Projelerde Yalıtıma Bütüncül Bakılmalı
Levent PELESEN
İzoder Yönetim Kurulu Başkanı
Küresel ısınmanın etkisi ile artık binaları ısıtmanın yanı sıra soğutma da çok önemli bir hale geldi. Bizim en fazla enerji giderimiz ısıtma ve soğutma nedeniyle oluyor. Bu durumda binalarımızı yalıtmak için yalnızca ısıtma amacı gütmeyeceğiz, soğutmayı da hesap ederek projelerimizi yapacağız. Isıtma, soğutma, su, ses, yangın yalıtımına bütüncül bakılarak projelendirme yapılmalı.
İZODER’in 2017 ve 2018 yılı ilk çeyreğindeki faaliyetleri, geleceğe dair amaç ve planları hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?
İZODER 1993 yılında yalıtım bilincini ülkemiz çapında yaygınlaştırmak amacıyla kuruldu ve 25 yıldır ısı, su, ses ve yangın yalıtımı konularındaki faaliyetlerini başarıyla sürdürüyor. Ayrıca ısı yalıtımı konusunun içinde tesisat yalıtımını bir alt başlık olarak değerlendiriyoruz. Sektörel bir sivil toplum örgütü olarak 25 yıldır aralıksız bir şekilde çalışmalarımızı yürütmenin büyük bir başarı olduğunu söyleyebilirim. Bu başarıda elbette üyelerimizin katkılarının ve derneğimizi sahiplenmelerinin önemi çok büyük.
İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Levent Pelesen
İZODER çalışmalarını iki yıllık dönemler halinde değişen bir yönetim kurulu ile gerçekleştiriyor. Şu sıralar gündemimizde 2 yıllık yönetim süresini 3 yıla çıkartmak konusu var. Çünkü bu sürenin hedeflenen ve programlanan aktiviteleri gerçekleştirmeye yeterli olmadığını gözlemliyoruz. Zaten geçmişten günümüze iki yılda bir tüm yönetim kurulunun tamamının değiştiği hiç olmadı. Yeni görüşlere de açık olmamız sebebiyle her değişim döneminde %20-25 oranında yenilenmeye dikkat ediyoruz. Bu da %75 oranında bir önceki dönemde görev yapanların devam ettiğini gösteriyor. Bu nedenle de programlanan aktiviteler kesintiye uğramadan hayata geçiriliyor. Biz her yönetiminin sonunda, yeni dönem çalışmalarına başlamadan önce geçmiş dönemi değerlendiriyor ve yeni dönemin planlamasını yapıyoruz. Yönetim kurulumuzun üyelerimizin tümünün profilini temsil eder nitelikte olmasına gayret ediyoruz.
Peki 2017 yılının değerlendirme toplantısına göre yeni dönemde hangi hedefleri belirlediniz?
2017 yılındaki toplantımızda ortaya çıkan en önemli konulardan bir tanesi mevzuatlardaki eksiklikler idi. Bu eksikliklerin tamamlanması ise bizim birinci derecede hedeflerimiz arasında. Yıllardır derneğimiz ulusal ve tüm ülkeyi kapsar nitelikte olmasına, üye profilimizin de ülkenin her tarafından üyelerden oluşmasına rağmen ağırlıklı olarak İstanbul derneği olduğumuz yönünde yanlış bir algı söz konusuydu. Bu algıyı ortadan kaldırmayı kendimize ikinci hedef olarak belirledik.
Yalıtım konusundaki en yetkili merci olan Bakanlığın mevzuatlar konusundaki hedefi de bizimle aynı idi. Biz de Bakanlığımız ile birlikte sektörümüzdeki eksik yönetmeliklerin tamamlanması konusunda çalıştık. Ne kadar üzücüdür ki 25 yıllık bir dernek olmamıza rağmen su yalıtımı ve ses yalıtımı konularında bir yönetmeliğimiz yoktu. Isı yalıtımı yönetmeliğimiz var ancak revize edilmesi gerekiyordu. 12. dönemin ilk yılı olan 2017 yılı içerisinde İZODER’in destek ve katkılarıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ses yalıtım ve su yalıtım yönetmeliğini yayınladı. Böylelikle ülkemizde sektörümüze ait eksik yönetmeliğimiz kalmadı. Yönetmelikler tamamlandı ancak bu yönetmeliklerin tüm ihtiyaçları kapsar nitelikte olup olmadığı konusu tartışılır. Tabii ki hâlâ eksiklikler var. Isı, su, yangın ve ses yalıtımı konularındaki yönetmelikler arasında en gelişmişlerinden biri Isı Yalıtımı Yönetmeliği…
Mevcut yönetmelikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Isı yalıtımı konusunda ülkemizde yenilikçi çabalar devam ediyor. 25 yıl öncesine gittiğimizde, kullanılan ısı yalıtım kalınlıkları ortalama 2-3 cm idi. Isı yalıtımı uygulanan bina sayısı ise %5-10’lar mertebesindeydi ve çok azdı. Günümüzde ise hem malzeme kalınlıkları hem de uygulama yapılan bina anlamında çok büyük artışlar var. Yeterli mi? Tabii ki değil. Bunların geliştirilmesi için çalışmalarımız devam ediyor.
Su ve ses yalıtımı yönetmeliklerinin yayınlanmasının ardından gündemdeki önemli hedeflerden bir tanesi ısı yalıtım yönetmeliğinin revizyonu. Bunun için çalışmalar başlatılmış durumda. Biz de bunu çok önemsiyor ve destek veriyoruz. Eksik olan yönetmeliklerin tamamlanması sürecini aslında bir seviyeye kadar bitirdik. Ama ondan sonra daha önemli bir görev bizi bekliyor. Bu yönetmeliklerin sahada en iyi şekilde uygulanmasını sağlamak.
Türkiye’de enerji verimli bina üretmekle, doğru yalıtım yapmak ekonomi için nasıl bir önem arz ediyor? Bu değerin ülkemizin dünya pazarındaki rekabeti ile ilişkisini nasıl yorumluyor sunuz?
Hepimizin bildiği gibi ülkemiz maalesef enerji konusunda dışa bağımlı bir durumda. Enerjiyi ithal eden konumdayız. Enerji hem dünyada hem de ülkemizde çok önemli bir konu, dolayısıyla da enerjiyi ne kadar verimli kullanır ve ithalatımızı o oranda azaltırsak ülke ekonomisine doğrudan katkımız olacaktır. Bu sebeple enerji verimli binalar ile ekonomi arasındaki bağ doğrudan bir bağdır. Bu konu kamuoyunda çok dikkat çeken bir konu. Bizim de dernek olarak en önemli faaliyet alanlarımızdan bir tanesi binalarda enerjinin korunumu konusu.
İZODER’in destek ve katkılarıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ses yalıtım ve su yalıtım yönetmeliğini yayınladı. Böylelikle ülkemizde sektörümüze ait eksik yönetmeliğimiz kalmadı.
Binalarda enerji verimliliği ile direkt ilişkili ısı yalıtımı, Türkiye ekonomisi ve son kullanıcı için büyük önem arz ediyor. Bu konuda vatandaşların doğru bilgilere sahip olması çok önemli çünkü yalıtımla kışın ısıtma, yazın da soğutma amacıyla harcanan enerjiden ortalama yüzde 50 tasarruf sağlanıyor. Bu da doğalgaz ve elektrik faturalarını yarı yarıya düşürdüğü için konut sakinlerinin bütçesini ve konforunu direkt ilgilendiriyor. Isı yalıtımının maliyeti de yüksek değil. Yeni yapılan bir binada ısı yalıtımının maliyeti, toplam maliyetin yüzde 2 ila 5’i kadar. Ayrıca binalarda tüketilen enerji Türkiye ekonomisi için de çok önemli çünkü %37 ile binalarda yapılan tüketim, toplam enerji tüketimimizde en yüksek paya sahip. Türkiye’deki binaları ısı yalıtımlı hale getirerek, ülkemizin toplam enerji faturasını yaklaşık %15 azaltmamız mümkün.
Isı yalıtımı ve enerji verimliliği açısından bakacak olursak farklı sıcaklıktaki iki ortam arasında ısı transferini önleyen malzemeye ısı yalıtım malzemesi diyebiliriz. Ama bunun da bir verimliliği olması lazım yani dış cephe duvarına sırf bu önleme görevini yaptığı için ısı yalıtım malzemesidir diyemeyiz. Isı yalıtım malzemesi diyebilmemiz için ikinci bir şarta ihtiyacımız var. Bu noktada teknik bir terim olan lamda ve ona bağlı olarak direnç katsayısı devreye giriyor. Yani lamdası belli bir değerden düşük olan malzemelere ısı yalıtım malzemesidir diyoruz. Bu değer dünya literatüründe ve yönetmeliklerde 0.05 watt/metrekare kelvinden küçük olan malzemeler olarak tanımlanıyor. Peki malzemenin lamda değerinin bu değerden küçük olması tek başına yeterli mi? Yeterli değil çünkü lamdası düşük ama gerekli direnci göstermesi için belirli kalınlığının da olması gerekiyor.
Küresel ısınmanın etkisi ile artık binaları ısıtmanın yanı sıra soğutma da çok önemli bir hale geldi. Bizim en fazla enerji giderimiz ısıtma ve soğutma nedeniyle oluyor. Öyle şehirlerimiz var ki, buralarda sadece 3 ay kış yaşanıyor, diğer aylarda sıcak bir iklime sahip. Bu durumda binalarımızı yalıtmak için yalnızca ısıtma amacı gütmeyeceğiz, soğutmayı da hesap ederek projelerimizi yapacağız. Isıtma, soğutma, su, ses, yangın yalıtımına bütüncül bakılarak projelendirme yapılmalı.
Enerji verimliliği ve yalıtım bugün birçok firmanın üzerinde AR-GE ve inovasyon çalışmalarını geliştirdiği bir konu iken siz bu AR-GE çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günümüzde bu konuda yoğun olarak inovatif çalışmalar yapılıyor. Mesela sıva veya boya üreticileri lamdası 0.05 watt/metrekare altında olan ürünler çıkartıyorlar ama o çalışmalar içinde hangileri gerçekten kullanıma uygun ve sektörümüze faydalı? Bunların da değerlendirilmesini bizim derneğimiz yapabiliyor. Derneğimizin yan kuruluşu olan ‘TEBAR’ (Test Belgelendirme, Araştırma ve Geliştirme Ticaret A.Ş.) teknik belgelendirme ve araştırma kuruluşu. Bu kuruluş bünyesinde biz malzemelere CE belgesi veriyoruz. Akredite, bütün uluslararası kurumlarca kabul edilmiş bir şekilde belgelendiriyoruz ürünleri. Isı yalıtımı konusunda CE Belgesi verebilmemiz için malzemeye tabii ki lamdası tanımlanan sınırların içinde olması lazım ama direnci de olmalı. Eğer lamda değeri o tanımlanan sınıfların içerisinde ama direnci uygun değilse o zaman CE Belgesi verme yetkimiz yok. Bazı durumlarda laboratuvar ortamında elde edilen değerlere sahada rastlanamıyor ve uygulanabilirliği olmuyor. Bu konu çok hassas inovatif birçok çalışma yapılıyor ancak henüz ortaya çıkmış dört dörtlük bir malzeme gözlemleyemedik. Biz dernek olarak artık ‘ısı yalıtımına yardımcı malzemeler’ konusunda yeni bir kategori açmak durumundayız ki bu malzemeleri doğru konumlandıralım. Kullanılan bu malzeme tek başına ısı yalıtım malzemesi gibi davranamayacak ama artı bir fayda sağlayacaktır. Bu nedenle ısı yalıtımına yardımcı malzeme olarak tanımlamak doğru ve yerinde olacaktır. Bunu biz de standartlarımızın içerisine koyacak şekilde tanımlamak durumundayız. Karşı olduğumuz ise ısı yalıtımı yapıyorum, çok iyi yapıyorum, diğer yalıtım malzemelerine ihtiyaç yok, gibi bir algının yaratılıyor olması.
Yangın Yönetmeliğinde konu detaylı olarak kurallara bağlanmış ve kurallara uyulduğu takdirde zaten çok olumsuz sonuçlar ile karşılaşmayız.
İZODER kurulduğu yıllarda, bugün yaygın olarak kullanılan mantolama sistemi ülkemizde yoktu. 1993 yılına gittiğinizde mantolama uygulaması ya hiç yoktu ya da parmakla gösterilirdi ülkemizde. Bu durum 2000 yılına kadar böyle devam etti. 1997’de yılda toplam 300 bin metrekare mantolama uygulaması yapılıyordu, bugün ise 60-70 milyon metrekare mantolama yapılıyor. Bu en büyük inovatif gelişmedir aslında. Bugün artık mantolama uygulaması diye bilinen dış duvarların dıştan ısı yalıtım malzemeleriyle giydirilmesi çok yaygın olarak kullanılıyor, doğru bir yöntem, dernek olarak destekliyoruz ve gelişmesi gereken bir uygulama olduğunu savunuyoruz.
Derneğimiz kurulduğu ilk yıllarda sektörümüzün SWOT analizi yapıldığında sektör profesyonellerinin dahi yalıtım konusunda bilgi eksikliklerinin en zayıf yön olduğu tespit edilmiş. Bugüne geldiğimizde ise artık sektör profesyonellerinin bu konuda yeterli bilgiye sahip olduğunu hatta kamuoyunun yalıtım konusundaki bilinç seviyesinin çok ciddi oranda artış gösterdiğini izliyoruz. Ama bu yeterli mi diye sorarsanız. Hayır yeterli değil çünkü bilinç seviyesi arttı ama bilgi tam olarak artmadı. Bazı yanlış anlamalar ve kavram karmaşaları halen devam etmekte ve bu durumun düzeltilmesi görevi de bize düşüyor...
Son dönemde yaşanan yangınlarla ilgili bize birincil kaynak olarak ne söyleyebilirsiniz? Yönetmelikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yakın dönemde ülkemizde ve yurt dışında yaşanan ve son olarak 7 Şubat’ta İzmir’de bir otelde çıkan yangının yansıyan haberlerde sanki yangının çıkışına yalıtım malzemesi sebep olmuş gibi bir algı var. Oysa ki yangınların çıkış nedenlerinin başında elektrik arızaları, ikinci sırada unutulan sigara, üçüncü sırada açık unutulan ütüler geliyor ve bu nedenleri başka nedenler izliyor. Asıl önemli olan yangının çıkışını engelleyebilmek, yangın çıkış nedenleri genelde insan kaynaklı olduğu için tamamen engellenemiyorsa bizim yapmamız gereken yangın sırasında can kaybının yaşanmaması ve insanların tahliyesi için gereken zamanın kazanılması. Aslında Yangın Yönetmeliğinde bu konu detaylı olarak kurallara bağlanmış ve kurallara uyulduğu takdirde zaten çok olumsuz sonuçlar ile karşılaşmayız. Yönetmelikle hangi yükseklikteki yapıda ne tür malzemelerin kullanılabileceğini ve bunların yanmazlık sınıfları, uygulama yöntemleri detaylı olarak tarif ediliyor, her şey kuralına göre yapıldığında zaten istenmeyen sonuçlar en alt seviyeye inecektir.
Özellikle cephelerde çok hızlı yayıldığı ifade edilen yangınlar incelendiğinde bu yapılarda ticari yapılar başta olmak üzere tercih edilen en yaygın uygulamalardan birinin de giydirme cephe uygulamaları olduğunu görüyoruz. Bu sistem benim kişisel olarak sevdiğim bir sistem ancak hatalı uygulamalar nedeniyle binaya estetik görüntü veren dış cephe kaplamalarının dış duvar ile arasında havalandırma boşluğu kalacak şekilde cepheye asılması ve bu boşluğun baca etkisi yaratarak yangının cephede hızla yayılmasına sebep oluyor. Dolayısıyla bu sistemlerde mutlaka mevzuata uygun yanmazlık sınıfında malzemelerin kullanılması ve kat aralarına yangın bariyerleri konulması gerekiyor. Ülkemizdeki mevzuat, bu tür havalandırmalı giydirme cephe detaylarında yalıtım malzemeleri de dahil olmak üzere hiçbir malzemenin yanmaması gerektiğini ifade ediyor. Ancak bilgi eksikliği ve ekonomik gerekçeler ile yanıcı dış cephe kaplamalarının tercih edildiği, yani estetik kaygıların yangın güvenliğinin önüne geçtiği giydirme cephe uygulamaları sürdükçe bu tür yangınlar ile karşılaşılması olasılığı hep olacak.
Yangında öncelik korunmak ve kurtulmaktır. Yangın yalıtımı, yangınlarda oluşan ısı ve dumanın zararlı etkilerinin sınırlandırılmasına yönelik, can ve mal güvenliğini sağlayıcı yapısal önlemlerdir. Yangın çıktığında en hızlı en güvenli şekilde yangın mahallinin terk edilmesini sağladığı gibi, hayati bir unsur olan dumanın bina içinde yayılmasını geciktirecek önlemler ancak yangın yalıtımı ile mümkündür. Tüm yalıtım tedbirlerini ve uygulamalarını almayı planladığınız yeni inşaatlarda, yangın yalıtımının maliyeti inşaat maliyetinin yüzde 5’ini geçmez.
Son yasal düzenlemeler, yalıtım sektörünün gelişimine ivme kazandırdı. Sektörümüzün yıllardır beklediği ‘Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği ve Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik’ İZODER çalışanlarının yıllar süren emek ve katkıları ile ülkemize kazandırıldı. İki yönetmelik de İZODER’in her platformda vurguladığı vatandaşlarımızın güvenli, sağlıklı konforlu binalarda yaşama hakkına hizmet edecek hayati önemde yönetmeliklerdir. Elbette eksiklikler, düzeltmeler olacaktır ancak önemli olan, sektörün bir nirengi noktası kazanmasıdır.
İZODER olarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı işbirliği ile Ekim 2017’de İzmir’de yüksek bir katılımla başlayan seminer dizimize, Ocak 2018’de Ankara’da, Mart 2018’de Adana’da Nisan 2018’de Kayseri’de devam ettik. Finali ise İstanbul’da yapacağız. İzmir, Ankara, Adanave Kayseri seminerlerinin gördüğü yoğun ilgi, Anadolu’ya açılma stratejisinin ne kadar önemli olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi. Hedefimiz bu seminerler dizisini 2019 yılında da sürdürmek.
Ses yalıtımı konusundaki değerlendirmeniz nedir?
Ses yalıtımı konusunda bilinç oluşturmak İZODER olarak bizim üstlendiğimiz bir sorumluluk. Üstlendiğimiz yalıtım konuları o kadar önemli ki, hem enerji verimliliği, çevresel etkiler ve iklim değişikliği gibi konular, hem de güvenli yapıların oluşumu, konforlu, sağlıklı yaşam alanları ile yakından ilgili olmamızı gerektiriyor.
Gürültü, ruhsal ve fiziksel açıdan sağlığımızı tahrip ederek, toplumsal uyum ve verimliliğimizde derin yaralar açıyor. Ayrıca çocuklarımızı hem fizyolojik, hem bilişsel, hem de duygusal açıdan olumsuz etkiliyor. Ses ve gürültü, sürekliliğine, dozuna ve kişilik özelliklerine bağlı olarak hepimizde farklı yoğunlukta etki yaratıyor. Gürültü kirliliğinin yıkıcı ve kalıcı etkileri göz ardı edilmemeli, alışma eğilimine kapılmamalı, kontrolsüz ses ve gürültü ile baş etmeyi başarmalıyız.