Bir Dönem Sona Erdi, Yeni Bir Mimari Dönemdeyiz
Geçtiğimiz yirmi yıl “Neo-Modernism and Parametrisizm” adı ile birlikte özellikle yıldız mimarların tasarımları ile kendi tasarım dillerinin ön plana çıktığı, kullanıcı deneyiminin farklı ve karmaşık mekân dilleri ile ele alındığı bir dönemdi. Bu dönemin sona erdiğini ve yeni bir mimari dönemde olduğumuzu düşünüyorum.
Yurt içi ve dışında gerçekleştirdikleri ödüllü projelerle öne çıkan Aura Design Studio’nun kurucusu Mimar Filiz Cingi Yurdakul ile mimari gündem üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle sizi ve Aura Design Studio’yu daha yakından tanımak isteriz. Kuruluşunuz, ekibiniz, ofisinizin işleyişi hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?
Aura Design Studio yaklaşık 14 yıllık proje, proje yönetimi ve şantiye deneyimlerimden sonra hem tasarım hem de uygulama projeleri konusunda uzman bir ofis olması hedefiyle 2016 yılında kuruldu. Karma kullanım projeleri, eğitim yapıları, ticaret, ofis, konut, konaklama ve iç mekân projeleri uzmanlık alanlarımız. Ofis olarak altı yıldır hem kamu hem özel projelerde kullanıcı senaryosu odaklı, yeni mekân deneyimleri sunan projeleri hayata geçirmek amacıyla çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Son iki yıldır birçok davetli yarışmadan davet aldık. Çoğu yarışmayı kazanarak aldığımız projeler de işlerimizin önemli bir kısmını oluşturuyor. Ekibimiz tasarım, uygulama, modelleme ve BIM alanlarında uzman bir kadrodan oluşuyor. Proje hizmetlerinin yanı sıra proje danışmanlığı ve proje yönetimi hizmetleri de veriyoruz. İşverenlerimiz genel olarak yaşanılan proje süreci memnuniyetinin katkısıyla tekrar çalıştığımız kamu kurumları ve inşaat firmalarından oluşmaktadır. Projelere başlarken işverenlerimizle birlikte proje başlangıç toplantısı yapıyoruz. Sonrasında yapı senaryosu oluşturuyoruz. Hazırladığımız bu senaryo doğrultusunda yapı tasarımını ve sunumlarımızı hazırlıyoruz. Yaklaşık iki yıldır sürdürdüğümüz bu sistem hem işveren hem de son kullanıcı açısından çok olumlu süreçler ve sonuçlar almamıza yardımcı oluyor.
Ofis olarak iç mimari tasarımdan kentsel tasarım projelerine kadar uzanan geniş bir perspektifte projeler ürettiğinizi görüyoruz. Çok yönlü bu tasarım süreçlerinin yönetimini nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Ofisin kurulumundan önceki mesleki deneyimlerimin bu konuda büyük katkısı oldu. Çok farklı fonksiyon- büyüklükte ve farklı görevlerde bulunarak proje üretim süreçlerinde yer aldım. Bütün bu süreç ve deneyimler ışığında proje yaklaşımlarınız hem ölçek hem tasarım bağlamında oturuyor tabii... Proje sürecinde ve sonucunda yaşanabilecek sorunların önceden tahmin edilmesi, proje sürecinin nasıl ele alınması gerektiği gibi konular net olduğunda tasarım ve bağlam konularına odaklanabiliyoruz. Küçük ölçekli mimari yapılar, iç mekânlar ve master plan çalışmaları ortak bir mimari perspektifte tasarlanabilir hale geliyor. Bir de biz ekip olarak farklı ölçek ve fonksiyonlarda çalışmayı seviyoruz, tercih ediyoruz. Her projeyi yeni bir deneyim ve fırsat olarak görüyoruz. Tasarıma geniş bir bakış açısıyla ve vizyonla yaklaşıyoruz. Projelerin hem projelendirme hem de uygulama safhalarında sürekli takip ediyor ve koordinasyon sağlıyoruz.
Proje üretimlerinizin ana odağına “yeni mekânsal deneyimleri” koyduğunuzu ifade ediyorsunuz. Kamusal alanın şehir ve insan hayatı ile ilişkisini anlamak ve güçlendirmek üzere mekân üretimi araştırmaları yaptığınızı da biliyoruz. Bu yaklaşımlarınızı detaylandırmanızı isteriz.
Biliyorsunuz mimari eserler çağlardan beri dönemleri ile birlikte değerlendirilir. Geçtiğimiz yirmi yıl “Neo-Modernism and Parametrisizm” adı ile birlikte özellikle yıldız mimarların tasarımları ile kendi tasarım dillerinin ön plana çıktığı, kullanıcı deneyiminin farklı ve karmaşık mekân dilleri ile ele alındığı bir dönemdi. Bu dönemin sona erdiğini ve yeni bir mimari dönemde olduğumuzu düşünüyorum. MVRDV, BIG, UN STUDIO, SNOHETTA gibi ekipler 90’lı yıllardan beri yurt dışında bu tasarım dilinin öncüleridir. Bu yeni mimari dönemin, insan ölçeğinde sunulan yeni mekân deneyimleri ile mimarinin insan hayatına nüfuz ettiği, doğayla bütünleşen, sürdürülebilir bir mimari dönem olduğu fikrindeyim. İnsanların yaşam standartlarını yükselten, estetik ve fonksiyonel mekân tasarımlarını önemsiyoruz ve tüm yapılarımızda mutlaka yeni mekânsal yaklaşımlar deniyoruz. Kamusal alanlar da yeni yaşam deneyimlerinin odağında yer almakta. Bireysel, kişiye özel tasarlanan yapıların yanı sıra toplum tarafından kullanılan, deneyimlenen alanlar daha anlamlı ve değerli. Kamusal projelere çok önem veriyoruz ve tasarım süreçlerimiz; mekânsal kalite, insan ölçeği, açık- yarı açık- kapalı mekân ilişkileri, engelsiz yaklaşımlar, peyzajla bütünleşen tasarımlar ekseninde gelişiyor. Bu eksen tüm yapılarımızın kendine özgü olmalarını ve özelleşmelerini sağlıyor.
KAMUSAL PROJELERE ÇOK ÖNEM VERİYORUZ VE TASARIM SÜREÇLERİMİZ; MEKÂNSAL KALİTE, İNSAN ÖLÇEĞİ, AÇIKYARI AÇIK- KAPALI MEKÂN İLİŞKİLERİ, ENGELSİZ YAKLAŞIMLAR, PEYZAJLA BÜTÜNLEŞEN TASARIMLAR EKSENİNDE GELİŞİYOR.
Malzeme mimarinin önemli girdilerinden, sizin için malzeme nedir, malzeme seçim süreçleriniz nasıl işliyor? Sizin kullanmayı en çok sevdiğiniz yapı malzemeleri hangileri?
Yapı kütlesi tasarımı ile birlikte yapıda kullanılacak malzemeler de belirlenmeye başlıyor. Formların ön plana çıkması, kullanıcı algısı, topoğrafya ilişkileri malzeme seçimlerimizi belirliyor. Farklı renk ve yüzey işlemleriyle doğal taşlar, doğal ahşap, beyaz dış cephe boyası ve geniş cam yüzeyler en çok kullandığımız malzemeler. Yeni çıkan malzemeleri takip ediyor, yeni teknolojiler ile üretilen malzemeleri de zamansız malzemeler ile birlikte kullanıyoruz. Her proje için ayrı bir malzeme paleti hazırlıyor, firmalardan numuneler isteyip, uygulama projesi aşamasına geçmeden önce işverenlerimiz ile birlikte son malzeme kararlarını veriyoruz.
İNSANLARIN EVLERİNDE GEÇİRDİKLERİ ZAMANIN PANDEMİ SEBEBİYLE ARTMASI, TASARIMININ HAYATLARIMIZDAKİ ÖNEMİNİ TEKRAR ORTAYA ÇIKARDI.
Yaşadığımız pandemi sürecinin mimariyi yeniden şekillendireceği tartışılıyor. Bu sürecin mimariye yansıması konusundaki değerlendirmeniz nedir?
Pandemi süreci son on beş yılda Türkiye’de hızlanan ve çoğalan inşaat yatırımları sonrasında önemi ikinci plana düşen mimari projelere ve tasarımlara verilmesi gereken değeri herkese tekrar hatırlattı. İnsanların evlerinde geçirdikleri zamanın pandemi sebebiyle artması, tasarımının hayatlarımızdaki önemini tekrar ortaya çıkardı. Ofis ve ev alım tercihleri ve sebepleri tamamen değişti. İnsan sağlığını yadırgayan tasarımlar değerini kaybetti. Yerini doğa ile iç içe, doğal hava ve ışık alan, sürdürülebilir tasarımlara bıraktı.
Sürdürülebilir mimariyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Mimarlığın sürdürülebilirlik boyutu ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
Yaşadığımız evrende yaşam sürelerimiz dünyanın yaşı ile karşılaştırıldığında nokta kadar bile değilken, kendimizi ve özel ihtiyaçlarımızı çok önemsediğimiz bir dönemde yaşıyoruz. Bu çelişki ancak sürdürülebilir bir tasarım anlayışı ile çözümlenebilir. Bireysel ihtiyaçlarımızı doğa ile barışık olarak karşılamak yükümlülüğündeyiz. Kentsel dokuyu ve şehirlerimizi oluşturan ‘yapılar’ bu konuda kritik bir noktada yer almakta. Bu durum biz mimarlara sürdürülebilir yapılar tasarlamak zorunluluğundan başka bir seçenek bırakmıyor. Hepimiz üzerimize düşen görevi yerine getirdiğimizde dünya daha yaşanabilir bir yer olacak.
Son dönem projeleriniz hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?
2022’de şantiye süreçleri devam etmekte olan iki European Property Awards ödüllü Mira Beytepe karma kullanım projemizi, Türkiye’nin en büyük üçüncü sınır kapısı olan Gürbulak Sınır Kapısı projemizi, eğitim ve kültür yapılarımızı takip ediyoruz. 2021 yılı içinde Gazi Anadolu Lisesi ve Öveçler Çankaya Evi hayata geçti. Bir taraftan da yeni başlayan ve devam etmekte olan projelerimiz var. Davetli yarışmalarını kazanarak projelerine devam ettiğimiz Ankara’da yer alan villa sitesi projemiz, Bodrum Yalıkavak’ta 65.000 m²’lik bir alanda devam eden konaklama projemiz, müstakil villa projelerimiz, Karabağ’da yer alan OGM Eğitim Kampüsü projemiz ve iç mekân tasarımı projelerimiz son dönem projelerimizden bazıları.
BİREYSEL İHTİYAÇLARIMIZI DOĞA İLE BARIŞIK OLARAK KARŞILAMAK YÜKÜMLÜLÜĞÜNDEYİZ. KENTSEL DOKUYU VE ŞEHİRLERİMİZİ OLUŞTURAN YAPILAR’ BU KONUDA KRİTİK BİR NOKTADA YER ALMAKTADIR.
Son olarak eklemek istediğiniz veya değinmek istediğiniz bir konu var mı?
Türkiye’de ve dünyadaki ekonomik kriz sebebiyle artan yapı maliyetlerinin proje süreçlerini her geçen gün daha önemli kıldığını, son on beş yılda yaygınlaşan projede tam çözülmemiş konuların sahada çözümlenmesi konusunun önüne geçtiğini ve daha da geçeceğini düşünüyorum. Yapı malzeme fiyatlarındaki ve inşaat maliyetlerindeki artışın bizim tüm projelerimizde verdiğimiz hizmet gibi; mimari proje ile statik, mekanik, elektrik, altyapı, peyzaj, yangın projeleri ile koordine edilmiş projelerin önünü açacağını ve yapı kalitesinin iyi koordine edilmiş projelerle artacağını düşünüyorum.