Kuzguncuk Yaz Okulu Bir Mahalle Girişimi
Aşağı yukarı çeyrek yüzyıl önce eşim Cengiz Bektaş’la çalışan, yaz dinlencesine gidemeyen ana babaların, çocukların sokakta başıboş kalmamaları için bir yaz okulu düşündük.
Eşimin önerisiyle otuza yakın, aralarında ressam, mimar, heykeltıraş, yazar, bilim adamı bulunan Kuzguncuklu dostumuzla ayda 2 – 3 saatlerini Kuzguncuklu çocuklara armağan etmelerini istedik. Hepsi isteğimize olumlu yanıt verdi.
Okul Aile Birliği Başkanı arkadaşlarım Tülay Pirim, ressam Alev Mavitan’la birlikte hemen kolları sıvadık. Otuzu aşkın gönüllü eğitmenin çalışma planlarını, diploma fotokopilerini toplayarak MEB’e başvurulacak dosyayı oluşturduk. Kuzguncuk eğitim belgeleri ile İlköğretim Okulu müdürü Hüseyin Can’ın da yardımıyla yaz okulu izinlerini aldık.
Ardından 2 aylık yaz okulu izlencesini oluşturduk. Ve ilk yaz okulunu 1987 senesinde gerçekleştirdik.
1987-1994 Yılları Arasında Yaz Okulu Bir İlk…
1987’de Türkiye’de bu anlamda ilk yaz okulu gerçekleştirildi. Otuz beş Kuzguncuklu çocukla otuzun üzerinde Kuzguncuklu Yüksek okul bitirmiş aydın kişi katıldı bu yaz okuluna. Oynayarak, eğlenerek, üreterek bir arada olmak, hem çocukları hem Kuzguncuklu aydınları mutlu etti. Kimsenin cebinden de para çıkmadı.
Başarılı girişim 1994 yılına değin sürdürüldü. Başka yaz okulları açılmasına örneklik etti.
2006’da Yeniden…
Bu girişim birkaç yıl sürdürüldü. Ancak kimi nedenlerden ötürü uzunca bir süre ara verildi. Kuzguncuk yaz okulunu 2006 senesinde yeniden yaşama geçirdik. Bu kez parasal kaynak sağlanacak bir tasarım da gerçekleştirdik. Önce 300 yastık kılıfı diktirdik. Bunları Kuzguncuklu çocuklara, yetişkinlere, sanatçılara, gönüllülere dağıttık. Bu tasarı nerdeyse bütün bir mahalleyi bir amaç çevresinde toplayabildi. Yastık kılıflar, alanlarca süslendi, resimlendi… Herkes kendi hünerini ekledi.
“Yastık Tasarımı” gibi 2007 yılında “Bez Bebek Tasarımı” uygulandı. Çeşit çeşit bebeklerle gerçek bir şenliğe dönüştü girişimimiz. 2008’de “Bez Çanta Tasarımı”, 2009 “Şallar Tasarımı” ve bu yıl (2010) “Şile Bezi Giysi Tasarımı” ” ile Yaz Okullarımızdan elde ettiğimiz gelirle gerçekleştirebildik.
Sergiledik ve Sattık
Her yıl tasarımlar, karşılıksız kullanmamıza izin veren Kuzguncuktaki bir galeride sergilendi.(Ülkü Berber ve bu yıl Artin Demirci bu konuda 5 yıl tam destek verdiler.)
Ürünler en az 5. TL. den, en çok 120 TL. ye satıldı.
Her birey kendi becerilerini geliştirebileceği bir ortam bulmuştu…
Bu kadar çok insanın desteği olur da başarılı olunmaz mı! Yaz Okulumuza gereken para kaynağını toplamış olduk…
Hepimizin bir coşku içinde başardığımız bu girişimle yaz okuluna katılan çocukların geziler için taşıt giderleri, öğle yemekleri, müzelere giriş paraları, dersler için araç gereç giderleri karşılandı. Her birey kendi becerilerini geliştirebileceği bir ortam bulmuştu.
Kaynak yaratılması işinden başlayarak her şey katılım sağlanarak yürütüldü.
Girişim tam bir sivil toplum örgütlenmesiyle başarıldı. Mahallemizde dostluklara dayalı bir örgütlenme biçimi yaşandı, yaşanıyor. Yıllardır başarı ile gerçekleştirdiğimiz Yaz Okulumuzu basit bir sistemle yönettik. Bir kişi genel koordinasyonu yaptı. Ayrıca çok önemli olan hafta sorumlusu sistemini kurduk. Hafta sorumlusu bir hafta boyunca eğitmenleri zaman ve ön hazırlıklar konusunda uyardı. Gereken araç gereci sağladı. Çalışma oylumunun düzenlenmesini sağladı. Haftada bir yapılan gezileri örgütlenmeyi yükümlendi. (Velilere izin kağıtlarının iletilmesi, otobüsün sağlanması, müze işlemleri, kumanyanın hazırlanması gibi..). Bir de her çalışma gününü fotoğraflamak, gerekirse filme almak görevini üstlendi.
Her Yaz Okulu bitiminden sonra arkadaşlarla toplantı yapıldı. Örneğin 2008 Yaz Okulundan sonra, girişimin “kurumsallaşması” açısından yönetimi ile ilgili yeni kararlar alındı. Bunlardan en önemlileri:
• Organizasyonumuzu yeni ve daha genç üyelerle çoğaltmak. 2009 senesinde her hafta sorumlusu yanında iki genç üyenin ona yardımcı olması düzeni kuruldu.
• 2009 yılından başlayarak Yaz Okulu organizasyonunun koordinatörlüğünü “bu yıl bu işi ben yapabilirim” diyen ve tüm üyelerin oylaması ile seçilen kişi yaptı.
Çocuklara Ne Verebilirdik...
Çocuklar, ünlü sanatçılarla resim, çamur, yontu, maske, kırkpare, kağıt katlama, oyuncak, öykü, şiir yazma, animasyon, çizgili öykü v.b. çalışmalar yaptılar.
Bahçe mimarı, kimi sanatçılar ve diğer meslekten kişiler ağaçların, çiçeklerin arasında doğaya saygı içinde davranmayı örneklediler. İnsana yakın evcil hayvanları, köpek barınağına, at çiftliğine giderek onları daha yakından tanıdılar.
Her Çarşamba geziler yapıldı. Topkapı, Dolmabahçe Sarayı, Süleymaniye Külliyesi, Arkeoloji Müzesi, İstanbul Modern, Şişli Atatürk Evi, Ömerli Barajı, Şehir Müzesi, Sabancı Müzesi, IBM Merkezi, Koç Müzesi, Oyuncak Müzesi, Miniatürk, Santral İstanbul, Askeri Müze, Bilim Müzesi, Fener Rum Patrikhanesi, Bulgar Kilisesi, Panorama Müzesi, İbrahim Paşa Sarayı, Kariye Müzesi, Barış İçin Müzik Merkezi, Kuzguncuk, uzman kişilerle gezildi.
Müzik, ritim, yaratıcı drama dallarında uygulamalı dersler yapıldı. Bir oyun hazırlandı ve velilerin önünde kapanış gününde oynandı.
Çocuklar oyun içinde eğlenerek daha istekle öğrenmişler, içinde yaşadıkları kenti, değişik insanları, yaratıcıları, toplulukları tanıyarak, daha etkin olabilmenin yollarını görmüşlerdir. Böylece birbirleriyle de daha yakınlaşmışlar, görüş açıları, sorgulama, düşünme özellikleri genişlemiştir. Çocuklar aracılığıyla aileler arasında da yakınlaşma olmuştur. Ana-babalardan da isteyenler gezilere, kimi derslere katılmışlardır. Bütün bunlar hemşehrilik, komşuluk duygularının gelişmesine neden olmuştur. Ayrıca çocuklarda çevre bilinci de gelişmiştir. Bu konuda da çocuklar ailelerini etkilemektedirler. Kentlerindeki anıtları tanımakta, onları sevmeyi de öğrenmektedirler. Bunun onları çağdaş bir koruma bilincine götüreceğine inanıyoruz.
Dört ayrı inanışın bir arada yaşadığı, korunabilmiş bir ortamda, çocukların birlikte olmalarına, çevrelerine sahip çıkmalarına, birlikte üretmelerine olanak sağlanmıştır.
Bunun sağlıklı bir yaygın eğitim olduğunu kanıtlanmıştır.
Böyle bir olay her şeyi devletten beklemeden sivil girişimcilikle başarıya ulaşmanın olanaklarını da göstermiştir.
Kaynak yaratmanın olasılıkları tanıtılmış, insanlar girişimciliğe yüreklendirilmişlerdir. Başarı, herkesi, yeni tasarımlara itelemiştir. Yaz okulu daha kıştan beklenilmeğe başlanmıştır.
Kuzguncuk’un dışındaki büyük İstanbul’u, kültürel mirasımızı tanımaları onlara yeni ortak girişimler tasarlamakta da yardımcı olmaktadır. Önceden tasarlanmamış başka etkinlikler de gerçekleştirilmektedir böylece… Örneğin İlkokul bahçesinde sinema izlemek, müzik dinlemek gibi…
Bu paylaşım onları yakınlaştırmakta, hoşgörü, sevgi ortamının doğmasına yardım etmektedir. Böylece yeniden oluşan Kuzguncukluluk bilincinde buluşmak onlara yaşama sevinci sunmaktadır.