Tasarım ve Tasarımcı Hak Ettiği Değeri Görmüyor
Sabahattin Bey, öncelikle sizi daha yakından tanımak ve tasarım dünyasına yolculuğunuz hakkında bilgi almak isteriz.
Tasarımcı kimliği ile karşınızda olduğum şu andan geriye doğru baktığımda bugünün izlerini çocukluk yıllarımda görebiliyorum. İlkokul yıllarında yaptığım resimler beğenilirdi, kendi kendime kaldığımda saatlerce çamurla oynar veya ağaç yontardım ve bunlarla zaman geçirmenin bana çok keyif verdiğini hatırlıyorum. Sonrasında; İst. Üniv. Ed. Fak. Arkeoloji ve Sanat Tarihi eğitimim sürecinde çok değerli insanların (İsmail Tunalı, Nurhan Atasoy, Oktay Aslanapa, Semavi Eyice) derslerine, dinletilerine katılma fırsatı bulmak büyük bir şans oldu benim için.Tarih-sanat-estetik ile ilgili bakış açımı ve farkındalıklarımı zenginleştirdiğini düşünüyorum o yılların.
Devam eden yıllarda; babamın emekliliği ile beraber fiili olarak ofis mobilyası üretim dünyasına girdiğimde seksenlerin ilk yıllarıydı sanırım. Bu süreçte üstlendiğimiz projelerin tasarım-üretim-uygulama aşamalarında birlikte çalıştığımız (mimar –endüstriyel tasarımcı –mühendis) insanların her biri bana çok şey kattı. İçlerinde en çok da Sacit Arısev’den (Endüstri Tasarımcısı) özellikle tasarım konusunda çok şey öğrendiğimi söylemek isterim. Sonra; 2000‘li yılların başında OMSİAD üyeliğimle birlikte tasarımcılığı profesyonel olarak yapmaya başladım.
Bürosit Ceo Yönetici Grubu
Ofis mobilyası tasarımı konusunda duayen olduğunuzu söyleyebiliriz. Farklı mobilya tasarımları da yapıyor musunuz?
‘Duayen’ oldukça iddialı bir vasıf kendimi öyle görmüyorum ama teşekkür ederim. İlk sorunuzda kişisel tarihimi özetlerken sanırım atladım. 70’li yılların başından itibaren ofis mobilyası (metal çalışma masası, metal dolap, vs.) üreten ve satan baba firması Has Metal yaşamımın önemli bir sürecinde var oldu.Babamla sürekli tekrar ettiği modellerin dışında model üretmek için çok mücadele ettiğimi, yeni model tasarlayıp çizerek onu ikna etmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Ofis mobilyası hayatımın içinde ilk gençlik yıllarımdan bugüne hep vardı. Dolayısı ile görsel, işitsel ve hatta duygusal ciddi bilgi biriktirdim bu konuda.Tabii doğal olarak da tasarımcılıkta tercihim oldu.
Bürosit Gordion Yönetici Grubu
olarak üzerinde çalışmakta olduğunuz bir koleksiyon var mı? Varsa biraz bilgi alabilir miyiz?
Güncel çalışmalarım arasında Bürosit markası ile birlikte tasarım ve Ar-Ge çalışmaları ağırlıklı yer tutuyor. Bürosit ürün ailesine katılacak yeni koleksiyonlarla ilgili Bürosit Ar-Ge ile birlikte çalışıyoruz.
Farklı firmalara ofis mobilyası tasarımı yapıyorsunuz.Tasarımlarda benzeme kaygısı yaşıyor musunuz? Ya da farklılığı nasıl sağlıyorsunuz?
Sektörün içinde bağımsız olarak var olmak benim için önemli.Tasarımcı olarak Bürosit firması ile çalışmaktayım. Firmaya yeni bir ürün ailesi hazırlıyoruz. Bununla birlikte sektördeki diğer firmalarla da çalışmalarımız oluyor. Farklı firmalara tasarım yapmak benim açımdan sorun yaratmıyor. Firmalar tarafında soru işaretleri oluşması beklenebilir tabiî ki. Ancak 40 yılı aşan bir süredir sektörün içinde bıraktığım intiba sanırım soru işaretlerini siliyor. Dolayısıyla sorunsuz bir şekilde çalıştığımızı düşünüyorum.
Bürosit Boss Yönetici Grubu
Tasarımcının temel kaygısı ‘benzememe-farklılık’ olmadır zaten.Tasarım hazırladığım firmaların makine parkurları, bayii – satış noktaları, üretim kabiliyetleri, beklenti ve talepleri farklı, buradan hareketle yola çıktığınızda doğal olarak bu farklılıklar tasarıma yansıyor. Sonuçta sadece birkaç firma ile çalışıyorum. Benzememe veya farklı olma kaygısı daha büyük. Ve bence bu kaygıdan beslenmesi gerek bir tasarımcının.
Türkiye ve hatta dünya da aynı sektördeki tasarım-üretim bilgi dağarcığınızı güncel tutmak önemli. Geçmişte günceli takip etmek için dergi-katalog peşinde koşar ülke ülke fuar dolaşırdık. Bugün internet sayesinde oldukça kolaylaştı bilgiye ulaşmak.
Kısacası evet farklı olmak, benzememek önemli bir kaygı ama benim için çalıştığım firmalara yaptığım tasarımlarla sınırlı olmayan bir kaygı.
Bürosit Boss Yönetici Grubu
Türkiye’deki ve dünyadaki tasarım ve tasarımcıya bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Karşılaştırma yaptığınızda ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?
Tasarım ve tasarımcı hak ettiği öneme ve ağırlığa ancak sürdürülebilirliği ilke edinen üretici yapıların var olması ile ulaşabilir. Maalesef ülkemiz üreticileri bu konuda yeni yeni olgunlaşıyor. Bilgi dağarcığım beni yanıltmıyorsa bugün ülkemiz ofis mobilyası sektöründe üretim yapan firmaların en eskisi 1950’ lerde kurulmuş. Oysa Avrupa’da aynı sektör için 100-150 yıllık geçmişe sahip üreticiler bugün hâlâ hayatta.
Kullanıcıların, ergonomik-estetik yani doğru ürün talep etmelerini sağlayacak farkındalık seviyelerine ulaşmış olmaları da tasarım ve tasarımcının değerini önemli ölçüde etkiliyor bence. Ve maalesef ki ülkemiz Avrupa ülkelerine göre henüz geride. Ancak bugünlerde tasarım faaliyetleri ile ilgili teşvikler tasarımcıları oldukça desteklemekte. Şahidi olduğum 40 yıllık geçmişi düşününce bu gelişmeler beni ümitlendiriyor.
Kolay taklit edilebilir bir tarafı da var aslında tasarımların…
Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamında ‘fikir ve sanat eserlerini koruma’ ile ilgili çıkan kanunlar sayesinde 2005-2006 yıllarından itibaren taklit sorununun gittikçe azaldığını düşünüyorum. Taklit sorununun sıfırlanmasını beklemek çok gerçekçi değil. Avrupa’da dahi hâlâ sıfırlanmadığını biliyorum. Bu kanun ve yaptırımların en azından sorunuzdaki ‘kolay’ ibaresini ortadan kaldırdığını düşünüyorum.
Teknoloji ve dünya değişiyor. Beklenti ve ihtiyaçlar da değişiyor. Bu durum elbette mobilya sektörüne de yansıyor. Bu değişimi tasarım anlayışınıza nasıl entegre ediyorsunuz?
Çok geniş kapsamlı bir soru. Bu soruyu sınırlı başlıklarda özetlemeye çalışmak isterim. Teknolojinin üretim kabiliyetlerini arttıracak yönde gelişmesi üreticinin, üretim standartından taviz vermeden daha hızlı üretim yapmasını sağlamıştır. Teknolojinin, tasarımdaki estetik beklentilere zarar vermeden kullanılabilmesini sağlamak tasarımcı için önemli bir ayrıntıdır diyebilirim.
Teknolojik gelişmelerin yanı sıra sonsuz malzeme zenginliği ile ulaşılabilen detay zenginlikleri. Kullanıcı alışkanlıkları, mimari düzenlemelerdeki değişiklikler, ergonomik ürünlerin çalışma verimliğindeki önemi…Tasarım yaparken tüm bunları düşünerek doğru ürünü tasarlamak tasarımcının görevi.
Sürdürülebilirlik, yeşil tasarım, yeşil ürün, sertifikalı ürün kavramları son yıllarda çok popüler. Kendi sektörünüzde siz bu kavramları nasıl konumlandırıyorsunuz?
Soruda saydığınız yeni dünyaya ait bu nitelikler bence de önemli ancak bu konuda benim bazı endişelerim de yok değil. Batıdan ortaya çıkmış bu yeşil ürün tanımını, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin kendilerine rakip olmalarını engelleyen bir pazarlama aracı olarak ortaya sürdüğünü düşünüyorum. Bu saptamam konunun önemini azaltmıyor elbette. Tüm bu niteliklerin dozunda ve sizin de sorunuzda vurguladığınız popülerlik kavramına takılmadan tasarımlara yansıtılması gerektiğini düşünüyorum.
BÜROSİT için özel tasarımlara imza atıyorsunuz.Firma olarak Bürosit’in sektördeki yerini değerlendirebilir misiniz?
BÜROSİT Türkiye’de sektöründe endüstriyel üretim kültürü olan tek marka diyebilirim. 1990’lı yılların başında ülkemizde ergonomik ofis koltuğunu endüstriyel olarak üreten ilk firmadır BÜROSİT. Ürün ile marka algısı öyle bir yere gelmiştir ki belli bir grup kullanıcı için ofis koltuğunun adı Bürosit olmuştur. Nasıl ki bir zamanlar margarine sanayağ, kağıt mendile selpak dediğimiz gibi. Bu marka için önemli bir kazanımdır. ER-METAL olarak otomotiv yan sanayi üreticisi olmalarının bu başarıda önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum.Ayrıca kurum bünyesinde bulunan TÜV sertifikasyonuna sahip test üniteleri sektörde hiçbir üreticide bulunmayan bir unsurdur.
İş güvenliği, işçi sağlığı, atık yönetimi, ürün - üretim standartları, ürün- üretim sertifikasyonları gibi konularda sektörde ilk sırada olduğunu söyleyebilirim. Bürosit’i Bürosit yapan hatasız, sağlam, dayanıklı ürün anlayışı ile yapılan üretim anlayışıdır. Kullanıcı geri bildirimleri de dikkate alınarak yapılan revizyonlar, günceli yakalama hassasiyeti ile yapılan yeni tasarımlar, sürdürülebilir başarıyı getirmiştir Bürosit’e. Bu ailenin bir parçası olmaktan mutluluk duyduğumu söylemek isterim.