Tarih ve Modern Mimarinin Buluşması

Fransa’nın güneyindeki Nimes şehrinde Elizabeth de Portzamparc Mimarlık ofisi tarafından tasarlanan ve inşa edİlen Musée de la Romanité, tarihi ile modern mimarinin buluşmasına sahne oluyor. Müze; kültürel etkinlikler için kullanılan Arena ve antik tiyatronun yer aldığı şehrin tarihi kısmı ile modern binaların yer aldığı bölümü birbirine bağlayan noktada yer alıyor.


Fransa’nın güneyindeki Nimes şehrinde Elizabeth de Portzamparc mimarlık ofisi tarafından tasarlanan ve inşa edilen Musée de la Romanité, tarihi ile modern mimarinin buluşmasına sahne oluyor. Müze; kültürel etkinlikler için kullanılan Arena ve antik tiyatronun yer aldığı şehrin tarihi kısmı ile modern binaların yer aldığı bölümü birbirine bağlayan noktada yer alıyor.

Bu nedenle de tarihi ve modern mimariyi bir arada temsil eden yapıda iki farklı tarz kullanılmış. Müzede kullanılan taş bloklar, ışıklandırılmış dalgalı bir cephe ile kaplanarak aydınlatılıyor. Bu yumuşak geçiş ile de tarihe saygı ifade ediliyor. Kültürüne ait önemli bir kompleks, yenilikçi bir müze, arkeolojik bahçe ve yaşayan bir çevre olma özellikleri taşıyan Musée de la Romanité, 2018 senesinde Fransa’nın en büyük mimari ve kültürel olayı oldu. 2 Haziran 2018 tarihinde halka açılan müzeyi ilk gün 5,000 kişi ziyaret etti. Müzedeki, sıra dışı arkeolojik koleksiyonlar 25,000’den fazla parçayı içeriyor ve parçalar arasında daha önce hiç sergilenmemiş eserler de yer alıyor.

Bina eski Augustan surunu takip eden bir iç sokağın etrafında düzenlenmiş. Herkese açık olan bu geçit, görsel bir açıklık yaratırken amfi tiyatroyu çevreleyen plazayı arkeolojik bahçeye bağlıyor. Ziyaretçiler müzenin zemin katından geçerken, sahadaki eski hazineleri keşfetmeye davet ediliyorlar. Binanın merkezindeki 17 metrelik avluda, Roma öncesi kent kuruluşlarından kalma bu kutsal alandaki tapınaklara açılan yolların bir kısmını görmek mümkün.

Eski kentin girişinde yer alan müze, şeffaf olan zemini sayesinde amfi tiyatro manzarasıyla açılıyor. Dış cephe Romalılara özel bir kostüm olan Toga’yı andırıyor; cepheyi oluşturan kare cam plakalarsa modern şeffaflığı büyük bir Roma sanatı geleneği olan mozaiklerle birleştiriyor. Bu yarı saydam cam kaplama, 2.500 m2’lik bir yüzeyi kaplayan 7.000 serigrafi cam plakadan meydana geliyor ve cam mozaiğin yansımaları ve dalgalanmaları gün boyunca cephenin görünümünü değiştiriyor.

Canlı cephe üç bölümden oluşuyor; gazbetondan yapılmış hafif iç dolgu; dıştan su yalıtımı ve ısı yalıtımı sağlayan metal kaplama, tamamı paslanmaz çelik bir çerçeve ile yerinde tutulan cam paneller.

Cephedeki bir dizi açıklık, Amfi tiyatro ve arkeolojik bahçenin farklı manzaralarını sunuyor. Sergi alanları boyunca, müze ve dış mekân arasında görülen kesintisiz etkileşim, kentin müzeye dahil olmasına olanak tanıyor.

Tesviye çalışmalarından önce yapılan kazılar sırasında Roma duvarının ve diğer kalıntıların çevresinde düzenlenen arkeolojik bahçe “yeşil müze” olarak düşünülmüş. Burada keşfedilen tüm tarih izleri korunmuş ve restore edilmiş. Alan şu anda ziyaretçilere açık durumda. Régis Guignard tarafından düşünülmüş olan 3.500 m²’lik bu yeşil kamusal alan, üç büyük döneme- Galyalılar, Romalılar ve Orta Çağ - karşılık gelen üç katman halinde yapılandırılmış, böylece hem ciddi bir tutarlılık sağlanmış hem de bilimsel amaç tamamlanıp, güçlendirilmiş.

Yeşil çatı, Elizabeth de Portzamparc tarafından müzenin tırmanış yolunun doruk noktasında oluşturulmuş. Nîmes’i ve 21. yüzyıl tarihini, Amfitiyatro’yu ve uzaktan Tour Magne’nin görülebildiği bu seyirlik alanla ziyaret noktalanıyor. Herkese açık bir buluşma yeri olan bu kamusal alan, kent yaşamını müzenin en tepesine taşıyor.q


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)