Tasarımlarımızın Ortak Noktası ‘İnsan-Mekân-Obje’ İlişkisi Kurmak
ECE YALIM DESIGN STUDIO
''Süreç içerisinde evrilebilen, gelişebilen, yeni davranış şekillerine, kullanıcı beklentilerine cevap verebilen, yaşayan ürün aileleri tasarlamayı seviyoruz. ''
Tasarım dünyasına ilk adımınızı nasıl attınız? Başarılı bir tasarımcı olma serüvenindeki yolculuğunuzu anlatabilir misiniz?
Bizim tasarım serüvenimiz, disiplinlerin kolkola yol aldığı, biraz dolambaçlı ama o oranda da ürün tasarımlarımıza fayda sağlayan bir süreçten geçerek şekillendi. Ben Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ürün Tasarımı bölümünden mezun olduktan sonra, iç mimarlık üzerine yüksek lisans yaptığım New York’da, kendi alanında gücünü kanıtlamış, prestjli müşterileri olan bir iç mimarlık bürosunda çalışarak profesyonelliğe gerçek adımımı atmış oldum. Burada hem ürün hem de iç mekân üzerine çalışma imkânım oldu ve bu iki disiplinin birbirini fazlasıyla beslediğini gördüm.
Tecrübelerle şekillenen, uzun ve sabır isteyen bir süreç olduğunu açıkça belirtmeliyim. Amerika’da çalışma hayatımı bana; profesyonel, sistemli, hataya izin vermeyen, mükemmeliyetçi bir bakış açısı kazandırması, tasarımın her aşamasında zaman yönetimini ve efektif takım çalışmasının önemini, müşteri ilişkilerinde profesyonel yaklaşımın değerini kavratması açısından çok değerli buluyorum.
Yurt dışı deneyimimden sonra, eşim ve ortağım olan İç mimar Oğuz Yalım ile tecrübelerimizi birleştirerek 1996 senesinde kurup, sabırla geliştirdiğimiz bir sayfa oldu Artful. 23 sene içinde, kurduğumuz ekiple beraber pek çok iç mimari projenin tasarım ve uygulamasını gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Bu dönemde, bütün iç mimari tasarım çalışmalarımızı yine kendi tasarladığımız mekâna özel ürün tasarımlarıyla destekledik.
Bu yaklaşım sonucu 2005 yılında endüstriyel tasarımcı Feride Toprak’ı da aramıza katarak, Artful İç Mimarlık ve Tasarım bünyesinde Ece Yalım Design Studio adı altında ürün tasarım departmanımızı oluşturduk.
Kale İcon
Artful Interior Product Design olarak çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
İç mimari çalışmalarımız; restoran, bar, cafe, ofis, hastane, kitabevi, showroom, fuar standları ve bunun gibi, ağırlıklı olarak kurumsal firmalarla, onların kimliklerini, markalarını destekleyecek, gelişmelerine yol açabilecek, yeni markalar için konsept geliştirmekten başlayıp detaylanan bütünsel tarz projelerden oluşuyor. Beraberinde, ev, ofis, banyo mobilyası, banyo aksesuarları, iç ve dış mekân aydınlatma ve dış mekân mobilyası, halı, ev ve ofis aksesuarları gibi farklı sektörlerde firmalara ürün tasarımı ve vizyon geliştirme hizmeti veriyor, tasarım danışmanlığı yapıyoruz. ARTFUL Collection adı altında kendi koleksiyonumuzu oluşturmaya da devam ediyoruz. Bugün hâlâ iç mimari ve ürün tasarımını, aynı çatı altında sıkı bir biçimde birbirini destekleyerek yola devam etmekteyiz.
Tasarladığımız objelerin kökleri iç mimari tecrübelerimizin getirisiyle mekân tasarımından fazlasıyla besleniyor. Yalnızca belli bir eğilime odaklanmadan güçlü bir ‘insan-mekân-obje’ ilişkisi kurmak tasarımlarımızın ortak noktasıdır. Ürünlerimizin hikayelerinin çoğu, tekrardan kaçınmak, yeni vizyon geliştirmek üzerine kurguludur. Süreç içerisinde evrilebilen, gelişebilen, yeni davranış şekillerine, kullanıcı beklentilerine cevap verebilen, yaşayan ürün aileleri tasarlamayı seviyoruz. Dolayısıyla çalıştığımız firmalarla omuz temasında olmak, ürünlerin kullanıcılar ve zaman ile etkileşimini sürekli takip etmek, diğer deyişle uzun soluklu tasarım serüvenleri bizi mutlu ediyor. Bu yaklaşımın ürünün kalıcı ve zamansız olmasına ve doğal kaynakların çok değerli olduğu bu zaman diliminde, sürdürülebilirlik kavramına fayda sağladığını düşünüyoruz.
Paşabahçe, Sini
New York’da aldığınız eğitimde, ‘tasarım’ nasıl kavranıyordu? Bu eğitimin sizin tasarımcı kimliğinizdeki rolü nedir?
Aynı profesyonel deneyimimde olduğu gibi, New York Pratt Institute İç mimarlık bölümünde aldığım eğitimin de analitik düşünme, problem çözme, disiplinler arası etkileşimin sürece yansıtılması, takım çalışmasının cesaretlendirilmesi, metodlar yardımı ile yaratıcılık sürecinin geliştirilmesi gibi konularda bana inanılmaz getirisi olduğunu biliyorum. Teorinin tamamıyla pratiğe dönüştürülmesi mantığına dayalı bir eğitim süreci olmasının, benim takip eden profesyonel hayatıma da yansıdığını düşünüyorum. Ürünlerimizin yaratıcı sürecinde bu metodları sistematik olarak kullanıyoruz.
Tasarımcının, marjinal bir estetik arayıcı olmaktan çok öte, kavram, malzeme, renk, doku, teknoloji, fonksiyon estetik gibi bileşenleri barındıran tasarım sürecini doğru yöneten, bunların ilişkilerini doğru kurgulayan, analitik düşünen bir profesyonel olması gerektiğini bu eğitimle aldığımı söyleyebilirim.
Paşabahçe, Ufo, Mor
Bir yandan da ODTÜ’de öğretim görevlisi olarak dersler vermektesiniz... Akademide gördüğünüz boşluklar ve bu konularda önerileriniz nelerdir?
Tasarım okullarımızda çok değerli, farklı jenerasyonlardan eğitmenlerimiz var ve bilinçli yaklaşımları ile tasarım problemlerine yaratıcı çözümler getirebilecek, alt yapısı kuvvetli öğrenciler yetiştirdiğimizi biliyorum. Sıkıntı, tecrübe edinme yolunda, teori ile pratik arasında boşluklar şeklinde yaşanabiliyor. Bunun için de okullarda sektörlerle yapılan ortak proje çalışmaları çözüm olma yolunda. Ama yeterli değil, artmalı ve çeşitlenmeli tabi ki.
Uzmanlaşmanın önemini vurgularken bir yandan da interdisipliner yaklaşımların önemini artırmak zorundayız. Mezun olacak öğrencilerimizin hayal kuran, ilham bekleyen değil, farklı bakış açıları geliştirebilen ve fırsat verildiğinde bunu deneyimleriyle pekiştirebilecek bireyler olarak yetişmeleri gerektiğinin bilincinde olmalıyız.
Bürotime, Sam
Türkiye’deki ve dünyadaki tasarıma ve tasarımcıya bakış açılarını tasarımcılar ve müşteriler açısından değerlendirir misiniz?
Tasarımcı, tasarım sürecine getirdiği yenilikçi yaklaşım ile firmaya farklı bakış açısını getirebilen kişi olmalıdır. Bu da tabi ki firma olarak ezber bozan bir yolculuğa çıkabilirsiniz demek oluyor. Tasarımcılar ile çalışmak isteyen müşterilerin anlaması gereken alıştıkları ritmin dışına çıkmaya hazır olmaları gerektiğidir.
Yeni bakış açısı dediğimiz şey, sadece renkler ve formlardan ibaret değil, bazen bir kullanım senaryosunun yeniden tanımlanması ya da ihtiyaç olduğu tespit edilmemiş bir ürünün piyasaya sürülmesi anlamına gelebilir.
Tasarımcının gerçekten iyi tasarım ölçütlerinin peşinde olduğunu anlayan ve görüşlerine değer veren bir firma ile beraberken; ürüne, markaya, kullanıcıya değer katar, beraberce büyürsünüz. Ama tasarımı kozmetik bir uğraş olarak algılayan bir üretici profili ile başarı hikayesi yazmak mümkün değildir.
Sanırım tasarım kültürü ve süreciyle bizden çok seneler önce tanışan ülkelere nazaran, ülkemizde gelişmesi gereken en önemli konu tarafların birbirini iyice anlaması ve süreçte karşılıklı güven duygusunun gelişmesidir.
Tasarımı besleyen, teknoloji gibi, sanat / estetik gibi, insan davranışları ve ihtiyaçlar gibi değişkenlik gösteren faktörler olduğuna göre, tasarım kavramı da durağan olamaz diye düşünüyoruz. Dolayısıyla biz ekip olarak konu ile ilgili dünya ölçeğinde yapılan araştırmaları, insan davranışlarını, eğilimleri, değişimleri inceliyor, kendi süzgecimizden geçirip tasarımlarımızın çıkış noktasında inovatif bir yaklaşıma dönüştürüyoruz.
Bürotime, Zoom
Var olanı yorumlamaktan ziyade kesinlikle ihtiyaçlara çözüm üretmenin peşindeyiz. Bugün kaynaklarımızın kısıtlı olduğu bir dünyada, hayata değer katmak isteyen firmaların tasarımcılarla beraber benzer serüvenlere çıkmalarını öneririz. Aksi halde takipçi rolünden kurtulamayan, başkalarına benzer yüzlerce gereksiz ürün üreten firmalara dönüşecek, kısa ömürlü olmaya mahkum olacaklar. Ne tasarımcının, ne de üreticinin artık dünyanın kaynaklarını boşa harcamak gibi bir lüksünün kalmadığının anlaşılması gerekiyor.
Mekân, zaman ve gerekli malzemeleriniz ile sınırsızca ve özgürce üretmek için sabırsızlandığınız bir hayaliniz, bir öykünüz var mı?
Ütopik bir cevap olacak belki. Bilim kurguya olan kişisel merakımdan olsa gerek, mesleği seçtiğim günden beri hayalim, gezegenler arası bir araç olacak ise onun içini tasarlamayı isterim ya da yepyeni bir yaşam kurgulanacak bu gezegenlerdeki yaşam şartlarını, yerleşim birimlerini, kullanılacak her türlü ürün senaryolarını farklı disiplinlerden porfesyoneller ile beraber yürütülen bir projede çalışabilmeyi gönülden isterim.
Bürotime, Piet
Bürotime için çok özel tasarımlara imza attınız bu tasarımlarınızın sizin için farkı nedir kısaca bahsedebilir misiniz?
Temelde ofis mobilyası yaklaşımlarımızda takip ettiğimiz rota, Bürotime ile çalıştığımız projelerde de çok farklı değildi. Sadece estetiğe odaklanmayıp, mutlaka kullanım senaryosunda çeşitlenebilen, direkt kullanıcıya altı desteklenmiş güçlü bir kullanım senaryosu sunarken, dolaylı kullanıcı olan iç mimarlara ofis mekânlarında kendi yaratıcı alanlarını oluşturabilecek, esnek dile sahip ürünler tasarlamaya odaklandık. Zoom ve Sam bu amaca hizmet eden mobilyalar. Renk ve malzeme çeşitliliği ile iç mimarların kendi imzalarını atmasını istedik, bu ürünlerin modüler yapısı ve montaj esnekliği ile de farklı alanlara farklı kombinasyonlarla kolayca adapte edilebilmelerini de mümkün kıldık.
Bürotime, Theo
Yönetici takımları ve koltuklarında ise, duruşu ile bulunduğu mekânda firmanın imzası olarak algılanabilecek ürünler tasarlamaya gayret ettik. Ürünlerin hepsinin ortak hedefinde, detayları ve üretim yöntemleri, malzeme seçimleriyle Bürotime’ın nitelikli üretim kapasitesini, detaylara verdiği önemi ortaya çıkarmak oldu. Theo makam masasının tüm malzeme, detay kurgusunda, Piet misafir koltuğun deri örgüsü, montaj detayları, Sam bekleme koltuklarında da masif ahşap çalışılmış kol detayları bahsi geçen kalite vurgusunu taşıyor.
Bürotime’ı kurumsal bir firma ve ürünleriyle nasıl buluyorsunuz? Bürotime hakkındaki gözlemleriniz ve düşünceleriniz nelerdir?
Ofis mekânları için uzun zamandır mobilya üreten bir firma olarak Bürotime’ın, modern çalışma mekânlarına bütünsel bir bakış açısı ile yaklaşması ve günün ruhunu yakalaması açısından sektörde öne çıkan firmalar arasında olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada firmanın tasarıma verdiği değerin altını bir kez daha çizmek gerekiyo