag, Danimarka, 2014
Dünyada çevre kanunlarını uygulayan ilk ülke olan Danimarka’da yer alan Kopenhag, Kuzey Avrupa’nın soğuk kenti ve dünyanın en düz şehri olmanın avantajlarını en iyi şekilde kullanarak 2014 yılının yeşil başkenti olmuştur. Kopenhag yüksek çevre bilincine sahip şehirlerden birisidir. Çevre sloganını ‘yeşil, akıllı ve sıfır karbon’ olarak belirlemiştir. Yeşil bir şehir için yüksek yaşam kalitesinin öncelikli olmasını benimseyen yerel yönetimler iklim değişikliğine karşın yeşil rekreasyon alanların yaratılmasına da öncelik vermekteler. 1860’lı yıllardan beri bisiklet kullanan Kopenhaglılar araba trafiğinden tamamen ayrı düzenlenmiş bisiklet yollarıyla bisiklet kullanımını optimum düzeyde yaygınlaştırmışlar. Son yıllarda yapılan araştırmalarda yaşanabilirlik kriterleri açısından hep en üst sıralarda yer alan Kopenhag, ekolojik ve sürdürülebilir yaşam biçimini benimseyen ve mutluluk endekslerinin yüksek olduğu yaşanabilir, yeşil dostu bir kent.
Bristol, İngiltere, 2015
Avrupa Yeşil Başkent Ödülü, 2015 yılında çevresindeki doğal güzelliklerle, yeşil ile iç içe yapısıyla dikkat çeken ve kentsel sorunlarla başarıyla mücadele eden teknoloji ve sanayi şehri Bristol’e verildi.
2014 yılında İngiltere’de yaşanacak en iyi kent olmasıyla dikkat çeken Bristol’de nüfusun beşte biri yüksek öğretim düzeyinde eğitime sahip. Gelişmiş sanayi şehri olarak öne çıkan liman kenti Bristol’ün üçte biri yeşil alanlardan oluşuyor. İşlerine yürüyerek gidebilen Bristollüler’in %90’ı şehirde bulunan parklara ve yeşil alanlara 300 metre mesafede yaşıyor. Enerji verimliliği ve karbon salınımı oranıyla Birleşik Krallık’ın en yeşil kentinde, 9 bin kişi düşük karbon ekonomisi sayesinde istihdam edilebiliyor. Artan ekonomisine rağmen karbon emisyonları sürekli düşen kentte hava kalitesini iyileştirmek ve şehir merkezindeki trafiği azaltmak için bir takım teşvik çalışmaları yapıldı.
Yaratıcı mimarisi, geniş yeşil alanları ve karbon salınımını azaltan politikasıyla İngiltere’nin ilk yeşil başkenti unvanını almaya hak kazanan liman kenti Bristol, hem insanlara hem doğaya faydalı olması için bir doğa ağı oluşturmaya çalışıyor.
Ljubljana, Slovenya, 2016
Toplam nüfusu sadece 280 bin olan Ljubljana, küçük ölçekli bir şehrin, iyi ve kararlı bir yönetimle kısa zaman içinde büyük değişimler yaratabileceğine iyi bir örnek. 2007 yılında oluşturulan 2025 Ljubljana hedefleri doğrultusunda 12 bin kişiden oluşan kamu kurumları, kent yönetimi, sivil toplum örgütlerinin çalışmaları sayesinde yaşadığı dönüşümle şehir, 2016 Avrupa Yeşil Başkenti unvanını almayı başardı. Güneydoğu Avrupa şehri Ljubljana, küçük yüz ölçümünde kaliteli bir hayat sunuyor.
1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Slovenya’nın başkenti ve aynı zamanda da en büyük şehri olma özelliğine sahip olan Ljubljana, 10 yıllık bir süre içerisinde sürdürülebilir kentsel yaşamı geliştirmede geçirdiği önemli dönüşümle dikkat çekiyor.
Essen, Almanya, 2017
Essen Avrupa Yeşil Başkent unvanını Ljubljana’dan devraldı. 19. yüzyıldan beri kömür ve çelik madenciliğinde Almanya’nın en önemli merkezlerinden biri olan ancak özellikle 1973 petrol krizinden sonra endüstri bölgesi olma özelliğini yitiren kent “Kültür ile Değişim, Değişim ile Kültür” sloganı ile kültürel, kentsel ve kırsal alanda oldukça bilinçli ve başarılı bir dönüşümün de parçası. Kent, zorlu endüstriyel geçmişine meydan okuyarak, “Yeşil Kent” ve “Sürekli Dönüşen Kent” olması ve özellikle diğer kentlere örnek teşkil etmesi ile birlikte yalnızca yapılı çevreyi değil, kentlilerin davranış biçimlerini de dönüştürebilmeleri nedeni ile 2017’de Yeşil Avrupa Başkenti seçildi.
Avrupa genelinde sadece Essen’de resmi bir düzenlemeyle nehirde yüzülebiliyor. Bu imkânı sağlayan şey, su kalitesini izleyen erken uyarı sistemi. Essen’de gelecekte sadece yeşil alanların artması değil, o yeşil alanlardaki biyo-çeşitliliğin ve özellikle iklim değişikliğine dirençli türlerin arttırılması da hedefleniyor. Şehrin aynı zamanda yağmur suyunu yöneten bir su yönetim sistemi de bulunuyor.
Kaynak: Ytong Aktüel