COP28'in Ardından Petrol Diyarında Fosilden Çıkış Adımı
Ebru Dildar Edin
Bu yıl rekor bir katılım ile gerçekleştirilen COP28 İklim Zirvesi’nde gezegen için iklim krizini aşmak ve bu konuda neler yapabileceğimizi konuşmak için 28. kez bir araya geldik.
İklim değişikliği başta olmak üzere çevresel kirliliğin ve diğer birçok sorunun ele alınması, bu sorunlara yönelik somut adımların küresel ölçekte pozitif bir dalgaya dönüşmesi bakımından bu zirveler büyük bir önem arz ediyor. COP28, fosil yakıt çağının bittiğine dair açık bir sinyal veren, 198 tarafın imzaladığı “BAE Mutabakatı (the UAE Consensus)” nedeniyle tarihi bir öneme sahip oldu.
COP toplantılarının önemini vurgulamak için sizleri tarihte ufak bir yolculuğa çıkarmak isterim. 2015 yılında Paris’te düzenlenen COP21‘de 175 ülke, küresel ısınmayı 2 derecenin altında –mümkünse 1.5 derecede tutmak için tarihi Paris Anlaşmasını imzalamıştı. 2021 yılında Glasgow’da düzenlenen COP26, pek çok ülkenin birbirinden farklı konularda taahhütler verdiği bir COP olarak tarihe geçmişti. Geçtiğimiz yıl Sharm el Sheikh’de yapılan COP27 ise iklim felaketleri nedeniyle sarsılan yoksul ülkelere finansal yardım sağlayacak “Kayıp ve Hasar Fonu” kurulmasının onaylanması yönünden önemliydi.
Bu yıl Dubai’de düzenlenen COP28’e aslında çok önemli beklentilerle gidilmedi. Ancak bir gün uzayan müzakerelerin sonunda 198 ülke, iklim değişikliğinin en kötü etkilerini önlemek için küresel fosil yakıt tüketimini azaltmaya başlama konusunda anlaşmaya vardı. Bu önemli bir adımdı ancak fosil yakıt tüketiminin aşamalı olarak sonlandırılmasına yönelik daha cesur ve iddialı bir tutumun sergilenmesi gerekiyordu.
Bunun yanı sıra yoksul ülkelere finansal yardım sağlayacak Kayıp ve Hasar Fonu’nun operasyonel hale getirilmesi ve fonun taban çizgisinin 2030 itibarıyla yıllık en az 100 milyar dolar olması konusunda anlaşılması ve fosil yakıtlar konusunda uzlaşmaya varılmasına rağmen, konferansın sonunda deklare edilen nihai metnin hızla ısınan bir dünya gerçekliği için önemli ama yeterli olmadığını söyleyebiliriz.
Nitekim, UNEP’in COP28’de yayımladığı ”Doğa için Finans Raporu” doğa temelli çözümlere yapılan yatırımlar, yıllık yaklaşık 200 milyar dolar iken iklim değişikliğini tetikleyen yatırımlara yıllık 7 trilyon dolar finans sağlandığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla sürdürülebilirliğin iş yapış biçimlerine entegre edilmesi, sektörel dönüşümlerin sağlanması ve 2050’ye giden süreçte net sıfır hedefinin yakalanması için hedeflerimizi ve iş birliğini artırmalıyız.
2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmak için enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan adil, düzenli ve hakkaniyetli bir şekilde geçiş yapılması yönünde çağrıda bulunmanın büyük önemi var. 2030 yılına kadar küresel düzeyde; yenilenebilir enerji kapasitesinin üç, enerji verimliliğinin iki katına çıkarılması, kömür kullanımını azaltma çabalarının artırılması, karbondan arındırılması zor endüstrileri temizleyebilecek karbon yakalama ve depolama teknolojilerinin hızlandırılmasına ilişkin COP28’de atılan adımlara ve nihai metinde açıklanan kararlara destek olmalıyız.
COP28 Başkanı Sultan Al Jaber’in dediği gibi, anlaşmanın gerçek başarısını uygulanmasında göreceğiz. Bu anlaşmanın somut eyleme dönüşecek ilerleme adımlarının neler olacağını önümüzdeki yıl Azerbaycan’da, bir sonraki yıl Brezilya’da düzenlenecek COP’larda belirlenmesini ve söylemden eyleme giden süreçte dönüşümün ivme kazanmasını umuyoruz.
Çok önemli başlıkların ele alındığı zirvedeki öne çıkan hususlar Enerji Dönüşümü, Finansman, İnovasyon ve Teknoloji oldu. Bu kapsamlarda yaşanan gelişmeleri adım adım irdelememiz gerekiyor. Bunlara ilaveten bu konudaki farkındalığın artmasına yönelik sosyal içerme ve kapsayıcılık bağlamındaki gelişmelerini de kısaca ele alacağız.
Enerji Dönüşümü
123 ülkenin yenilenebilir enerji kapasitesini 2030 itibarıyla üç katına ve enerji verimliliğindeki ilerleme hızını iki katına çıkarmayı taahhüt ettiği Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi ve küresel hidrojen pazarının oluşturulmasını amaçlayan Hidrojen Niyet Beyannamesi ile 22 ülkenin, 2050'ye kadar dünya nükleer enerji kapasitesini üçe katlama talebi enerji dönüşüm bağlamında önem teşkil eden adımlar oldu.
Türkiye maalesef Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi’nde yer almadı. Ancak COP28’de açıklamalarda bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Alpaslan Bayraktar, Türkiye İkinci Enerji Verimliliği Eylem Planı uyarınca 2024-2030 yılları arasında emisyonlarımızın toplam 100 milyon ton azaltılmasının hedeflendiğini açıkladı. Bununla birlikte 2022 verilerine göre Türkiye’nin yıllık emisyonu 400 milyon ton karbondioksit eş değeri. 7 yılda toplam 100 milyon azaltım hedefi, yıllık %3,6 oranında bir iyileşmeye denk geliyor. Mevcut hedefin net sıfır vizyonu kapsamında artırılması ve Türkiye’nin yeşil dönüşüm sürecinde kritik bir önem arz eden yenilenebilir enerjiye geçişi için Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi’ne dahil olması gerekiyor.
Hidrojen sertifikasyon programlarının tanınması ve hidrojen potansiyelinin dünya genelinde kullanılmasında iş birliğinin önünün açılmasını amaçlayan Hidrojen Niyet Beyannamesinin de üzerinde durmak istiyorum. Yeni nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmanın formülünü sunan yeşil hidrojen enerjisinin, yakın gelecekte sıfır karbon hedefini gerçekleştirmek için kullanılacak alternatiflerden biri olması bekleniyor. Özellikle son dönemlerde hidrojen enerjisinin kullanım alanlarının genişletilmesi, hidrojenden elektrik üretimi ve hidrojen depolama çalışmalarının yapılması, hidrojen enerjisinin geleceğine yapılan başlıca yatırımlar arasında yer alıyor. Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından geçen hafta yayımlanan Türkiye Yeşil Hidrojen Geleceği Raporu, Türkiye’nin 2050 yılında yeşil hidrojene baz oluşturan elektrolizör kapasitesinde ve yeşil hidrojen üretiminde küresel ölçekte yüzde 2’ye yakın bir konuma sahip olabileceğini ortaya koyuyor. Raporda ayrıca karbon yoğun endüstrilerin yeşil hidrojen enerjisiyle verimlilik sağlanırken sera gazı emisyonlarının azaltabileceğine dikkat çekiliyor. Gerek iş dünyasının gerekse ülkemizin net sıfır hedefinde önemli bir rol oynayacak olan Hidrojen Enerjisinin COP28’de ele alınarak atılan iş birliği adımın olumlu yansımalarını önümüzdeki günlerde daha net bir şekilde göreceğiz.
Çevresel etkisi düşük olmasına karşın olası sızıntılarda neden olduğu ağır tahribat dolayısıyla tereddüt ile yaklaşılan Nükleer Enerji özelinde de önemli bir gelişme oldu. ABD öncülüğünde 22 ülke, 2050'ye kadar dünya nükleer enerji kapasitesini üçe katlamayı talep etti. Bu noktadaki küresel trend; mevcut teknolojilerle yeni santraller yapmak, var olan santralleri iyileştirmek ve daha küçük çaplı nükleer santrallerin inşası olmak üzere üç ana bileşen üzerine kurgulanıyor. İklim krizine neden olan emisyonların yüzde 80’ini enerji kaynaklığı olduğunu dikkate aldığımızda, enerji dönüşümünün önemini daha net bir şekilde görmekteyiz. Bu noktada nükleer enerji önemli bir rol oynayabilir. Ancak bu sistemlerin güvenliğine ilişkin soru işaretlerinin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor.
Finansman
İklim değişikliğiyle mücadeledeki en önemli enstrümanlardan olan finansmana ilişkin iş birliğini ve aksiyonu artırmak durumundayız. McKinsey COP28’de bu kapsamdaki ihtiyacı ortaya koyan önemli bir toplantı düzenledi. McKinsey’in verilerine göre net sıfıra ulaşmak için 2021-2030 yılları arasında küresel olarak 55 trilyon $ finansmana ihtiyacımız var, bunun 14 trilyon $’lık kısmının emisyonların azaltılması için yapılan yatırımlarda kullanıldığı açıkladı. Ancak arada hala, 41 trilyon $’lık bir açık bulunuyor ve aradaki bu açık küresel GSYİH’nin % 4’üne eş değer.
Bu devasa açığın kapatılması için tüm dünyada özel sektörle kamunun daha fazla iş birliği yaparak (blended finance) gerekli olan finansmanı sağlaması gerekiyor. Bu noktadaki iş birliği yalnızca finans akışı olarak görmemeliyiz. Üst seviyeden uygulanacak politikaların teşvik ve regülasyonlar ile desteklenmesi çok önemli. Aksi takdirde iş dünyasının harekete geçmesi için gerekli rüzgâr esmiyor. Dolayısıyla kamu finansmanı ve özel finansman yeterince koordine içerisinde olamıyor. Bu noktada iklim dostu teknolojileri geliştiren firma ve sürdürülebilirlik kapsamında dönüşüm sağlayan işletmelere vergi indirimi ve teşviklerin sağlanmasının yanı sıra kamu bankaları ve özel bankaların yeşil fon mekanizmalarını artırmalarını sağlayacak bir koordinasyon biriminin kurulması gerekiyor.
İnovasyon, Teknoloji, Data
İklim hedeflerine ulaşmak için inovasyon ve teknolojinin önemini geçen yılki COP27’de net bir şekilde görmüştük. Ülkeler net sıfıra ulaşmak konusunda yarış halinde. Pek çok ülkenin yeni teknolojilerini pavilyonlarında sergilediğini gördük. Diğer yandan yapay zekq konusu büyük önem kazanmış durumda. Dijital dönüşümü yakalamanın kritik ayağı ise yapay zeka’nın kullanımı. Yapay zekayı iklim değişikliğini azaltmak için stratejik bir araç olarak kullanmamız gerekiyor. Yapay zeka uygulamalarının ulusal politikalara ve planlara entegre etmeliyiz. Böylece veri analitiğini kullanarak belirlenen politikaları gerçek zamanlı iklim verileriyle uyumlu hale getirebiliriz.
Yapay zeka, iklim ve aşırı hava olaylarını tahmin etmek, tarımda mahsul verimini artırmak, üretim süreçlerinde su kullanımını azaltmak veya yenilenebilir enerji sistemlerini optimize etmek için hâlihazırda kullanılıyor. Ayrıca yapay zeka ile enerji alanında teknolojik gelişmeleri yakalama ve bilimsel keşifleri artırma şansımız olacak.
Yapay zeka konusu büyük önem kazanmış durumda. Dijital dönüşümü yakalamanın kritik ayağı ise yapay zekanın kullanımı. Yapay zekayı iklim değişikliğini azaltmak için stratejik bir araç olarak kullanmamız gerekiyor. Yapay zeka uygulamalarının ulusal politikalara ve planlara entegre etmeliyiz. Böylece veri analitiğini kullanarak belirlenen politikaları gerçek zamanlı iklim verileriyle uyumlu hale getirebiliriz.
COP28’de BM İklim Değişikliği Teknolojisi İcra Komitesi (TEC), gelişmekte olan ülkelerde iklim eylemine yönelik yapay zekâ destekli çözümlerin geliştirilmesini belirlemek ve desteklemek için AI Innovation Grand Challenge’ı başlattı. Ayrıca BM Genel Sekreteri António Guterres de yapay zekayı geliştirme çağrısı yaparak “iklim eylemini güçlendirebilir” yorumunda bulundu. Bunun yanı sıra yakıt alternatiflerinin üretilmesi ve start-uplar tarafından geliştirilen inovatif çözümler de COP28 gündemindeydi. Bu noktada ülkemizin bir Yapay Zeka Ajansı kurarak bu kurum bünyesinde ilgili faaliyetleri koordine etmesi, küresel amaçlara ve sürdürülebilirlik odağında koyduğumuz tüm hedeflere ulaşmamız için yakalamamız gereken yeşil, dijital ve toplumsal dönüşümü temsil eden üçüz dönüşüm için de önemli bir adım olacaktır.
Sosyal İçerme ve Kapsayıcılık
İklim değişikliği ve sürdürülebilirlikle ilgili konular elbette çok boyutlu. Ancak sosyal boyut da ayrı bir önem teşkil ediyor. Kırılgan grupların adil bir toplumda rahatça yaşayabilmelerini sağlayabilmemiz gerekiyor. İklim değişikliğinin yıkıcı etkileri geri kalmış ülke ve kırılgan grupları çok daha fazla etkiliyor.
UN Women tarafından COP28’de yayımlanan "Feminist İklim Adaleti: Bir Eylem Çerçevesi" raporuna göre iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar 158 milyon kadın ve kız çocuğu daha fazla yoksulluğa maruz kalacak ve 236 milyon kadın daha fazla açlığa sürüklenecek.
Hayatın her kademesinde olduğu gibi, iklim krizine karşı verdiğimiz bu mücadelede kadınların daha fazla sorumluluk alması ve desteklenmesi gerekiyor. COP28'e katılan 133 dünya liderinden sadece 15'i kadınlardan oluşuyordu. Geçen yıla kıyasla küçük bir artış olsa da %11 ile kadınlar hala önemli ölçüde temsil edilmiyor. Eşit temsilin olmadığı bir denklemde sağlıklı bir çözümü ortaya koymamız mümkün değil. Buna karşın enerji sektöründe kadının rolünü savunan Yenilenebilir Enerjide Öncü Kadınlar Dubai Diyaloğu’nun kapsayıcılığı temel alan iyi niyet anlaşması ve 78 hükümetin, cinsiyet eşitliğini ilerleten adil ve kapsayıcı dönüşümü desteklemek için başlattığı Cinsiyet Duyarlı Adil Dönüşüm ve İklim Eylemi Ortaklığı da oldukça sevindirici gelişmelerdi.
Daha adil ve yaşanılabilir bir dünya için hep beraber çalışarak katılımcılığı artırmalıyız. Sürdürülebilir yarınlar için atacağımız her adım, bizler için bir tercihten ziyade kaçınamayacağımız önemli bir sorumluluk.
SKD Türkiye olarak 33 farklı sektörden 151 üyemizle, iş dünyasının sürdürülebilirlik yolculuğuna rehberlik ederken ülkemizin net sıfır vizyonunu destekliyoruz. Buradan tüm iş dünyasına bir çağrıda bulunmak istiyoruz. Yeşil dönüşümü iş yapış biçimlerime entegre etmek için ait olduğumuz toprakları yaşanabilir kılmak için gelin elimizi taşın altına koyalım ve bu büyük krizi aşmak için birlikte mücadele edelim.