Kentsel Dönüşüm Gerçeği - Fırsatlar & Yeni Pazarlar
NASIL BİR KENTSEL DÖNÜŞÜM?
Kentsel dönüşüm kartımızı doğru kullanabilirsek, şu anda otomobillerin kenti olan kentlerimizi yayaların kenti haline dönüştürebiliriz.
Ayşe Hasol Erktin, Mimar, MDS.
İstanbul’un nüfusu, son 30 yılda 4 katına çıktı. 1980’de İstanbul nüfusu 3 milyon iken, 2010’lara geldiğimizde 13 milyonu aştı.(*) Bu nüfus baskısının altından dünyanın hiçbir kenti kolay kolay kalkamaz. İstanbul’da yaşadığımız kargaşa, bu nüfus ve talep baskısından kaynaklanıyor.
Geldiğimiz aşamada, depremden etkilenen bölgelerin, sağlıksız yapılaşmış alanların ya da gecekondu bölgelerinin yenilenmesi daha fazla ertelenemeyecek noktaya ulaştı. Kentsel dönüşüm, bu ihtiyaca yönelik uygulandığı takdirde sadece İstanbul için değil, bütün kentlerimizin “insan” ve “çevre” odaklı olabilmesi için büyük bir fırsattır.
Nefes Alan Kentler
Kentsel dönüşüm, “sağlıksız” yapılaşma alanlarının yenilenmesine odaklanabilirse büyük bir fırsat olacaktır. Sağlıklı kentlere örnek oluşturabilecek projeler gelişebilecektir.
Öte yandan, kentsel dönüşümün, kent içinde son kalan yeşil alanların yapılaşmaya açılması için bir araç olarak kullanılması ciddi bir tehlike yaratabilir. İstanbul’da kentlilerin nefes alabileceği çok az sayıda yeşil alan kaldı. Türkiye kentsel dönüşüm kartını bu alanların da yapılaşması yönünde kullanırsa önemli bir fırsatı ayaklar altına almış olacaktır.
Diğer bir tehlike, kentsel dönüşümün finansmanı için, yoğunluk ve kapasite artışına gidilmesidir. Altyapının yetersiz olduğu ve yapılaşmanın zaten yoğun olduğu bölgelerin, inşaat maliyetini karşılayabilmek için daha da yoğunlaştırılması, sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir.
Otomobillerin Değil, Yayaların Kenti
Yaşanabilir olabilmesi için, kentlerimizi, “insan” ölçeğinde planlamalıyız. Yerleşim birimleri, yayalara göre planlanmalı. Şimdiye dek kent planlarımızda hep otomobil ulaşım ağları öncelikli oldu. Yolların arasında kalan adalar, parsellendi ve binalarla dolduruldu. Oysa yayaların ulaşım ağlarına öncelik verilmeliydi. Çocukların, yaşlıların, engellilerin yaşam alanları düzenlenmeliydi. Mahalle düzeyinde, Boğaziçi köylerinde gördüğümüz düzen, Türk mahalle yaşamının en güzel örneklerindendir. Örneğin, Arnavutköy’de, Kuzguncuk’ta gördüğümüz köy meydanı, kahveler, mahalle çarşısı, cami, okullar yayaların etrafında biçimlenir. Bu mahallelerde otomobilin varlığını hissetmezsiniz. Günümüzde de kentsel dönüşüme, “insan” odaklı yaklaşmak gerekiyor.
Kentsel dönüşüm kartımızı doğru kullanabilirsek, şu anda otomobillerin kenti olan kentlerimizi yayaların kenti haline dönüştürebiliriz. Bunu sağlamak için yenilemelerin parsel bazında olmaması, en az ada ölçeğinde yapılması gerekir. Kentlilerin ihtiyaçlarını yürüyerek karşılayabileceği, altgeçit, üstgeçit, otoyol, otopark engelleriyle karşılaşmayacakları bir düzen getirilebilir. Mahalle ölçeğinde planlanabilecek kentsel dönüşüm alanları, yaşlıların, çocukların güvenle dolaşabilecekleri, parkları, kahvehaneleri, dükkanları ile “insan ölçeğinde” düzenlenebilir. Dev alışveriş merkezleri, insanların mahalle ölçeğindeki ihtiyaçlarına yanıt veremiyor. Otoyollar, alışveriş merkezleri, alt-üst geçitler insan ölçeğini bastırıyor.
Mahalle Ölçeğinde Dönüşüm
Kentsel dönüşümü, “yayaların kentine dönüşüm” olarak ele alabilirsek, insana yönelik, insan sağlığı ve doğaya öncelik vererek yeni bir planlama yapılabilir. Sağlıksız bölgeler bir bütün olarak planlandığı takdirde, bu olanaklara sahibiz. Ancak son dönemdeki uygulamalar parsel bazında yenilemelerden ibaret. Eski binanın yıkılıp yerine yenisinin yapılması, kentlerimizin görünümüne veya sorunların çözümüne herhangi bir değişiklik getirmeyecektir.
Kentsel dönüşüm yasası parsel ölçeğinde yenilemeye de olanak tanıdığı için, fırsatı kaçırma tehlikesi de ufukta. Gecekondu bölgelerinin ve depremde zarar görebilecek bölgelerin bir bütün olarak ele alınıp planlanması hedeflenmeli. Parsel ölçeğinde yıkıp yeniden yapmak, kentsel dokuya hiçbir değişiklik getirmeyecek, kentlerde yalnızca bir makyaj etkisi yaratacak; ancak kentlilerin hoşnutsuzluğu aynen devam edecektir.
Yeşil Dönüşüm
Kentsel dönüşümün hedefinde sağlıksız konutlar bulunuyor. Toplam 14 – 15 milyon konutun yüzde 45’inin sağlıksız olduğu tahmin ediliyor. Bu, 7 milyon konutun yenilenmesi anlamına geliyor. Ülkemizde yılda 50 milyar dolarlık enerji ithalatı yapılmakta. Harcanan enerjinin %40’ı binalarda kullanılıyor. “Yeşil” binalarda %30-40 enerji tasarrufu mümkün olabiliyor. Kentsel dönüşümün, bu anlamda yıllık 3-4 milyar dolarlık tasarruf potansiyeli olduğunu söyleyebiliriz.
Kentsel dönüşümü “yeşil” dönüşüm olarak geliştirebilirsek, ülkemiz açısından büyük bir fırsat yakalamış olacağız. “Yeşil” dönüşüm hem insan odaklı kentlerin, hem de enerji tasarrufu yoluyla ekonomik refahın önünü açacak. Depremden etkilenmiş alanlar ya da gecekondu bölgelerinde mutlaka gereken kentsel dönüşüme ülke olarak önemli bir yatırım yapacağız. Bu yatırımın “yeşil” önlemler dikkate alınarak yapılması için ilave bir bedel gerekmeyecek. Yalnızca sürdürülebilirlik ilkeleriyle, bilinçli mimarlıkla, kentsel dönüşüm, yeşil dönüşümle taçlanabilir.
Bu Kez Sınıfı Geçelim
Şimdiye dek gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projeleri için karnemiz ne yazık ki kırıklarla dolu. Bu kez dersimizi iyi çalışmamız ve iyi bir sınav vermemiz gerekiyor. Talep ve maliyet baskısı yüzünden, insani ihtiyaçları karşılamayan, doğayı dışlayan, kalitesi düşük binalar ortaya çıktı. Son on yılda yaptığımız toplu konutları, önümüzdeki on yıllarda yıkma noktasına geleceğiz. “İyi planlama” ve “yeşil binalar” ile kentsel dönüşüm sınavının başarıyla atlatılması mümkün.