​Philippe Starck: Bir Sonraki Projem En İyi Çalışmamdır

Bir sonraki projem en iyi çalışmamdır. Yaratım kısmı bitip de proje dosyasını kapattığımda onunla ilgili her şeyi unuturum. İster dün bitmiş olsun isterse yıllar önce… Hakkında konuşmam gerekİrse dosyayı okumam da gerekir çünkü yaptıklarımı hatırlamıyorumdur. İşte bu yüzden bir sonraki projem her zaman en iyi çalışmamdır.

G Yoo projesinin örnek dairelerinden birinde John Hitchcox -röportaj süresince genel olarak sessiz kalmayı seçen bir emlak girişimcisi- ve Philippe Starck -konuşmaktan çok zevk aldığımız hazır ve nazır bir tasarımcı- ile oturup keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.


Çok yönlülüğün tanımı gibisiniz Bay Starck fakat siz kendinizi nasıl tanımlamayı tercih ediyorsunuz?
Öncelikle; ben kendimi tanımlamamayı tercih ediyorum. Kendinizi tanımladığınızda kişiliğinizi bir kutunun içine koyuyorsunuz ve bir kutu içine girmek iyi değildir. Eğer sadece yaptıklarıma bakarak kendimi tanımlamaya mecbursam; ben hiçbir şeyim. Sadece bir kaşifim. Belki Kuzey Kutbu ya da Amazon’da keşif yapanlardan değilim ama bende hayatın içinde keşifler yapıyorum. Gerçi burada bir seçim söz konusu değil; sadece bunu biliyorum. Yapmayı bildiğim tek şey yaratmak ve bir kaşif misali risk almayı seviyorum. Yani; ben yaratıcı bir kaşifim.

Artık daha fazla su tasarrufu yapmamız imkansız; öyle bir noktaya geldik ki su kullanımını daha fazla azaltmamız mümkün değil. Şimdi; elimizde su kalmadığında ne yapacağımızı düşünmenin zamanıdır. Kendimizi su olmadan temizlememiz gerekecek günler yaklaşıyor.

Önceki röportajlarınızdan birinde “Yaratıcılık adı verilen bu hastalık için şeytana ruhumu sattım” demiştiniz.
Doğru, söyledim bunu. Seçim şansınız yok; açıkça görüldüğü gibi benim de sahip olduğum düşük seviyeli otizmle bir ilişkisi olan zihinsel bir hastalıkla birlikte doğuyorsunuz. Bunun üzerine ister reaksiyon gösterir isterseniz kabul edersiniz. Ben rahat bir adam olduğumdan hemen hemen her şeyi kabul ediyorum, özellikle de benimle alakalı ise. Çünkü kendimi önemsemiyorum. Son olarak; asla şahsi bir hayatımın, hırslarımın ya da rüyalarımın olmadığını fark ettim. Her zaman başka insanlar için hayal kurdum. Kendim için bir şey yapmam komik bile sayılır; çünkü neye ihtiyacım olduğunu seçemem bile. Birisi için bir proje yaptığımda hizmet ediyor olurum. Çalışmaların birilerinin işine yarayacağını düşünürüm. Ama evet; ruhum yaratıcılık için şeytan tarafından sahiplenilmiş durumda.

Her zaman bir başka yerdeyim. Her zaman başka bir şeyle alakalı düşünüyorum. Gerçek hayatın ne olduğu ile alakalı herhangi bir fikrim olmadan öleceğim. Çünkü diğer yeteneğim hayallerimi korumak için etrafıma kristalden bir küre inşa etmek; günlük yaşamın etkilerine karşı dayanıklı bir kristal küre. Telefona nasıl cevap verilir bilmiyorum. Nasıl e-posta atılır bilmiyorum. Para ne onu bile bilmiyorum. Tek sıkıntı; bu durum otizm seviyemi artırıyor. Bu açıdan bakılacak olursa ben bir nevi modern Faust’um.

Bay Hitchcox, Bay Starck çalışması kolay biri midir?

J.H: Ben yaptığımız tüm işlerde bir distribütör gibi çalışırım. “Philippe bu olur, bu olmaz” derim. Müşterilere gidip onların ne düşündüğünü sorduğumda aldığım cevap “İğrenç olmuş bu” olursa bunu Philippe’e “Çok güzel olduğunu düşündüler ama belki biraz değişiklik yapabiliriz” diye yansıtırım.

Peki İstanbul’da hayata geçen üçüncü projeniz nasıl hissettiriyor?

G Yoo daha iyi bir hayat standartı sunmak üzere üretildi. Fakat bizim kabilemizde hem parası olan hem de parası olacak olan insanlar var. Bence paranın bir önemi yok. Benim için karşılanabilen kalite olan karşılanabilen lüks kavramıyla ilgili söylenen hoşuma gidiyor. Çünkü bu doğru bir iş. Her şeyden çok dürüstlüğü ve saygıyı seviyorum. Biraz daha az parası olan insanlar için tasarım yapmayı seviyorum. Seviyorum çünkü bu demokratik tasarımla, yaptığım her işle örtüşen bir şey. Tasarımdan bahsetmiyorum; tasarım umurumda bile değil. İnsanlar beğenir, sever… Bu benim konum değil. Benim konum kimsenin bilmediği bir yere dikey bir köy inşa etmek. Belki de insanların gitmeyi bile düşünmedikleri bir yere… Ama yaptığım iş ünlü bir bina haline gelecek. Orası da ünlü bir yer. Biz bir keşif yaptığımız, avant-garde düşündüğümüz ve İstanbul’a taze fikirler getirdiğimiz için olacak bu. İstanbul’a yeni ve taze fikirler getirmek bugün yapılacak doğru işlerden biri çünkü şehrin kendisi bunun için

Yapmayı bildiğim tek şey yaratmak ve bir kaşif misali risk almayı seviyorum. Yani; ben yaratıcı bir kaşifim. İstanbul kaynayan, erimiş enerji dolu bir kazan gibi.

İstanbul’da yer alan önceki projeleriniz Mama Shelter İstanbul ve Yoo İstanbul’u da işin içine katacak olursak; İstanbul’da birden çok proje yapmış olmak nasıl bir duygu?

Çok mutluyum; çünkü projelerden biri yüksek fiyat marjına sahipti. Bu daha düşük. Mama Shelter İstanbul tam aralarında kalıyor. Mutluyum çünkü İstanbul’daki tüm kabileme ulaşabilirim artık. Üstelik Mama Shelter İstanbul, dünyadaki en lüks Mama Shelterlar’dan biri. Basit ya da ucuz bir çalışma değil. Eğer istersem şu anda İstanbul’da yaşamaya başlayabileceğimi söyleyebilirim.

Saygı duyduğumuz tek elitizm, entelektüel elitizmi. Sadece o. Para elitizmine ya da trend insanların elitizmine saygı duymuyoruz. Kendi trendimizi, kendi kabilemizi yaratıyoruz.

Türk partneriniz Mar Yapı’nın bu konudaki düşünceleri nedir?
Çok mutlu gözüküyorlar; çünkü çok cesurlar. İşlerini iyi yapıyorlar, benimkini de çok kolaylaştırdılar. Bir iş ortağında aradığım tek şey arkadaşlık duygusudur. Bana her daim iyi gelir. Ortaya da kaliteli bir iş çıkarmalıyım çünkü üstünde benim ismim yer alacak. Onlar da kaliteye saygı duyuyorlar.

François Mitterrand’ın başkanlık döneminde Elysée Sarayı için de bir çalışma yaptınız. Bize o günleri anlatır mısınız?


O günlerde resmen sokakta yaşayan bir adam gibiydim. Hiç param yoktu. Dünyanın dört bir yanındaydım, hiçbir şeysiz. Başkan beni aradığında çok etkilendim. Benim hakkımda düşünmüşlerdi. Büyük bir şerefti bu çünkü soldan gelen, çok zeki bir adamdan söz ediyoruz. Biz de hep sol, sol ve sola ait insanlardık. Politik yanım, politik kabilem için çalışmak benim için bir onurdu. Ayrıca o günlerde yaşlı bir adam yerine beni seçmiş olmaları da akıllıca bir karar diye düşünüyorum. Fakat bunların dışında; özel bir yanı yoktu. Bir projeydi sadece.

Gerçek hayatın ne olduğu ile alakalı herhangi bir fikrim olmadan öleceğim. Çünkü diğer yeteneğim hayallerimi korumak için etrafıma kristalden bir küre inşa etmek; günlük yaşamın etkilerine karşı dayanıklı bir kristal küre.

Sürdürülebilirlik ve yeşil değerler çalışmalarınızı nasıl etkiliyor?

Bugünlerde sadece yasaları takip etmek bile yeterli. Her şeyi korumak üzerine yasalar var ve onları uygulamak yetiyor. Aynı zamanda bunu yapmak göreviniz. Bunun dışında; eğer bulgularla benim gibi daha fazlasını yapmak isterseniz yapabilirsiniz. Ben de zeki olduğumdan değil bu yolu takip edecek kadar şanslı olduğumdan yapabiliyorum bunları.

16 yaşındayken Ibiza’nın yakınlarında araba ve botların bile olmadığı küçük bir adadaydım. Şansa bakın ki ekolojist olan bir Amerikalı ile tanıştım. Bana ne iş yaptığını açıkladı. Şans eseri insanlar bu konu hakkında konuşmaya başlamadan 30 yıl önce ekolojiyle tamamen tanışmıştım. Doğal olarak ve tekrar söylüyorum şans eseri, DNA’ma işledi.

Artık daha fazla su tasarrufu yapmamız imkansız; öyle bir noktaya geldik ki su kullanımını daha fazla azaltmamız mümkün değil. Şimdi; elimizde su kalmadığında ne yapacağımızı düşünmenin zamanıdır. Kendimizi su olmadan temizlememiz gerekecek günler yaklaşıyor.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)