Mini Portföy Gökhan Aktan Altuğ
Tago Mimarlık
Gökhan Aktan Altuğ
Şişecam Düzcam Sponsorluğunda
1966 yılında Eskişehir’de doğdu. 1987 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. 1987-1993 yılları arasında, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi Anabilim Dalı’nda öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1991 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi Anabilim Dalı’ndan Yüksek Mimar ünvanını aldı. 1995 yılında Tatsuya Yamamoto ile birlikte TAGO Mimarlık Şirketi’ni kurdu.
Başta Türkiye olmak üzere Türk Cumhuriyetleri, Avrupa, Ortadoğu ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde yüksek yapılar, küçük ve büyük ölçekli konut yerleşimleri, kentsel planlama, kamusal yapılar, iş merkezleri, spor kompleksleri, eğitim yapıları, sağlık yapıları, alışveriş merkezleri, oteller, karma kullanımlı yapılar gibi farklı fonksiyon ve ölçeklerde projeler üretti.
Çeşitli projeleri, katıldığı ulusal ve uluslararası davetli yarışmalarda ödüle layık görüldü. İstanbul ofisinin yanısıra Dubai, Bükreş, Tokyo ve Kiev’deki ofislerinde de çeşitli projeler hayata geçirdi.
Yüksek yapılar konusunda deneyimli olan, yenilikçi, modernist, insan odaklı tasarımları ve akılcı mimari çözümleri ile tanınan Altuğ’un projeleri, yapıları, mimarlıkla ilgili makaleleri ve söyleşileri çeşitli mimari yayınlarda yer aldı.
2010 yılında hayata veda eden Tatsuya Yamamoto’nun ardından profesyonel mesleki çalışmalarını, kendisi ile aynı vizyonu paylaşan 45 kişilik genç ve dinamik bir ekiple birlikte yürütmekte.
EWE & BURSAGAZ
LEED Platinium adayı bir ofis projesi
Müşterilerinin beklentilerine uygun prestijli bir merkez ofis olarak ele alınan EWE & Bursagaz’da tasarım ve yenilenebilir enerji sistemleri birbirine entegre bir şekilde uygulandı. Böylelikle ofis yaşamı ve doğa dostu enerji sistemleri arasında pozitif bir bağ kuruldu.
Yerel doğalgaz distribütörlerinin merkez binası olarak tasarlanan EWE & Bursagaz binası Bursa’da Osmangazi’de konumlanıyor.
Müşterilerinin beklentilerine uygun prestijli bir merkez ofis olarak ele alınan EWE & Bursagaz’da tasarım ve yenilenebilir enerji sistemleri birbirine entegre bir şekilde uygulandı. Böylelikle ofis yaşamı ve doğa dostu enerji sistemleri arasında pozitif bir bağ kuruldu. Farklı boşluklu prizmaları transparan yüzeylerle buluşturarak büyük, birleşik bir küp izlenimi sunulan yapıda her prizmatik kütle ofis çalışanlarına yönelik açık bir terasla bütünleştirildi. Teras çatının aynı zamanda güneş panellerinin yarattığı gölgeleme unsuruyla sofistike bir açık alan deneyimi yaşatması sağlandı.
Yüksek niteliklere sahip bir çalışma ortamı oluşturmanın çok önemsendiği EWE & Bursagaz’da ofisin çevresini gölgeleyerek saran dış cephe kaplaması kullanıldı. Cephe kaplamasının bir yüzeyi modüler BIPV panelleriyle kaplanırken, diğer yüzeyi gölgelendirmede kullanılan boyalı camlarla kurgulandı. Bina gölgelerin oluşturduğu düzensiz bir ritimle ışık kontrollü, konforlu iç mekanlar hesaplanarak oluşturuldu. Doğa dostu ve çevreci bir proje olarak LEED Platinium’a aday olan EWE & Bursagaz binasında, bütün su ve elektrik tüketiminin kontrolü otomatikleştirilmiş sistemlerle sağlandı. Hem inşasında hem de dekorasyonunda kullanılan malzemeler uluslararası ‘yeşil bina’ standartlarına uygun olarak seçildi. Yağmur sularının ve atık suların mekanik olarak kontrol edildiği yapıda, cephedeki PV panellerinin ve rüzgar tribününün binanın enerji ihtiyacının %3 ünü karşılaması bekleniyor.
820 m2 arsa alanı ve 9500 m2 inşaat alanına sahip,7 normal kat ve 3 bodrum kattan oluşan EWE & Bursagaz, Mayıs 2016 itibarıyla kullanılmaya başladı.
SELÇUKLU VADİ
Çevreyle geçirgen bir ilişki anlayışına sahip
Binaların birbirleriyle kurduğu ilişki en iyi şekilde organize edilerek, hem plan düzleminde hem de düşeyde komşuluk ilişkilerinin güçlenmesi hedeflendi. Yatayda görsel bir süreklilik sağlanarak güçlü kütle hareketleriyle heykelsi bir form yakalandı.
Selçuklu Vadi, heykelsi formu, dinamik kütle ve cephe organizasyonuyla bulunduğu konuma farklı perspektifler sunuyor. Etrafındaki yeni hareketlenen yatırım alanlarına öncü olacak nitelikteki Selçuklu Vadi, Sancaktepe’de çevre yolu ve TEM otoyolu bağlantılarına çok yakın bir noktada konumlanması, yakın bir zamanda hemen önünden geçecek olan metro bağlantısı dolayısıyla kullanıcılarına ulaşılabilir bir yaşama alanı sunuyor.
İşverenin kurumsal kimliğiyle örtüşmesi istenen konut projesi aynı zamanda firmanın ofislerini ve ilaç deposunu da barındırıyor. Projenin tasarım kararları alınırken çevresindeki yollardan, özellikle de TEM otoyolundan algısı çok önemsendi. Benzer projelerde iç avluya yoğunlaşmış dışa kapalı bir kütle düzeni gözlemlenirken Selçuklu Vadi’de çevreyle daha geçirgen bir ilişki anlayışı benimsenmiş, dinamik kütle ve cephe kurgusuyla etrafındaki ana ve ara yollardan projenin etkili perspektiflerle algılanması sağlandı. Binaların birbirleriyle kurduğu ilişki en iyi şekilde organize edilerek, hem plan düzleminde hem de düşeyde komşuluk ilişkilerinin güçlenmesi hedeflendi. Yatayda görsel bir süreklilik sağlanarak güçlü kütle hareketleriyle heykelsi bir form yakalandı. İçerideki fonksiyona bağlı olarak hareketlenen cephe sistemi, her açıdan farklı perspektifler verecek şekilde hem estetik hem de işlevsel olarak ele alındı. Cephedeki hareketlilik balkonların yer yer genişletilmesi ve daraltılmasıyla sağlanarak bu noktalar iç mekan kurgusundan bağımsız düşünülmedi.
Projenin en güçlü öğelerinden biri olarak kullanılan corten cephe kaplaması, alt kottaki yapı kütlesinin üzerinde hiçbir kesintiye uğramadan devam ederken, ofis kısmını mimari dil olarak konutlardan ayırdı, böylelikle yapının fonksiyonu biçimsel olarak da tanımlandı.
Selçuklu Vadi projesinin peyzaj tasarımı, ara yol kotunun seviyesi baz alınarak, proje alanı içine taşınmasıyla şekillendirildi. Böylelikle ana yolla proje alanı arasında kot farkı oluşturularak ofis ve depo alanları, konut alanını yoldan ayıracak bir şekilde bu kot farkı içinde çözüldü. Ofis ve depo alanları ana yoldan içeriye çekilerek otopark ve mal kabul alanı yaratıldı.
REAL MERTER
Kentle bütünleşen ve yaşayan bir kurgu
Projede cadde ticareti, mimari tasarımın bir parçası haline getirilerek, kentle bütünleşen ve yaşayan bir zemin kurgusu oluşturuldu.
İstanbul’un uzun yıllardır ticaret hayatının merkezlerinden biri olan Merter’de yer alan karma kullanımlı yapı kompleksi Real Merter, içinde bulunduğu bağlama sırtını dönmeyen bir mimari dil ve konut ve ticari alanları bütünleştiren bir planlama ile ele alındı. Sokak seviyesinde devam eden hızlı ticaret hayatı ile üç bloktan oluşan konut yerleşiminin iç içe geçirildiği yapı kompleksinde, yerleşim alanları yeşil teraslar ve gölgeleme elemanları ile izole edildi.
Real Merter, bulunduğu lokasyon ve arsanın üç tarafını saran ana caddelerle ilişkili kot farklarına rağmen sirkülasyonu kesintiye uğratmayan kurgusuyla ön plana çıkıyor. Ticari cepheler ve kütlelerin arasında oluşturulan küçük meydanlarla yaya sirkülasyonunun içine alındığı proje, yarı açık dolaşım alanlarının düşeyde kurduğu bağlantılarla kente entegre bir yapıya sahip…
Real Merter’de karma kullanımlı konut projelerinde sıkça karşılaşılan mahremiyet ve sakinlik sorununu da incelikli bir şekilde ele alınarak, konut sakinlerine mahremiyet alanları sağlanmış. Bu bağlamda konut sakinlerinin ihtiyacı olan yeşil örtü ve sosyal alanlar da ticari yapıların çatısında konumlandırılarak ticaret ve konut alanları birbirinden ayrılmış.
89.500 m²’lik toplam inşaat alanına sahip projede cadde ticareti, mimari tasarımın bir parçası haline getirilerek, kentle bütünleşen ve yaşayan bir zemin kurgusu oluşturuldu. Konut bloklarının arsa ve yol ilişkisinden doğan formların yumuşatılmasıyla tasarlanana projede, üçgen prizma form sayesinde konut cephelerinin doğrudan birbirlerine bakmaları engellendi ve her birim için manzaraya karşı ferah bir görüş alanı oluşturuldu.
TOYA NEXT
İyi kurulmuş ilişkileriyle bölgeye değer katıyor
Hem cephe tasarımında hem de planlamada kullanılan akılcı çözümlerle, kullanıcıların istediği kadar mahremiyet, talep ettiği kadar sosyal yaşamı kendisinin dengeleyebileceği modern ve konforlu bir yaşam tarzı hedeflendi.
Çok yakın bir zamana kadar sadece ticari işleviyle anılan, ancak artık konutların ve yeni yaşam alanlarının da gelişmekte olduğu İkitelli bölgesinde tasarlanan Toya Next, hem Basın Ekspres hattı, hem de pek çok bağlantı noktasının kesişimde yer alıyor. Halen üretim ve ticari ruhun devam ettiği İkitelli’ye, bütün bu yaşamların kesişiminde, ticaret ve hizmet alanlarıyla konut ve rekreasyon alanlarının iyi kurulmuş ilişkileriyle değer katan Toya Next, kendi içerisinde oluşturduğu ekosistemden besleniyor.
Bölgede eksikliği duyulan yeşil alanlar, yapılaşmanın arka kısmında, konut ve ticaret alanlarını ayıran podyum üstünde, çağdaş teknolojiyle güvenlikli bir şekilde sağlanırken, yeşil alanların altında ve önünde kurgulanan ticari alanlar da bu kısmın mahremiyetini sağlayacak biçimde ve kullanıcıların ihtiyaçlarına yanıt verecek çeşitlilikte tasarlandı. Büyük ağaçların yetişebileceği derinlikte bir toprak alanıyla korunaklı bir doğal yaşam alanı sağlayan bahçe, ticari alanla konutlar arasında yeşil bir yalıtım görevi de üstlendi.
Bağımsız bölümleri birbirinden ayıran elamanları sadece bölücü olarak değil, aynı zamanda cephenin de bir unsuru olacak şekilde akıllı detaylarla ele alındı. Böylelikle yaşam alanları daha ayrıcalıklı bir hale getirildi. Hem cephe tasarımında hem de planlamada kullanılan akılcı çözümlerle, kullanıcıların istediği kadar mahremiyet, talep ettiği kadar sosyal yaşamı kendisinin dengeleyebileceği modern ve konforlu bir yaşam tarzı hedeflendi.
Sadece ticari alanlar ve konutların birbiri için yeterliliğini değil, aynı zamanda sosyal donatıların da kendine yeterliliğini önemseyerek, Toya Next’in tasarımında sosyal alanlar çeşitlilik ve konumları itibarıyla bütün kullanıcıların kolayca faydalanabileceği ortak bir noktada ve yeterli olacak şekilde kurgulandı. Bu alanların doğal ışıktan da mümkün olduğunca çok faydalanmaları sağlandı.
TAEGUTEC FABRİKA VE YÖNETİM BİNASI
Hafızalarda yer eden cephe tasarımına sahip
İki ayrı kütle olarak tasarlanan ofis binasında, kontrollü gün ışığı iç mekanlardaki önceliği oluşturdu. Ofis ve sosyal mekanlar ile üretim bölümünü oluşturan bu iki kütle arasındaki geçişler, iç-dış mekan algılarını birbirine yaklaştıran şeffaf, cam tüp geçitler olarak düşünüldü.
Kocaeli Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan Taegutec Fabrika ve Yönetim Binası, ofis kültürünün, iş hayatının ve sosyal yaşamın farklı ihtiyaçlarını bir araya getirerek, profesyonel hayatın çalışanlar üzerindeki olumsuz yansımalarını minimize etmeyi, oluşturduğu sosyal yaşam alanları ve dış mekan bütünlüğü ile de ofis çalışanlarının her fırsatta ‘dışarı’ ile olan bağlantısını yenilemeyi hedefleyerek tasarlandı.
İki ayrı kütle olarak tasarlanan ofis binasında, kontrollü gün ışığı iç mekanlardaki önceliği oluşturdu. Ofis ve sosyal mekanlar ile üretim bölümünü oluşturan bu iki kütle arasındaki geçişler, iç-dış mekan algılarını birbirine yaklaştıran şeffaf, cam tüp geçitler olarak düşünüldü. Yapının plan şemasında ana giriş, su ögesi ve heykelsi konferans salon kütlesi ile vurgulanırken; giriş kat, büyük sergi alanı ve onu çevreleyen kafeterya, toplantı odaları gibi sosyal ve genel kullanıma açık mekanlardan oluşturuldu. Bu mekanlar, hem ışıklık hem de yapıyı çevreleyen bahçeye ve havuza doğru uzanan konsol teraslar sayesinde gün ışığı ve dış mekanla bütünleştirildi.
Açık kullanımlı ofis bölümü olarak düşünülen bir üst katta ise galeri ile oluşturulan bütüncül kurgu sayesinde kullanıcının, açık ofis ve giriş katındaki sosyal alanlar arasında kolaylıkla dolaşımı sağlandı. Kontrollü gün ışığı, çatıda bulunan büyük ışıklıktan ofis katlarına alındı ve buradan da sosyal alana kadar ulaşması sağlandı. Bununla birlikte iç-dış algısı kesintisiz bir biçimde desteklendi.
İkinci kütle olan üretim bölümünde; fonksiyon şemasındaki ofis ve üretim arasında bütünsel bağlantı hedeflendi. Görünürde yönetim binasından uzaklaştırılmış olan üretim alanları özel cam tüplerin kullanıldığı köprü bağlantıları ile birinci kütleye bağlandı. Kullanılan bu cam köprülerin bir yandan dışarıda olma hissi sağlaması, öte yandan da başka bir kütleye geçiş için farkındalık yaratması sağlandı.
Taegutec Fabrika ve Yönetim Binası’nda kurgulanan dikkat çekici, hafızalarda yer eden cephe tasarımı ve malzeme seçimleri ile, firmanın kurumsal kimliğine mimari tasarımın yarattığı değerlerle de katkıda bulunmak hedeflendi.
ULUGÖL OTOMOTİV
Değişken kütleler, dinamik cephe...
Ulugöl Otomotiv Ofis Binası, pek çok ikonlaşmış, yeni nesil gayrimenkul projesine ev sahipliği yapan bu bölgede fonksiyonel, özgün ve nitelikli bir mimari tasarım, dinamik bir kütle kurgusu ve akıllarda yer edecek bir cephe kimliğiyle bütünleştirilerek ele alındı.
Anadolu yakasının en önemli yaşam ve finans merkezlerinden biri haline gelen Ataşehir’de, bölgenin en işlek caddelerinden birinde konumlanan Ulugöl Otomotiv Ofis Binası, pek çok ikonlaşmış, yeni nesil gayrimenkul projesine ev sahipliği yapan bu bölgede fonksiyonel, özgün ve nitelikli bir mimari tasarım, dinamik bir kütle kurgusu ve akıllarda yer edecek bir cephe kimliğiyle bütünleştirilerek ele alındı.
Projenin ana tasarım kararları, kentteki fiziksel çevre verilerini analiz ederek sürdürülebilir, rasyonel ve düzenli bir strüktür vizyonuyla hareket etmek ve standart ofis tipolojisini yeniden kurgulamak üzerinde şekillendirildi. Böylelikle değişken kütlelerle cephenin çok yönlülüğünü sağlamak, statik kurgu göz önünde bulundurularak ara katlarda boşluk ve doluluk ilişkileri oluşturmak, yeşil teraslarla ofis işlevi birlikteliğini ve ortak alanlarla çalışanlar arasındaki sosyal etkileşimi sağlamak gibi amaçlar hedeflendi. Aynı zamanda, günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğu düşünülerek yeşil alanlar çalışma mekanlarına entegre edildi ve iş ortamının şeffaflığı artırıldı.
Cephenin malzeme farklılıklarıyla zenginleştirilmesi amaçlanarak, terasların iç yüzlerinde kırmızı kompozit paneller, binanın sağır cephelerinde ise taş desen seramikler kullanıldı. Ofis cephesinde de mesh güneş kırıcı paneller ve dikey elementlerle güneşin olumsuz etkisi azaltıldı. 15000 m² inşaat alanıyla, 5 adet bodrum kat, zemin kat ve 10 adet normal kattan oluşan Ulugöl Otomotiv Ofis Binası’nın batı cephesinin zemin katı sergi salonu, doğu cephesi ise ofis girişleri ve açık otopark olarak ayrıldı. Kapalı otoparklara araç asansörleriyle bağlanılması sağlandı.