1 Mimarla Mimarlık Dışı: Mehpare Evrenol
''Hedeflerimin bir çoğuna ulaştığımı düşünüyorum. Ama bunları sağlamak için hayatla savaş verdim. En önemlisi de günün akışına kapılıp gitmemek, yapmak istediklerime asılmak, işte bunun için çok direniyorum. ''
Mehpare Evrenol nasıl bir insan, nasıl bir anne?
Disiplinli, programlı ama oyun oynamaya bayılan, çocuklara bol vakit ayıran, arkadaş bir anneyim. İki oğlumu büyütürken 10 yıl evde çocuk baktım. Sonraki yıllarda yoğun iş tempomda beni tanıyanlar buna inanamazlar.
Çok dost canlısı, sosyal olmayı seven; kendime karşı çok disiplinli, ağır yükleri taşıyabilen,
hayat tarzı olarak özgür olmayı seçmiş, “etrafın” ne dediği ve ne düşündüğü ile başı hoş olmayan, gençliğimde de oldukça asi biri...
Ailenizle birlikte yapmaktan hoşlandığınız şeyler neler?
Kocaman, kalabalık sofralarda, herkesin bir arada konuştuğu, bağırış çağırış tipik İzmir’li aile yemeklerini çok severim. Ayrıca ailemin fertleriyle teke tek psikolojik ve sosyolojik çözümlemelere daldığımız sohbetler en mutlu olduğum anlardır.
Ölmeden önce yapılacaklar listeniz var mı? İlk üçünü söyleyebilir misiniz? Yüzde kaçını
gerçekleştirdiniz?
Liste demesek de hedeflerim var ve bir çoğuna ulaştığımı düşünüyorum. Ama bunları sağlamak için hayatla savaş verdim. En önemlisi de günün akışına kapılıp gitmemek, yapmak istediklerime asılmak, işte bunun için çok direniyorum. Listemin bir numarası sevdiklerimle daha çok vakit geçirmek, Sonra mimari projelerimin 3 boyuta kalktığını görmek ve dünyanın doğal ve yapılı mucizelerini görüp deneyimlemek.
Yapmak için zaman yaratmaya çalıştığınız bir hobiniz var mı?
Heykel yapmak. Heykeltraş olmak isterken kendimi mimar olarak buldum ama aklım hep heykel yapmakta kaldı. Bu nedenle olsa gerek kimi binalarımda heykelsi kütleler çalışırım.
En çok sevdiğiniz spor dalı? Spor yapıyorsanız hangisi, haftada kaç gün?
Yıllarca basketbol oynadım. Kayak yaptım, dizimi, kolumu parçaladım. Windsurf yaptım, bel fıtığı oldum, bisikletten düşüp ayağımı kırdım yine de devam ettim. Masa tenisi İstanbul üçüncülüğüm var. Hâlâ yelken yapıyorum ve pilates vazgeçilmezim.
Kırmızı çizgileriniz var mı?
İnsanların zekâ seviyesi ve cehaleti en kalın kırmızı çizgim. Hele bir de bunun farkında olmayanlar karşısında çizgim morarıyor.
İlişkilerinizde önem verdiğiniz değerler neler?
Çok açık, net, şeffaf olmak ve diyalog kurabilmek en çok değer verdiğim yaklaşımlar. Kurduğum ilişkilerde akıl ve mantık çok önemli. Karşınızda fanatik ve tehlikeli düşünceler olsa bile baş etmesi kolay bir ortam sağlıyor çünkü... Diyalog kurulabiliyor.
Çocukluğunuzda sizi çok etkileyen ve unutamadığınız bir anınız var mı?
Her ne kadar bu görüşmede mimari konulara girmeyelim desek de olmadı. Çünkü çocukluğumda ailem bir apartman dairesi satın alıyorken benim mimari ile tanışmam hayatımın hedefini seçmemle sonuçlandı. Önce binanın mimari projelerine vurulduğumu hatırlıyorum bir çocuk olarak. Ne alakaysa işte. Elde kalem günlerce kendime göre projeler çizdim. Derken inşaat başladı ve 2 boyutun 3 boyutta ete kemiğe büründüğüne tanıklık etmem beni büyüledi. Mimari 10 yaşımdan beri büyük bir heyecan ve heves olarak hayatımın merkezine oturdu.
Hayatınızda dönüm noktası olarak ifade edeceğiniz bir olay?
Birincisi anne olmak; hayatın kaynağındaki sevgi dünyasının kapılarının ardına kadar açıldığı, kalbimin, ruhumun hassaslaştığı bir dönüm noktası. Benim için ikinci dönüm noktası da 2000’li yılların başından beri yapı sektörünün büyüme trendi çerçevesinde çok büyük projelerin müellifi olabilmem. Milyonlarca m2 proje ile binlerce insanın hayatına dokunmanın sorumluluğu ve mutluluğunu deneyimlemek...
En mutlu olduğunuz yer neresi?
Evimde, bulutlu bir gün batımında ,inanılmaz renkler eşliğinde Tarihi Yarımada’yı izleyebildiğim nokta.
En çok yapmayı sevdiğiniz 3 şey?
Egenin hâlâ masmavi sularında yüzmek, yüzmek... Kopup uzak diyarlara basıp gitmek, her fırsatta dans etmek...
Defalarca okuduğunuz ve bir o kadar daha okuyacağınız kitap?
Toulouse-Lautrec’in ve empresyonistlerin hayatını anlatan ‘Moulin Rouge’ beni derinden etkiledi. Çok genç yaşımda romantizmin ve sanatın kapılarını açtı . Ama yıllarca elimden düşmeyen kitap diyorsanız, iki çocuk büyütürken; Dr. Spock’un “Bebek ve Çocuk Bakımı”. Zaten dünyada İncil’den sonra en çok okunan kitapmış.
Tekrar tekrar izlediğiniz bir film?
Fellini’nin ‘Satyricon’u. Yine de düşününce çocuklar sayesinde bazı Tom and Jerry’leri 50 kere falan izlemişimdir.
Dinlemekten sıkılmadığınız ve sorulduğunda ilk aklınıza gelen şarkı?
Gençliğimden beri King Crimson’ın Epitaph’i ruhumu yakalar.
Yanınızdan hiç ayırmadığınız bir eşyanız var mı?
Birkaç tane; Rujum, kalemim ve ipadim.
Sizce “tatil yapmak” ne demek?
Deniz tatili, ama çocukluğumdan beri illâ ki Çeşme!
Kaç ülke gezdiniz? Coğrafyası, kültürü ve tarihi ile sizi en çok etkileyen ülke/şehir neresi?
Elliyi geçti sanırım ama çetele tutmuyorum. Eskiden müzelerden çıkmazdım. Şimdi doğa beni kendine çekiyor. Kaliforniyanın segoyaları önünde dize gelmek, Avustralya’daki Uluru kayasına kapanıp Aborjinlerin ruhunu hissetmek, mercan resiflerine dalıp, gitmek...
İlk kez gittiğiniz bir yerde ilk ne yaparsınız?
Görmeye değer ne var diye araştırır, incelerim. Önceden vaktim olmaz. Güç bela iki parça eşya ile uçağa yetişirim son dakika.
Evcil hayvanınız var mı?
Çok vardı. Şu an yok. Özgürlüğü dibine kadar yaşıyorum.
Psikoloji, sosyoloji, felsefe, sanat, arkeoloji, metafizik, astroloji desek? En çok hangisi ilginizi çeker?
Neden?
Astroloji değil de Astronomi. Uzayın müthiş derinliklerindeki yıldız kümeleri ve yıldızları tanımak, görmek, onların altında kendi hiçliğimizi hissetmek bana iyi gelir.