Sürdürülebilirlik Eğitiminde Somut Materyal Olarak “Mimarlık”
Dr. Burcu GÜLAY TAŞÇI
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
Mimarlık Bölümü Bina Bilgisi Anabilim Dalı
burcu.gulay@deu.edu.tr
Son yıllarda toplumsal sürdürülebilir kalkınmanın öneminin artması ile birlikte “sürdürülebilirlik” kavramı popüler ve güncel kavramlar arasında yerini almıştır. Sürdürülebilirlik kavramının sosyal, çevresel ve ekonomik boyutları, bu kavram ile pek çok açıdan ilişki kurabilmeyi sağlamaktadır. Günümüzde eğitim bilimlerinin de üzerinde durduğu bu kavram, eğitim programları içerisinde de sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’deki milli eğitim sistemine bakıldığında, sürdürülebilirlik kavramının daha çok “çevresel” boyutuyla ele alındığı, doğal çevrenin sürdürülebilirliğinin yapılı çevreden bağımsız düşünüldüğü söylenebilir. Öğretmenler tarafından geleneksel yöntemler kullanılarak öğrenciye öğretilmeye çalışılan bu kavram, maalesef yeterince anlaşılamamakta, çevreye yönelik olumlu davranış tutum geliştirmede kalıcı bir çözüm sağlanamamaktadır.
Çevresel sürdürülebilirliğin ne anlama geldiğini çocuklara sadece sözlü anlatım yolu ile öğretmeye çalışmak, günümüz çağdaş eğitim sisteminin önerdiği bir yaklaşım değildir. Öğrencilerin sadece duyarak değil, görerek, dokunarak hatta yaparak öğrenmelerinin daha başarılı sonuçlar verdiğini gösteren çalışmalara bakıldığında, sürdürülebilirlik bilinci geliştirme konusunda da yeni yaklaşımlar denenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Bu çalışma kapsamında, somut örnekler üzerinden, sürdürülebilir çevre olgusunun tartışılmasının gerekliliği ve bu yolla öğrenmenin daha verimli sonuçlar vereceği görüşünden yola çıkarak, “sürdürülebilirlik kriterlerine göre tasarlanmış okul yapıları” incelenmektedir. Bir mimarlık ürününün eğitim materyali olarak değerlendirilmesine dayalı hazırlanan bu çalışmada, sürdürülebilirlik kavramı, yapılı çevre ve doğal çevre boyutu ile birlikte ele alınmakta, mimarlık ürünleri çevre eğitiminde somut bir öğrenme materyali olarak kullanılmaktadır.
Sürdürülebilirlik eğitimi için mimarlığı araçsallaştırmaya yönelik yapılabilecek pek çok çalımadan söz edilebilir.
GİRİŞ
Sürdürülebilirlik kavramı, yakın geçmişe kadar tanınmayan bir kavram iken günümüzde çevresel, sosyal, ekonomik ve kültürel pek çok boyutu ile tartışılan bir kavram haline gelmiştir. İlk kez 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonun hazırladığı “Our Common Future” isimli raporda geçen sürdürülebilirlik kavramı ve sürdürülebilir gelişme, en genel tanımı ile “bugünün ihtiyaçlarını, gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin karşılayabilmek” şeklinde açıklanmaktadır (Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Gelişme Komisyonu, 1991: 51, 71).
Sürdürülebilir gelişme kavramının tüm dünyada ortak kabul gören bir olgu haline gelmesinin ardından gereklilikleri tartışma konusu olmuş, bu konuda çeşitli kriterler tanımlanmıştır. Brundlant Raporu’na göre sürdürülebilir bir gelişmenin sağlanması için gerekli şartlardan bir tanesi “gelişme için gerekli ekolojik tabanı korumaya saygı gösteren bir üretim sistemi oluşturmak”tır (Güneş, 2004). Bu çalışma kapsamında üzerinde durulan çevresel sürdürülebilirlik kavramı, bu noktada mimarlık ve yapı üretim süreci ile yakından ilişkilidir.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK MİMARLIK
Mimarlıkta sürdürülebilirlik kavramının kesin bir tanımını yapmak mümkün değildir. Her dönemde farklı önceliklerle yorumlanan bu kavramın 1970’lerden beri farklı başlıklar altında incelendiği bilinmektedir. Örneğin, 1970’lerde “çevresel tasarım”, 1980’lerde “yeşil tasarım”, 1980’lerin sonu ve 1990’larda “ekolojik tasarım”, terimleri kullanılırken 1990’ların ortasından itibaren “sürdürülebilir tasarım” kavramına geçilmiştir (Durmuş Arslan, 2008). Hala zaman zaman sürdürülebilir mimarlık başlığının ilişiğinde, yeşil mimarlık, ekolojik mimarlık, çevre dostu mimarlık, akıllı mimarlık gibi tanımlamalara yer verilmektedir. Sürdürülebilir mimari sıfırdan bir mimarlık anlayışı olmayıp geleneksel ve modern tüm yaklaşımları barındıran, çevresel kaygıları yüksek olan, gelecek odaklı tasarımlar yapmayı gerektiren bütüncül bir yaklaşımdır.
Okul yapılarının sürdürülebilirlik kriterlerine göre tasarlanması, sürdürülebilirlik eğitimi için de son derece önemlidir. “Sürdürülebilir mimarlık ile eğitimin nasıl bir ilişkisi olabilir?” Akla gelen bu sorunun yanıtı, eğitim mekânının kendisinin bir öğrenme alanı olarak değerlendirilmesi ile açıklanabilir.
Sürdürülebilir mimarlık hakkında yapılan sınıflandırmaların en bilineni Guy ve Farmer’a aittir. 2001 yılında yaptıkları çalışmada, Guy ve Farmer, sürdürülebilir mimarlığı ekoteknik, ekosentric, ekoestetik, ekokültürel, ekomedikal ve ekososyal başlıkları altında incelemiştir (Guy ve Farmer, 2001). Bu başlıklarla anlatılmak istenen takınılan çevreci tavrın odağında neyin var olduğudur.
Sürdürülebilir mimarlık tüm sınıflandırmalarda çevre dostu bir mimarlık anlayışını tanımlamakta, genel geçer birtakım kabulleri içermektedir. Genel olarak sürdürülebilir mimarlık ürünü olan bir yapıda, çevreye duyarlı bir mimari dil kullanılması gerektiği ve bu nedenle yapının biçiminin, konumlanışının, yapım tekniğinin, topoğrafya ile ilişkisinin önemli olduğu söylenebilmektedir.
Binaların altyapısından, inşa sürecine kadar, malzeme temininden, malzemenin işlenmesi, kullanılması, atık yönetimine kadar tüm süreçlerde bu yaklaşımın doğru uygulanması gerekmektedir. Malzeme israfının azaltılması, malzemenin geri dönüştürülmesi, binada enerji verimliliğinin sağlanması, suyun idareli kullanımı, bina bakım maliyetlerinin önceden düşünülüp en aza indirgenmesi sürdürülebilir yapı tasarımı çerçevesinde önemsenmesi gereken konulardır.
Mimarlıkta sürdürülebilirlik yaklaşımının yeri ve önemi tartışılsa da, dünyada enerji tüketiminde binaların birinci sırada yer alması bu gerekliliği bir kez daha vurgulamaktadır. Günümüzde binalar hem gereksiz enerji tüketmek hem de kontrolsüz atık üretmek konusunda sürdürülebilir çevre gerekliliklerini sağlayamamaktadır. Dünyada üretilen enerjinin %50’sinin binalarda, diğer kısmının ise ulaşım ve sanayi sektöründe tüketildiği bilinmektedir (Cebeci, 2005). Yapılan başka bir çalışmaya göre, binalar dünyadaki karbon dioksit salınımının %40’ından sorumludurlar (Somalı ve Ilıcalı, 2009). Bu sebepten ötürü, binaların karbon salınımlarını azaltmaya ve çevreye olumsuz etkilerini en aza indirmeye yönelik ortaya konulmuş yeşil bina sistemleri dünya çapında hızla gelişmektedir. BREEAM (Ingiltere), LEED (ABD), Sbtoll (uluslararası), Casbee (Japonya) ve Green Star (Avustralya) bu sertifikalardan bazılarıdır.
İngiltere’de Breeam (Building Research Environmental Assesment Method) Bina Araştırma Kuruluşu (Building Research Establishment-BRE) tarafından 1990 yılında geliştirilen ilk kriterlere dayalı bina değerlendirme sistemidir. Bu sistemde yapı dokuz farklı kategoride incelenmektedir. “yönetim”, “sağlık ve refah”, “enerji”, “nakliye”, “su”, “malzeme”, “atık”, “kirlilik”, “yenilikçilik”, “alan kullanımı ve ekoloji” bu kategorilerdir. BREEAM sertifikasını alabilmek için bu gösterge puanlarının en az yüzde otuzunun alınmış olması gerekmektedir. (http://www.breeam.org).
Amerika’da ise, 1998 yılından beri, Yeşil Bina Konseyi (Green Building Council-USGBC)’nin oluşturduğu LEED (Leadership in Energy and Environmental Design) sistemi bina değerlendirme kriterlerini belirlemektedir. LEED’in amacı bina üretim sürecini çevre dostu kılmak, kullanılan malzeme ve yöntemi çevreye en az zarar verecek şekilde iyileştirmektir. LEED sisteminde değerlendirme kategorileri “malzeme ve kaynaklar”, “su verimliliği”, “enerji ve atmosfer”, “sürdürülebilir alanlar”, “yapı içi çevresel kalite”, “yenilikçilik” şeklinde tanımlanmaktadır (http://www.usgbc.org/leed). LEED bu kategorilerde alınan puanlara göre yapılara çeşitli sertifika dereceleri vermektedir. Proje çeşidine göre LEED sertifika kategorileri çeşitlenmektedir. Bu kategorilerden biri de okul yapılarıdır. Sürdürülebilirlik kapsamında hazırlanan LEED sertifika programında geçen kategorilerin altında yer alan maddelere bakıldığında, okul yapılarında, birtakım kriterlerin öncelikli olduğu görülmektedir. Mekânın eğitime elverişliliğini sağlayacak uygun ışık düzeyi, ışığın niteliği, yoğunluğu, gün ışığından en akılcı şekilde faydalanma, mekândaki ses konforu, akustik gereklilikler, sağlığa elverişlilik, doğal havalandırma, iklimlendirme, enerji etkinlik, yeşil alan kullanımı bunlardan bazılarıdır.
SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARLIK İLE
EĞİTİMİN İLİŞKİSİ
Okul yapılarının sürdürülebilirlik kriterlerine göre tasarlanması, sürdürülebilirlik eğitimi için de son derece önemlidir. “Sürdürülebilir mimarlık ile eğitimin nasıl bir ilişkisi olabilir?” Akla gelen bu sorunun yanıtı, eğitim mekânının kendisinin bir öğrenme alanı olarak değerlendirilmesi ile açıklanabilir. Piaget’in de söylediği gibi birey çevresi ile etkileşim içinde öğrenmekte (Flavell, 1963,) bilgi, öğrenenin yaşantısı ve bilgiyi oluşturduğu çevresi ile oluşmaktadır. Bir başka deyişle, bilgilenme ve anlama, deneyim ya da yaşantı ile doğrudan ilişkilidir (Learning Theories: Constuctivism, 2000). Sürdürülebilirlik eğitimi, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde eğitimin toplumsal amaçları içinde yer almakta, bireyin sürdürülebilir çevre ile ilgili bilinçlenmesinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır (Atay, 2009).
Bu bağlamda okul yapısının başlı başına ve kendi başına bir öğrenme materyali olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşü, sürdürülebilir okul tasarımlarının değerini arttırmaktadır. Deneyim ve yaşantının gerçekleştiği ilk formel öğrenme alanı olarak okul yapıları olumlu özelliklerle tasarlandığında pozitif bir öğrenme çevresi yaratabilmektedir. Bu görüşü savunan ve bir eğitimci olan Taylor da, “learning environment as a three dimensional textbook” (üç boyutlu bir kitap olarak çevre) başlıklı yazısında, yapının ve çevresinin pasif olmadığını, eğitimde çeşitli dersler için aktif öğrenme mekânları barındırdığını söylemektedir (Taylor, 1993). Lackney de, Taylor’a benzer olarak okulları tuğla ve sıvadan öte, eğitim için bir örnek, bir sembol olarak gördüğünü belirtmektedir (Lackney, 1999).
SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇEVRE EĞİTİMİ İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR OKULLAR
Sürdürülebilirlik eğitimi için mimarlığı araçsallaştırmaya yönelik yapılabilecek pek çok çalışmadan söz edilebilir. Sürdürülebilirlik kriterlerine göre tasarlanmış bir okul, çocuğa yeşil çevre bilincini, enerji tasarrufunu, ısıl konforu sağlayacak basit önlemleri vb. pek çok günlük faydalı bilgiyi öğretmede kolaylık sağlayabilir.
Taylor, Nigata Japonya’da yapılan bir çalışmadan söz etmektedir. Bu çalışmada, 5. sınıf öğrencilerine verilen Fen Bilgisi eğitiminde, öğretmenler materyal olarak güneş enerjisine göre tasarlanmış yeşil konutları incelemektedir. Bir mimarlık ürününden derste araç olarak faydalanma fikri hem ucuz olması, hem uygulamalı eğitime olanak sağlaması açısından öncelikli olarak tercih edilmektedir (Taylor, 1993). USA’da yapılmış olan Shelburne Farms’ Sustainable Schools Projesi’nde yer alan “sürdürülebilirlik eğitimi rehberinde” de benzer bir yaklaşım söz konusudur. Sürdürülebilirlik eğitimi rehberinin içinde eğitim yapısının sürdürülebilir tasarlanması, teoriye uygun bir somut örnek olarak öğrencilere sunulmasının öneminden bahsedilmektedir (Shelburne Farms’ Sustainable Schools Project, 2011).
Son dönemlerde benzer çalışmalara Türkiye’de de yer verildiği söylenebilir. Ancak yapılan çalışmalar hala tekil düzeyde olup, yaygın etkileri sağlanamamıştır (Gülay Taşçı, 2014). Genel algı yapılı çevrenin tek başına bir öğrenme alanı olmadığı yönündedir. Bu açıdan bakıldığında okullar da, eğitim mekânı olarak görülmekte ancak kendi başına bir eğitim materyali olarak değerlendirilmemektedir. Çocukların okul binaları hakkındaki görüşlerini almaya yönelik yapılan bir çalışma da bu sonucu doğrulamaktadır. Karasolak’ın çalışmasında okulları hakkında soru sorulan çocuklar, okul binasına çeşitli metaforlar atfetmekte (Karasolak, 2009), ancak yapının kendisini bir öğrenme çevresi olarak değerlendirmemektedir. Çocukların yapıyı okurken “yapıda” öğrendiklerini vurgulaması ancak “yapıdan” öğrendiklerine değinmemesi dikkat çekmektedir. Çocukların içinde bulundukları fiziksel çevrenin öğreticiliği hakkında bir farkındalığı olmadığı bu örnekten de anlaşılmaktadır.
Sürdürülebilirlik eğitiminin gerekliliği ve bu eğitimde kullanılacak yöntemin özgünlük gereksinimi nedeni ile okul yapıları eğitimde önemli materyallerdir.
Çocuklarda bu farkındalığı yaratabilmek için, derslerde somut olarak yapının kendisinden faydalanılmalıdır. Çalışmanın bundan sonraki kısmında sürdürülebilirlik eğitiminde örnek olarak kullanılabilecek bu okul yapılarından bahsedilmektedir.
İngiltere’de Kingsmead Okulu yenilenebilir enerji sistemleri, sürdürülebilir malzeme kullanımı, geri dönüşüm ve enerji etkin tasarım anlayışı ile ideal bir örnek olarak gösterilebilir. Bulunduğu çevrede en sürdürülebilir okul olma özelliğine sahip Kingsmead okulunun ana yapım malzemesi, sürdürülebilir doğal bir malzeme olan ahşaptır. Bu özelliği ile öğrencilere doğal ve sürdürülebilir kaynakların kullanılmasının önemi somut olarak gösterilebilmektedir.
Her sınıfta bir dinlenme/oyun köşesi ve bu mekânla ilişkili bir kış bahçesi bulunmaktadır. Bu kış bahçesi ile yapının ısı kaybı azaltılmış ve çocuklara bitkilendirme yapabilecekleri bir ortam yaratılmıştır.
Yapıda ayrıca yağmur suyunu toplayarak tuvaletlerde kullanmak amacı ile özel bir sistem geliştirilmiş, ters çatı üzerinden gelen yağmur suları bir haznede toplanarak elektronik bir panel ile öğrencilere gösterilmiştir. Bir diğer doğal kaynak olan güneşin doğru şekilde kullanımı da yapıda ayrıca önemsenmiştir. Yapının çatı ve cephe pencereleri gün ışığından maksimum faydalanacak şekilde konumlandırılmış, yapının her aşamasında sürdürülebilirlik kriterlerinin öğrenciler tarafından anlaşılması sağlanmıştır.
Sürdürülebilirlik eğitimi için ideal öğrenme ortamlarına başka bir örnek olarak da Endonezya Bali’de yer alan Yeşil Okul Binası (Green School) verilebilir. Endonezya Bali’de yenilikçi okul olarak tanınan Green School, zengin bir ekolojik çevre içerisinde konumlanmakta, öğrencilere doğal bir öğrenme ortamı yaratmaktadır.
John ve Cynthia Hardy’ın tasarladığı, 3-16 yaş arası yaklaşık 300 çocuğun eğitim aldığı okulda, yapı elemanı olarak yenilenebilir ve geleneksel bir malzeme olan “bambu” tercih edilmiştir. Bu malzeme ile yapıda geniş boşluklar oluşturulmuş ve yapıdan arta kalan boşluklarda sürdürülebilir tarım alanları yaratılmıştır. Her sınıfın bir bahçesi olması ve doğal yaşamın bu bahçede gözlenmesi önemsenen bir unsurdur. Tüm derslerin doğa ve sürdürülebilirlik ile ilişkili olarak ele alınması felsefe edinildiğinden, öğretim programında karbon ayak izi, su kaynakları, organik tarım ve bahçe kültürü gibi konular da yer almaktadır.
Okul, başlı başına kendi tasarım yaklaşımı ile öğrencileri çevreyi koruma konusunda bilinçlendirmekte, yaratıcılıklarını ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeyi hedeflemektedir. Yağmur ormanlarını yok etmemek için bambu malzeme kullanılması, yürüyüş yollarının asfalt yerine volkanik taş ve çakıldan tasarlanması bu yaklaşıma bir örnektir. Okulun tasarım yaklaşımı çocuklara deneysel fırsatlar sunarak onları hayata hazırlamak, gerçek hayat deneyimleri kazandırmak konusunda yardımcı bir unsur olarak düşünülmüştür. Sürdürülebilir malzeme ile bir okulun inşa edilebileceğini göstermek, çocukları sürdürülebilir yaşama motive etmek ve teşvik etmek bu yapının mimarlıktan öte eğitsel amaçlarıdır. Geleneksel akademik eğitimle sürdürülebilirlik felsefesini bağdaştırması açısından bu okul çevre bilimciler, mimarlar ve medya tarafından oldukça ilgi görmektedir (http://www.ecology.com/2012/01/24/balis-green-school).
Eğitim yapısında pedagojik yaklaşımın önemsendiği bir başka sürdürülebilir yapı örneği de Amerika’da bulunan Benjamin Franklin İlköğretim Okulu’dur. Benjamin Franklin İlköğretim Okulu, doğa ile uyumu ve doğayı bir öğrenme ortamı olarak görmesi nedeni ile sürdürülebilirlik eğitimi için örnek gösterilebilecek okullardan biridir. Anaokulundan 6. sınıfa kadar 450 öğrenciye eğitim veren okulda, çevreyi anlamak ve korumak birincil öğrenme amacı olarak tanımlanmaktadır.
Okul eskiden var olan okul binasının yerine kuzey güney yöneliminde yerleşmektedir. İki yana açılan kolları sayesinde eğitim mekânları çevredeki ormanla bütünleşmekte ve doğal öğrenme mekânlarına dönüşmektedir. Yapıda doğal ışığın içeri alınması, doğal havalandırma ve doğal çevre ile görsel bağlantı önemsenen durumlardır.
Merkezde bulunan iki iç bahçe, öğretmen ve öğrencilerin buluştuğu ekosistemle bütünleşik öğrenme mekânlarıdır. Üçboyutlu ve gözleme dayalı öğrenme sağlayan bahçe sayesinde yağmurun, suyun, gölgenin, güneşin hareketleri öğrencilerce gözlenebilmektedir.
Yapının çatısı güneş ışığından ve doğal havalandırmadan maksimum faydalanmak üzere şekillendirilmiştir. Yapıda etkin doğal aydınlatma için yüksek tavanlar ve büyük pencereler kullanılmıştır. Zemin kat planı açık plan seması şeklinde oluşturulmuş ve en iç kısımlara dahi günışığının girmesi sağlanmıştır. Pencereler çapraz şekilde konumlandırılarak, doğal iklimlendirme ve havalandırma sorunları çözülmüştür. Yaz aylarında fazla ısı kazanımlarını azaltmak için güneş kırıcılar ve saçaklar kullanılmıştır. Yapıda, yağmur bahçesi ile yağmur suyunu uzaklaştırmak yerine toplamak ve değerlendirmek hedeflenmiştir
Mahlum Architects tarafından tasarlanan ve 2005 yılında tamamlanan yapı, Amerika Mimarlar Enstitüsü (The American Institude of Architects-AIA) tarafından çevre dostu yeşil proje seçilmiştir (http://www.aiatopten.org/node/152).
SONUÇ
Bu çalışmada sürdürülebilirlik felsefesi, çevresel bağlamda ve mimarlıkla ilişkili olarak açıklanmaya çalışılmış, mimarlıkta sürdürülebilirliğin sadece yapısal olarak değil, eğitim yaklaşımları içinde de ele alınması gerektiğine değinilmiştir.
Eğitimin, insanlara çevrelerini anlamak, kontrol etmek ve değiştirmeyi öğretmek konusunda katkılar sağladığı bilinmektedir. Ward, pek çok toplumunda eğitim sisteminin bu ihtiyaca yeterli cevap veremediğini savunmakta, eğitimin insan-çevre ilişkisi ve iletişimi konusunda görevini yapamaması nedeniyle günümüzde çocukların fiziksel çevreye karşı duyarsız, fiziksel çevre ile sağlıklı ilişkiler kuramaz halde yetiştiklerini söylemektedir (Ward, 1990).
Sürdürülebilir çevre eğitimi, bu boşluğu doldurmak anlamında önemli bir yerdedir. Sürdürülebilirlik eğitiminin gerekliliği ve bu eğitimde kullanılacak yöntemin özgünlük gereksinimi nedeni ile okul yapıları eğitimde önemli materyallerdir. Eğitimcilerin okul yapılarını derslerde somut örnekler olarak kullanması, sürdürülebilirlik eğitimini doğru tasarlanmış sürdürülebilir okul yapıları üzerinden anlatmasının, öğrenme düzeyini arttıracağı düşünülmektedir. Bu yaklaşım ile her gün gidilen bir mekân olan okulun, “yaşam boyu öğrenme” kapsamında gündelik bir öğrenme alanına dönüşmesi mümkündür.
Bu bağlamda mimarlar, eğitim yapısı tasarlarken aynı zamanda bir eğitim materyali tasarladığının da farkında olmalı ve bu bilinçle hareket etmelidir. Tasarım süreci sonunda ortaya çıkan ürünün sadece içinde eğitim verilen bir mekân değil, başlı başına bir öğrenme çevresi olduğu unutulmamalıdır. Öncelikli hedef çevreyi korumak ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamak olsa da, bu hedefin gerçekleşmesinde gelecek nesillerin rolü göz ardı edilmemelidir.