Dünyanın İlk Karbon Negatif Topluluğu
Nüshet Çamuşoğlu / nushet@ekoyapidergisi.org
BIG TARAFINDAN TASARLANAN GELEPHU MINDFULNESS CITY
Bjarke Ingels Group (BIG), Arup ve Cistri iş birliğiyle Gelephu kasabasında, Majesteleri Kral Jigme Khesar Namgyel Wangchuck'un dünyanın ilk karbon-negatif ülkesi olan Bhutan'da yeni bir ekonomik merkez vizyonuna uygun olarak Mindfulness City'yi tasarladı. 1000 km2'lik bir alana yayılan ana plan, Butan kültürünü, Gayri Safi Milli Mutluluk endeksi (GNH) ilkelerini ve ülkenin manevi mirasını bütünleştiriyor. Güney Bhutan'da, Hindistan-Bhutan sınırı yakınında yer alan Gelephu Özel İdare Bölgesi'nin ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve yerel nüfusa fırsatlar sağlamak için konumundan yararlanması öngörülüyor. Plan yeşil teknoloji, eğitim ve uluslararası havaalanı, demiryolu bağlantıları, hidroelektrik barajı ve kamusal alanlar gibi altyapı girişimlerini içeriyor. Ayrıca GNH'nin dokuz alanına dayanan ve refah, sağlık, eğitim ve kültürel çeşitlilik gibi unsurları yansıtan yerel bina tipolojilerini de benimsiyor.
BHUTAN'DA BİRBİRİNE BAĞLI EKOSİSTEMLER VE ÇEVRELER
Dağlar, ormanlar ve nehirlerle çevrili olan Bhutan, topraklarının %70'i ormanlarla kaplı olan zengin bir biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapıyor. Mindfulness City, birbirine bağlı bir ekosistem ağı ve canlı mahalleler oluşturarak bu doğal zenginliği artırmayı amaçlıyor. Arazideki 35 nehir ve derenin akışından esinlenen şehrin tasarımında çeltik tarlalarını andıran, tepelerden vadilere inen teraslar oluşturan şerit benzeri mahalleler yer alıyor. Şehrin yoğunluğu kırsal yüksek alanlardan kentsel alçak alanlara doğru kademeli olarak artmakta ve farklı yaşam ortamları arasında kesintisiz bir geçişi teşvik ediyor.
BIG'in Kurucusu ve Kreatif Direktörü Bjarke Ingels, "Gelephu Master Planı, Majestelerinin Bhutan doğası ve kültürü üzerine kurulu kalırken büyüme ve yenilik için bir beşik haline gelen bir şehir yaratma vizyonuna şekil veriyor. Mindfulness City'yi başka hiçbir yerde olamayacak bir yer olarak hayal ediyoruz." dedi. "Su yollarıyla şekillenen Gelephu, doğayı ve insanları, geçmişi ve geleceği, yerel ve küresel olanı birbirine bağlayan bir köprüler ülkesi haline geliyor. Geleneksel Dzonglar gibi, bu yaşanabilir köprüler de kültürel simgelere dönüşüyor ve sivil tesislerle birlikte ulaşım altyapısı olarak ikiye katlanıyor."
GELEPHU'DA TOPLUMLARI VE KÜLTÜRLERİ BİRBİRİNE BAĞLAMAK
Gelephu'nun geniş alanında, mevcut doğal peyzaj ve altyapı doğal olarak on bir farklı mahallenin ortaya çıkmasına neden olmuş. Bu alanlar Mandala ilkelerinden ilham alınarak titizlikle planlanmış. Her mahalle, kuzey bölgesindeki dağınık küçük binalardan güney kesimindeki daha büyük kentsel yapılara kademeli bir geçişle ortak bir alan etrafında toplanmış. Muson yağmurlarına bağlı sel baskınlarına karşı koruyucu bir önlem olarak, alan içindeki nehirler ve kollar boyunca kuzeyden güneye doğru uzanan çeltik tarlaları kurulacak. Bu tarlalar aynı zamanda yerel flora ve fauna için koridor görevi görecek, fillerin ve diğer vahşi yaşamın göç yollarını koruyacak.
Şehrin nehirlerle birbirinden ayrılan mahalleleri, üç ana hareketlilik bağlantısıyla birbirine bağlanır. Bu bağlantılar çift amaca hizmet ederek sadece ulaşım altyapısı olarak değil, aynı zamanda sivil ve kültürel merkezler olarak da işlev görüyor. 'Yaşanabilir köprüler' olarak adlandırılan bu köprülerin her biri Gayri Safi Milli Mutluluğun dokuz alanından birine hitap edecek şekilde tasarlanmış. Köprüler, yeni havalimanı, keşişlerin ve farkındalık ustalarının günlük uygulamalarına dair bilgiler sunan bir Vajrayana ruhani merkezi, Doğu ve Batı tıbbını harmanlayan bir sağlık merkezi, akademik faaliyetlerin sergilendiği bir üniversite, eski tarım yöntemlerini ve modern tarım bilimini vurgulayan bir hidroponik ve aquaponik sera, Bhutan kültürüne, geleneklerine dalmayı sağlayan bir kültür merkezi ve geleneksel Bhutan tekstilleriyle süslenmiş bir pazar gibi şehrin önemli noktalarına ev sahipliği yapıyor. Bu alanlar, kent sakinlerine ve ziyaretçilere kültürel ve işlevsel bir önem sunarken bağlantıyı kolaylaştırmayı da amaçlıyor.
Son köprü, şehrin batı sınırında yer alan bir hidroelektrik barajı şeklini alır. Manzara noktaları, meditasyon merdivenleri ve bir tapınak sunmak üzere tasarlanmış basamaklı bir istinat duvarına sahip. Ziyaretçiler ve hacılar, insan yapımı uçurumun üzerinde yer alan ziyaretçi merkezine ve tapınağa ulaşmak için çeşitli patikalar boyunca yukarı çıkabilir veya aşağı inebilirler. Şehrin sokakları, kanalizasyon sistemine yük olmak yerine yağmur suyunun doğal olarak toprağa nüfuz etmesini sağlayan geçirgen malzemelerle döşenerek bir samimiyet hissi yaratacak şekilde tasarlanmış. Yeni yapılarda ahşap, taş ve bambu gibi yerel malzemeler kullanılacak ve bölgede yaygın olarak bulunan rabsel, korniş, süsleme ve çatı peyzajı gibi geleneksel tasarımlardan ilham alınacak. Bu yaklaşım, kent içinde bir kimlik ve sürdürülebilirlik duygusu yaratmak için yerel kaynakları ve mimari motifleri kullanma taahhüdünü yansıtıyor.