İyi Tasarım Sürdürülebilir ​Mimari, Sürdürülebilir Mimari İse İyi Tasarımdır.

YAMA KARIM
STUDIO LIBESKIND YÖNETİCİSİ
STUDIO LIBESKIND
RHEINZINK Sponsorluğunda

Biz, sürdürülebilir mimarinin bir denge işi olduğunu söylemek istiyoruz ve bu; performanslardan ve adımlardan oluşan bir şema değil, günümüz teknolojisinin, mekanik sistemlerin, materyallerin, iyi tasarım sistemlerinin ve tasarımın dengesinde duran bir konsept.

Günümüzün trend olan başlıklarından biri sürdürülebilir mimari. Sürdürülebilir ve çevreye duyarlı mimari tasarımla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Sürdürülebilirliğin yeni ve trend olmayan kısımlarından bahsetmek daha doğru bence. Birinci kısım binanın sürdürülebilirliğini sağlayabilmek ki bu sadece kullandığınız malzemelerle ve teknolojilerle sağlanabilecek birşey değil. Sürdürülebilir mimari, çok eskiden beri uygulanan akıllı tasarım yöntemleriyle başlıyor. Bu, binayı, gün ışığını nasıl kullandığınızla ve doğal etkenlerden yararlanıp yararlanmadığınızla ilgili. Rüzgar yönünü havalandırma ve temiz hava için kullanıyor musunuz? Gün ışığını topluyor ve bunu en verimli nasıl kullanacağınızı tasarlıyor musunuz? Bütün bunları yaparken nasıl materyaller kullanıyorsunuz? Bunlar trend olan şeyler değil, sadece akıllı tasarım çözümleri, insanların her zaman yararlandığı pratikler, tarihi binalarda da bunlara rastlayabilirsiniz ve bu binalar sürdürülebilirliğin yapıtaşları.

Ancak günümüzde, sürdürülebilirlik bir şema oldu; sertifikanız için toplamanız gereken puanları sıralayan bir not kartına dönüştü; ama bu iyi tasarımın önüne geçmemeli. Düşünceli tasarım bundan da önemli çünkü fazladan uygulama gerektirmeden zaten en başında bulunması gereken basit tasarım parametrelerinin uygulanmasından oluşuyor.

İkinci kısım ise iyi tasarım. İyi tasarım sürdürülebilir mimari, sürdürülebilir mimari ise iyi tasarımdır. Bununla demek istediğim; yapılar, insanların anlayabildiği bir şekilde yaratıldıkları zaman kentin ve toplumun gerçekliğiyle bütünleşiyor, böyle olunca da insanlar oranın bozulmasını, yok olmasını istemiyor. Bu, tamamen farklı bir biçimi sürdürülebilirliğin... İnsanların sevdiği için korumaya çalıştığı binalar, herhangi bir mekanik sistemden daha iyi korunan sürdürülebilir binalar demek.

Biz, sürdürülebilir mimarinin bir denge işi olduğunu söylemek istiyoruz; bu performanslardan ve adımlardan oluşan bir şema değil. Günümüz teknolojisinin, mekanik sistemlerin, materyallerin, iyi tasarım sistemlerinin ve tasarımın dengesinde duran bir konsept. Sadece binaların tasarımı da değil, sokakların ve parkların da tasarımı. Hepsi için doğru dengeyi bulmak gerekiyor.

Günümüzde, sürdürülebilirlik bir şema oldu; sertifikanız için toplamanız gereken puanları sıralayan bir not kartına dönüştü; ama bu iyi tasarımın önüne geçmemeli.

İnşaat yöntemlerinin rasyonizlasyonundan sağlanacak ekonomik tasarruflar ile yapıdan kaynaklanacak sağlık sorunlarının daha baştan oluşmamasının yaratacağı ekolojik tasarruflar ile ilgili düşünceleriniz neler? Sizce doğru inşaat yöntemi ya da yöntemleri nelerdir?

Sürdürülebilir mimari, planlanmış sürdürülebilir şehirler, bütün bunlar birbiriyle bağlantılı. Sadece daha güzel görünen bir çevre değil, daha sağlıklı bir çevre yaratmaya çalışmalıyız. Bu konuda da genel anlamda gelişimimiz, sorunlara karşı farkındalığımız ve yeniliklere açık oluşumuz önem kazanıyor; daha iyi performans sergileyen, daha enerji tasarruflu malzemeler üretmemiz gibi...

Örneğin; 60’larda yapılan binalarla günümüzde yapılan binaları karşılaştıramayız, o zaman teknoloji bu kadar gelişmemişti. Bu, eski binaların amaçlarının yanlış olduğu anlamına gelmiyor. Ama günümüzde biri neden sağlıksız, düşük performanslı, kötü sağlık koşulları doğurabilecek bir bina yapmak istesin ki? diye sorarsanız bunun cevabı çok açık ve bu tartışılacak bir konu bile değil, bu tamamen kötü inşaat bilgisi...

Aslında sorunuzla asıl vurgulamak istediğiniz, düşük performanslı binaları yapmak için sebebin ekonomik kazanç olup olmadığı. Biz burada birkaç sorunla karşılaşıyoruz. Bazı teknolojilerde ve materyallerde sürdürülebilirlik uluslararası bir problem olabiliyor, ama herhangi bir binayı ya da teknolojiyi, materyali birbiriyle değiştirmek mümkün değil; bunlar kesinlikle uluslararası problemler değil. Almanya’da tamamıyla sürdürülebilir olan bir sistem Birleşik Arab Emirlikleri’nde sürdürülebilir olmayabilir, İsviçre’de yapılacak bir binada kullanılacak betonla, başka bir ülkede kullanılacak betonun aynı olmasını da bekleyemezsiniz. Ya da batı yarım kürede cam ve çelikten yaptığınız bina, doğu yarım küredekinden daha mı iyi olur? Aynı sistemleri mi kullanırdınız? Bu yüzden, bölgede varolan malzemelere dikkat etmenin önemli olduğunu düşünüyorum. O ekonomik bölgede ya da kültürel bölgede nasıl yetenekler bulunabiliyor? Başka bir bölgede kullanılabilir olan bir ürün ihraç etmek yerine bu pazarlardan yararlanmak gerekmez mi?

Sadece daha güzel görünen bir çevre değil, daha sağlıklı bir çevre yaratmaya çalışmalıyız.

Bu sadece işin bir bakış açısı. Diğeri ise, bütün dünyada, aynı sektörde, teknolojinin aynı şekilde gelişmesini bekleyemezsiniz. Bu yüzden mekanik gelişmede materyallerin araştırılması ve teknolojik gelişmeler sağlanması, hatta inşaat teknikleri geliştirilmesi gerekir. Küçük bölgelerde ve laboratuvarlarda çok daha kolay olur; ama bütün bunları sektörün tamamının kabul etmesinin bu kadar hızlı olacağını düşünmek pek gerçekçi değil. Bu yüzden bir çok üreticinin gelişmeye çalışmadığını görüyorsunuz, belki para kaybetmemek için ya da daha tasarruflu inşaat yapmak için, unutmamak gerekir ki onların bir işçi gücü var ve bu işçi gücü bazı işleri belirli şekillerde yapıyor ve uzun süredir yaptıkları için de kendi tekniklerinde çok daha başarılı oluyorlar.

Ayrıca bu kültürü değiştirmek için de zorlu bir yatırım süreci gerekiyor; tekrar öğrenmek, tekrar öğretmek ve yeniden programlamak gibi... Birinci değiştirmeniz gereken; işinizi yapma şekliniz ve iş tecrübeniz, ikincisi ise bu iş tecrübenizi nasıl gerçekleştirdiğiniz. Özellikle de inşaat teknolojileri konusunda değiştirmeniz gerekenlerin bir kısmı, gelişmelerle inşaat arasındaki zaman farkı, diğeriyse yeniden programlamadaki problemler ki bazen teşvik edici programlar gerekiyor. Birçok ülkede bunlar bulunuyor ve yükün bir kısmını onlarla paylaşabiliyor, yeni teknikler, metodlar geliştirebiliyorsunuz. Devletler bu yeni disiplinleri yaymanızı teşvik etmek için size vergi avantajları bile verebiliyor.

İtalya, Milan’da eski bir fuar merkezinin gelişimini ve master planını yapıyorsunuz. Milan gibi tarihi bir şehirde, yeni ve çağdaş gelişimi eski ve hassas tarihi dokuyu rahatsız etmeden projelendirme sürecinizden bahsedebilir misiniz?

Sierra Milano Fuarı, tasarım endüstrisi için kuzey İtalya’da kurulmuş ve yaklaşık 10 sene önce şehrin dışına taşınmıştı. Bu eski fuar alanı için hazırlayacağımız master plana başlamadan önce, Avrupa’da herhangi bir tarihi merkezde olacağı gibi, çok yoğun bir düşünme sürecinden geçtik.

Önce, boşalan eski fuar alanını yeniden nasıl inşa edeceğimizi, dışarıdan bir perspektifle master planı büyük ölçekte ve mantıklı bir şekilde nasıl tasarlayacağımızı düşünük.Sadece tarihi ve yeniden yaratma yaklaşımıyla değil, eskiye benzetmeye çalışmadan, eski tarihi dokuya sadık kalarak ama çağdaş bir yaklaşımla planladık ve projeyi kazanmamızı sağlayan da tamamen bu bakış açımızdı.

Yaptığımız ilk ve en önemli şeylerden biri büyük bir merkezi park yapmaktı. Bu park, bizlere verilen brifinglerde istenenin çok üzerinde bir parktı. Bölgenin bir kısmının açık alan olmasını istemişlerdi ve bizim amacımız bunu elde etmek değil, geçmek oldu. Bunun projenin ana özelliklerinden biri olmasını istedik. Merkezdeki parkın etrafında varolan tarihi dokuya, projenin genelinde böyle olacağını bilerek, konutları dağıttık. Projenin sınırında ve merkezinde konut projeleri, tarihi dokudan uzakta çağdaş ve sembolik kuleleri koyduk, bu şekilde tarihi dokuyla arasına bir ek alan yaratmış olduk. Başka bir zaman ve kültürde, tamamen farklı yaşam tarzlarıyla ve kendi ekonomik kurallarıyla yaşamış bir tarihi dokuya, yaptığımız binaların uyumlu olmasını sağladık. Çok katlı yapıların daha sürdürülebilir bir kentsel değişim yaratacağı ve inşaat ayak izimizi en düşükte tutacağı gerçeği, yüksek ve yoğun binalar yapmanın ekonomik ama aynı zamanda kentsel ve ekolojik yaklaşımının yatay uzayan balniyo sistemlerinden çok daha sürdürülebilir bir yaklaşım olması juri ve halk tarafından çok beğenildi.

Aslında, biz tüm isteklerimizde içten olduğumuz için halk bizi destekledi. Aynı zamanda inanılmaz çağdaş geometriler kullanan ama varolan kültürel yapıyla tamamen içselleşmiş binalar yaptık ve dışmekan kullanımını olabildiğince artırdık. Özellikle dış mekan gerekçelerini karşılamak üzere Juliet balkonlar yapmaktansa, gerçekten dışmekan oturma odaları yaptık ve bu dış odalar da yaşam alanlarının bir uzantısı oldu.

Laboratuvarlarda gelişmeler kaydedebilirsiniz ama davranışları ve insan doğasını değiştirmek uzun bir zaman alır. Aynı zamanda nesilsel de bir durum, genç insanlar daha çevreci olabiliyor, çünkü bizim bu durumu farketmemiz, öğrenmemiz gerekti.

Özellikle son otuz yıldır, suyun çok kıymetli olduğu ve kriz sebebi olabileceği öngörüleri tartışılıyor. Projelerinizde su tasarrufuna yönelik gerçekleştirdiğiniz uygulamalardan bahsedebilir misiniz?

Bence bu sürdürülebilir tasarımdan çok akıllı tasarımla ilgili. Su tasarrufu sağlamak için yapabileceğimiz birçok şey var, su geridönüşümü gibi... Projelerimizin çoğunda suyu yakalamak için sistemler kullanıyoruz ve şantiyelerimizin çoğunda da suyun sokağa akmaması için depolama tanklarımız var. Bu şekilde suyu koruyoruz ve daha sonra bakım, temizlik ve sulama işleri için kullanabiliyoruz. Bütün bunlar su tasarrufu konusunda oldukça gerekli. Daha az su kullanmaya gelince, kullananları kontrol etmek çok zor. Örneğin, inşaat tekniği olarak suyun kullanımı, geridönüşümü ve depolanmasıyla ilgili birçok önlem alabiliyoruz. Ancak kullanıcı performansını kontrol etmek çok daha zor bir iş. Belki de suyun fiyatı yükselirse insanlar kullanımını azaltabilirler; ancak bunun dışında denenen çoğu yaklaşım pek işe yaramış değil. Az su harcayan sifonlar var, onlara karşı bir düşünce yapısı var ve nasıl kullanılması gerektiğini açıklayıp bütün iyi niyetinizle projelerinizde kullanabilirsiniz ama kullanıcılar bir kez yerine üç kez sifonu çekerlerse hiçbir işe yaramamış olur. Havalandırmalı duşlar da buna benzer bir örnek. İnsanlar duş alırken su basıncının yüksek olmasını ve suyun tazyikli olmasını ister, bu yüzden bu duşların pazarlanması da çok kolay olmuyor. Neyin rahat ve lüks olduğu kültürünü değiştirmek çok uzun zaman alacak bir konu. Bazı aletler daha az suyu daha tazyikli bir şekilde çıkartmayı sağlayabiliyor. Laboratuvarlarda gelişmeler kaydedebilirsiniz ama davranışları ve insan doğasını değiştirmek uzun bir zaman alır. Aynı zamanda nesilsel de bir durum, genç insanlar daha çevreci olabiliyor, çünkü bizim bu durumu farketmemiz, öğrenmemiz gerekti.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)