Türkiye’nin 20 Yıllık Mimari Dönüşümüne Genel Bakış

1995 yılında kurulduğu günden itibaren farklı ölçeklerde konut, iş merkezi, alışveriş merkezi, hastane, sosyal ve kültürel tesisler gibi geniş bir yelpazede hizmet veren Ergün Mimarlık, Dünya Mimarlık Günü ve haftası vesilesiyle son 20 yıldır Türkiye’deki mimari dönüşümü kendi gözünden paylaştı.

Mimarlığın hayat biçimleri ve aslında sanayi devrimlerindeki dönüşümlerle iç içe olduğu, bu sebeple de yaşam biçimleriyle dönüştüğü bilinen bir gerçek. Ergün Mimarlık Ortaklarından Y. Mimar Eser Ergün Dünya Mimarlık Günü’nde bulunduğumuz durumu anlamak için geçmişe bakılması gerektiğinin altını çizerek dönüşümü Ergün Mimarlık gözünden açıkladı.

“Geleceği bugünden şekillendiriyoruz. Bugün de geçmişteki eforlarımızın bir meyvesi. O yüzden her an geçmişi analiz etmek ve dönüşümü fark etmek önemli. Bu vesileyle bir analiz yaptığımızda biz, Ergün Mimarlık olarak bundan 23 sene önce yola çıktığımızda 80’li yıllar ile 2000’in dönüşüm süreci arasında bir periyottaydık. 80’li yıllar ve öncesinde ülkemizde çok geniş bir mimarlık piyasası ve bugün alıştığımız ölçekte ofis görmek mümkün değildi. Mimarlık, daha çok kamu sektörüne üretilen projeler ekseninde gelişiyor ve yaşanıyordu. Bu dönem, kurucu ortağımız Ender Ergün’ün akademik birikimi ile ulusal ve uluslararası çaptaki yarışma deneyimleri ve Almanya’da çalıştığı dönemde çeşitli ofislerde edindiği tecrübeleri yanımıza alarak, biz de yola çıktık. Kurulduğumuz dönem, 90’lı yıllarda ise özel sermayenin inşaat piyasasında etkinliğini artırmaya başladığını söyleyebiliriz. Bu da beraberinde mimari proje taleplerini yarattı. Hareketlenmenin arttığı bir dönemde yaşanan 2001 krizi ile bir duraksama dönemine girildi. Bundan 4 yıl sonra, 2005 yılında çıkarılan kentsel dönüşüm yasası ile birlikte kentlerin dokusuna nüfuz eden büyük inşaat projeleri şekillenmeye başladı. Bu dönüşüm yasası da beraberinde mimari ofisleri büyüterek, ivmelerini artırmaya vesile oldu. 2010 yılına gelindiğinde ise yapı ve inşaat sektörü artık farklı bir boyuta gelmişti. Artık sadece kentlere değil, coğrafyalara hükmedecek projelere tanık olmaya başladık” diyerek ülkemizde inşasına başlanan havalimanı, köprü, Kanal İstanbul gibi projeleri örnek gösterdi. Yine Eser Ergün’ün açıklamalarına dayanarak artık bu dönemde büyük ölçekli konut projeleri ve hızı önüne geçilemeyecek bir seviyeye ulaşmıştı. 

“Ekonomik ve sosyolojik dönüşüm, hizmet taleplerini de dönüştürüyor”

Türkiye’nin mimari ve inşaat sektörüne genel hatları ile değinen Eser Ergün, Ergün Mimarlık’ın bu konjonktürdeki durumunu ve önerilerini de Dünya Mimarlık Günü vesilesi ile şöyle aktardı: “1995 yılında kurulduktan sonra, Türkiye’deki gelişimle paralel biz de bir gelişim seyri gösterdik. 2005 yılındaki dönüşüm süreci ile ekibimizin büyümesi paralel bir döneme denk geldi. Palladium AVM ve Nidakule Kozyatağı gibi AVM ve yüksek yapı sınıfında türdeşlerinin ofisimizce tasarlanan erken dönem örnekleri bu dönemde gerçekleşti. 2010 yılı ve sonrasına geldiğimizde bizim de büyük ölçekli konut projelerindeki tecrübelerimiz artmıştı. Dönüşüm beraberinde bütünsel hizmet talebini de yarattı. Ergün Mimarlık olarak mekânsal bütünlüğü sağlamak ve tasarım çizgisini korurken, çevre ile iletişimi koparmadan ilerleme stratejimiz dahilinde, 2012 yılında Zeynep Ergün ve Esat Özkan’ı ortak olarak ekibimize aldık ve iç mimari hizmetlerini de vermeye başladık. Bizim 23 yıldır vazgeçmediğimiz en önemli işimiz, ‘yere ait projeler üretmek’. Yani, yeri analiz etmek, çevresi ve içindekilerle nasıl bir karakter oluşturacağını anlamak ve oraya ait olan yapılar üretebilmek. Bu yerin kendine has doğal özellikleri de olabilir, yapılı bir coğrafyada kentsel doku da olabilir.”

“Gelecek için çevre ile iletişimi hiç koparmayın”

“Piyasanın çok hızlı büyüdüğü bu süreçte bazı dengeleri korumaya çok dikkat ettik. Yeniliklere açık olmak, kendimizi tekrar etmemek, rasyonellikten mümkün olduğunca uzaklaşmamak, yapıları tasarlarken çevresel bağlamı ön planda tutmak gibi.. Bu arada yatırımcılarla olan ilişkileri de belli bir dengede tutmaya çalıştık… Onlardan gelen talepleri dinledik, bu talepleri belli bir süzgeçten geçirdik. Bir yandan kendi tecrübelerimizi ve yaratıcılığımızı artırdık. Gelecek dönemde de akıllı şehirler, yapay zeka ve büyük veri ile şekillenirken çevre ile iletişimin hep en önemli kriterlerden biri olacağını biliyoruz. Teknolojinin de çevresel bağlamı pozitif anlamda etkileyerek gelişeceğini öngörüyoruz.”



Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)