Kentsel Dönüşümde Süreç Hizmet Ettiği Amacın Dışında Yönetilmemeli
Ece Ceylan Baba
Mimar
Kentsel Dönüşüm, tarihi donanıma sahip olan ve özellikle afet bölgelerinde yer alan büyük kentlerde/metropollerde mutlaka yaşanması gereken bir süreçtir.
Kamuoyunda ‘Kentsel Dönüşüm Yasası’ olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasa Tasarısı 16 Mayıs 2012 tarihinde Meclis Genel Kurulu’ndan geçerek yasalaştı. Bu tarihten itibaren birçok platformda tartışmalara neden oldu. Bir mimar olarak sizlerin bu konudaki düşünce ve yorumlarınızı alabilir miyiz?
Kentsel Dönüşüm, tarihi donanıma sahip olan ve özellikle afet bölgelerinde yer alan büyük kentlerde/metropollerde mutlaka yaşanması gereken bir süreçtir.
Ancak sürecin çıkış sebebinin, temelinin iyi okunması ve hizmet ettiği amacın dışında yönetilmemesi önem taşımaktadır. Özellikle büyük ve kentsel rantın yüksek olduğu kentlerde konu birçok açıdan spekülatif hallere bürünebilmekte, amaç dışı uygulamalar gerçekleşebilmektedir.
Ben konunun gerçekten afetler ve altyapı kapsamında birincil derecede risk taşıyan kentsel alanlarda uygulanması konusunda hassasiyet gösterilmesini çok önemsiyorum.
Kentsel Dönüşümün çevre dostu yapılaşma ve çevre bilincinin ön planda tutulduğu kentleşmenin sağlanması konusunda bir fırsat olduğu söylenebilir mi? Bu fırsat nasıl değerlendirilmeli, ne gibi stratejiler izlenmeli? Siyasilere, ilgili kamu kurumlarına, mimarlara, konut üreticilerine ve son tüketiciye düşen görevler nelerdir?
Çevre dostu uygulamalar ve kentlilerin çevre bilincinin her geçen gün daha da yaygınlaştığını hep birlikte memnuniyetle izliyoruz. Özellikle gelişmiş kentlerde – kuzey Avrupa kentlerinde – konu çok daha kapsamlı olarak ele alınıyor. Ülkemizde, dönüşen, değişen kentsel planlamalar; ekolojik ve çevresel katkı sağlayabilecek yaklaşımların temelden ele alınabilmesi için önemli bir fırsat olduğu söylenebilir. Konunun siyasi yönetimler ve zorunlu mevzuatlara dahil edilmesi, yaptırım sürecine destek olabilecek ve takip edilebilir olması açısından ülkemize katkı sağlayabilecektir.
Kentsel Dönüşümün sosyal etkilerinin sıklıkla tartışıldığına şahit oluyoruz. Bu konuda farklı kesimler farklı yorumlar yapıyor. Bir kesim Kentsel Dönüşümün şart olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini savunurken, diğer bir kesim ise zamanla değer kazanan mahallelerde rant elde etmek ve buralarda yaşayan kent yoksullarını şehrin niteliksiz alanlarına taşımanın ve kentin nimetlerinden mahrum bırakmanın diğer adı şeklinde değerlendiriyor. Sizce bu iki durum nasıl dengelenmeli, nasıl bir model uygulanmalı ki toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak mümkün olsun?
Oldukça kapsamlı ve üzerine çok konuşulması gereken bir soru… Kısaca özetlemek isterim: Kentsel dönüşüm dediğimiz eylem; içinde yaşayan kentlinin tahliye edilmesi ve göçe zorlanarak yaşamakta olduğu bölgeyi terk etmesi anlamına gelmemektedir. Söz konusu dönüşüm bölgesine, yöreye tamamen yabancı kentlilerin yerleştirilmesi, rant uğruna kentsel alanlarımıza ve kent kültürümüze ciddi zararlar verebilir. Bu nedenle söz konusu dönüşümlerin, içinde yaşamakta olan kentlilere de söz hakkı tanınarak gerçekleştiriliyor olması bir zorunluluk olmalıdır. Bu sayede kentli yabancılaşmayacak, kentsel alanlar ise daha sağlıklı yöntemler ile dönüşebilecektir.