Zamanla Dost Olamayan Bir Malzeme İle Doğru Mimarlık Mümkün Değil
Özkan KARABABA
kr2b Mimarlık
Yapı malzemelerinin seçiminde sürdürülebilirlik en önemli kriter. Bu seçim her zaman bilinçli olmasa da, -en azından ben kendi açımdan konu üzerinde düşündüğüm zaman- bugünün mimarisinde belirleyici kriter olan ekonominin, uzun vadede faydalı kurgulanması için sürdürülebilirlik ana başlıklardan birisi.
Öncelikle sizi ve kr2b yi biraz tanıyabilir miyiz?
Mimarlığın nasıl yapıldığı konu olduğu zaman, gençliğimde antrenmanlarda kondisyon hocasının söylediği bir söz geliyor aklıma: Sahada oynayabilmenin en önemli şartının koşma eylemi derdi. Bugün düşününce, futbol ve koşma arasındaki ilişkiyi, mimarlık ve çizme eylemi arasındaki ilişkiyi, mimarlık ve çizme eylemi arasındaki ilişkiyi anlatmak için kullanmak hoşuma gidiyor. Mimar; çizim eylemi ile yoruluyor, kendisini ifade edebileceği bir dil yaratıyor, binalar yaparak üretiyor ve oyuncu olmanın hazzını yaşıyor. Bu inançla, çizim eyleminin mesleğimde sürekliliği en güçlü eylem olarak kalmasına özen gösteriyorum ve yaptığım iş hakkında bir iki şey söylemem gerektiğinde koşmak ve çizmek arasındaki analoji ile sözü açmayı anlamlı buluyorum. Bu paragrafın devamında, kendim ve ofisim hakkında söyleyeceklerimin omurgası, belirleyici eylemi ve sebebi çizimdir.
Mimarın; mezun olduğu okula, aldığı diplomaya veya çalıştığı ofise teslim olmaması gerektiğine inanıyorum. ODTÜ mimarlık fakültesinden mezuniyetimi, pasif bir eğitmen olduğunu düşündüğüm fakülte binasının mimarisi nedeni ile dillendiriyorum. Derginiz vesilesi ile de yapılan çevre ve sürdürülebilirlik tartışmaları açısından ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nin deneyimlenmesi gereken güçlü bir mimari eser olduğunu vurgulamak istiyorum. Behruz Çinici tarafından 50’li yıllarda tasarlanmış olan bu yapı, kullanılan malzemelerin kendi doğalarını ifade etmesi ile mimarinin vücut bulmasını sağlamıştır. Bu özelliği ile binanın kendisi, mimarlık eğitimi almak için fakülteyi kullanan öğrenciler için bir eğitmendir. Bugün yaptığım yapılara baktığımda, prensip olarak malzemenin doğasını zorlamadan, yapının çevresi ile uyum içinde bütünlük oluşturması için verdiğim uğraşıyı ODTÜ Mimarlık Fakültesi binasına borçlu olduğumu hissediyorum.
Mimarlık diplomamı aldıktan sonra, Şehir Bölge Planlama Bölümünde Kentsel Tasarım konusunda Y. Lisans yaptım. Mezuniyetim sonrasında ise kısa bir süre Kazakistan da çalışıp sonrasında da, 2000-2006 yılları arasında ABD de konut, kentsel tasarım ve ‘’retail’’ konularında uzmanlaşmış orta ve küçük ölçekli ofislerde çalışma fırsatım oldu. ABD’deki çalışma hayatım, mimari ofis kültürümün oluşmasına katkı sağladı. Türkiye’ye dönüş kararımda kendi ofisimi kurup kendi prensiplerimle mimarlık yapabilmek fikri önemliydi. Fakat İstanbul’a döndükten sonra dünyanın prestijli mimari ofislerinden Foster+Partners ile çalışma fırsatı bulmam kendi ofisimi açma planını iki yıl ötelememe neden oldu. F+P’nin İstanbul’da şu anda Ferko Signature olarak bilinen binaya vesile olan Landmark Tower’ın proje takımında sorumlu mimar olarak ilk konsept çalışmalarından Schematik Design sürecine kadar yapılan çalışmalarda, kaptan mimar olarak rol aldım. Bu süreçte uluslararası danışmanların da aktif olarak rol aldığı yüksek standartlı mimari bir çalışma sürecinin parçası olabildim. F+P 2008 yılı baharında İstanbul ofisini kapatma kararını aldıktan sonra, kr2b mimarlık ofisini kurarak çalışmalarıma başladım.
Kr2b mimarlık ofisinin sorumluluğunu aldığı ilk iş F+P’daki deneyimimden dolayı, projenin sahibi firmanın talebi doğrultusunda yine bu projenin uygulama çizimlerinin hazırlaması oldu. -başka bir yazı konusu olması gereken biraz da karışık bir süreç nedeni ile- 2008-2009 yıllarında bu projenin yalnızca uygulama projelerinin hazırlanması değil, F+P’nin hazırladığı konseptin de kapsamlı revizyonlarında, ve binanın bugünkü şeklini almasında gerekli olan -tasarım kararları da dahil- tüm çalışmalarda kr2b mimarlık, sorumlu mimari ofis olarak rol aldı. Bu süreçte Vehbi İnan’ın yüksek yapılardaki deneyiminin sürece çok değerli katkıda bulunduğunu da vurgulamam gerekiyor. Bugünlerde bitmek üzere olan bu projenin tasarım süreci çevreci bir yapının ortaya konulabilmesi için gerekli eforun anlaşılması için iyi bir örnek teşkil ediyor bu nedenle böylesi kapsamlı bir proje çalışmasının çevre ve sürdürülebilirlik konuları ile ilgili platformlarda ‘’case study’’ olarak tartışılması ve çalışılmasının faydalı olacağını düşünüyorum.
Condominium Project, Apartman Konut Projesi 6000 metrekare, Design 2017
Mimarlık, hayatımın bir uzantısı olarak dünya ve insanlar ile kurduğum ilişkilere bir vesile diyebilirim. Benim kim olduğumu belirleyen prensipler çerçevesinde mimarlığı kullanıyorum; mutlu olmak ve sevilmek için mimarlık yapıyorum.
Bu projenin dışında heyecan verici olduğunu düşündüğüm diğer bir projem Kazakistan’da yapılmakta olan bir Alışveriş merkezi. Bu proje Almaati’ye 400 km uzaklıkta olan Taraz kentinde yapılmakta. Tuğla gibi yerel doğal malzemelerin kullanıldığı ve pasif iklimlendirmeden üst düzeyde faydalanılan bu proje, ölçeği itibarı ile de bu şehir için bir ilk olma özelliğini taşıyor. 70000 m2 inşaat alanına sahip olan proje modern bir mimari dile sahip olmakla birlikte -üstlendiği fonksiyon ile barışık olmak kaydı ile- yerel mimari kodlara referans verirken bir utangaçlık yaşamıyor. Projedeki arayışım, ölçeği ve fonksiyonu nedeni ile hali hazır dokudan farklılaşan yapının, kentsel bağlamına fiziksel ve fonksiyon olarak nasıl ilişkileneceği, ve şehrin doğal bir uzantısı olabilme cabası çerçevesinde oldu.
Bu arada, tuğla deyince aklıma gelen başka bir projem, Kadıköy Grena Suadiye konut projesi. Her ne kadar bu projedeki tuğla kullanımı Kazakistan’da olduğu gibi çevrenin doğal bir uzantısı gibi hissedilmeyecek olsa da, bittiği zaman doğal malzemelerin kullanımını cesaretlendirecek bir yapı olacak. Grena Suadiye projesinin mahalle hayatına katkıda bulunabilmesi ve kentsel dokunun gelişmesinde örnek teşkil olabilmesi için, bina ile yol arasında bulunan alanın anlamlı bir yeşil olarak tasarlanması işveren tarafından özellikle istenildi ve açıkçası projenin başında belirtilen bu talep benim projeyi içtenlikle ele alıp çalışmam için yeterli bir teşvik oldu.
Sizin için mimarlık ne ifade ediyor?
Mimarlık, hayatımın bir uzantısı olarak dünya ve insanlar ile kurduğum ilişkilere bir vesile diyebilirim. Benim kim olduğumu belirleyen prensipler çerçevesinde mimarlığı kullanıyorum; mutlu olmak ve sevilmek için mimarlık yapıyorum. Mimarlığı doğru yaptığımın kriteri işim vesilesi ile kurulmuş olan ilişkiler ve yaşanılan deneyimlerin herkes için olumlu sonuçlar vermesi. Bu nedenle mimarlığımın omurgasını fiziksel olgulardan ziyade, mimarlığa vesile olan kişilerin ve kullanıcıların mutluluğuna imkan sağlayacak prensiplere dayandırıyorum.
Condominium Project, Apartman Konut Projesi 6000 metrekare, Design 2017
Genel anlamda mimari tasarım kararlarınızda çevre duyarlılığı ve sürdürülebilirliğin önemi ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Kentsel tasarım tezim Kolektif Bellek üzerine oldu. Çok sevgili hocam Canan Birsel’in yönlendirmesi ile üzerinde düşünmeye başladığım bu kavram; kentsel doku tarafından sarmalanmış olan kolektif belleğin ve dolayısı ile toplumun gelecek kurgusunun, kentsel dokuda süreklilik arz eden mimari ögelerden beslendiğini anlatır. İlk bakışta ekolojik süreklilikle doğrudan bir ilişki görünmese de, -Kolektif Bellek üzerinden- geçmişten gelen ve mimari sürekliliği olan yapı elemanlarına, yapım teknolojilerine ve mimari formlara karşı geliştirilecek olan hassasiyetin, ekolojik süreklilik açısından da güçlü bir mimari çevre yaratılmasına katkıda bulunacağını iddia edebilirim.
Yapılı çevrenin geleceği hakkında görüşleriniz nelerdir? Önümüzdeki yıllarda ne gibi zorluklarla karşı karşıya kalınabilir? Ne gibi fırsatlar karşılaşılabilir?
Yapılı çevrenin geleceğini İstanbul için görmekte çok zorlanıyorum. Şu anda benim anladığım, politik ve ticari kaygılar çerçevesinde kent kimliği hızla değişiyor ve zaman içinde şehir hayatı daha zorlayıcı oluyor. Bu nedenle bugün itibarı ile, yapılı çevreye şekil veren parametreler yanlış. Kentleşme politikalarının oluşturulmasında, bilimsel parametlerin dışlanması nedeni ile hesabı yapılan politik ve ekonomik getirilerin mümkün olmadığını hep beraber yaşayacağız. İstanbul özelindeki kentsel politikalardaki iyileri ve yanlışları çok yakından takip edebildiğimi iddia edemem. Fakat Yenikapı’da yapılan dolgu alanı ile emanetçisi olduğumuz istanbul’un tarihi dokusuna karşı kötü bir ihaneti vücut bulduğunu -hem kültürel hemde ekolojik etkileri nedeni ile- her platform da dillendirme ihtiyacı içindeyim.
Yapılı çevrenin geleceğini İstanbul için görmekte çok zorlanıyorum. Şu anda benim anladığım, politik ve ticari kaygılar çerçevesinde kent kimliği hızla değişiyor ve zaman içinde şehir hayatı daha da zorlayıcı oluyor.
Yapılı çevrenin geleceğine ışık tutabilecek güzel örnekleri Batı’da görebilmek mümkün. Aklıma gelen herkesin gözü önündeki örnek New York’taki yaya odaklı dönüşüm. New York şehrini son ziyaretimde, -yaklaşık bir yıl önce- tüm şehre hizmet verecek şekilde kurgulanmış olan bisiklet hizmeti sayesinde (hiç bir toplu taşım aracına da ihtiyaç duymadan), geleceğin şehirlerinin nasıl olabileceği hakkında bir deneyim yaşama fırsatım oldu. Gelecekte herkesin ulaşmaya çalıştığı örnek şehirlerde, aktif ve sağlıklı insanlar doğal hayat ile doğrudan ve mutlu ilişki içinde olacak.
Çağdaş konut kavramının size tanımı nedir? Çağdaş konut içeriğinde hangi kriterleri barındırmalıdır? Ne gibi estetik kaygılar taşımalıdır?
Çağdaşlık birlikte uyum içinde yaşayabilmeyi gerektiriyor. Binalar için de çağdaşlık anlayışı birlikte ve uyum içinde olabilme yeteneği ile ilişkilendirilmeli: Çağdaş konut için öncelikli rol, yapının toplum hayatına sağladığı katkı karşılığında düşünülmeli. Şehirden izole olmaya çalışan yüksek duvarlı siteler arkasında dünün tabiri ile ‘’ultra lüks’’ villaları, günümüzün ‘’akıllı rezidans’’ları toplumsal hayata katkı sağlamadıkları taktirde çağdaş konut olarak değerlendirilemezler.
Çağdaşlık konusu estetik açıdan, özellikle konut içi tasarımlarında ele alındığında ise, kullanıcıya sağlanan kullanım esnekliği çağdaşlığın kriteri. Dikte edilen estetik anlayışları günümüz açık toplum ihtiyacı ile örtüşmüyor.
Binaların kentin estetik objeleri olarak algılanmasında ne kadar çağdaş olabildikleri ise yine kavramsal prensipler çerçevesinde ele alınmalı: özgüven ve doğallık çağdaş binanın kentsel bağlamdaki estetik anlayışına esas teşkil etmeli.
Karşısında zorlandığımız enerji maliyetlerinin nedeni, doğaya rağmen bir yaşam tarzının kurgulanmaya çalışılmasıdır.
Mart Alışveriş Merkezi, Taraz Kazakistan, 7000 metrekare, Design 2016
Modern mimarinin yeni trendi ‘Biyofilik Tasarım’. Biyofili farkındalığının yükselişine sizce neler sebep oluyor? Biyofilik tasarıma sahip bir yapıda ne gibi değerler öne çıkıyor?
Biyolifilik tasarım, yapının insan ve doğa arasında bir ilişki olarak kurgulanmasını amaçlıyor. Bu şekilde bir tanım yapınca birdenbire -modernist anlamda küçümseyici vurgusu ile- ‘’romantik’’ ve belki de ‘’naif’’ bir ifadeyi dillendirdiğimi hissettim. Temel ihtiyaç olan doğa ve insan ilişkisini mimarlık çerçevesinde ifade ederken içine düştüğüm bu ruh hali; üzücü ve İstanbul’lunun içinde bulunduğu talihsiz durumun ehemmiyetini gösteriyor. Biyofilik tasarım anlayışında; binaların pencereleri, kapıları, balkonları, terasları, bahçeleri, duvarları ve diğer tüm alt yapı açılımları insan ve doğa arasında bir bağ olarak algılanmalı. Başka bir değişle duvarlar bizi doğadan nasıl korumalı sorusunun yerini, duvarlar bizi doğaya nasıl bağlıyor sorusu mimarinin çalışma alanı haline getirilmeli.
Günümüzde giderek artan enerji maliyetleri neredeyse her türdeki ve boyuttaki binayı zorluyor. Global ve bölgesel ekonomik sorunlarla birleştiğinde, enerji maliyetlerini düşürmek, verimliliği artırmak, sürdürülebilirlik hedeflerini karşılamak ve binayı iyileştirmek için ne gibi yenilikçi çözümlere ihtiyaç vardır?
Karşısında zorlandığımız enerji maliyetlerinin nedeni, doğaya rağmen bir yaşam tarzının kurgulanmaya çalışılmasıdır. Bina özünde bu konu irdelenebilir ve çok çeşitli çözümler önerilebilir, fakat öncelikle üst ölçekte toplumsal değerlerin doğa bilincinin güçlenmesi yönünde geliştirilmesi şart.
Son olarak, yapı malzemelerinin sürdürülebilirlik değerleri onları seçmenizde etken oluyor mu?
Yapı malzemelerinin seçiminde sürdürülebilirlik en önemli kriter. Bu seçim her zaman bilinçli olmasa da, -en azından ben kendi açımdan konu üzerinde düşündüğüm zaman- bugünün mimarisinde belirleyici kriter olan ekonominin uzun vadede faydalı kurgulanması için sürdürülebilirlik ana başlıklardan birisi. Zamanla dost olamayan, kullanıcısına külfet olacak bir malzeme ile doğru mimarlık yapılabilmesi mümkün değil.