Değişim Mimarlık Mesleğinin Doğasında Var
Öncelikle sizi ve Motto Mimarlığı daha yakından tanımak isteriz.
Mimar, mühendis, akademisyen ve tasarımcılardan oluşan, Ankara merkezli bir mimarlık ve tasarım stüdyosuyuz. Yüksek lisans öğrenciliğimiz döneminde yarışma projelerine katılmaya başladık. Birkaç yarışmadan derece alamadıktan sonra, çok fazla da düşünmeden, yönetip yönetemeyeceğimizi sorgulamadan ofis kurmaya karar verdik. Çünkü o heyecan bizde vardı. Ofisi kurduktan hemen sonra ilk projemizi aldık. Akabinde ilk ayımızda bir hastane projesi yapma şansını elde ettik ki yeni kurulmuş bir ofis için hem alınması hem de tasarlanması zor bir proje türüdür. Keyifli bir iş oldu ve sonrasında işler hep birbirini takip ederek günümüze kadar ilerledi. Arkasından başka projeler geldi ve bugünlere ulaştık.
Onur Özkoç, Duygu Tüntaş, Heves Beşeli
Tasarım süreçleriniz nasıl gelişiyor, tasarımdaki temel prensipleriniz ve kırmızı çizgileriniz nelerdir? Güncel projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Proje ihtiyaçlarına göre her tasarım süreci kendi dinamiklerini oluşturuyor. Tipik bir tasarım süreci, proje konusu ilgi ve tecrübe alanına giren bir yöneticinin belirlenmesi ve onunla birlikte çalışan bir takımın oluşturulmasıyla başlıyor.
Stüdyo içerisinde iletişime çok değer veriyoruz, mümkün olduğunca ilgilenen herkesin görüşlerini alarak, çalışmalarımızı bir öz değerlendirme sürecinden geçirerek ilerliyoruz. Bugünlerde elçilik yapıları, yüksek öğretim binaları, bir devlet kurumunun Türkiye genelindeki idari yapıları ve sahil bölgelerinde ekolojik konutlar üzerinde çalışmalarımız devam ediyor.
Kalecik Kültür Merkezi
Ülkemizdeki yapı malzemesi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Üretici firmaların AR-GE çalışmaları ve teknoloji yatırımları hakkında neler düşünüyorsunuz?
Ülkemizde yapı malzemesi sektörü oldukça güçlü. Son yıllarda Ar-gE ve tasarım faaliyetlerine de daha fazla önem verilmeye başlandığını memnuniyetle takip ediyoruz. Son birkaç yılda üretici firmalarımızın uluslararası bağlamı daha yakından izlediklerini, hatta bazı açılardan yönlendirici roller üstlenmeye başladıklarını gözlemliyoruz.
Kalecik Kültür Merkezi
Öte yandan, doğru malzeme kadar, hatta belki de daha önemli olan bir diğer konu doğru uygulama. Üretici kanadında değindiğimiz olumlu gelişmelerin üretici-uygulamacı iletişimine de yansımasının, malzemelerin kolay ve hatasız uygulanabilir olmasına dair Ar-Ge çalışmaları yapılmasının da çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Kalecik Kültür Merkezi
Ödüllü projeniz Kalecik Kültür Merkezi hakkında bilgi alabilir miyiz?
Proje sürecimiz şöyle gelişti; yerel yönetim bize Selçuklu-Osmanlı tarzında bir kültür merkezi tasarlamamız talebiyle geldi. Sanat tarihi ya da mimarlık tarihi konusu uzmanlığımız olmadığı için ve bildiğimiz, uyguladığımız bir tarz da olmadığı için projeyi yeni bir yorum katarak hazırlayabileceğimizi söyledik. Bir revak görselinden yola çıktık ve dijital bir proje önerisi geliştirdik. Uzun bir süreç yaşadık, defalarca gitdik geldik ama sonunda onların beklentilerinden farklı bir tasarım olmasına rağmen kabul ettirdik. Yapının projelendirme ve üretim aşamaları da oldukça zorlu geçti sonuçta sistemi kurduk ve projeyi uygulanabilir hale getirdik.
Proje, şehir merkezinin güney sınırında bulunan yeni rekreasyon alanı içindeki sosyal fonksiyonların devamı olarak tasarlandı. Yerel bir cazibe bölgesinde bulunan proje, Kalecik vatandaşları tarafından günlük kullanım için iki kongre salonunun (1 konferans ve 1 çok amaçlı salon) yanı sıra bir gençlik merkezi ve çok sayıda sergi salonuna ev sahipliği yapıyor.
Sahanın Kuzey Doğu kesiminde başlayan yaya hareketi, sürekli sirkülasyon döngüsü ile bina içinde de devam ediyor. Tasarımda, yerel ocaklardan elde edilen taş gibi yerel kaynakların ve malzemelerin kullanımına, binanın sürdürülebilirliği, enerjinin korunumu ve geri dönüşüm konusuna azami özen gösterdik.
OKU Rektörlük Binası
Hızla gelişen teknoloji dünyamızı hızla değiştiriyor ve dönüştürüyor. Bu değişim mimarların üretiminde ve iş yapış şekillerinde neleri değiştirecek?
Değişimin mimarlık mesleğinin doğasında olduğunu düşünüyoruz. İhtiyaçlar ve araçlar değiştikçe üretme biçimleri ve mesleki roller de kaçınılmaz olarak yeniden tanımlanıyor. Antik zamanlardaki usta-mimar (master builder) kavramından ortografik sete geçişte olduğu gibi, profesyonel uzmanlaşma ile ayrışan mesleki rollerden günümüzde tecrübe ettiğimiz bilgi modellemesine, mimarlık mesleği kendi rolünü her dönemde yeniden tanımlıyor.
Son 15 yılda mesleki pratikte değişimi özellikle BIM ve özel toplu üretimin (mass customization) yaygınlaşmasıyla daha şiddetli hisseder ve konuşur olduk. Bilgisayarların ofislere her zamankinden daha da güçlü bir şekilde girmesiyle iş yapma biçimlerinin nasıl dramatik bir şekilde değiştiğini hepimiz biliyoruz.
OKU Rektörlük Binası
Yazılımların daha becerikli hale gelmesiyle birlikte şüphesiz daha çok detaylı düşünür ve daha hızlı üretir olduk. Bununla birlikte, uzmanlık gerektiren konuların sayısı arttıkça mimarın tek başına yapı üretim pratiğinin tamamına hakim olması da zorlaştı. Giderek özelleşen ve karmaşıklaşan yapı tasarım süreçlerinde uzmanlıkların sayıca artacağını ve özelleşeceğini düşünürsek, mimarlığın mesleki rolünün profesyonelleri ortak bir vizyon üzerinde koordine edecek bir küratörlük ekseninde konumlanabileceğini düşünüyoruz.
OKU Rektörlük Binası
Türkiye’nin dinamikleri çok değişken ve farklı, ofis olarak değişen dinamiklere nasıl ayak uyduruyorsunuz?
Tasarım odaklı mimari stüdyoların kendilerini değişken bağlamlara çok hızlı adapte edebildiklerine inanıyoruz. Kendi stüdyomuza baktığımızda, tasarım sürecine elimizden geldiğince akademik yaklaşmaya gayret ettiğimiz ve pek çok farklı bağlam ve ölçekte çalıştığımız için değişken dinamiklere zaten oldukça aşinayız. Bu yüzden değişime ayak uydurmak ilk günden beri doğamızda var diyebiliriz.
ODTÜ ArchLabs
Sürdürülebilirlik, sıfır enerji, çevre etkin gibi kavramlar projelerinizde nasıl karşılık buluyor? Yeşil bina projelerinin ve bu anlamda gelişen sertifika sistemlerinin sürdürülebilir kentlere bir katkı sunacağına inanıyor musunuz?
Açıkçası bu konuda her projede sorumlu davranmaya çalışıyor ve işverenimize olasılıkları sunuyoruz; ancak ilk yatırım maliyetleri ve genel adıyla “Yeşil Binalar” hakkındaki bazı diğer önyargılar genellikle çoğu projede konunun ikinci plana atılmasına neden oluyor. Sertifikasyon sistemleri, özellikle ticari işlerde belli bir katma değer yarattığı için işverenin dikkatini çekebilmekte, dolayısıyla bir nebze de olsa yeşil bina pratikleri uygulanabilir hale geldi. Yerel girdileri de göz önünde bulunduran sertifikasyon sistemlerinin devreye girmesi, mevcut “büyük” sertifikasyon sistemlerinin de farklı coğrafyalara dair girdileri sistemlerine entegre etmesiyle sürdürülebilir yapılar açısından daha gerçekçi bir noktaya varıldığına inanıyoruz.
Öte yandan, ticari hedefi olmayan, kamu yararı gözeten yapılarda sınırlı bütçelerden dolayı sürdürülebilirlik hak ettiği ilgiyi göremiyor. Özellikle kentsel altyapıyı ve kamu yapılarını düşündüğümüzde, sürdürülebilirlik hedefiyle hareket edilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki yıllarda bu konuya daha çok eğilme fırsatı bulunacağını umuyoruz.
Sizin için malzeme nedir, malzeme seçim süreçleriniz nasıl işlemektedir? Sizin kullanmayı en çok sevdiğiniz yapı malzemeleri hangileri?
Malzeme seçimlerimizde öncelikle yapının inşa edileceği coğrafyada kolaylıkla bulabileceğimiz ve uygulayabileceğimiz, ekonomik ve ekolojik olarak sürdürülebilir, gömülü enerjisi düşük alternatifleri araştırıyoruz. Sadece bu malzemeleri kullanıyoruz diyemeyiz elbette, günümüzde yapıların karmaşıklığı zaten böyle bir ihtimale yer bırakmıyor.
Son yıllarda işverenlerimizle yeşil sertifikalı ürün kullanımını daha sık konuşur hale geldik. Benzer koşullarda seçim yapmamız gerektiğinde tercihimizi kesinlikle doğal çevreye karşı sorumluluk almış, sürdürülebilirlik pratiklerini benimsemiş alternatiflerden yana kullanıyoruz.
Mekân, zaman ve gerekli malzemeleriniz ile sınırsız ve özgürce üretmek için sabırsızlandığınız bir hayaliniz, bir öykünüz, projeniz var mı?
Pek çok diğer meslektaşımızla paylaştığımız bir hayal var aslında, ekolojik bir yerleşke tasarlayıp ona hayat verebilmek. Mimarlık biraz yıpratıcı bir meslek sanırım, çoğumuz “huzur” arayışındayız.