10 Seçilmiş Örnek

“Bu sayımızda seçimimizi, günışığı uygulamaları ile öne çıkan, farklı fonksiyonlara sahip yapılar arasından yaptık.”

Oslo Opera Evi / Snohetta

Opera Evi, bir yarışma sonucu kazanan tasarımın gerçekleştirilmesiyle hayata geçirilmiş. Opera ve Bale, Norveç’te yeni sanat dalları. Bu sanat dalları sürekli olarak uluslararası ölçekte gelişmekte. Bjørvika yarımadası bir liman şehrinin parçası ve dünyanın kalanıyla buluşulan tarihi nokta. “Buradaki” yer ile “oradaki” denizi ayıran çizgi hem gerçek hem de sembolik bir sınır. Bu sınır karayla denizin, Norveç’le Dünyanın, sanatla gündelik yaşamın ayrıldığı büyük duvar. Bu sınır halkın sanatla buluştuğu nokta.

Snøhetta opera evinin yapımcısı, tesislerinin kendi kendine çalışan, mantıklı planlanmış bir fabrika gibi işlemesini, hem şimdi hem de sonra kullanışlı ve esnek olmasını istedi. Bu esneklik planlama aşamasında da çok işe yaradı.

Fuayedeki yüksek cam cephe, binanın güney, batı ve kuzey yönlerindeki manzarada büyük bir rol oynuyor. Projenin başında bunun gerekliliği farkedilmese de, şu an hem gece hem gündüz bu camlar sayesinde aydınlatılma yapılabiliyor.

Cam cephe 15 metre yüksekliğinde. Mimarın isteği bu cam yapının tasarımında olabildiğince az sayıda çelik kolon, çerçeve ve sabitleme parçalarının kullanılmasıydı. Büyük cam panellerin kullanılması ve çelik parçaların küçüklüğü, camın sağlamlığının artmasını gerektirdi. Bu kadar kalın camlar genelde berrak ve saydam olmaktansa biraz yeşile dönük olurlar. Bu sebeple düşük demirli camlar kullanılmasına karar verildi.

Dawang Dağ Tatil Köyü, Changsha

Changsha Şehrinin yakınındaki Dawang Dağ Tatil Köyü’nde The Deep Pit Ice ve Snow World bulunmakta. Proje ‘Buz Dünyası’ temalı bir eğlence merkezini; iç mekan kayak alanı, su parkı, restoranlar ve alışveriş merkezlerini, 120 bin m2 alanda biraraya getiriyor.

Bina mükemmel bir manzaraya yerleştirilmiş ve gölün üzerindeki tarihi çimento taş ocağı üzerine inşa edilmiş. Güney ve Doğu yönlerindeki cephe çözümünde taş ocağı manzarası sunulmuş. Kar ve Buz Dünyası’nın kabuğu yamaçtan yamaca 170 metre uzunluğunda...

Yapı, çökmüş ve sarkan bir bahçenin ardından yeni ve kullanışlı bir şekilde adaların, suyun ve yamaçların üzerinden geçen yollar ve rampalarla bu yapıyı doğayla birleştiriyor. Mimari ile manzarayı birleştiren bu eşsiz açık hava yapısı; aynı zamanda merkezi bir cam koniyle kontrollü günışığından yararlanıyor.

Feldkirch Devlet Hastanesi

Avusturya’nın Vorarlberg bölgesinde bulunan Feldkirch şehrine, nüfusu itibarıyla aslında kasaba demek daha doğru olda da, gelişmişliği itibarıyla “çağdaş kent” tanımlamasına örnek olacak özelliklere sahip bir yer burası. Alp dağlarının dar vadilerine sıkışmış bir konumu bulunan Feldkirch devlet hastanesi ise, topoğrafya verilerinin nasıl doğru okunup mimariye taşınabileceğine çok güzel bir örnek teşkil etmekte. Bunu anlatmak için Hastaneyi iki bölümde ele almak gerekir. Birincisi, yerel yönetmelikler ve uluslararası standartlar çerçevesinde planlanmış tıbbi hastane birimleri. İkincisi ise buna binanın güneyine bakan tarafına tasarımlanmış sosyal alan. Her ikisi de sürecin başından itibaren bir bütün olarak ele alındığından son derece uyumlu bir sonuç elde edilmiş. Hastanenin güney cephesinde 180 metre uzunluğunda kış bahçesi özelliğinde bir koridor ve bu koridorun iç cephesi boyunca yer alan 6 metre yüksekliğinde kerpiç bir iklim duvarı yer almakta. Martin Rauch’un tasarımını yaptığı ve uygulama sürecine eds-architecture’dan And Akman’ın dahil olduğu bu proje, pasif iklimlendirmenin büyük ölçekli kamusal binalarda da mümkün olduğuna güzel ve doğru bir örnektir.

Bu kış bahçesi, hastaların ziyaretcileri ile buluşma ve gezinti mekanıdır. Yörenin kış iklim koşulları soğuk, ama güneşli olduğundan, gün içersinde güneş ışınımlarını depolayan bu tromb duvarı, oranın topoğrafik özelliklerinde öğleden sonra saat 16:00 gibi güneş batıdaki dağların arkasında kaybolduktan sonra, mekanı depolanmış ısıl kütlesi ile yaklaşık 2 saat daha ısıtmaktadır. Bu da, ziyaretçi süresinin bitimi olan saat 18:30’a kadar mekanı ısıtmaya yetmekte ve ardından mekan zaten kullanılmadığından ilave bir ısıtma sistemine gerek kalmamaktadır.

Bu bağlamda çok dikkate değer bir örnek olan Feldkirch devlet hastanesi, karasal dağ iklimi koşullarında bile enerji tüketmeden pasif iklimlendirme ile çözümler üretmenin mümkün olduğunu gösteriyor.

Gasometers

Viyana’da, korunan yapıtların yenilenmesinden sonra, 1995’te bu yapılara yeni işlevler kazandırılması arayışına girildi. 1999-2001 yılları arasında inşa edilen Gasometers için; Jean Nouvel (Gasometer A), Coop Himmelblau (Gasometer B), Manfred Wehdom (Gasometer C) ve Wilhelm Holzbauer (Gasometer D) olmak üzere dört ayrı mimarın yaptığı tasarımlar seçildi. Gasometers birkaç parçaya ayrılarak; konutlar (en üst katlardaki daireler), iş katları (orta katlardaki ofisler) ve eğlence/alışveriş (en alt katlardaki alışveriş mağazaları) olarak konumlandırıldı. Her Gasometer’ın alışveriş katları köprülerle birbirilerine bağlanarak kiremit dış cephe duvarları tarihi oldukları için korundu. 615 modern daire, 3500 kişilik bir etkinlik alanı, bir sinema, bir alışveriş merkezi, bir öğrenci evi, Viyana’nın belediye arşivi, telekomünikasyon firmalarının ofisleri, bir anaokulu, okullar, sağlık hizmetleri ve daha birçok hizmet dört Gasometer’da da bulunmakta.

Yellow Treehouse Restoranı

Yeni Zelanda menşeli Pacific Environments Architects Ltd (PEL) tarafından yapılan Yellow Treehouse Restoranı, kızılçam üzerine konumlandırılmış hayret uyandırıcı bir mimari başarı olarak yorumlanabilir. 40 metre yüksekliğinde kızılçama aşılanmış kocaman bir koza gibi görünen proje, orman tarımı kavak ahşabı ve yerel işlenen kızılçam korkuluklardan, doğal aydınlatmanın geniş çaplı kullanımını sağlayacak şekilde oluşturulmuş.

Yellow Pages PEL’e bir ağaç evi projesi ile geldiğinde PEL bu şansı değerlendirmek istemiş. “Ağaç ev konsepti çocukluk oyunları ve rüyalarını anımsatıcısı, peri masallarının büyüsü ve hayal gücüdür” diyor PEL. Gerçekten de büyülü olan bu proje bir akarsuyu tepeden gören ormanın kenarında konumlandırılmış. 10m genişliğinde 12m yüksekliğindeki 18 kişilik kafe, zemindeki mutfağı ve lavabolarıyla beraber kesinlikle vurucu fakat sürdürülebilirlik sorunları da mevcut.
Ağaç evin organik tasarımını beğenirken ve arazi içine eşsiz entegrasyonunu takdir ederken, projenin ne kadar yeşil olduğu merak edilebilir. Lamine ahşap kirişlerin, daha az atık ve karbon ayakizi oluşturması dolayısıyla çelik ve betona göre daha yenilenebilir çözümler olduğu gerçek.

Sorun, devam eden bir mimari ikilem. İşverenin politik, etik, dini ve çevresel duruşu önemli... Yellow Pages tipik bir örnek. Ağaç evi projesi Yellow Pages’ in hizmetlerini tanıtmak için geniş çaplı pazarlama çabasının bir parçası. Kampanya, bir blog, canlı kamera görüntüsü, yarışmalar ve daha fazlasını içeriyor. Bu tanıtımda yanlış bir şey olmayabilir. Fakat sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 500 milyon sarı rehber basılmakta. Bu sayı, 9 milyon ağacın kesilmesi, 1.6 milyar pound değerinde kağıdın harcanması, 7.2 milyon varil petrol üretimde kullanılması anlamına geliyor. Bu durum da kampanyanın soru işaretlerini oluşturuyor.

VanDusen Botanik Bahçesi Ziyaretçi Merkezi

Geçtiğimiz yıllarda ‘Greenest City 2020’ Eylem Planı’nı açıklayan Vancouver’ın birçok sürdürülebilir kamu binasında olduğu gibi VanDusen Botanik Bahçesi’nin yeni Ziyaretçi Merkezi de Kanadalı’lara ve tüm dünyaya yeşil hareketin ruhunu sergilemekte...

Vancouver merkezli Perkins + Will Mimarlık tarafından 2007 yılında tasarımı başlayan 19.000 m2’ lik tesis, doğal çevre ve mimarinin etkileyici birlikteliğini ortaya koyuyor.. Gönüllü tesisleri, kütüphane, sınıf alanları, ofisler, dükkan, kafe ve bahçeden oluşmakta olan Ziyaretçi Merkezi; Perkins + Will tarafından LEED Platin sertifikası kritelerine göre tasarlanmış. Verimli bir yapı oluşturmak için gerekli olabilecek tüm olasılıkları maksimize ederek tasarladıkları bahçe düzenlemesinin minimal ektisi, yeşil çatı uygulamalarında da kendini göstermekte... Çiçeksi 3D formlarında tasarlanan yeşil çatı, sıkıştırılmış toprak ve beton duvarlar üstüne oturtulmuş ve tüm peyzaj düzenlemelerinde yerel iklim şartlarına uygun bitkiler kullanılmış. VanDusen Botanik Bahçesi’nin yeni Ziyaretçi Merkezi’nde güneş enerjisi sistemleri ve su verimliliğine katkı sağlayan uygulamalar ile sıfır enerjili bir bina üretilmiş. Ayrıca, doğal malzemeler kullanılarak inşa edilen binada günışığı uygulamalarıyla da sağlıklı bir iç ortam oluşturmaya odaklanılmıştır.

Sunny Hills Japan

Kengo Kuma Ortaklığı “Sunny Hills Japan” adlı Tayvan’a özgü ananaslı kekler satan bir dükkan yaptı. Bu dükkanın dış cephesi bambu sepetleri anımsatan ahşap bir yapıdan oluşuyor. Tokyo’nun Omotesando Caddesi’ne yakın, konutların yoğunlukta olduğu kalabalık bir mahallesinde, ahşap suntalarla, kalabalık şehir merkezine orman hissi katıyor. Jiigokugumi adı verilen, yapıştırıcı veya çivi kullanmadan zig-zag düzeninde ahşap suntaları birbirine bağlayan bir el işi kullanılmış. Kuma’nın dediğine göre bu sistem “Japon Mimarisi’nin Özü” ile yeni teknolojileri birleştirip “Sunny Hills” mağazasını oluşturuyor. Ahşabın alışılmadık açıları hem tasarım, hem de inşaat süresince en büyük problem olmuş ama sonucunda doğal bir orman manzarasının esintisini yaratmayı başarmış. Bina düşey dairesel bir biçimde tasarlanmış. Ahşap parçaların arasındaki geometrik boşluklar içeriye günışığını alırken bir yandan da içerinin görünmesini engelliyor. Düşey dairesel bir şekilde tasarlanmış olduğu için sadece katlar arasında inip çıkmak bile başlıbaşına eğlenceli bir aktivite... Tatlıcının tamamı ahşap masalar ve diğer mobilyalarla döşenmiş, içmekan ve dışmekan bu şekilde birleştirilmiş. Geceleri aydınlatıldığında ise bütün yapı orman esintisini koruyor.

Gardens by the Bay (Koydaki Bahçeler)

101 hektarda, Gardens by the Bay yakında türünün en büyük bahçelerinden biri olacak; Proje Bay South, Bay East ve Bay Central’ı kapsıyor. Grant Associates üç bahçenin birinci ve en büyük olanının tasarlanmasını sağladı. Bay South, 54 hektara yayılan bahçeleriyle Haziran 2012’de açıldı. Diğer iki bahçe henüz tamamlanmadı. Doğanın, teknolojinin, çevre yönetimi ve hayal gücünün mükemmel birlikteliği olan Bay South, 18 tane Supertree (25-50 metre arası geceleri ışıklandırılan dikey bahçeler) ve Wilkinson Eyre Mimari’nin tasarladığı içlerinde Tropikal ve Akdeniz bitkilerinin bulunduğu iki dev sera içeriyor. Projede aynı zamanda bahçıvanlık bahçeleri de bulunuyor, bunların temalarıysa “ Bitkiler ve İnsanlar” ve “Bitkiler ve Dünya”.

Bay South Bahçelerinin ortasında Wilkinson Eyre Mimari’nin tasarladığı Havalandırmalı Sera’lar bulunmakta, bunlar bahçenin odak noktası olmakla kalmıyor aynı zamanda da dünyanın en büyük iklim kontrollü seraları. Cam ve çelik seralar Akdeniz ve Sisli Ormanlar’ın bitki örtülerini ve iklimlerini Singapur’un tropik iklimine getiriyor. Görülebilecek şeyler arasında; bir içmekan şelalesi, daima çiçeklenen bir bayır, katlarca dikey bahçeler ve ağaç kubbelerin üzerlerinden geçen yollar bulunmakta.

Assemblagestudio’dan Tresarca House

AssemblageSTUDIO tarafından tasarlanmış olan tresARCA House, Las Vegas’ın topografyasına eklenmiş, manzarayı devam ettiren kat kat formlardan oluşuyor. Evin farklı kat ve bölgeleri yakınındaki Red Rock dağlarının özelliklerini yansıtarak tasarımla çevredeki manzaraları estetik olarak birleştiriyor. Yatak odaları bodrum kattan üst katlara kadar dağıtılmış, bu şekilde mahremiyet sağlanmış. Konutun ayrı kısımları avlularla birleştirilmiş ve gölgeliklerle doğal soğutma sağlanmış. Yapının üst kısmındaki cepheler ince gözenekli çelikle kaplanmış, bu şekilde ışık ve ısı miktarları düzenlenmiş.

Vantone Eco-city Halk Evi

Binanın sahibi, Çin’in en büyük geliştiricilerinden biri olan Vantone. Bu proje, Tianjin’in Binhai mahallesinde yeni bir konut geliştirme projesi olan Vantone Eco City projesinin halk merkezi görevini üstlenmekte. Yeni geliştirilen bu alan,Tianjindeki büyük çaplı TEDA gelişim projesinin bir parçası.

Projenin hedefi, tasarımda enerji tüketimini düşürerek, fosil yakıt kullanımına alternatif; rüzgar enerjisi, güneş enerjisi ve jeotermal enerji kullarak, binanın enerji ihtiyaçlarını karşılamak. Böylesi bir tasarımın son hedefi ise, belediye kaynaklarını kullanmadan tamamiyle kendi kendine yeterliliği sağlamak. Düşük enerjili bina tasarımı uygulamasındaki amaç, sıfır enerji tüketen bir bina tasarlamak ve bunu çeşitli enerji tasarruflu teknolojilerin tamamını kullanarak gerçekleştirmek. Tasarımda bu amaca ulaşmak için enerji modellemesi teknik ve teknolojilerini birarada kullanmış. Örneğin, elektrik ihtiyacı çatıya kurulan fotovoltaik paneller ile arazinin yetersizliğinden dolayı bina çevresinin simule edilmiş rüzgar bilgilerinin kombinasyonuyla sağlanmış. Binanın planlanması ilkbaharda ve sonbaharda hava menfezleri ile doğal havalandırma sağlayacak şekilde oluşturulmuş. Doğal havalandırmanın bu şekilde kullanımı binanın havalandırma enerjisi harcamasını düşürmüş.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)