Esnek Sistem Tasarımı “Tasarım Eylemini Tasarlamanın” Yollarından Biridir
Esnek Sistem Tasarımı’nda mimardan ziyade ilişkinin kendisi tasarım sürecini yönlendirir. Başka bir deyişle mimar tarafından kurulmuş olan sistem, tasarımın “kendiliğinden” yönlenmesinin önünü açar. Bunun olabilmesi sistemin baştan konulmuş kriterler doğrultusunda esneklik barındırmasıyla mümkündür.
Alanlarında doktora sahibi mimarlar Kerem Yazgan ve Begüm Yazgan tarafından 2003 yılında kurulan Yazgan Tasarım, kentsel tasarım, mimari, iç mimari, peyzaj ve grafik tasarım alanlarında proje ve uygulama yapan Ankara merkezli bir ofis. Yazgan Tasarım Mimarlık zengin mimari repertuarının yanı sıra kentsel tasarım, iç mekân ve peyzaj projelerinin tasarımlarını da gerçekleştiriyor. Ofisin kurucuları Kerem Yazgan ve Begüm Yazgan ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle 20.yılınızı kutlar, daha nice yıllar dileriz. 20. yılınız vesilesiyle düzenlediğiniz “Mimarlığın Etkisinden Mimarlığın Bilgisine: Yazgan Tasarım’ın 20 Yılı” Sergisinden bahsetmek isteriz. Bu güzel fikrin çıkış noktası ve başlığın altında yatan motivasyonu öğrenebilir miyiz?
Çok teşekkür ederiz. Yazgan Tasarım olarak 20 yılda 100 inşaatı tamamlanmış proje, 300’den fazla da konsept mimari, iç mimari ve peyzaj projesine imza attık ve 31 ülkede proje hizmeti veren uluslararası bir mimarlık ofisine dönüştük. Bu 20 yıl içerisinde ürettiğimiz birçok farklı ölçekte ve tipolojide yapı ve proje ile profesyonel anlamda mimarlık disiplinine ait bilgimizi sürekli artırırken, teorik anlamda da kendimizi sürekli geliştirdik yeni fikirler ürettik.
Biz bir projeye ve mimari üretime obje bazlı bakmamaya çalışıyoruz. Mimari etkinin peşinde olmadan, doğru ilişki biçimleri ve sistemler kurmaya çalışarak sürecini de tasarlayarak üretiyoruz bir projeyi. “Esnek Sistem Tasarımı” olarak adlandırdığımız proje üretim biçimimizi bilgi bazlı yapabilmenin arayışındayız. “In search of Smart Project” bu doğrultudaki araştırmalarımızı derlediğimiz bir bilgi kütüphanesi ve platformu. Sergide yer alan 1:5 ölçekli cam üzerine baskı sistem kesitinde bu arayışımızı yansıtmaya çalıştık. “Derin Kesit” olarak tanımladığımız bu çizimde, bir projedeki elemanların detaylı bilgisini birkaç ileri seviyede derinleştirerek yer verdik .Proje panoları, proje maketleri, 12 m 2.5 m cam üzeri baskı sistem kesiti ve Smart Project bölümlerinden oluşan sergimizde Yazgan’ın dününü, bugününü ve geleceğe dönük yönünü anlatmaya, sunmaya çalıştık.
MALZEME SEÇİMİ TASARIM SÜRECİNİN BAŞINDAN SONUNA ÇOK ETKİLİ. BİZİM TASARIM YAKLAŞIMIMIZIN EN TEMEL ÖGELERİNDEN BİR TANESİ. ÇOĞU ZAMAN MALZEMENİN KENDİSİ TASARIMIN ANA BELİRLEYİCİSİ OLUYOR.
20.yıl serginiz ilk olarak Ankara’da ziyarete açıldı, diğer şehirler için bir planlama var mı? Varsa tarihleri nelerdir?
Sergimiz 2 Kasım tarihine kadar Ankara CerModern’de ziyaret edilebilirken, 9 - 23 Kasım tarihleri arasında ise İstanbul Tophane-i Amire Tek Kubbe Salonu’nda izleyicilerle buluşdu. 2024 yılında da sergimizi yurt dışına taşımayı planlıyoruz. Bu konuda şimdiden çalışmalara başladık.
20 yıl, 31 ülke, 9 milyon m2 ve 100 proje inşa ettiniz. Bu rakamlar gerçek bir başarıyı ortaya koyuyor. Ofisinizin bu başarısının sırrı nedir?
Üretkenliğimizin arkasında kolektif ve bilgi bazlı bir çalışma sistemiyle “iyi proje yapma” motivasyonumuz var. Bir mimari projenin uluslararası ve disiplin bazlı nasıl geliştirilebileceğine dair sürekli araştırma halindeyiz. Bu bizi ve ofisi bir arada tutan ve belki de bazı ofislerden farklılaştıran bir yaklaşım.
Ofis olarak ‘Esnek Tasarım Sistemi’ anlayışıyla proje üretiyorsunuz. Bu konuyu biraz açmanızı isteyeceğiz. Tam olarak nedir bu anlayışın açılımı?
Esnek Sistem Tasarımı mimari üretimle ilgili bir araştırma alanıdır. Tasarımın unsurlarını birbirine bağlayan bir ilişkinin tanımlanması ve bu ilişkinin farklı durumlara uyarlanması anlamına gelir. Tanımlanan ilişkiye bir ana fikir doğrultusunda değişkenler atanır. Ardından projenin ihtiyaçları doğrultusunda bu değişkenlerin yerine gerçek değerler girilir. Farklı ihtiyaçlara göre girilen değerler her seferinde farklı sonuçlar ortaya çıkarır. Esnek Sistem Tasarımı “tasarım eylemini tasarlamanın” yollarından biridir. Esnek Sistem Tasarımı’nda mimardan ziyade ilişkinin kendisi tasarım sürecini yönlendirir. Başka bir deyişle mimar tarafından kurulmuş olan sistem, tasarımın “kendiliğinden” yönlenmesinin önünü açar. Bunun olabilmesi sistemin baştan konulmuş kriterler doğrultusunda esneklik barındırmasıyla mümkündür. Sergi ile birlikte paralel çıkardığımız kitabımız “Esnek Sistem Tasarımı”nda bu doğrultuda ürettiğimiz projeleri ilişki biçimleri göre kategorize ederek anlattık.
Bir mimari proje inşa edildiği yerde kalıcı bir etki yaratıyor ve sadece bina içinde yaşayanları değil o yerde yaşayanları da yakından etkiliyor. Dolayısıyla mimar ve tasarımcıların sorumluluğu oldukça fazla Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek isteriz.
Bir yapının yalnızca kullanıcılara ve o yerde yaşayan insanlara değil, doğanın tüm unsurlarına bir etkisi olduğunu düşünüyoruz. Bir cephe yalnızca çevredeki insanlara değil hayvanlara da etki ediyor mesela. Her yıl milyonlarca kuş, cam bina cephelerine çarparak ölüyor. Bu doğrultuda artık kuş dostu camların kullanımı bazı ülkelerde zorunlu tutulmaya başlandı. Bunun gibi, bir yapının çevresine, gözle görünen ve görünmeyen birçok etkisinin olduğunun farkında ve araştırmasındayız. Bir projemizde iç bahçedeki camların gün ışığını yansıtmasıyla yer örtücülere olan pozitif etkisini projeden sonra gözlemledik. Toprağın altında kalan göremediğimiz etkilerin de peşindeyiz. Bir iç bahçedeki ağacın binanın temelleri ile nasıl bir ilişki kurabileceğini anlayabilme arayışındayız. Aynı şekilde bir ağacın, havadaki tozun, topraktaki canlının yapıya etkisinin de bilinirse tasarımın yeni bir yön kazanacağına inanıyoruz. Bu şekilde bakınca doğanın da yapının bir parçası haline geldiğini ve yapının kullanıcılarının yalnızca insanlardan oluşmadığını görüyoruz. Bu arayışımıza tüm bu faktörleri ve aktörleri kapsayan bilgi bazlı bir proje üretiminin cevap verebileceğini düşünüyoruz.
MİMARLIK DİSİPLİNİNİN GELECEĞİNDE, BİRÇOK KAYNAKTAN ELDE EDİLEN BİLGİNİN KOORDİNASYONU İLE ULAŞILAN SENTEZLEME OLACAĞINI DÜŞÜNMEKTEYİZ. MESLEK BRUCE MAU’NUN TABİRİYLE ‘SENTEZLEMEİIN UZMANLIĞI’NA YA DA DAN HILL’IN BELİRTTİĞİ GİBİ ÇOK DİSİPLİNLİ BİR ORKESTRASYON’A DOĞRU EVRİLECEKTİR.
Günümüzde teknolojinin de etkisiyle her şey çok hızlı değişiyor. Bazı meslekler önemini kaybetmeye başlarken yeni meslekler ortaya çıkıyor. Mimarlık mesleği elbette insan var olduğu sürece önemini koruyacaktır. Bu konuyla ilgili öngörünüz nedir? Mimarlık mesleği gelecekte nasıl icra ediliyor olacak?
Mimarlık disiplininin geleceğinde, birçok kaynaktan elde edilen bilginin koordinasyonu ile ulaşılan sentezleme olacağını düşünmekteyiz. Meslek Bruce Mau’nun tabiriyle ‘sentezlemenin uzmanlığı’na ya da Dan Hill’in belirttiği gibi ‘çok disiplinli bir orkestrasyon’a doğru evrilecektir. Bize göre, bu orkestrasyonun aracı da öncelikle ‘bilgi bazlı’ bir mimarlıktır.
‘Bilgi bazlı’ mimarlığın gittiği yön bir takım çalışmasını gerektirmektedir artık. Artık bir ‘proje’ sadece mimarın ya da mimarların elinden değil birçok farklı disiplinden, testten ve analizden gelen veriler ve aktörlerin tasarıma yön vermesiyle oluşturulmaktadır. Günümüzde bir tasarım anına farklı oranlarda yüzden fazla aktör etki edebilmektedir, belki de etmelidir. Bir cephe danışmanı giydirme cephede farklı rüzgar yüklerinde oluşabilecek deformasyonu hesapladıktan sonra mimar cephe tasarımını değiştirmek zorunda kalabilmektedir. Bu bilgi belki de daha önce bilinmediğinden deformasyon da tam olarak bilinemiyordu. Sadece elliden fazla kategori danışman olduğunu düşünürsek, ne kadar çok farklı disiplinden aktörün devrede olduğu ya da olabileceği daha net anlaşılır. Dijital çağda bu aktörlerden biri de yapay zeka olmuştur. Yapay zekanın önemli bir rol oynayacağı yakın gelecekte mimarın rolü bizce sistemi kurmak olacaktır. Bilgi bazlı kurulması gereken bu sistemde, yapay zekanın oluşturabileceği binlerce parametre ile mimar seçimler yaparak tasarımına yön verebilecektir.
Sürdürülebilirlik, mimarlıkta giderek önem kazanan bir konu haline geliyor. Siz sürdürülebilir tasarım ilkelerini nasıl uyguluyorsunuz ve bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Bugüne kadar yaptığımız projelerden 10 tanesiyle LEED, BREEAM, EDGE sertifikaları aldık. Son dönemde sıfır karbon bir tekstil fabrikası tasarladık. İç bahçeler ve pasif enerji sistemlerinin ötesinde bir sürdürülebilirlik arayışımız var bu projede. Özellikle iç bahçe kullanımlarıyla beraber bitkilerin yapıya etkisinin peşine düştüğümüz zaman yeşil mimari kavramı daha spesifik hale gelmeye başladı bizde. Ağaç değil de hangi ağacın binaya, canlılara, toprağa etkisi, suyla ilişkisi nasıldır, deyip sürdürülebilirliği LEED limitinde ele almanın ötesine geçtiğimiz ve çevrenin kendisine ve yapıyla etkileşimine odaklandığımız bir sürece girdik. Biz sürdürülebilirliği başka bir yöne çekme arayışındayız.
BİZLER DE MALZEME SEÇİMİMİZİ ELİMİZDEKİ VERİLERLE YAPARKEN, BÖLGESEL ŞARTLARI VE KARBON AYAK İZİ GİBİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İLE İLGİLİ KONULARI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURUYORUZ.
Malzeme mimarinin önemli girdilerinden, sizin için malzeme nedir, malzeme seçim süreçleriniz nasıl işliyor?
Yazgan olarak geliştirdiğimiz, sergimizde de yer alan, ‘Smart Project’, bir projeyi oluşturan ve tasarıma etki eden tüm faktörleri kapsayan bir mimari üretim alanı ve bilgi platformudur.
Yapı malzemeleri de projeyi oluşturan fiziksel bir faktör olarak bu üretim platformunda yerini almakta. Tasarım sürecinin birçok aşamasına etki edebilecek bir karar olan malzeme seçiminin bilgi bazlı yapılması gerektiğine inanıyoruz. Örneğin bir camın, standardize edilmiş fonksiyonel ve çevresel parametrelerin ötesinde binlerce parametreye bakılarak seçilmesinin proje üretimini ve tasarım anlayışını etkileyeceğini, proje öncesinde sürecindeki bilgi bazlı analizlerin bu doğrultuda büyük önem kazanacağını düşünüyoruz. Bizler de malzeme seçimimizi elimizdeki verilerle bu doğrultuda yaparken, bölgesel şartları ve karbon ayak izi gibi sürdürülebilirlik ile ilgili konuları göz önünde bulunduruyoruz.
6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız deprem felaketi ülkemizin gerçeği olan depremi bir kez daha çok acı bir şekilde bize hatırlattı. Depreme dayanıklı yapılar üretilmesinde mimarların rolü nedir?
Depremle ilgili olarak proje öncesinde, proje sürecinde, inşaat aşamasında ve inşaat sonrasında birçok konunun göz önünde bulundurulması gerekli. Öncelikle projeye başlarken yapılacak olan analizlerin genişletilmesi, geliştirilmesi, arsaya ve çevresine dair verilerin proje başlamadan olabildiğince geniş anlamda elde edilmesi, tasarıma bu verilerle başlanması gerekiyor.
Deprem, bir mimari projeye etki edebilecek tüm faktörler göz önünde bulundurularak yürütülen tasarım sürecinde, yalnızca mimar değil mühendisler ve danışmanlarla birlikte bir takım çalışması yapılarak ele alınmalı. Sismik izolatör gibi önlemlerin alınabileceği depreme dayanıklı proje üretiminde mimarın rolü tüm aktörleri ve faktörleri koordine etmek, tasarımı bu doğrultuda yönetmek bize göre.
DEPREM KONUSUNDA, BİR MİMARİ PROJEYE ETKİ EDEBİLECEK TÜM FAKTÖRLER GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULARAK YÜRÜTÜLEN TASARIM SÜRECİNDE, YALNIZCA MİIMAR DEĞIL MÜHENDİSLER VE DANIŞMANLARLA BİRLİKTE BİR TAKIM ÇALIŞMASI YAPILARAK ELE ALINMALI.
Özellikle son dönem projeleriniz ve tasarımlarınız nelerdir? Bu konu hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
Son dönemde endüstriyel üretim tesisleri ve AR-GE ofisleri projelerimiz yoğunlukta ilerliyor. “Duvarlar yerine iç bahçeler” mottomuz ile doğayı mimariye entegre ederek farklı tipolojilerde projeler üretiyoruz. Ankara’daki Uzay ve Havacılık Organize Sanayi Bölgesi’nde yaptığımız projelerin yanı sıra İstanbul’da da yeni bir endüstri bölgesi için yapılar tasarlıyoruz. Afrika’da stadyum, Romanya’da bir konut projemiz var devam ettiğimiz İğneada’daki glamping projesinin ikinci etabıyla uğraşıyoruz. Bir yandan araştırmadayız, bir yandan üretiyoruz.