Ofislerde Enerji Verimliliği ve İnsan Sağlığı
Şebnem Gemalmaz
Arup İstanbul, Aydınlatma Tasarımı
Arup İstanbul Aydınlatma tasarım biriminin yürütücülüğünü üstlenen Şebnem Gemalmaz’ın uzmanlığı kentsel aydınlatma stratejileri ve aydınlatma ile marka/kimlik geliştirme üzerine. Kent Planlama kökenli tasarımcı, ilk yüksek lisans çalışmasını kentsel tasarım ve aydınlatma üzerine İstanbul’da tamamlamış. Aydınlatma tasarımına olan tutkusu ile İsveç’te mimari aydınlatma tasarımı üzerine ikinci yüksek lisans çalışmasını bitirdikten sonra Stockholm Belediyesi için aydınlatma master planı öncesi kentin gece imajını üzerine projeler geliştirmiş. 2010 yılında İstanbul’a döndükten sonra birçok ulusal ve uluslararası projenin aydınlatma tasarım çalışmalarını yürüten tasarımcı, 2013 yılında Arup Amsterdam Ofisi’ne katılmış. Nisan 2014 itibari ile Arup İstanbul aydınlatma tasarım bölümünde çalışmalarını sürdürmektedir.
Cephe tasarımı, havalandırma sistemleri ile aydınlatma tasarımı birebir bağlantılı konular. Enerji tasarrufundan bahsederken tüm bu sistemlerin birbirleri için yaratacağı faydaları değerlendirmek gerekiyor. Maksimum gün ışığı sağlayan bir cephe tasarımı, havalandırma maliyetini azaltacak bir aydınlatma sistemi, tüm bunları düzenleyen bir otomasyon kurgusunun oluşturulması bir gereklilik.
Sürdürülebilirlik son yılların gözde kavramlarından biri. Aydınlatma tasarımcısı olarak sizin açınızdan konunun nasıl değendirildiğini öğrenebilir miyiz?
Ş.G: Aydınlatma çoğu zaman lüks olarak görünse de aslında bir gereklilik. Tam da bu nedenle aydınlatma tasarımı ve tasarımcısı önemli kavramlar. Mekanların artık sadece gece veya sadece gündüz kullanımları ile sınırlandırılmadıklarından bahsediyoruz. . Bir çoğumuz aynı mekanda günü ve geceyi deneyimliyoruz. Alışveriş merkezleri tüm gece açık, parklar ve kamusal mekanlar geceleri konser ve diğer etkinliklere ev sahipliği yapıyor, çalışma saatlerimiz gittikce esnekleşiyor ve çalışmak için kullandığımız mekanlar çeşitleniyor. Artık sabah 9’dan akşam 6’ya kadar çalışan ofisleri bulmak zor.
Bu değişime hem daha sağlıklı hem de çevreye daha duyarlı bir şekilde cevap verebilmek ise aydınlatma tasarımcısının görevi. Burada da sadece aydınlatmaya yönelik çözümler değil, proje dahilindeki diğer tüm disiplinler ile bütüncül bir sistem oluşturulması önemli bir yaklaşım.
Özellikle cephe tasarımı, havalandırma sistemleri ile aydınlatma tasarımı birebir bağlantılı konular. Enerji tasarrufundan bahsederken tüm bu sistemlerin birbirleri için yaratacağı faydaları değerlendirmek gerekiyor. Maksimum gün ışığı sağlayan bir cephe tasarımı, havalandırma maliyetini azaltacak bir aydınlatma sistemi, tüm bunları düzenleyen bir otomasyon kurgusunun oluşturulması bir gereklilik. Ancak bu şekilde maksimum gün ışığı kullanımı sağlanırken, elektrik sarfiyatını minimumda tutan, etkin enerji kullanımı sağlayan bütünleşik sistemler geliştirilebilir.
Enerji açısından baktığımızda böyle. Bir de çevreye verilen zararı en aza indirgemek gerekli elbette. Ekosistemlere zarar vermemek için, doğru ışık rengi ve sıcaklık
seçiminden doğru armatür aksesuarlarının seçimine ve konumlandırılmasına kadar geniş bir çerçevede detaylara dikkat etmek gerekiyor.
Yeşil binalar ve özellikle yeşil sertifikalı binalar sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bunların aydınlatma tasarımı ile ilişkisi nedir?
LEED ve BREEAM sertifikası almak üzere tasarlanan birçok projenin aydınlatma tasarım sürecinde yer aldım. En son Arup Amsterdam bünyesinde özel bir ofis binasının peyzajı ve cephesi için böyle bir çalışmam oldu. Tüm cephe ve peyzaj tasarımını yarı yarıya az enerji harcayarak tamamladık ve BREEAM için artı kredi sağlamış olduk.
Aydınlatma tasarımı, bu sertifikalama çalışmalarının çok küçük bir parçası fakat ben konuyu bizler açısından olumlu buluyorum. Sertifikalar kimi zaman gözden kaçan fakat aslında olması istenen tasarım prensiplerini hatırlatıyor. Örneğin, seçilen armatürlerin cut-off açılarına dikkat edilmesi gerekiyor, böylelikle ışık kirliliğini minimuma indirmek hedefleniyor. Ofislerde gün ışığı sensörlerinin kullanımı ile yapay ve doğal ışık kullanımı dengelenirken, enerji tasarrufu yaratılabiliyor. Uygun aksesuar, lens ve reflector seçimleri ve daha az enerji harcayan armatürler ile istenen aydınlık sağlanabiliyor.
Sağlıklı ofis aydınlatması dediğimizde ne anlamalıyız? Alışılagelmiş floresan ışık kaynaklı aydınlatmadan LED kaynaklı aydınlatmalara geçiş oldukça hızlı. Bizler bunu enerji verimliliği açısından olumlu buluyoruz. Durumu bizler için değerlendirir misiniz?
Sağlıklı ofis aydınlatması öncelikle kullanıcıyı önemsemeli. Günün en az 8 saatini aynı mekanda geçiren kullanıcılar düşünülürse, aydınlatma tasarımı dinamik olmalı. İç mekanlar ve dış mekan arasında ilişki kurmalı, ortam aydınlığını optimum düzeyde tutarken aynı zamanda değişen koşullara ayak uydurabilecek alternatif çözümler sunmalı. Kullanıcıya kontrol edebilme özgürlüğü vermelidir. Birçok araştırma manuel kontrol edilebilen aydınlatma çözümlerinin enerji tasarrufu açısından pozitif etkileri olduğundan bahsetmektedir.
LED ışık kaynaklarına geldiğimizde, benim açımdan kontrol kolaylığı sağladığı ve yeniliğe açık bir mecra yarattıkları için ilgi çekiciler. Yoksa sadece eski tip ışık kaynaklı armatürlerin LED ışık kaynakları ile değiştirilmesi ile enerji verimliliği sağlandığı veya esnek çözümler sunulabildiğini düşünmüyorum. Konu çok daha kapsamlı ele alınmalı.
İyi aydınlatma tasarımı dediğimizde ne anlamamız gerekiyor?
Soru sormanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Mekan, hangi fonksiyon ve kullanıcı için, ne için, ne kadar süre ile, nasıl tasarlanacak? Tüm bu sorulara verilecek cevaplar, projenin detaylarını oluşturuyor.
Aydınlatmanın insanlar üzerindeki etkisinin sadece fiziksel olmadığını biliyoruz. Işığın insanlar üzerindeki etkisini 3 kategoride toplamak mümkün olabilir: Duygusal, Biyolojik ve Görsel.
İyi aydınlatma, tüm bunları birarada değerlendiren aynı zamanda mekanı, fonksiyonu ve kullanıcıyı tanımlayabilen mekansal bir çözümlemedir. Ve bunu teknik ve estetik verileri biraraya getirerek yapar. Bu yüzden çok katmanlı bir bakış açısı gerektirir.
Sağlık ve aydınlatma arasındaki ilişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Işığın görsel etkileri, aydınlatma ile ilgili rehber ve uluslararası standartlarda tanımlanıyor. Duygusal etkileri ise biz aydınlatma tasarımcıları ve mimarların oldukça iyi bildiği konular arasında. Fakat daha önce de bahsettiğim gibi, son zamanlarda aydınlatmanın biyolojik etkileri konuşmaya başladığımız konular arasına girdi.
Farkında değiliz belki ama uyanma ve uyku saatlerimiz, puslu havalarda çok daha yorgun ve uykulu, güneşli havalarda ise canlı hissetmemiz ışığın üzerimizde yarattığı etkiler ile doğrudan bağlantılı. Melatonin hormonu, sirkadyan ritm dediğimiz biyolojik ritmimizin temel düzenleyicisidir.
Vardiyalı çalışan işçileri düşünün. Gece vardiyasında çalışanların günışığından mahrum olduklarını biliyoruz. Bu durum zamanla bünyelerinde melatonin artışına neden olarak, yorgunluk ve uykusuzluk hali doğuracaktır. Bu durum, medikal olarak test edilmiş özel ışık kaynakları kullanımı ile tersine çevrilerek, işverimliliği artırılabilir. Aynı zamanda çalışanların çok daha sağlıklı bir ortamda çalışabilmeleri sağlanmış olur.
Okullarda da durum aynı. Çalışma alanlarında uygun ışık sıcaklığı ve uygun armatür kullanımları ile hem konforlu ortamlar yaratılabilir hem de öğrencilerin çok daha aktif bir şekilde derse katılımları sağlanabilir.
Sizin çalışmalarınız hakkında bizlere bilgi verebilir misiniz?
Bir televizyon kanalının ana yönetim binası ile ilgili bir projeyi çok yeni tamamladık. Yapının gün-ışığı kullanımı ile yapay aydınlatma kullanımını bir arada değerlendiren bir sistem geliştirdik. Örneğin, yapının içinde yer alan iç-bahçelerde canlı bitkiler kullanıldı ve bu bitkilerin gün ışığından en yüksek düzeyde faydalanması için özel çalışmalar yapıldı. Aydınlatma tasarımı dediğimizde, genellikle yapay aydınlatma anlaşılsa da aslında gün ışığı ile aydınlatma tasarımı çok kapsamlı ve önemli bir konu. Süreçte Arup’un İstanbul –Berlin-Amsterdam aydınlatma tasarım ekipleri ile yine Istanbul ve Milano’daki cephe danışmanları ile birlikte bir proje geliştirildi. Doğal aydınlatmanın mekana etkisi tanımlandıktan sonra, özellikle ofis alanlarında gün ışığı sensörleri ile gerekli olan zamanlarda yapay aydınlatma kullanılması sağlandı.
Arup, 75 bağımsız aydınlatma tasarımcısı ile belki de dünyadaki en büyük aydınlatma tasarım ofislerinden biri. Projelerin ihtiyaçlarına göre, uzmanlıkları doğrultusunda profesyoneller biraraya getirilerek proje ekipleri kuruluyor. Bahsettiğim gibi ofis projesi 4 ayrı Arup ofisinin dahil olduğu bir çalışma idi.
İstanbul ofisi bu sıralarda Aşgabat Olimpiyat Kompleksi ve İzmir’de bir alışveriş merkezi için yoğun bir tempoda çalışıyor fakat; aynı zamanda özellikle Amsterdam (Avrupa’daki aydınlatma birimlerinden sorumlu ana ofis) ofisi ile doğrudan bağlantılı olduğundan birçok uluslararası projenin tasarımında da yer alıyor.q