Mevcut Yapıların Karbon Ayak İzini Azaltmanın Yolları
Binalarımızın geleceğinin nasıl göründüğüne dair kesin bir bilgiye sahip değiliz. Bu durum bölgeye veya şehre göre değişse de, hepimiz daha sürdürülebilir, sağlıklı ve kapsayıcı bir bina ortamı vizyonunu paylaşıyoruz. Ne yazık ki, modern ve çağdaş mimari, konfor sağlamak için temel insan ihtiyacının kullanılabilirliğini genişletmeye çalışırken; yapı sektörü ve piyasa güçleri tarafından söylenen varsayımları genellikle ihmal etmiştir. Ancak, tüm yapı bileşenleri düşünüldüğünde, bir kısmının inşaat sektöründeki tüm emisyonlarının yarısından fazlasından sorumlu olduğu tahmin ediliyor.
Gerçek şu ki, binalar dünyadaki enerjinin %35'ini kullanıyor ve küresel emisyonların %35'inden doğrudan sorumlular. Ancak bu durum, aynı zamanda sektörde yapacağımız herhangi bir değişikliğin önemli bir küresel etkiye sahip olacağı ve gelecek için gerçek bir etki yaratabileceği anlamına geliyor.
Yapı Sektörü Doğal Çevreyi Nasıl Etkiliyor?
Dünya Yeşil Bina Konseyi CEO'su Cristina Gamboa bu konuda şöyle diyor: “Binalar toplumumuzun temel taşlarıdır. Zamanımızın %90'ından fazlasını binalarda geçiriyoruz. İnsanlar hayatta kalmak için binalara güveniyorlar. Binalar da inşa edilmeleri ve işletilmeleri için dünyanın sınırlı kaynaklarına bağlılar. Küresel karbon emisyonlarının yaklaşık %40'ından sorumlu olan binalar, kalan karbon bütçemizi yönetme konusunda da muazzam bir potansiyele sahiptirler”
Genel olarak, karbon ayak izi hakkındaki tartışma, daha çok ulaşıma odaklanma eğilimindedir. Bununla birlikte, birçok insan ulaşım endüstrisinden kaynaklanan karbon emisyonlarını en aza indirmeye çalışsa da otomobiller emisyonların çoğunluğundan sorumlu değildir. Asıl sorumlu kişi mevcut yapılı çevre, hatta bundan daha ziyade, ana yayıcıdır. Rakamlarla konuşursak, örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde mevcut binalar toplam enerjinin %40'ını, elektriğin %70'ini, hammaddelerin %60'ını, içilebilir suyun %12'sini ve tüm sera gazı emisyonlarının kabaca yarısını tüketmektedir.
Artan nüfus ve ekonomik büyüme nedeniyle, mevcut yapının çevre üzerindeki etkisinin gelecekte artması beklenirken, bir binanın karbon ayak izine katkıda bulunan faktörlerin bazıları hala belirgindir ve bazıları daha azdır.
Binalardaki enerji tüketimi, son on yılda dikkate alınması gereken öncelikli faktörlerden biri olmuştur. Elektrik kullanımını karbondan arındırmak ve azaltmak için çok çaba gösteriliyor. Ancak iç mekândaki diğer ekipman cihazlarına ek olarak, mekanik ısıtma, iklimlendirme, çevre ve bina türü ne olursa olsun; mevcut enerji yapısını tamamen değiştirmekten ve dünya çapındaki felaketi durdurmaktan hala çok uzağız.
Binayı inşa etmek için kullanılan malzemelerdeki gömülü karbona ek olarak, sera gazı emisyonları, daha az bilinen ancak çok önemli iki faktörlerdir. Çünkü etkileri genellikle gizlidir ve fark edilmez. Bu da onları önümüzdeki otuz yıl için enerji kullanım faktörü ile eşit hale getirir.
Genel Sorunun Temel Bir Parçası Olarak Yapı Malzemeleri
Yapı sektörü, yıllardır verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımını iyileştirmek için önemli çabalar sarf ediyor. Ancak, binalardaki yapı malzemelerinin iklim üzerindeki etkileri daha az belirgindir. Hatta, neredeyse enerji kaynaklarınınkilere eşittir. Bu malzemeler proje sahasına ulaştığı andan itibaren, atmosfer birçok formdan sessizce etkilenir.
Gömülü karbon özellikleri her malzemede çok farklıdır ve bunun tüm binalar için tek bir analiz süreci yoktur. Örneğin çelik, üretimi için yüksek enerji ihtiyacına bakılmaksızın büyük inşaat projelerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Beton da yine yanlış kullanılan ve daha “hafif” bir tasarımla elde edilebilecek devasa yapılara yol açan, çok yaygın bir başka yapı malzemesidir. Ayrıca, bakır ve diğerleri gibi sınırlı kaynaklar, atık akışlarında kaybolur.
Şimdiye kadar belirtilen her şeyi özetlemek için, gri enerji ve emisyonlar dikkate alınmalıdır. Ayrıca yapı malzemelerinde bulunan karbonun, çevreyi ne ölçüde etkileyebileceği incelenmelidir. Bununla birlikte, çalışmalar ve deneyler, karbon ayak izini yalnızca bitmiş üründen belirlemenin imkânsız olduğunu göstermiştir. Bu nedenle, mevcut bina analizini iyileştirmek ve dolayısıyla performanslarını artırmak için daha fazla bilimsel yönteme duyulan ihtiyaç duyuluyor.
Mevcut Binalardan Karbon Ayak İzi ile Mücadele Yolları
Genel olarak binalarımızın ve özel olarak mevcut yapımızın karbon ayak izini ele almak için, yukarıda belirtilen etki biçimleri (doğrudan ve dolaylı emisyonlar) dahil olmak üzere, tüm inşaat yaşam döngüsüne yakından bakmak ilkel görünüyor.
Dünya Yeşil Bina Konseyi, bir endüstri olarak gömülü karbon ayak izimizi nasıl azaltabileceğimize dair kapsamlı bir genel analiz yayınladı. İlk adım olarak, mevcut binaların gri emisyonları ve CO2 emisyonları üzerindeki tam etkisini ölçmeliyiz. Bu yöntem, bahsedilen emisyonların boyutunu bilmemize ve karbon azaltma hedeflerimiz için bir referans başlangıç noktası oluşturmamıza yardımcı olur. Bu şekilde NetSıfır’a doğru bir çerçeve oluşturabiliriz. Ayrıca, mevcut katkılarımızı ve azaltma hedeflerimizi kamuoyuna açıklamayı düşünmeliyiz.
Tüm inşaat sektörünün karbondan arındırılmasını sağlamak için öne sürülmesi gereken ana görevlerden biri; önemli yenilemeler, sistemler ve malzeme seçimi, ekipman değişimleri, sermaye iyileştirme döngüleri, imar veya kullanım değişiklikleri ve can güvenliği gibi mevcut binanın dayanıklılık özelliklerine müdahale etmektir.
Bunun da ötesinde, mevcut her binanın, enerji verimliliği iyileştirmek, karbonsuz yenilenebilir enerjiyle çalışan elektrikli veya bölgesel ısıtma sistemlerine geçmek ve karbonsuz üretimin bir kombinasyonunu içeren enerji yükseltmelerini oluşturmak gerekecektir.
Bu görevleri belirleyerek, yani en pratik ve etkili karbon ayak izi azaltma çözümlerinden bir bulgu ortaya koyarak, sektörümüzün bugünkü konumundan bir NetSıfır’a geçişini yönlendirebiliriz.