Kentsel Dönüşüm; Tüm Paydaşların İşbirliği İle Fırsata Dönüşebilir
Dündar Yetişener
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayiciler Derneği ( Türkiye İmsad) Yönetim Kurulu Başkanı
İnşaat sektörünün büyüme hedeflerine ulaşabilmesinin ancak tüm tarafların işbirliğiyle oluşturulacak sistemli yapıya kavuşmasıyla mümkün olacağına inanıyoruz.
Kamuoyunda ‘Kentsel Dönüşüm Yasası’ olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasa Tasarısı 16 Mayıs 2012 tarihinde Meclis Genel Kurulu’ndan geçerek yasalaştı. Bu tarihten itibaren birçok platformda tartışmalara neden oldu. Türkiye’nin önde gelen yapı malzemesi tedarikçilerinden biri olarak sizlerin bu konudaki düşünce ve yorumlarınızı alabilir miyiz?
Ülkemizde bugün yaklaşık 20 milyonluk konut stokunun yüzde 45’inin sağlıksız ve ruhsatsız yapılaşmadan oluştuğu bilinmektedir. 6,5 milyon riskli konutun ise kentsel dönüşüm çerçevesinde yenilenmesi planlanıyor. Bununla birlikte, Türkiye’de yalıtıma muhtaç yaklaşık 17 milyon adet hane bulunuyor. 1 Ocak 2011’den itibaren yalıtımı olmayan herhangi bir binanın ruhsat alma imkânı ortadan kaldırılmıştır.
Bu doğrultuda, inşaat sektörünün geleceğine ışık tutacağına inandığımız ‘Güvenli Yapılar Yol Haritası 1’ raporu, 5 Aralık 2013 tarihinde gerçekleştirdiğimiz 5. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi’nde yayınladığımız ve sektörümüzün gelişmesine kaynak olabilecek nitelikteki önemli bir çalışmadır. Ülkemizde olmasını arzu ettiğimiz sürdürülebilir bir sistemin oluşturulabilmesi, yapı kültürümüzün geliştirilmesi ve insanımızın hak ettiği güvenli yapılarda yaşayabilmesi yolunda attığımız adımlardan biridir. Çünkü biz Türkiye İMSAD olarak, standartlara uygun, teknolojik ve sertifikalı yapı malzemeleri kullanılarak inşa edilecek binaların, güvenli yapının temel taşlarını oluşturduğuna inanıyoruz.
Ülkemizde, güvenli, sürdürülebilir ve çağdaş yapılar için Yapı Yasası’nın yasalaştırılması gerektiğini, bina tasarımını da kapsayan tüm yönetmelikleri bünyesinde toplayan ‘Ulusal Bina Yönetmeliği’ne ihtiyaç olduğunu belirtiyoruz. Her şeyi devletten beklemeyen, denetimin de içinde olduğu bütüncül bir sistem kurulmasının, güvenli ve çağdaş yapıların inşası için şart olduğunu düşünüyoruz. Ekonomi tarihimizin en önemli hamlesi olan kentsel dönüşümün başladığı bu dönemde, kamu, sivil toplum ve tüm paydaşlar iyi bir işbirliği iklimi oluşturarak bu hamleyi, güvenli ve sürdürülebilir yapı için fırsata çevirebilir, bu dinamiği birlikte harekete geçirerek oluşacak sinerjiyi tüm sektöre yayabiliriz.
Bir önerimiz de, yapıların doğru şekilde denetlendiğini ve güvenli olduğunu kanıtlayacak Güvenli Bina Belgesi’nin, kamu-özel sektör tüm binaları için zorunlu hale getirilmesi. Böylece, kentsel dönüşümde yenilenecek ya da yeni yapılacak binaların, ulusal ve uluslararası finans kuruluşları tarafından daha fazla destekleneceği görüşündeyiz.
Su, Rüzgar, Yüksek Yapılar, Çelik Yapılar, Ahşap Yapılar ve İklimlendirme yönetmeliği gibi hayati öneme sahip olan ancak ülkemizde henüz yürürlükte olmayan yönetmeliklerin uygulamaya konulması gerektiğini belirtiyoruz. Yine ülkemizde, eski standartların önemli bir kısmının güncelliğini kaybettiğini, daha sonra yayımlanan Amerikan ve Avrupa standartlarıyla çeliştiğini görüyoruz. Kısaca, inşaat sektörünün büyüme hedeflerine ulaşabilmesinin ancak tüm tarafların işbirliğiyle oluşturulacak sistemli yapıya kavuşmasıyla mümkün olacağına inanıyoruz.
Kentsel Dönüşümün çevre dostu yapılaşma ve çevre bilincinin ön planda tutulduğu kentleşmenin sağlanması konusunda bir fırsat olduğu söylenebilir mi? Bu fırsat nasıl değerlendirilmeli, ne gibi stratejiler izlenmeli? Siyasilere, ilgili kamu kurumlarına, malzeme üreticilerine ve son tüketiciye düşen görevler nelerdir?
İnşaat malzemeleri sektörü için beklenen belli başlı büyük projeleri, yurtiçi ve yurtdışı olarak ayırmak mümkün. Buna göre, yurtiçinde konut tarafında kentsel dönüşüm en önemli projedir. Kentsel dönüşüm dahil olmak üzere 2014 yılında alınacak konut yapı ruhsatı sayısının 1 milyon daireye kadar çıkması beklenmektedir. Ticari gayrimenkul pazarında devam eden işler önemli. Alt yapı tarafında, kamunun devam eden büyük projeleri; üçüncü havalimanı, üçüncü köprü ve bağlantı yolları, otoyollar, hızlı tren projesi, şehir hastaneleri, lojistik merkezler ve HES projeleri olarak öne çıkıyor. Tüm bu projeler sadece inşaat ve inşaat malzemeleri sektörüne ivme kazandırmakla kalmayacak, ekonomiye yön verecek, aynı zamanda büyüme ve istihdamı tetikleyecek projeler olarak değerlendirmek gerekir.
Biz, kurum olarak Türkiye’nin stratejik öneme sahip bir sektörü olan inşaat malzemeleri sektörünün hedeflerine ulaşabilmesinin ancak tüm tarafların işbirliğiyle oluşturulacak sistemli yapıya kavuşmasıyla mümkün olacağına inanıyoruz.
Güvenli yapı zinciri, ‘tasarım, malzeme, üretim, uygulama ve denetim’ aşamalarının doğru olarak uygulanmasını, mevcut yasa, yönetmelik ve standartlar içerisindeki eksikliklerin düzeltilmesini, mevcut olmayan yasa, yönetmelik ve standartların tamamlanmasını hedefler. Sadece özel sektör değil, kamu kesimindeki yasa koyucular, denetleyiciler, bürokratlar, akademisyenler ve tüm taraflarla birlikte, güvenli yapı iklimi için gerekli ortamı birlikte oluşturalım ki, hem insanlarımız, hem sektörümüz sağlıklı yaşasın diyoruz.
Kurum olarak Kentsel Dönüşüm sürecine hazırlıklı olmak adına geliştirdiğiniz farklı pazarlama stratejileri, ürün geliştirme amaçlı Ar-Ge çalışmaları bulunuyor mu? Bunlar hakkında bilgi alabilir miyiz?
Türkiye İMSAD bugün ekonominin lokomotif gücünü oluşturan kurumlarından biridir. Bu doğrultuda, Türkiye’nin ekonomi gündeminin odağında yer alan Türkiye İMSAD’ın gündeminde güvenli yapıların yanı sıra ‘enerji verimliliği’ konusu da önemli bir yer tutmaktadır. Tüketicilerin inovatif malzemelerle üretilen enerji verimli binalara olan talebi artmaktadır. Gelecek 10 yıllık yakın bir vadede artık daha çok binada enerji verimli çevreye daha az zarar veren malzemelerin kullanılacağı ve yenilenebilir enerji kaynaklarından daha çok yararlanılması beklenmektedir.
Bilindiği üzere, binalarda enerji verimliliği artıracak süreçler tasarımla başlamakta ve doğru malzeme kullanılmasıyla devam etmektedir. Bugün bir binanın cephesi, çatısı ve temelinde ısı ve su yalıtımı (sızdırmazlık) uygulanması, amaca uygun cam ve doğrama kullanılması, doğru ısıtma-soğutma sistemlerinin ve verimli cihazların seçimi, enerji tasarrufu sağlayan en önemli unsurlar arasında yer alıyor. Efektif pencere tasarımı; binanın daha fazla doğal ışıktan yararlanmasını sağlamakta, bağlı olarak elektrik ihtiyacını azaltmaktadır. Bina suyunun, güneş enerjisiyle ısıtılması, sakinlerinin enerji yükünü azalttığı gibi rüzgar, su, güneş enerjisi veya biyokütle yoluyla elde edilen yenilenebilir enerji üretimi sayesinde de binanın çevresel korunmasına önemli düzeyde katkılar sağlanmaktadır.
Ahşap gibi geleneksel malzemelerle birlikte artık bitkilerden ve hayvanlardan elde edilen koyun yünü gibi malzemelerle yalıtım ürünlerine yeni özellikler katılabilmektedir. Biyoteknoloji ile malzemenin gücü artırılarak çürüme olasılığı düşürülmekte, kirletici özelliklerden arındırılmakta ve yeni yapıştırıcıların geliştirilmektedir. Nanoteknoloji sayesinde daha güçlü beton malzemeler üretilebilmekte ve enerjinin saklanabilmesi mümkün olmaktadır. Kendi kendini temizleyen cam yüzeyler gibi mevcut malzemelerin üzerinde de bu teknoloji ile farklı yüzey yapıları geliştirilmektedir. Öyle ki, bu teknolojilerin kullanılmasıyla geliştirilen yalıtım malzemeleri, konvansiyonel malzemelere göre daha hafif ve iki kat daha güçlü, ısı iletkenlikleri de yüzde 30 oranında daha düşüktür. Üstelik bu teknolojilerin ürünleri doğaya daha az toksit salınımı ile doğayı korumaktadır.