Türkiye’nin Enerji Geleceği Güneş Üzerine Kurgulanmalı
FORM Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı,Tunç Korun
Türkiye’nin fotovoltaik deki esas potansiyelini lisanslı kurulacak uygulamalarda değil lisanssız çatılarda yapılacak uygulamalarda görüyoruz.
Form grup olarak temiz enerji, iklimlendirme ve VRF sistemleri konularında faaliyet gösteriyorsunuz, ürünlerinizin yeşil bina üretimine direk ve dolaylı etkileri ve kazanımları nelerdir?
Biz aslında çalışmalarımıza klima ve ısıtma alanında başlayan klima kökenli bir firmayız ve hala yaptığımız cironun %70-80’ini klima ürünleri ile ilgili faaliyetimizden elde ediyoruz. Klima sektöründe daha yüksek verimli projeler uygulamaya çalışırken aynı zamanda toprak kaynaklı su pompaları da yaptık. Antalya civarında, deniz suyunu kullanarak otellerde ısıtma soğutma sistemleri kurulması yönünde uygulamalarımız oldu. Buradan hareketle yeşil bina ve enerji verimli projeler üzerine yoğunlaştık.
Temiz Enerji isimli bir firma kurarak fotovoltaik paneller üzerine çalışmaya başladık. Bu konuda sanırım hala Türkiye’de en çok fotovoltaik uygulaması olan firmayız. Çalışmalar devam ederken imalat tarafında daha çok katkı sağlayacak ne yapabiliriz diye düşündük ve ‘evaporatif soğutucular’ imal etmeye başladık.
Bu soğutucular kompresör kullanmadan binanın serinletilmesini sağlayan ekipmanlar. Hemen arkasından gün ışığı aydınlatma sistemlerini ithal ettik. Türkiye’nin bu ürünlere ihtiyacı olduğu gerçeğinden hareketle gün ışığı aydınlatma ürünlerinin imalatına başladık. Dolayısıyla yeşil binalara direkt yaklaşım noktamız ürünsel olarak, fotovoltaik paneller, evaporatif soğutucular ve gün ışığı aydınlatma panel ürünleri olup, binaya dolaylı olarak katkı sağlayıp daha verimli daha yeşil olmasını sağlayan ürünlerimiz ise ısıtma soğutma anlamında her türlü ısı pompası ve klima cihazlarıdır. Aynı zamanda bu ürünler iç hava kalitesini de arttıran ürünler, LEED’de ve BREEAM’de ısıtma soğutma ekipmanları ile hem enerji hem de iç hava kalitesi konusunda puan alıyorsunuz.
Ülkemizde uygulanan mevcut sertifika sistemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir binanın bunlardan birine sahip olması yeterli midir? Asıl hedefin sertifika almak olmaması için sizce neler yapılabilir?
Ülkemizde sertifika sistemleri konusunda, özellikle LEED ve BREAAM daha fazla gelişmiş durumda. Bunlar doğru uygulandığı takdirde son derece güzel yaklaşımlar. Sertifikalar konusunda çeşitli danışmanlık firmaları da gelişti ve işini hakkıyla yapan, gerçekten müşretiyi doğru yönlendirip binanın sertifika kriterlerine uygun üretilmesini sağlayanlar olduğu gibi sadece sertifika alınmasını sağlamak amaçlı çalışanlar da ne yazık ki var.
Ancak sonuçta müşterinin veya binayı yapan kişilerin emek harcayıp bu konuya ilgi göstermesi bence olumlu. Fakat sadece sertifika alınması yeterli değil, çünkü sertifika sistemlerindeki en büyük eksiklik sonraki sürecin takibinin yetersiz oluşu. Eğer yanlış bilmiyorsam, LEED yeni çıkartacağı versiyonda, sertifika alan binalardan 5 yıl boyunca verilerini LEED’e göndermeleri konusunda zorunlu bir uygulama yapacak. Bu uygulama en azından sertifika alırken öngörülen değerlere ulaşılıp ulaşılmadığı konusunda bir fikir verecek. LEED ve BREEAM’da esas olan; binanın kriterlere uygun yapılması kadar binanın daha sonra işletilmesi boyunca düzgün takip edilip sertifikasyon süreçlerinde ön görülen harcamaların ya da yaklaşımların yakalandığını görmek. Bu konuda bence bina yönetimi çok önemli. Binaların nasıl kullanılacağını her zaman ilk aşamada doğru bilemeyebilirsiniz, onun için binanın kurulup devreye alınmasından sonra gerçek ihtiyacına göre gerekirse yeniden programlanarak otomasyon senaryolarının düzeltilmesi gerekebilir. Gerekirse cihazların debileri, kapasiteleriyle ilgili ayarlamalar yapılabilir. Bunları da göz önüne alarak binayı doğru çalıştırmak gerekiyor.
Sertifika sistemleri konusunda başka bir noktaya daha değinmek istiyorum. Türkiye’nin yerel bir sertifika sistemine ihtiyacı olduğu gerçeği...
Geçen yıla kadar benim de yönetim kurulunda olduğum ve bu sene çok değerli arkadaşlarımın yönetim kurulunda olduğu ÇEDBİK’in hazırladığı ve şu anda internette değerlendirmeye açtığı bir yeşil bina sertifikasyonu var. Türkiye’nin ilk ‘Türk Yeşil Bina Sertifikasyonu’. Yapımında benim de yer aldığım ve sadece konutlar için hazırlayarak başladığımız bir sertifikasyon ve hemen hemen kullanıma hazır bir noktada. Hatta pilot projeler de belirlenmiş vaziyette.
Ben aslında ÇEDBİK’in hazırladığı yeşil bina sertifikasının LEED ve BREAAM’dan çok daha efektif kullanılabileceğine inanıyorum; çünkü Türkiye koşullarına ve standartlarına göre, Türk insanına göre dizayn edildi.
Bu sayımızın dosya konusu “Kentsel Dönüşüm Gerçeği, Konut Sektörünün Önündeki Fırsatlar, Yeni Pazarlar” bu konu hakkındaki genel değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Kentsel Dönüşüm bence birkaç açıdan son derece güzel bir gelişme; öncelikle güvenlik açısından, depreme uygun olmayan binaların yenilenmesi, sonra ise çok eskimiş, kullanım ömrünü tamamlamış, üzerinde müdahelenin mümkün olmadığı yapıların, en modern haliyle yeniden yapılanması açısından çok önemli.
Çünkü eski binalara belli bir noktadan sonra yeni teknolojileri ne kadar isteseniz bile uygulamakta zorlanıyorsunuz ve çok daha büyük masraflar gerektiriyor. Kentsel dönüşüm sanırım hem binaların yapısı, hem izolasyonu hem de ısıtma soğutma sistemleri açısından yenilenmesine imkan tanıyacak.
Biz soğutma ve ısıtmayı birlikte yapan bir firmayız. Avrupa’ya baktığımızda binalarda artık kazan ve klasik yakıtlı sistemlerden -ki doğal gaz dahil olmak üzere- genel bir kaçış görüyoruz. Isı pompasına doğru büyük bir eğilim var. Avrupa’da hatta ısıtmacı firmaların beş-on yıl içerisinde tamamen soğutmacı firmalarla entegre olacağı ve ısıtma sisteminin artık tek başına değerlendirilmeyip ısı pompası ağırlıklı olarak soğutmayla birlikte değerlendirileceği konusunda ciddi çalışmalar, yayınlar var. Türkiye’de hala ısıtmacı firmalar, soğutmacı firmalar diye ayrılıyoruz. Türkiye’de Avrupa’da uygulanan iş şekli benimsendiğinde split klimada normal split klima değil invertör kompresörlü split klimalar söz konusu olacak. Avrupa’nın ısıtma sistemini dikkate aldığınızda doğal gazla yoğuşmalı kazan dahi yapsanız elde ettiğiniz verimlilik bir ısı pompasıyla elde edeceğiniz verimlilikten ya da güneşten sıcak su ısıtmalı takviyeli bir ısı pompasıyla elde edeceğiniz verimliliğe göre daha verimsiz kalıyor doğal olarak.
Onun için Avrupa’da sürekli A, A+, A++, A+++’a doğru giderken bir ısıtmanın da soğutmayla birlikte ele alınıp daha verimli hale gelmesi konsepti var. Bunlara kentsel dönüşüm anlamında çok fazla girilebileceğini zannetmiyorum ama umuyorum ki; kentsel dönüşüm kapsamında yapılan bütün binalarda sırf ısıtma sistemi bile yapılsa şimdikinden çok daha verimli ısıtma çözümleri uygulanır.
Avrupa ve Amerika’ya baktığımızda sürecin sıfır enerjili binalara doğru gittiğini görüyoruz. Yani artık dışarıdan enerji kullanan değil, dışarıdan hiç enerji kullanmayan dolayısıyla çok iyi izole edilmiş, ideal yöne bakan, kendi enerjisini ufak bir fotovoltaikle kendi elde eden binalara doğru gidiyor süreç.
Tabi bunu söylerken insanlar anlık olarak düşünüyorlar ama bu anlık olarak değil yıllık bazda değerlendirilmeli. Binada, kışın çok soğuk bir zamanında ve yazın çok sıcak bir zamanında dışardan bir enerji kullanımı söz konusu olabilir ancak farklı zamanlarda da kendi ürettiği ve kullanmadığı enerjiyi sisteme verir. Bu sayede de yılın toplamında sıfır enerji tüketmiş olur ve biz bu binaya sıfır enerjili bina diyebiliriz.
Bunun bir adım ötesinde ise artı enerjili binalar var ki; onlar sadece fotovoltaik değil aynı zamanda da rüzgar enerjisi sistemlerini bir arada kullanan, izolasyonu maksimum sağlanmış, kullanım suyunu tamamen yağmur suyundan temin eden ve belli zamanlarda da şebekeye enerji vererek destek olan binalardır. Tabii bu tip yapılar büyük şehirlerde değil daha çok kırsalda uygulanabilecek binalar.
Form Grup olarak bu sürece dair bir hazırlığınız var mı? Projelerinizden kısaca bahsedermisiniz?
Form Grup olarak elimizden geldiğince özellikle fotovoltaik ürünlerimiz, gün ışığı aydınlatma ve evaporatif soğutma sistemlerimiz ile yeşil konsepte yatırım yapmaya gayret ediyoruz. Ayrıca klima sektörüne yönelik yüksek verimli cihazlar üretmeye, soğutma gruplarımızda yine yüksek verimli projeler yapmaya çalışıyoruz.
Bu uygulamalarımıza önek olarak Antalya’da yaptığımız Terracity AVM’yi söyleyebilirim. Terracity tamamen yer altı kaynaklı bir uygulama ve kazan yok, içindeki cihazların hepsi de ısı pompaları ile çalışıyor. Bütün binanın ısıtma soğutmasını yer altı suyu kullanarak yapıyoruz. Yer altı suyu ile çalışanTürkiye’nin en büyüğü ve yanlış hatırlamıyorsan 12 bin kwatt gibi bir kapasitesi var. Küçük bir bina değil ve binanın yüklü bir ısıtma soğutma ihtiyacı var. Sürekli birlikte çalıştığımız Avrupa’dan çeşitli akademisyenler ve dernekler ile konuştuğumuzda farkettik ki; Avrupa’nın en büyük yer altı suyu kaynaklı uygulaması Terracity AVM.
Biz sürekli değişik konsepte değişik uygulamada işler yapmaya çalışıyoruz. Özellikle en son Belek’te yeni açılan ve oldukça büyük bir otel projesi yaptık ki; otel denize uzak olduğu için önünden geçen nehirden su alıp yapıldı bu uygulama. Mekanik açıdan orada da 8-10 bin kwatt gibi bir kapasitemiz var ve büyük soğutma grupları yine ısı geri kazanımlı, dolayısıyla nehirden alınan su ile hem bina çok yüsek verimde soğutuluyor hem de sıcak su temin ediliyor. Bu proje de Türkiye’de ilk en büyük nehir kaynaklı uygulama şu anda ve bizi bu tip projeler çok heyecanlandırıyor.
Söyleşimiz 2014 yılının ilk sayısında yayınlanacak, bu sebeple son bir soru ile bitirmek istiyorum. Tüm bu konuştuklarımız tabanında 2013 yılının değerlendirmesini ve 2014 yılı ile ilgili öngörülerinizi alabilir miyiz?
2013 yılı firmamız açısından verimli bir yıldı. VRF’deki ağırlıklı büyümemiz sebebiyle hemen hemen her konuda büyüdük. Toplamda grup olarak yaklaşık %30 civarında bir büyüme sağladık ki bu hızlı bir gelişim. Geçen sene %20’ye yakın büyümüştük ve VRF’ye ilk başlıyor olmamızın büyük bir katkısı vardı.
Şu anda sanırım, Türkiye’de merkezi klima sistemleri anlanında en büyük üç firmadan, VRF konusunda en büyük iki firmadan biriyiz, temiz enerji alanında ise en çok proje yapan ve referansı olan firmayız. 2014’den de olduça umutluyuz. %30 bir büyüme öngördüğümüzü söyleyemeyeceğim ama ekonominin hemen hemen aynı bazda yürüyeceğini, devam edeceğini öngörüyoruz.
Büyük bir risk ya da büyük bir değişim ekonomide ön görmüyoruz ve bu kapsamda da %10 civarında bir grupsal büyüme ön görüyoruz. Özellikle 2014’de temiz enerji açısından çok büyük değişiklikler olacağına inanıyoruz, bu sene hem lisanssız uygulamalarla ilgili bir kanun çıktı hem de lisanslı uygulamalarla ilgili ihale yapıldı. Verilen bilgilere göre Şubat ayında lisansların verilmesi için yarışma kısmına geçilecek. Başvuru konusunda öngörüler 600 megawatt civarındaydı ancak 9 gigawatt talep geldi. Tabi bu durumun iyi ve kötü tarafları var... İyi tarafı bir çok kişi bu konuda çok istekli olması dolayısıyla devletin ikinci açacağı ihale çok hızlı bir şekilde dolacak. Diğer taraftan ihaleye müracat edenler açısından zorlu bir süreç yaşanacak ihaleyi alabilmek için mantıksız fiyatlar verilmesi sonucunda ya işin tamamlanamaması yada yanlış ve ucuz sistemler ile kurulacak sistemlerin kısa ömürlü olması yönünde kaygılarım var.
Umarım bunlar yaşanmaz ancak biz Türkiye’nin fotovoltaikdeki esas potansiyelini lisanslı kurulacak uygulamalarda değil lisanssız çatılarda yapılacak uygulamalarda görüyoruz. Çünkü eğer Türkiye’deki bütün fabrikaların, lojistik depoların, alışveriş merkezlerinin çatısını paneller ile kapladığımızda toplam elektrik ihtiyacımızı karşılayabilecek kapasite ortaya çıkıyor.
Dönüp baktığınızda Türkiye’nin onda biri büyüklükteki Yunanistan’ın bir yılda fotovoltaik anlamında yaptığı uygulamalar gigawatt bazında yani biz hala 1 megawatt’lardan konuşuyoruz. Onlar bir kaç bin megawatt’lık uygulamayı bir yılda Yunanistan’da yapacak yer buluyorlar, öyle baktığınızda Türkiye’nin gerçekten yıllık kullanımının gigawatt’lar bazında olması lazım. O zaman hepimizin çok büyük kapasitelerde işler yapabilmesi lazım, o açıdan en büyük gelişimi eğer gerçekleşebilirse temiz enerji tarafından bekliyoruz. Umarım temiz enerji uygulamalarımız klima uygulamalarımızı bir gün geçecek...