Işığın Tasarımla Dansı
Dean Skira
Aydınlatma Tasarımcısı
Işığın Tasarımla Dansı
Enerji tasarrufu yapmak için beynimiz o kadar yıkanmış ki; enerjiyi tasarruflu kullanmanın asıl sebebinin ne olduğunu unutmuşuz. Bu kavramların altında konunun para değil de hayat kalitesi olduğunu hatırlamalıyız.
Dean Skira Kimdir?
Kent, peyzaj, ticari ve konut aydınlatması konusunda 20 yılı aşkın süredir yenilikçi iş tecrübesiyle Dean Skira, 1962 doğumludur.
Çocukluk yıllarında bile ışık ve ışığın kaynakları karşısında etkilenen Skira, 1986 yılında New York FIT’de ışık tasarımı ve iç mimarlık okumak için ABD’ye gitti. 1990 yılında kendi ışık tasarım firmasını kurdu ve Kuzey Amerika IES Aydınlatma mühendisliği topluluğunun New York kesiminde şehir ve ticari aydınlatma konusunda uzmanlaştı. 1995 yılından bu yana Hırvatistan’ın Pula kentinde yaşıyor ve çalışıyor. Skira aynı zamanda Hırvat Tasarımcılar Topluluğunun ve Hırvatistan Aydınlatma Topluluğu’nun da üyesi.
Kazandığı birçok ödül ile uluslararası ölçekte aydınlatma tasarımı konusunda adını duyurmayı başaran Skira, ışığın yalnızca aydınlatma amaçlı olmadığını aynı zamanda da insanların psikolojik durumu üzerinde önemli bir etken olduğunu savunan ve destekleyen bir çizgi ile tasarımcılığına devam ediyor. Dünyaca ünlü aydınlatma tasarımcısı Dean Skira ile Türkiye’de katıldığı bir konferansta görüşerek merak ettiklerimizi sorduk.
Mimarlığın ayrılmaz bir parçası haline gelen aydınlatma tasarımı her zaman mimariye, mekâna ve mekândaki objelere entegre bir çözüm sunmalı… Mimar, iç mimar ve aydınlatma tasarımcısı nasıl bir işbirliği içinde olmalı?
Bence mimar, iç mimar ve aydınlatma tasarımcısı, tasarımın en başında birlikte çalışmaya başlamalı. Her zaman söylediğim gibi tasarım peçete üzerine yapılan karalamalar ile başlar ve bu karalamalara inşaatın bütün sürecinde sadık kalınmalıdır.
Benim ışık tasarımcısı olarak işim, son kullanıcı memnun kalana dek devam eder. Bu her zaman böyle olmuyor tabi. Ama ben bir çok mimar ve tasarımcıyla tanışıp birlikte çalışma ve onları yakından tanıma şansına sahibim. Bir süre aynı insanlarla çalışınca -herkes beraber çalışmaya uygun olmayabiliyor.- bu iş kolaylaşıyor. Yatırımcılara gelince, 25 yıl bu işi yaptıktan sonra, yapıya karşı tutkusu olan ve kullanıcıyı da düşünen yatırımcılarla çalışmak daha rahat oluyor. Eğer mimar da bu işe karşı bir tutku besliyorsa, onunla beraber yatırımcıları ikna etmek daha da kolaylaşıyor. Şu anda Orta Asya, Rusya, Slovenya, İtalya ve İngiltere’de bazı projeler üzerinde çalışıyoruz. Aynı zamanda Üniversitelerde sunumlar yapıyor, İtalya, Almanya, İsrail, Brezilya ve ABD dahil olmak üzere birçok ülkede konferanslara katılıyoruz. Işığın insan hayatı üzerindeki önemini vurguluyoruz. Türkiye’de bu amaçla bulunuyoruz. Umarım yakın zamanda İstanbul’da da projelerimizi hayata geçirme fırsatı bulabiliriz.
Yeşil, sürdürülebilir, ekoloji gibi kavramlar son yıllarda hayatımıza yoğun olarak girdi ve farklı mecralarda bir çok şekilde tartışılıyor. Sürdürülebilir mimarlık kavramı da günümüzün trend konularından bir tanesi. Sürdürülebilir mimaride aydınlatma tasarımının sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Belki de benim bu konudaki fikrim sizi şaşırtabilir, ama bence yeşil ve sürdürülebilirlik gibi terimler paradan gözü dönmüş fırsatçılarla kaynıyor. Ben beynimizin “yeşille yıkandığını” düşünüyorum. Enerji tasarrufu yapmak için beynimiz o kadar yıkanmış ki; enerjiyi tasarruflu kullanmanın asıl sebebinin ne olduğunu unutmuşuz. Bu kavramların altında konunun para değil de hayat kalitesi olduğunu hatırlamalıyız. Bu “popülerleşen” kelimeleri kullanırken de dikkatli olmalıyız.
Türkiye’deki konut sektöründeki hızlı gelişim sürdürülebilir, çevreci ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için iyi bir fırsat. Bu bağlamda mimaride aydınlatma tasarımı, aydınlatmada enerji verimliliği ve yeşil binalarda aydınlatma tasarımı aşamalarından bahsedebilir misiniz?
Biz ışık tasarımında enerjiyi son plana bırakan çok özel bir yöntem geliştirdik. Enerjiyi sona bırakmamızın sebebi ise; kullanıcının ve kullanıcının ortamdaki konforunun bizim için daha önemli olmasıydı. Bunu yaparken aynı zamanda çevresini ve komşularını da gözönünde bulundurduk. Biz ışık tasarımını dinamik bir yüzey olarak düşünüyoruz. Eğer ki dinamik bir yüzeyiniz varsa ve belli koşulları sağlıyorsa, bu koşulları o yüzeye uygulayıp fotografik bir ışık elde edebilirsiniz.
Basitçe, bir ev ele alalım, bu evin iç mekanı, sokağı, manzarası ve terası olsun. İç ve dış mekanların arasındaki ilişki birlikte ele alınmalı. Bunun içerisine komşular da girer tabiki. Bütün bunları iç içe geçmiş bir şekilde düşünüyoruz. Mimarinin topolojisini inceleyerek bunu elde edebiliyoruz, her bir özneyi teker teker inceleyip diğerleriyle nasıl iletişim kuracağını belirliyoruz. Mekan özel mi yoksa kamuya açık mı, bina nasıl gözükecek, parlak mı, keskin mi, yoksa bulanık mı aydınlatılacak? Bunlar tasarımın başında sorduğumuz sorular. Daha sonra her mekanı teker teker inceleyip dinamik yüzeyinizi elde edersiniz. Ondan sonra da kontrol sistemine sıra gelir, buna insanlar bu günlerde çok önem vermiyor. Bunların hepsi bitince sıra enerjiye gelir. Kullanıcılara rahatlık ve kaliteli yaşam sağlamadan enerji tasarrufundan ya da ekolojiden bahsedemezsiniz.
Aydınlatmada enerji verimliliğinin sağlanmasında sadece enerji verimli ürünlerin kullanılması yeterli midir?
Evet ve hayır. Hepsi nasıl kullandığınıza bağlı. Oturma odamda en iyi ışığı elde etmek için hala elektrik ampüllerini kullanabilirim. Garaj gibi başka odalarda floresan kullanabilirim. LED kullanırken ise daha dikkatli olmalıyız.
LED’lerin ne kadar uzun dayandıklarınız bilmiyoruz. Üreticilerin bu tip bilgileri bize verirken dürüst olmalarını sağlayan herhangi bir zorunluluk yok. Bizde bu sebeple yeni bir ürün kullanacağımız zaman üreticilerin bize ürünlerin örneklerini yollamalarını istiyoruz. Örnekleri kontrol sistemimize takıp durumlarına bakıyoruz. Üreticiler ürünlerine 2800K deselerde bu bazen doğru olmuyor. Ve hangilerinin dürüst olduğunu öğrenmemiz gerekiyor.
Aydınlatma tasarımının insan sağlığına ve iç ortam kalitesine katkıları konusundaki düşünceleriniz nelerdir? Buna göre doğru iç mekan aydınlatması sizce nasıl olmalıdır?
Belli enstitülerde ışıklandırmada yenilikler açtığımız bazı projelerimiz var, ki bu projeler uluslararası ödüller aldı. Mimar ve içmimarlarımız da bizim gibi cürretkarlar ve örneğin tıbbi enstitülerde bazı riskler almamıza yardımcı oldular. Bu riskleri aldığımız zaman içeriye giren herkes karşılarındaki görüntüyü beğeniyle karşılıyorlar çünkü eğlenceli ve değişik oluyor. Sıkıcı hastane görüntüsü beklerken tamamen farklı bir şeyle karşılaşmak güzel bir his. Bilimsel çalışmalar ışıklandırmanın insan yaşamındaki etkisini kanıtladığı için konuyla ilgili konuşmaya gerek olduğunu bile düşünmüyorum. Işıkla iyileştirme ve ışığın psikolojideki etkisi gibi konuları biliyoruz. Işık bu yüzden çok önemli. LEDler kesinlikle piyasada önemli bir yer alacaklar. Birkaç ay önce çok iyi bir ışıklandırmanın LEDle elde edildiğini görmüştüm.
2010 yılında yayımlanan “My Light” adlı kitabınızdan bahsedebilir misiniz? Kitabı yazmaktaki amacınız ve vermek istediğiniz mesajlar neler?
İtalyan bir yayımcı kitap çıkarıp çıkarmayacağımı bana sormuştu. O zamanlar böyle bir fikrim olmasada yeterince iş yaptıktan sonra bir de bir çok görselleriniz varsa yapabiliyorsunuz. Ama kitap 2010 yılında çıktı. O zamandan beri 3 yıl geçti ve bir çok yeni projemiz var. Yeni bir kitap bu nedenle düşünebiliriz. E-kitap çıkaracağımı ne kadar sanmasam da kapaklı bir somut kitabın e-kitap versiyonuyla beraber çıkarmak sanırım akıllıca bir karar. Güzel ve değişik projelerimiz nisandan önce bitecek. q