Türk Mimarisinde Sürdürülebilirlik Örneği: Safranbolu Evleri
Osmanlı’nın izlerini taşıyan ve taş örülü Arnavut kaldırımlı sokakların kenarlarında yer alan konaklardaki ihtişam görüntüsü ile herkesi büyülüyor. Daha kapısında başlayan usta işçilikler sayesinde ne kadar değerli birer mimari oldukları ispatlayan bu konakların zil yerine kapı tokmakları bulunmaktadır. Konaklardan içeri adım attığınızda sizleri hayat adı verilen avlular karşılıyor. Her Safranbolu evinde bulunan bu özellik geçmişte içinde barındırdığı ailelere de hayat vermekteydi.
Hayattan bahçelere açılan kapı sayesinde burada harika bir ağacın altında dinlenebilmek mümkün. Konakların ilk katında Sofa adı verilen bir alan bulunmaktadır. Buradan diğer odalara kapılar açılmakta. Sürgülü pencerelerinden içeri giren güneşle insana yaşama sevinci veren Safranbolu evleri aralıklı olarak inşa edildikleri için birbirlerinin manzarasını da kapatmamaktadır. Bol pencereli güneş alan bu evlerin bir diğer özelliği de sofa’nın haremlik ve selamlık olarak Türk geleneklerine uygun bir şekilde ikiye bölünebilmesidir. Duvarlarındaki ve tavanlarındaki işçilik ile mimarinin farklı bir noktasını simgeleyen bu evlerde şimdilerde konaklamak mümkün. 2-3 katlı ve 6-8 odalı olarak inşa edilmiş olan Safranbolu evleri bir de cumbaya sahiptir. Ahşap yapıdaki iç ve dış mimarisi ile iklim koşullarına ayak uyduran bu yapılardan bazıları ise müze olarak kullanılmaktadır.
Safranbolu evleri de Geleneksel Türk Evleri arasında hem mimari özellikleri, hem de yöreye ait kültür varlıklarının özgün özellikleri ile gelecek nesillere aktarımı açısından önem taşımaktadır.
1994 yılından itibaren bütünü ile UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan bu evler korunma altına alınmıştır. Bu nedenle bu yerleşimin sürdürülebilirlik koşullarına uygunluğu ve bu evlerin mimari biçimlenişi, yapım teknolojisi ve malzeme kullanımı ile bugünün güncel eğilimlerine verdiği yanıt önem kazanmaktadır.
Ayrıca bu yerleşimlerin çoğu bölgedeki insanın yaşam kültürlerini yaşam alanı içinde rahat bir şekilde devam ettirmesine de olanak vermektedir. Safranbolu yerleşimi, Karadeniz kıyılarını, Batı, Kuzey ve Orta Anadolu’ya bağlayan yol üzerinde yer almaktadır. 14. yüzyılın başlarından bu yana Türklerin hakimiyetinde olup, özellikle 18. yüzyılda Asya ve Avrupa arasındaki ticaretin
merkezi olarak önem kazanmıştır. Yerleşim, “Şehir” (Çarşı) ve “Bağlar” olmak üzere iki ayrı yerleşim şekli göstermektedir. Bugün 18.ve 19.yy. Türk hayatının geçmişini, kültürünü, ekonomisini, teknolojisini ve yaşam biçimini yansıtan yaklaşık 2000 geleneksel Safranbolu evinin 800 kadarı yasal koruma altındadır.
Şehir Bölgesinde evler karşılıklı iki yamaçta yamacın eğimine paralel düzende konumlanarak bu topoğrafyayla uyumlu bir doku meydana getirmektedir. Evler doğayı bozmamıştır, onun düzenine saygılıdır. Yamaçlara yaslanmış bu evlere doğa da sırtını vererek kendine gösterilen saygıya yanıt misali onları şiddetli rüzgarlardan ve soğuktan korur. Bağlar Bölgesine göre daha az kar yağışı alan, daha rüzgârsız ve ılık olan bu bölge, kışlık yerleşim olarak kullanılır. Yamaçlara yaslanmış evlerin
arka cepheleri bölgenin jeomorfolojik yapısı doğrultusunda, biri diğerinin güneşle açısını kesmeyecek şekilde ve kuzeye kapalı konumda düzenlenmiştir. Bu yerleşim düzeni evlere doğal bir koruma sağlarken, açılı konumlandırmalar konutların kış güneşinden faydalanma düzeylerini eşitlemekte, doğal bir havalandırma sağlamaktadır. Yerleşimde yerele özgü detayların çok iyi çözümlendiği görülmektedir.