Sürdürülebilirlik: İnsanlara Daha Kaliteli Bir Yaşam Sunan Bütünsel Bir Yaklaşımdır
Ergün SEVİM
Entegre Harç Satış ve Pazarlama Direktörü
Günümüz iş dünyasında müşterilerin zihninde farklılaşmak için sadece kaliteli ürün ve hizmet sunmak yetmiyor; aynı zamanda üretir iken çevresel ve toplumsal katma değer yaratmak da gerekiyor.
Yeşil, sürdürülebilir, ekoloji gibi kavramlar son yıllarda hayatımıza yoğun olarak girdi ve farklı mecralarda bir çok şekilde tartışılıyor. Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz?
Günümüzde, inşaat sektörünün yol açtığı ekolojik sorunları çözebilmek için üretim aşamasında ortaya çıkan zararlı etkenlerin azaltılması yönündeki çalışmalar her geçen gün önem kazanmaktadır. Gelecekte daha da fazla insanın kentlerde yaşayacağı gerçeği, “sürdürülebilir ve ekolojik inşaat” kavramını gündeme getirmiştir. Ekolojik bir yapı demek sadece doğal materyallerle (kil, kum, ahşap, taş, bambu, saman gibi) yapılmış bir yapı demek değil. Bir yapı bütüncül olarak, yani o alanda yaşayacak ve çalışacak canlıların temel (doğal ışık, su, gıda, sağlıklı solunum, estetik) ve spesifik ihtiyaçlarını, verimli ve üretken doğal bir ekosistem gibi, döngüsel ve sürdürülebilir bir şekilde karşılayabilmeli. Az enerji tüketmeli ve bu enerjiyi de güneş ya da rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklardan elde etmeli. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de “Yeşil Bina” bilinci her geçen gün artıyor. Bilinç arttıkça yeşil bina yatırımı yapan inşaat firmalarının sayısı da çoğalıyor.
Entegre Harç’ın kurum kültüründe sürdürülebilirliğin konumundan bahseder misiniz? Bu konuda yapılan çalışmalar nelerdir? Üretim aşamasında ve sonrasında, son kullanıcıya kadar olan süreçte nasıl bir prosedür izliyorsunuz?
Günümüz iş dünyasında müşterilerin zihninde farklılaşmak için sadece kaliteli ürün ve hizmet sunmak yetmiyor; aynı zamanda üretir iken çevresel ve toplumsal katma değer yaratmak da gerekiyor. İşletmelerin başarısı da bu kriterlere bağlı olarak sadece şirketlerin karlılığı ile değil, kurumsal sürdürülebilirlik alanındaki performanslarıyla da birleştirilerek ölçülüyor. Sürdürülebilirlik dediğimiz zaman Türkiye’de yanlış bir algı söz konusu. Sürdürülebilirlik dediğiniz zaman ülkemizde yayınlanan araştırma raporları dahi karbon emisyonu, atık yönetimi, su ve elektriğin verimli kullanılmasını içeren veriler ve öneriler içeriyor. Oysa ki Sürdürülebilirlik kavramı insanlara daha kaliteli bir yaşam sunan bütünsel bir yaklaşımdır. Biz Entegre Harç olarak; Fabrikalarımızda Düzenli ve planlı bakımlar yapıyoruz. Ürünlerimizin kalitesini artırmak için Ar-ge & Ür-ge çalışmalarımız devam etmekte, alternatif kimyasal ve hammadde için araştırmalar yapmaktayız. Çevre ve isig yatırımları her sene yatırım bütçesinden oldukça büyük pay almaktadır. Çevre ve isig danışmanlarımız tarafından düzenli denetimlerimiz yapılmaktadır.
Ülkemizde uygulanan mevcut sertifika sistemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir binanın bunlardan birine sahip olması yeterli midir?
Dünyada bazı ülkeler ülkenin koşullarına uygun sertifika sistemi geliştirmiştir, bazı ülkeler ise uluslararası sertifika sistemlerini kullanmaktadır. Yeşil bina sertifika sistemlerinin başlıcaları; 1990’da İngiltere’de ortaya çıkan BREEAM (Building Research Establishment Environmental Assessment Method), 1998’de Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkan LEED (Leadership in Energy and Environmental Design),
1998’de gelişmiş ülkelerin biraraya gelmesiyle kurulan kurulan IISBE (International Initiative for Sustainable Built Environment), 2003’de BREEAM’den uyarlanarak Avustralya’da oluşturulan Greenstar, 2004’de Japonya’da ortaya çıkan CASBEE (Comprehensive Assessment for Building Environmental Efficiency)
2009’da Almanya’da ortaya çıkan DGNB (Deutsche Gesellschaft fur Nachhaltiges Bauen) Yeşil bina sertifika sistemi oluşturmuş ülkelerde yeşil bina sektörü hızla gelişmektedir. Yeşil bina sertifika sistemleri arasında, Türkiye’de özellikle uluslararası kullanılan LEED, BREEAM ve DGNB gibi sertifikalar gündemde
Yenilenebilir enerjinin kullanımı, yeni teknolojilere yapılan yatırımlar, yeşil bina yatırımlarının maliyetli olduğuna dair bir kanı var. Halbuki, yeşil bina sistemlerinin kullanılmasıyla oluşan maliyet artış oranı yüzde 10’u geçmemektedir. Yeşil binaların maddi açıdan en önemli katkısı işletme maliyetlerinin (su, elektrik vb. faturalar) büyük oranda düşmesidir. Araştırmalar, yapılan ilave yatırımla elde edilecek tasarruf sayesinde, ilave maliyetin binanın kullanım süresi içinde 10 katına varan seviyelerde geri döndüğünü göstermektedir. Uzun vadede bakınca, yatırımcılar ve uygulayıcılar için çok avantajlı bir durumdur.
Kamuoyunda ‘Kentsel Dönüşüm Yasası’ olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi hakkındaki Yasa Tasarısı 16 Mayıs 2012 tarihinde Meclis Genel Kurulu’ndan geçerek yasalaştı. Bu tarihten itibaren birçok platformda tartışmalara neden oldu. Türkiye’nin önde gelen yapı malzemesi üreticilerinden biri olarak sizlerin bu konudaki düşünce ve yorumlarınızı alabilir miyiz?
Kentsel Dönüşüm Projesi ile birlikte ülke genelindeki 18 milyon konut stoğunun yaklaşık üçte birinin yeniden inşa edilmesi bekleniyor. Bu durumda projenin inşaat sektörüne ve dolayısıyla da bir alt sektör olan yapı kimyasalları sektörüne büyüme yönünde katkısı tartışılmaz.
Kentsel dönüşüm, yapıların dayanımı ve kalitesine çok büyük katkı sağlayacak. Yeni yapılacak olan konutların tümünün yasalar gereği ısı yalıtımlı olarak yapılması zorunluluğu bulunuyor. Bu uygulamanın inşaat sektörünün bir alt kolu olan ısı yalıtım sektörüne de büyük ivme kazandırması bekleniyor. Diğer taraftan yeni binalarda deprem dayanımı sağlamak üzere daha nitelikli ürünler kullanılacak. Bunların hepsinin inşaat sektörü ve alt sektörlerinde büyümeyi, ülkemizdeki konutların nitelik ve güvenlik açısından gelişmesini beraberinde getirmesi bekleniyor.