IQ Çözümler ile Daha Fazla Tasarruf, Konfor ve Güvenlik
Hayatımızı hızla değiştirmeye devam eden teknoloji sosyal yaşamdan konfora, güvenlikten tasarrufa kadar birçok alanda çözümler ile karşımıza çıkıyor.
Özellikle bilişim teknolojileri ve yeşil bina yaklaşımları inşaat sektöründeki gelişmelere yön verirken, yeşil bina teknolojileri; tasarruf, çevreye duyarlılık, geri dönüşüm açısından daha fazla avantajlar sunacak çözümlere doğru kayıyor.
Kanuni zorunluluklarla da desteklenen bu süreçler beraberinde hızla yaygınlaşmayı getiriyor. 2017 yılına kadar tüm binalarda enerji karnesi alınması gerekliliği bu konuda örnek olarak verilebilir.
ZET Teknoloji, inşaat sektöründe zeki yaşam çözümleri sunan bir yapılanma olarak; IQ Evim, IQ Site, IQ Platform başlıkları altında ürünler ve çözümler sunmaya devam ediyor.
Ekoyapı Dergisi olarak son üç sayımızda mercek tutmuş olduğumuz Yapı ve Yerleşimlerde "Akıllı Sistemler" konusunda Zet Teknoloji Genel Müdürü Aydın Yavuz ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu söyleşideki ilginç detayları bu sayımızda sizlerle paylaşma imkânı buluyoruz.
Öncelikle dergimizin ana konusu olan "Yeşil Yapılar" hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Yeşil bina konusunun ve bilincinin devlet teşviği ile daha çok gelişeceğine inanıyorum. Günümüzde çevreci ve yeşil bina uygulamaları, bir nevi pr ve reklam amaçlı kullanılıyor bence... Teşvikler reel olarak hayata geçtiği zaman sektör bu konuya ciddi bir şekilde eğilecek. 2. Uluslararası Yeşil Binalar Zirvesi’nde Sayın Bakanımız Erdoğan Bayraktar yeşil bina teşviklerinin artacağı konusunda söz verdi. Bu söz yerine getirildikten sonra sertifikalı projelerin sayısı hızla artacak.
Aslında kamu kurumlarının bu sürece dahil olmaları ve önderlik etmeleri konunun önemini daha net vurguluyor. Örneğin basından da takip ettigimiz gibi belediyeler kendi binalarını sertifikalandırmaya başladı ve bu uygulamalar özel sektörü cesaretlendiriyor.
Ayrıca tek başına bir binanın yeşil olması çok da anlamlı değil çünkü konuyu yerleşim ölçeğinde bir bütün olarak ele almak lazım ve yerel ihtiyaçlara cevap verecek bir sertifika sistemine ihtiyaç var. Yerel kaynakları kullanmayı seçmeliyiz. Daha sürdürülebilir işler yapmanın yolu bu. IQ sistemler konusunda ilgili birimler biraraya gelmeye başladı. Akıllı şehirler üzerine de zirveler yapılıyor ve toplum bir şekilde bu yöne doğru bilinçli bir şekilde yönlendirilmeye çalışılıyor.
Teknoloji okur yazarlığı konusunda Türk insanı sizce hangi seviyede, IQ sistemlere adaptasyonumuz nasıl olacak?
Biz teknolojiye aslında Avrupa’dan çok daha hızlı adapte oluyoruz. Operatörlerin teknoloji zirvelerinde bu durum net bir şekilde görülüyor. Anketlere, ürün tüketim raporlarına bakıldığında da bu sonuca varılıyor zaten. Örneğin profesyonel fotoğraf makinalarında yurtdışındaki marketlerde görmediğim çeşitliliği Türkiye’de görüyorum. Bence ana mevzu adaptasyon süreci değil, doğru kullanım.
Akıllı şehirler veya tasarruflu şehirler, çevreye duyarlı yapılar veya yeşil binalar... Asıl bu değişimin sebebi nedir? İhtiyaçlar.. Kaynaklar.. İhtiyaçlar arttıkça kaynaklar azalıyor, kaynaklar azaldıkça doğal enerji kaynakları üretmek için çözümler üretilmeye başlıyor. Bu bir yönü. Diğer yönü ise; biz gelişiyoruz. Geliştikçe enerji tüketimi arttıyor ve enerji ihtiyaçlarının artmasından dolayı enerji yönetimi sorunu kritik hale geliyor. Elektrikli araçlar artacak, klimalar artacak, küresel ısınmadan dolayı bu elektrik ihtiyaçları arttığında bunu karşılayacak enerji kaynaklarında eksiklik doğacak. Bu durumda devreye enerji tasarruflu sistemler, akıllı sistemler ve yenilenebilir enerji kaynakları girecek. Akıllı sistemlerin datasını da enerji sektörü, iletişim sektörü, finans sektörü, ulaşım sektörü vs. bunların hepsi M2M (Makineden makineye kablolu ve kablosuz sistemlerin birbiri ile iletişim kurmasına izin veren teknoloji) oluşturacak.
Kentsel Dönüşüm süreci ile Smart City konseptini nasıl örtüştüreceğiz? Peki bu kadar akıllı evlerde yaşamak zorunda mıyız?
Bu bir adaptasyon süreci, kademe kademe gelişim gösterecektir ve belki de bizden sonraki nesillere hazırlık yapıyoruz. Yeni nesil teknolojiye çok hakim. Örneğin kısa bir süre sonra evlerimizde desktop göremeyeceğiz. Laptop ile tablet birleşti. Televizyonun işlevi değişti. Zorunda mıyız? Talepler zaten bu yönelişi destekliyor. Kendini zorunlu hissetmeyenlerin tercihleri bu yönde belirleniyor. Bizim teknolojiye yön verecek altyapımız henüz yok. Kentsel dönüşüm ile paralel olarak smart city alt yapısı da oluşturulmalı. Samsung’un 30 sene evvelinden led tv için çalışma ekibi kurması gibi... 3-5 sene içerisinde bu gelişmeyi kaydedeceğimize inanıyorum ben. Smart City ile gelen kavramlar konusunda güvenlik kavramına baktığımız zaman NFC bir başlık, e-kimlik ayrı bir başlık... Bir biyometri zirvesi yapıldı Türkiye’de. Bize yeni getirilen konseptlerde şehir merkezlerinde, dar alanlarda daha fonksiyonel yaşamak. Şimdi MIT bir proje geliştirdi, robotik duvarlarla mobilyalar entegre. Akıllı yaşamlar... Türkiye’de bu yaşamları oluşturabilmek için enerji firmaları, teknoloji firmaları, uygulama ve hizmet kanalında telefon firmaları, daha fazla hizmet yapısına ihtiyaç var. Yeni operatörlere, entegretörlere... Telekom firmalarının, enerji firmalarının, otomasyon firmalarının entegretörleri vardır. Bu entegretörler şu anda uygulama, satış ve satış sonrası servis yapıyorlar. Entegretörlerin altında da belediyeler var. Belediyeler aktif olarak bu işin içine girmeye başladılar. Gaziantep, Kartal, Başakşehir gibi belediyeleri örnek gösterebiliriz. Bütün bunların altındaki en önemli aktörler ise geliştiriciler yani inşaat firmaları. Dumankaya, Soyak, TOKİ vs.. Bizim odaklandığımız geliştiriciler. Örneğin Dumankaya projelerinin çözüm ortağıyız. Projelerde üç başlığımız var. Birincisi çatı platform çözümü. Bu çözüm ekosistemdeki bütün tesislerin, bütün mekanların tek bir merkezden yönetilmesini sağlayan bir platform. İkincisi tesis yönetim sistemi. Üçüncüsü ise mekan yönetimi.
Peki akıllı bina sistemleri sadece yeni binalarda mı uygulanıyor? Yoksa mevcut yapılara adaptasyonu mümkün mü?
Bu sistemlerin mevcut yapılara adaptasyonu elbette mümkün, şu anda telekom firmaları enerji firmalarının çözümlerini tanımlandırmaya çalışıyor. Türk telekom “biz” konseptiyle diyor ki “dijital yaşam”. Ürün ve çözümlerle alt yapıyı doldurmaya çalışıyor. Vodafone da aynı şekilde akıllı şehirlerle ilgili çözümler sunuyor. Bizim yaptığımız ise; büyük yapıların yanında, büyük projeleredoğru partnerliklerle eşlik ederek akıllı çözümler sunmak. Örneğin 2500 konutluk bir toplu konut projesini doğru işbirlikleri ile anahtar teslimi alabiliyoruz. Yapıyı doğru anlamak önemli. Burada 7 bileşen var. Otomasyon, enerji, güvenlik, sağlık, eğlence, iletişim, mobilite. Artık mekanlarda mobiliteden bağımsız hiçbir şey söz konusu değil. Cep telefonuyla eve girdiğinizde otomatik fanların çalışmaya başlaması, otomobile bindiğiniz anda klimanızın çalışmaya başlaması veya otoparktaki yerin size özel olması sadece enerjiye değil mobiliteye de bağlıdır. Biz bu alt kavramların tamamını detaylandırdık. Tesiste hangi alt kavram ve çözümü var, mekanlarda hangi altyapı ve bileşenler var, ne kadar entegre yönetiyoruz? En alt seviyeden en üst seviyeye kadar, akıllı tesis ve akıllı mekan konusundaki bu yedi bileşene kadar hepsine çalıştık. Bu çalışmalarımız 2 yıl sürdü. Çok büyük otomasyon firmaları dahi bu derece sürece hazır değiller diyebilirim. Piyasa hazır olsa da olmasa da bu yola girildi. Geliştiriciler, hizmet tarafı çalışmalarını sürdürüyorlar. En etkili kısım, bu sistemler merkezi ve bağımsız çalışabiliyor.
Son olarak merak ettiğim bir konu var, akıllı binalara hackerların müdahale edebilme riski var mı?
Akıllı binalarda ek güvenlik tedbirleri almanız zorunludur. Her sistemin elbette belli açıkları vardır fakat bu açıklarla alakalı mutlaka hem tedbirler vardır hem de oluşabilecek risklere karşı çözümler vardır. Tesis ile mekanı birbirinden izole ediyoruz. Tesis mekana erişemiyor. Eğer erişecekse de internet üzerinden erişebiliyor. İnternet üzerinden erişecekse de mutlaka iki farklı network ile konumlandırıyoruz. Yani tesisteki network ile mekandaki network ayrı ve onu biz yönetiyoruz. Uzaktan iletişimde de, bankaların güvenlik sistemleri gibi farklı alternatifler üzerinde çalışıyoruz. Siber saldırılara karşı çalışmalarımızın bir kısmını tamamladık, bir kısmı da devam ediyor. Lokalize iş yapılması önemli. Tübitak bankalara siber saldırılar konusunda özel eğitim veriyor. Biz bu çok gizli güvenlik seviyelerinde ne yapılması gerektiğini çıkarttık ve bunu bu yıl içerisindeki haritamıza aldık..