Sürdürülebilir Projeler Talep İle Artar

Bürosit Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

AYŞİN SEVGİ MACİT, AS ARCHITECTS

Bu kadar çok üretim yapmış olmamıza rağmen maalesef mimarlığın dinamikleri ile değil ekonominin ve gerekliliklerinin, hesapların dinamikleri ile oluşturulmuş, oldukça birbirine benzeyen yapıların içinde yaşadığımızı görüyorum. 

AS Architects kurucusu olarak önce sizi tanıyalım, mimar kimliğini seçmenizdeki kırılma noktalarınız nelerdir?

Burdur doğumluyum ve liseyi bitirene kadar Burdur’da yaşadım. 1996 yılında ODTÜ’de Mimarlık Bölümü’nü kazanmam ile beraber Ankara’daki hayatım başladı ve o zamandan beri Ankara’da yaşıyorum. İki yıldan bu yana İstanbul’da da çalışmalarımızı sürdürdüğümüz bir ofisimiz var ve bu nedenle son dönemde bir ayağım da İstanbul’da. 

Mimarlığın insanlarla sıklıkla iletişimde olmayı gerektiren, sosyal bir meslek oluşu içgüdüsel olarak beni bu yönde seçim yapmaya sevk etti diyebilirim. Ailemde mimar olan bir kişi veya yaşadığım çevrede mimarlığa beni yöneltecek unsurlar yoktu. Burdur’daki bilindik konut yapılarının bir tanesinde yaşadıktan ve oradaki tip okul binalarının birinden mezun olduktan sonra mimarlık dünyasını ve tasarımı anlamaya çalışmak benim için zorlu bir süreçti. Başlangıçta mimarlığı anlamak ve keyif almak için oldukça çaba sarf ettim ancak mezun olurken de gayet keyifle yaptığım bir alana dönüştü. 

Mimarlığın dinamizm ve insan ile ilişkisini içermesi, problem çözmeye dayanması ve farklı bakış açılarını kapsaması, sürekli masa başında olmayı gerektirmemesi ve mühendislik gibi tamamen teknik içerikli olmaması bu mesleği seçmem, aktif olarak çalışmalarıma devam etmem ve kendi ofisimi açmam anlamında benim için başlıca kırılma noktalarıdır.

Wind Ankara

AS Architects’ in  mimariye bakış açısını hangi değerler oluşturuyor, bu değerleri savunmanızdaki yöntemleriniz nelerdir?

Biz emek vermeyi önemseyen, yaptığı işi ciddiye alan ve uzun süreçlerde yorulmadan, yapıların önemini ve süreçteki katkımızı unutmadan, verdiğimiz hizmeti her zaman daha öteye götürmeyi hedefleyen bir ofisiz. İşimizi iyi yapıp yapmadığımızın değerlendirmesi elbette bize düşmemeli ama elimizden geleni yapıp yapmadığımızı daima sorguluyoruz. Bu anlamda gerçekleştirdiğimiz işlerin her geçen gün öğrendiklerimiz ile zenginleştiğini ve öğrenip ilerlerken daha keyif alarak işimizi yaptığımızı düşünüyorum; bu bugüne kadar hep böyle oldu.

Proje yönetim süreçlerinizde ekip kurgunuzu nasıl oluşturuyorsunuz, bu kurgudan ve iç dinamiklerinizden bahsedebilir misiniz?

Ofisimizde bulunan mimar arkadaşlarımız ile belirlediğimiz, kalıplaşmış bir kurgumuz yok ama uzun zamandır birlikte çalıştığımız için aslında kendiliğinden oluşmuş bir düzenimiz var.

Wind Ankara Örnek Villa

Bir projeye başlarken genelde benimle beraber ofisten iki arkadaşım ki genellikle biri tasarımcı mimar biri de ofisimizin şefi oluyor, hep beraber verilerimizi sorgulayarak işe başlıyoruz. İlk fikir olarak belirli detaylar benim aklımda oluştuğunda bunları arkadaşlara aktarıyorum ve proje daha sonra dinamik olarak onların kendi fikir ve görüşlerini katarak çalışmaları, benim aralıklarla yorum yapmam şeklindeki katkılarım ile ilerliyor. Bu anlamda hiçbirimiz tek başına projeyi bir noktaya getirmiyoruz aslında, tam tersine ancak birkaç kişi proje üzerinde kafa yorar ve katkı koyar ise proje ilerliyor. Planları ve proje modelini de genelde aynı anda yürütüyoruz ve birinde oluşan bir durumun diğerine etkisini sorgulayarak, bazen ilk aşamalara dönüyoruz veya yeniden başlıyoruz. Bu noktada işverenlerimiz ile buluşup ara süreçlerde onlardan fikir almak, mimari dışı gelişen koşulların projeye etkisini farklı aşamalarda fark etmek ve bu farkındalığın da proje gelişimine ve katmanlanmasına fayda sağlaması açısından çok yararlı olabiliyor. Tasarım süreci hiçbir zaman düz bir grafiğe sahip değil ve mutlaka geri dönüşler oluyor ama işin belkemiğini oluşturduğu için ne kadar uğraş verilirse o kadar derinleşiyor diye düşünüyorum.

TEV Ofis Binası

Tabii arazi verileri, işverenin talepleri, teknik kısıtlar ve imar kısıtları her projenin üretimindeki eksenlerimizi oluşturuyor ama bazen ihtiyaç ve kısıtları masaya farklı şekilde koyarak bakmaya ve yorumlamaya çalışıyoruz.

Mimarlığı profesyonel iş hayatının yanı sıra akademisyenlik tarafında da tecrübe etmiş birisi olarak, bu farklı ekollerin mimarinizde ne gibi etkilerini yaşadınız?

Ben çok uzun bir akademisyenlik süreci yaşamadım ama tabii bu iki durumunda birbirini olumlu yönde etkileyen ve besleyen yönleri olduğunu düşünüyorum. Mimarlığı akademisyenlikten ayrı yürüttüğünüzde ve bunu yeterince uzun yaptığınızda bazen mesleğe karşı ezberleriniz oluşabiliyor, bu ezberler zamanla, biliyorum duygusuyla motivasyonunuzu düşürebiliyor. Oysa ki alternatifler her zaman var ve işin zorunu yani başka açılardan da probleme yaklaşabilmeyi, analiz edip ters köşe çözümleri de sunabilmeyi fark edebilmek bence sizi zorlasa da bambaşka noktalara götürüyor.

Avend Beytepe

Evrensel ölçütte değerlendirecek olursanız mimarlık eğitiminde ve sektörel faaliyetlerde ülkemizdeki genel durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkemizdeki mimarlık eğitimini belki birkaç farklı alanda değerlendirmek lazım çünkü benim faaliyetlerinden hiç haberdar olmadığım ve ofisimde de çalışma imkânım olmadığı için sonuçlarını gözlemleyemediğim, Anadolu’da pek çok mimarlık fakültesi var. Evrensel ölçütü bırakalım Türkiye ölçütü içerisindeki pozisyonlarını bile yorumlayamıyorum. Ankara, İzmir ve İstanbul’da gözlemleyebildiğim kadarıyla bazı gençlerin gerçekten algısı benim o dönemdeki durumuma göre oldukça yüksek, ne yaptığının bilincinde olan ve daha önemlisi hayatın dinamiklerinin farkında olan öğrenciler var. Bir yandan da sorumluluk almak konusunda daha az istekli bir neslin gerçekliği de var. Ama tabii dönemler değişiyor, hep değişmiş; bu gerçeklik ile bakıldığında yeni kuşakların sorumlulukları eline aldığında nasıl bir dünya ile karşı karşıya kalacağımızı hep birlikte göreceğiz.

Sektörel olarak ise ben bu kadar çok üretim yapmış olmamıza rağmen maalesef mimarlığın dinamikleri ile değil ekonominin ve gerekliliklerinin, hesapların dinamikleri ile oluşturulmuş, oldukça birbirine benzeyen yapıların içinde yaşadığımızı görüyorum. Bu çoğunluğu oluşturuyor ve göz ardı edilemez bir durum ama tabii ki çok duyarlı yapılar tasarlayan küçük bir kitleden bahsetmeden geçemeyeceğim. Pek çok alanda olduğu gibi mimarlık ve tasarım alanında da mesafe kat etmemiz ve özeleştiri yapmamız gereken durumların içerisindeyiz. Bu yüzden başarılı örnekleri daha da heyecanla alkışlamamız gerekiyor.

Sunset İncek

Son 10 yılda ülkemizde ve dünyada gelişme gösteren çevre duyarlı ekolojik ve sürdürülebilir yapılar hakkında ne düşünüyorsunuz? Buna istinaden yeşil bina sertifika sistemlerini nasıl yorumlarsınız?

Çevreye duyarlı ve sürdürülebilir yapılar yapmak bizim için halen bir lüks gibi geliyor. Ben bu tür binaların bulunduğu bir çevrede yaşamıyorum ve aslında yaşadığım ve çalıştığım yapılar yeni olsa bile maalesef sürdürülebilir öncelikli değil. Ülkemizde yeşil bina, sertifikasyon, sürdürülebilir yapı aslında bir paket ismi gibi ve genel algı da bu paketi satın almak işveren açısından oldukça maliyetli.

Sunset İncek

Keşke sürdürülebilirlik için gerekli yolların aslında günlük hayatın içinde ve basit olduğunu anlayabileceğimiz bir sistemin farkında olabilsek ve gerekliliğini sadece biz mimarlar değil işveren ve kullanıcılar da anlayabilse. Ancak talepte bulunacak kitlelerin bilinçlenmesi ile biz mimarlar ve projelerimiz daha sürdürülebilir hale gelir diye düşünüyorum. Düzenleme, regülasyon, sertifika gibi araçların muhakkak faydası var ama sadece biz mimarların bilinçli olmasının bu durumda büyük bir değişiklik yaratmayacağını, kullanıcıların bu noktada bilinçli taleplerinin asıl yönlendirici olacağına inanıyorum.

Akyakar Villaları

Sizin için malzeme nedir, malzeme seçim süreçleriniz nasıl işlemektedir?

Binalarımız için verdiğimiz çoğu karar malzeme seçimlerinin etrafında şekilleniyor ve bu anlamda malzemeler yapılarımızın karakterine büyük ölçüde etki ediyor. Her ne kadar bu derece önemli olduğunu bilsek ve bu konudaki yenilikleri takip etsek de yerli sanayi desteklenmediği ve kalite için hep yurt dışına bağımlı olduğumuz sürece ve tabii ekonomimizi de göz önünde bulundurduğumuzda hep benzer seçimler etrafında hareket etmek durumunda kalıyoruz diyebilirim.

Seçim kriterlerimiz açısından ise malzemelerin yüzey zenginliği ve bulunduğu alana göre dayanıklılığı ile ekonomik oluşu hep gözettiğimiz konular. Bu anlamda nerede hangi malzemeyi kullanacağımızı aslında biraz önce belirttiğim deneyimlerimize göre şekillendiriyoruz.

Pekerler İnşaat Genel Merkezi


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)