Sağlık Yapıları Kullanıcıya Güven Veren, Çağdaş Mimariye Sahip Olmalıdır
Hasan Sözüneri
Sözüneri Mimarlık
Tüm projelerimizde, fonksiyon, çevre ilişkisi tasarım sürecindeki önceliklerimizdendir. İçinde yaşayanları mutlu edecek, kentsel boyuttaki algısı uyumlu geometrik disiplini ve kütle ilişkileri etüd edilmiş tanımlı forma sahip yapılar tasarlamak hedefimizdir.
Sözüneri Mimarlık olarak ulusal ve uluslar arası düzeyde, geniş bir yelpazede mimarlık hizmeti vermektesiniz. Projelerinizden ve tasarım kriterlerinizden bahsedebilir misiniz?
1982 yılında kurulmuş olan Sözüneri Mimarlık Kurulduğu günden bu yana çok sayıda Konut, Sağlık, Eğitim Tesisi, Sanayi, Spor ve Ticari yapılar planlamıştır.
Bursa Merkezli çalışan Ofisimizde, son dönemde İstanbul-Kartalda, Propa Holding Konut ve Rezidans projeleri ile Kartal’da Nursanlar Holding’e ait Konut, Ofis ve İşyeri projeleri üzerinde çalışmaktayız.
Bursa Büyükşehir Belediyesi Stadyumunu, Bursa Sheraton-Aloft Otel, Bursa Holiday inn Otel, İpekiş Termal Kür Merkezi, Bursa Adalet Kampüsü bazıları inşaatı tamamlanmış olan projelerimizdendir.
Bu projeler içinde toplam 400.000m² civarında inşaat alanına sahip Bursa Adalet Kampüsü projemiz, konusunda yenilikçi ve özgün çözümleriyle önemli projelerden biridir.
Tüm projelerimizde, fonksiyon, çevre ilişkisi tasarım sürecindeki önceliklerimizdendir. İçinde yaşayanları mutlu edecek, kentsel boyuttaki algısı uyumlu geometrik disiplini ve kütle ilişkileri etüd edilmiş tanımlı forma sahip yapılar tasarlamak hedefimizdir.
Sürdürülebilirlik ilkelerine göre bir binanın ekonomik / ekolojik verim dengesi sizce nasıl olmalı?
Son dönemde adını sıkça duyduğumuz yapıda sürdürebilirlik aslında yaşamın her alanında hedeflenmesi gereken bir olgudur. Çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilir kalkınma ilkeleri yelpazesinde, yeryüzünün canlılığının ve çeşitliliğinin korunmasından, kültürel ve tarihi çevrenin korunmasına, uluslar ve nesiller arası adaletin teşvik edilmesinden, yerel ekonomilerin desteklenmesine, insan yaşam kalitesinde gelişime izin verilmesinden, kendine güven ve hür iradenin yükseltilmesine kadar farklı alanlarda sürdürülebilirlikten bahsetmek mümkündür. Sürdürülebilirlik ilkelerine göre bir binanın ekonomik - ekolojik verim dengesinin, birincisi tasarımda bu olguya hizmet edecek kriterlerin hesaba katılması, İkincisi sürdürülebilir ilkeler doğrultusunda yapılmış tasarıma uygun malzeme seçimlerinin yapılması ve yapıda, yapı grubunda yada kentsel alanda bu amaca uygun yaşamının planlanması gerekmektedir.
Gün ışığının, rüzgarın, coğrafi verilerin, iklimsel etkilerin hesaba katıldığı doğru çözümleri, sağlandığı doğru mekanlar arası ilişkilerin kurulduğu bir tasarımda sürdürebilir üretim tanımına uygun malzemelerin, atık kontrolünün, enerjiyi verimli kullanmanın, planladığı bir yapı bu denge için gereklidir. Ancak tasarlanmış bu alandaki yaşam sürdürülebilirlik kavramına uygun şekilde planlanmaz, kültürel, ekonomik, sosyal yaşamla desteklenmezse istenen sonuca ulaşmak mümkün olmaz. Basit bir örnekle açıklayacak olursak, her türlü sürdürülebilir çözüme sahip, 150m² yeşil çatısıda olan bir bahçeli evden her sabah emisyon salınımı yüksek 3-4 özel araçla çıkılır ve işe gidilirse, bu işin anlamı kalmaz dolayısıyla ekonomik- ekolojik denge için tek başına yapıda tasarımla bu konuyu çözmek mümkün olmaz daha geniş alanlarda, genel bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
Ekonomik- ekolojik denge için tek başına yapıda tasarımla bu konuyu çözmek mümkün olmaz daha geniş alanlarda, genel bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
Konut sektörü; sürdürülebilir, yeşil ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için iyi bir fırsat olmasına rağmen, kamu ve ticari binalar aynı şekilde bu trendi takip ediyor diyebilir miyiz?
Ülkemizde son yıllarda her boyutta, her nitelikte neredeyse her bölgede yarışırcasına konut üretilmekte olduğunu görmekteyiz. İnşaatı tamamlanmış bazı sitelerde inşa edilmiş konutların bir çoğunun kullanılmadığını da görüyoruz. Kentleşme ve apartman yaşamına henüz uyum sağlayamamış toplumumuzda yeşil ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için çok iyi bir fırsat olarak görülmesine rağmen konut sektörü bence, maalesef bu konuda geri kalmıştır. Tasarlanan –üretilen konutların çok büyük bir oranı hala klasik inşaat yöntemleri ve sürdürülebilirlikten uzak malzeme tercihleriyle inşaa edilmektedir.
Sürdürülebilir, yeşil ve yenilikçi tasarımlarda kamu ve ticari yapıları bu trendi takip etmede daha şanslı buluyorum. Kamu yapılarında, daha çağdaş çalışma ortamlarına olan ihtiyaç, kaynakların verimli kullanılması, karar vericilerin niteliği gibi sebeplerle, ticari yapılarda ise sürdürülebilir tanımına uygun yapıların, daha çok taleple karşılaşmaları ve daha yüksek kiralama- satış rakamlarına ulaşabilmeleri bu konuda daha öncü rol almalarına olanak sağlamaktadır.
Kentsel dönüşüm kavramı altında gerçekleşen konut sektöründeki hızlı değişim hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
1960’lı yıllarda hızlanan ve hala devam etmekte olan şehirleşme sürecini maalesef ülke olarak başarıyla yürütemedik. Başta İstanbul olmak üzere tüm kentlerimiz yoğun bir göçe maruz kaldı ve biz bu durumu planlayamadık. Kentlerimiz sonuçta sağlıklı yaşam alanlarından uzak, kentsel donatıları yetersiz, ulaşım planlaması olmayan, tanımsız ve içinde yaşayanların mutlu olmadığı herkesin yenilenmesini düşündüğü büyük yapı stoklarına dönüştü.
1999 depremi zaten yenilenmesi düşünülen üzerinde kafa yormaya başlanan, bu büyük yapı stoklarının değişmesine, yenilenmesine başlanmasını hızlandırdı. Bu seferde, Kentlerin kendi gerçeklerine, kimliklerine, coğrafi değerlerine uygun olmayan, amacı, deprem güvenli konutlara sahip olma merkezli bir değişim tehlikesi ortaya çıktı, nerdeyse yıkılan konutların yerine benzer niteliklerde yenileri yapılmaya, yeni deprem yönetmeliği şartlarına göre yıkılıp tekrar yapılmaya başlandı.
Bununla birlikte toplumda yeni ve konforlu yaşam alanlarına olan talep, altyapısı, sosyal donatısı çözülmüş kimlikli siteler, mahalleler oluşmasına altyapı hazırladı, Toki’nin tip konutlarla yürüttüğü yenilenme devrini de sona erdiren bu yaklaşım özel sektörün yenilikçi yaklaşımları ve talebi doğru okumasıyla daha güzel kentlerin oluşmasının kapısını araladı.
Bu sayımızda sağlık yapıları konusunu mercek altına alıyoruz. Bu bağlamda sağlık yapılarının mimarisi nasıl olmalı?
İnsan yaşamıyla doğrudan ilişkili sağlık yapıları, tasarımıyla, teknoloji ve malzeme seçimi, inşaat kalitesiyle yanlış uygulamalara tahammülü olmayan bir yapı grubudur.
En küçük boyuttaki birinci basamak sağlık hizmetinin verildiği sağlık ocaklarından, büyük bölge hastanelerine kadar tüm sağlık yapıları yer seçiminden hizmet alanı ve kapasite tespitine, yeni tıbbi teknolojilere uygun mekan kurgusu, hizmet alan ve hizmet veren grupların ihtiyaçlarını karşılayacak kriterlere sahip olması, coğrafi işaretler ve sürdürülebilir mimari yaklaşımlara uyan özelliklerle tasarlanmalıdırlar. Sağlık yapıları gün ışığının doğru kullanıldığı bölümler arası ilişkilerin hasta- sağlık personeli trafiğinin doğru çözüldüğü, poliklinik, yatan hasta, acil, ameliyathane ve diğer servislerin doğru planlandığı ve kullanıcıya güven veren, çağdaş mimariye sahip olmalıdır.
Sağlık yapılarında “engelsiz yaşam” üzerine düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Engelsiz yaşam planlamasının tüm yapı gruplarında zorunlu olduğu günümüzde Sağlık Yapılarının bu özelliğe en üst standartta sahip olması gerekmektedir. Sağlık yapısına yaklaşımdan başlayan hizmet alımı sonrasında yapıyı terkedip yaşam alanına ulaşana dek tüm planlamanın engelli ulaşımına uygun Engelsiz olarak planlaması gerekmektedir.
Sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam için iç mekan kalitesi önemli. Bu bağlamda malzeme seçiminde öne çıkan kriterler neler olmalı? Sizin daha çok tercih ettiğiniz ve kullanmayı sevdiğiniz malzemeler nelerdir?
Sağlıklı ve sürdürülebilir bir yasam için iç mekan kalitesi çok önemlidir. Sürdürülebilirlik kriterlerine uygun şartlarda üretilmiş doğal yaşama uygun, sağlıklı, zararlı kimyasallar içermeyen, malzemeler yapıların toplam kalitesi için çok önemlidir. Bizde yapılarımızda kullanıcı ergonomisine uygun doğal malzemeler, metal, cam ve ahşabı bolca kullanıyoruz.