Mimaride Mekansal Olarak Sürekliliği Ve Ahengi Yakalamak Önemli…
Gökhan Aktan Altuğ
Tago Mimarlık
İnsanoğlu son on yılda bütün insanlık evrimi boyunca katettiği teknolojik ivmeyi kazandı; dolayısıyla malzeme sektörü de çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Malzemeyi takip etmek yerine malzemelerdeki yenilikleri takip etmek bana daha doğru geliyor. Malzemeye karar verirken yapı fiziği açısından şartları, görsel olarak nasıl göründüğü, doğru projede doğru malzemeyi seçmek önemli kriterler.
Türkiye’de ve dünyanın farklı ülkelerinde hayata geçirdiğiniz özgün mimari tasarımlarınızla farklı ölçek ve tipolojideki projelere imza atıyorsunuz. Genel anlamda projelerinizden ve tasarım kriterlerinizden bahsedebilir misiniz?
Dünyada ve ülkemizde mesleğimizle ilgili pratikler yapma imkanı bulduk ve bunlar bize çeşitli tecrübeler sağladı böylece mimarlığa bakış açımızda bir takım değişiklikler oldu. Çeşitlilik ve farklı kültürler bizim çizgimize de yansıdı. Genel olarak fonksiyonu ön planda tutan bir karakterimiz var ve fonksiyondan sonra estetik ve verimlilik ön planda geliyor. Yaptığımız şeyin tek başına bir sanat eseri olmadığını, kensel ölçekte düşünüldüğü zaman ifadesi olan ve etrafındaki değere de bir anlam kazandıran bir yapı olması gerektiğini düşünürüz ve projelerimizi buna göre tasarlarız. Genelde tasarımlarımızda çok fazla tekrarı sevmiyoruz bu yüzden tasarımlarımız birbirinden farklı gibi görünüyor. Bu da bizim yapımızdaki çeşitlilikten kaynaklanıyor.
Öncü mimar, lider bir tasarımcının arkasında onunla birlikte genç tasarımcıların olduğu bir şirket yapımız olduğu için bütün arkadaşlarımıza yeteneklerini öne çıkarma fırsatı sunuyoruz, çizgilerimizde çeşitlilik oluşmasında katkı sağlıyor.
Son yıllarda gerçekleşen kentsel dönüşümün de etkisiyle inşaat sektörü Türkiye ekonomisinde lokomotif rol üstleniyor. Kentsel dönüşüm kavramı altında gerçekleşen konut sektöründeki bu hızlı değişim hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Bazen arkadan gelmenin avantajlarını yaşarsanız, biz de bazı şeyleri yeni yaşıyoruz. Bunlar dünyada önceden yaşanmış gelişmeler. Bizim ise onları örnek alıp, onların başardıklarını ve başaramadıklarını geriden gelip gözlemlemek ve yaptıkları hataları yapmamak gibi bir avantaj ile yola çıktığımızı düşünüyorum. İnşaat sektörü Türkiye’de lokomotif bir sektör, profesyonel meslek sahibi insanların azlığı inşaat sektöründeki potansiyel ile birlikte nüfusun büyük çoğuna büyük bir iş olanağı sağlamış oluyor aslında, dolayısıyla bu lokomotif sektöre Türkiye’nin ihtiyacı var. Çok çarpık bir kentleşme ve nüfus dağılımı yaşanıyor, bunun bir şekilde düzenlenmesi ve özelikle doğal afetleri de işin içine kattığımızda sürecin hızlanması gerekiyordu. Bu durum hükümet tarafından olumlu bir şekilde sürece yansıtıldı, yatırımcı ve tüketiciye bir takım avantajlar sağlanarak sürecin hızlanması sağlandı. Özel sektöre yönelerek sağlıklı ve sağlam yapıların oluşturulmasına öncü olundu ancak bu durum bina yapmanın ötesinde sosyolojik ve ekonomik bir çok yönüyle maalesef dikkate alınamadı. Yaşanmış örnekler çok az incelenerek kentsel ölçekte projelere yansıtıldı ve genelde parsel bazında ve küçük ölçekte değerlendirildi.
Aslına bakarsanız o insanlar belli sebeplerle o yaşam şartlarında yaşamışlardı, şimdi biz onları bir üst sınıfa taşımaya gayret ediyoruz. Fakat onların sosyal yaşantısında veya ekonomik gelirlerinde farklılaşma yaratmadan aynı yerde barındırmaya çalışmak gibi benzer sorunlarla karşı karşıya geliyoruz. İnsanlar bu kentsel alanda barınmakta zorlanacaklar çünkü işleri başka yerde olacak, aile ve kültür yapıları burada yaşamaya müsait olmayacak. Bunları satarak veya kiraya vererek kendilerine başka bir yaşam alanı oluşturmaya çalışacaklar, bu da yine ikinci bir tekrar problemi yaşanması demek. Ben de uzmanlığımda karma yapılı konutlar üzerinde çalıştığım için biliyorum ki, farklı tip statüde ki insanların yaşamları göz önünde bulundurularak tasarımlar yapılması gerekir, yüksek gelirli konutlar yaparken onun yerine süspanse ettiğiniz ve yaşamasına imkan sağlayacağınız destekler verebilen bir gelir grubunu da orada barındırmanız gerekiyor. Bu söylediklerim o yerin gerçek sahipleri olan insanlar. Aidatları, yakıt, elektrik gibi bazı giderleri düşük tutarak ve süspanse ederek yüksek konutlardan gelen gelirle orada barınmayı ve toplumun barışık bir şekilde yaşamasını sağlamak gerekiyor. Farklı gelir gruplarının ayrışmak yerine bir mekan içerisinde bütünleşmesi önemli bir şeydir. Böylece birçok sosyal denklemi çözmüş olursunuz bu da mimara ve planlamacılara düşen en önemli görevlerden bir tanesi.
Kentsel mekânlara kimlik kazandıran, kentsel mekânları tanımlayan binalardır. Peki binaların cephe örgüsü, malzeme dili ve kent dokusu ile kurduğu ilişki nasıl olmalı? Ayrıca kentsel dönüşüm; sürdürülebilir, yeşil ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için de iyi bir fırsat. Sizce bu fırsatı doğru değerlendirebiliyor muyuz?
İşveren mimara geldiği zaman yenilikçi farklı bir anlayış talebiyle gelir. Bu talebe ne kadar cevap verirseniz işverenin o kadar hoşuna gider ve para kazanırsınız; ama işin aslı öyle değildir. İşin aslı bütünde uyum sağlamak, mekansal ve görsel olarak sürekliliği ve ahengi yakalamaktır. Dünyada hepimizin beğendiği şehirler öyle kurulmamış mıdır? Yoksa yeni kurulan şehirler gibi, sadece sergi alanına benzeyen, yaşanmışlığı olmayan, suni şehirlere dönüşür ki bunun örnekleri de oldukça fazladır. Kimilerinin kendi egosunu tatmin etmek için yaptığı aykırı yapılar tabiki olabilir, ancak yeni bir şehir yapıyorsanız bunları orada deneyebilirsiniz. İstanbul gibi tarihi geçmişi olan bir yerde bunu yaparken sorgulamanız lazım. Cephede buna göre malzeme seçmek, doluluk, boşluklarını en önemlisi de gabarilerini belirlemek gerekir. Şu anda maalesef öyle bir yapılaşmadan bahsedemeyeceğiz; çünkü yapılar duvarlarla çevrilmiş kopuk siteler halinde, insanlar şehirden kopup duvarların arkasına saklanır durumda.
Tasarladığımız binalarda enerji tasarrufunu maksimum derecede yönetmek, yok ettiğimiz yeşili en aza indirmek, çevreye az zarar vermek gibi olguları önceden düşünmemiz gerekiyor.
Bizim yaşadığımız eski kentlerdeki gibi altta şehir yaşantısının, ticaretin devam ettiği, komşuluk ilişkilerinin olduğu, üstte yaşanan bir yapı tipolojisinden uzaklaşılmış durumda. Bunun bir çok örneğini kentsel dönüşüm adı altında yapılan projelerde görebilirsiniz. Bu da bir takım kullanım problemlerine, toplumsal sorunlara sebebiyet veriyor, dolayısıyla bir kimlik kazandırabilmek için kopuk olduğunu düşündüğünüz, kendi imajını yaratan, farklı ve iddalı cephe karakterini ortaya çıkarmak zorunda kalıyorsunuz ama bunun mimarlar tarafından sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.
Günümüzde en önemli kavramlardan bir tanesi enerji, çağımızda enerjiyi doğru kullanmak gerekiyor. İçinde bulunduğumuz savaş ve çekişmelerin altında yatan budur. Bu enerji petrol de, su da olabilir. Ciddi bir küresel iklim değişikliğinin içerisindeyiz, bunları önceden planlama zorunluluğumuz var. Tasarladığımız binalarda enerji tasarrufunu maksimum derecede yönetmek, yok ettiğimiz yeşili en aza indirmek, çevreye az zarar vermek gibi olguları önceden düşünmemiz gerekiyor. Bol otopark yapıp, insanları araba kullanmaya teşvik ederek problemler çözülmüyor, belediyelerimiz de daire başına otoparkı teşvik ederek bunun sanki iyi bir şeymiş gibi algılanmasını sağlıyor. Aslında belki de hiç otopark yapmayarak insanları tamamen toplu taşımaya veya benzeri alternatif imkanlara yöneltmek daha doğru. Bunu bölgesel yönetimlerin belli kriterlere bağlaması gerekiyor. Binaların alması gereken bir takım sertifikalar var ama bunlar yeterli değil. Bizim mimar olarak elimizde tutabildiğimiz kriterlerden en önemlisi iklim koşullarına uygun binaların tasarlanması, en azından cephe tasarlarken bunu başarabiliriz.
Hayatın tüm alanlarında “engelsiz” yaşama uygun planlamalar ve erişim senaryoları geliştirilmesi önemli ama bu bağlamda bir engelli gerek sosyal yaşamda gerekse çalışma hayatında bir çok sorunla karşılaşıyor. Ülkemizde de engelliler için çalışmalar yapılıyor ama sizce yeteri kadar yasalarla destekleniyor mu?
Yasa boyutu işin sadece bir yönü, her şeyi yasalarla çözemezsiniz, toplumun pratikte olaya bakış açısı önemli. Son zamanlarda gözlemlediğimiz, duruma eskiye göre daha bilinçli yaklaşıldığı. Ama maalesef bu üç beş yılda katedilebilecek bir yol değil, altyapının olması lazım. Kaldırıma sarı çizgiler konuluyor; ama önüne ya araba park etmiş oluyor, ya çöp tenekesi konuluyor. Normal standartta insanların yaşayabileceği bir kentsel standartımız yok ki engelli vatandaşlarımız oralarda rahat etsin...
Engellilerin toplumsal yaşama, ekonomik hayata katılması en önemli konu, bunu hepimiz güncel basında takip ediyoruz. Biz mimarlar olarak elimizden geldiği kadar bunu kendi sınırlarımız içinde çözmeye çalışıyoruz, yeterli mi derseniz hiç bir zaman yeterli değil. Bu ayrı bir profesyonellik, bunun için belkide üniversitelerde bölümler açılması, mezun olanların özel sektörde ve kamuda görev alması ve belli standartlara onların onayı ile geçilmesi düşünülebilir.
Malzemeye karar verirken yapı fiziği açısından şartları, görsel olarak nasıl göründüğü, doğru projede doğru malzemeyi seçmek önemli kriterler.
Yapı malzemeleri yaşam döngülerinin her evresinde farklı çevresel etkilere sebep olabilir. Bu sebeple malzeme seçimi süreçlerinde çok boyutlu kriterler rol oynar. Bu bağlamda malzeme seçiminde öne çıkan kriterler neler olmalı? Sizin kullanmayı en çok tercih ettiğiniz yapı malzemeleri hangileri?
İnsanoğlu son on yılda bütün insanlık evrimi boyunca katettiği teknolojik ivmeyi kazandı; dolayısıyla malzeme sektörü de çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Malzemeyi takip etmek yerine malzemelerdeki yenilikleri takip etmek bana daha doğru geliyor. Malzemeye karar verirken yapı fiziği açısından şartları, görsel olarak nasıl göründüğü, doğru projede doğru malzemeyi seçmek önemli kriterler. Parasal veya bütçesel değil malzemenin doğru yerde kullanılması önemli, en pahalı malzemeyi olmadık yerde kullanırsanız malzeme kendini göstermez.
Yeni malzemeler ekolojiye daha duyarlı; geri dönüşebiliyor olması, takıldığı gibi sökülüyor olması, kendi kendine temizleniyor olması, nefes alması gibi... Yenilikçi malzemeleri takip ederek, bunları kullanmayı arzu ediyoruz. İlerleyen zamanlarda plastiği yapı sektöründe daha büyük oranlarda göreceğiz. Yeni çıkan bir ürün öncekilere göre problemleri çözmüş bir ürün oluyor, onları takip edip kullanmaya çalışıyoruz.