Adnan Kazmaoğlu'na sorduk...

Adnan Kazmaoğlu: "İyi bir mimari kurgu, bütün teknik donatıları ile doğruysa o fevkalade bir mimari yapıdır. Ancak ekolojik ve iklimsel kavramlara, enerji tasarrufuna, sürdürülebilir malzeme tasarımlarına önem vererek mimari tasarımların bütünleşir bir sonuca ulaşması gerekmektedir."


‘Sürdürülebilir Mimarlık’ eğitimi ülkemizdeki ilgili fakültelerde bir disiplin içerisinde verilmiyor. Siz bir mimar olarak mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili bilgi birikimine nasıl sahip oldunuz?
‘Sürdürülebilir Mimarlık’ benim üniversitede olduğum dönemde kavram olarak yoktu ancak yapıların doğayla uyumu ile ilgili konulara değinilirdi. İstanbul Teknik Üniversitesi’inde bu konulara ağırlık veriliyordu.. Mimar Sinan Üniversitesi’nde şehircilik kürsüsü ekoloji ve sürdürülebilirlik konuları genel çerçeveden öğrencilerine sunar hala geldiler. Ama yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Ben son yıllarda iki dönem Mimar Sinan Üniversitesi’nde proje hocalığı yaptım. Projelerde sürdürülebilirlik konularına değindiğimiz zaman gördük ki öğrencilerin bu konulardaki bilgisi yeterli değil. . Dolayısıyla günümüzde mimarlık eğitiminin içerisinde kapsamlı şekilde işlenilmesi gereken bir kavram ‘Sürdürülebilir Mimari’.
Ders olarak okutulmasının yanı sıra, öğrencilerin bu konulardaki uygulamalara da dahil edilmesi gerekiyor. Çünkü birebir görmeden, uygulamadan bir yapının ekolojik formatlarının neler olabileceğini anlamak çok mümkün değil. En azından öğrencilere staj kapsamında da olsa bir uygulama’nın belli oranlarda içinde olmasının sağlanması gerekli.Örneğin yıllar önce Sarıkonaklar Projesini yaparken ısı yalıtımı konusu gündeme geldiğinde daha mantolama nedir bilinmiyordu. Sadece mavi köpük vardı ve levhaları filesi yoktu. Mavi köpükle uyumlu olabilecek malzemeleri piyasadan bularak oluşturduk ve uyguladık. O yıllarda enerji tasarrufu, ısı yalıtımı ve yapının kendisinin fiziki olarak sürdürülebilir olması kavramı yoktu. Biz yalıtım ile birlikte ısı ekonomisi, enerji ekonomisi ile başladık bu bilgi birikimini yapmaya ve literatürle de bağımızın olduğu için projelerimizde de uygulamaya çalıştık. Fakat bu döneme kadar çok az uygulayabildik genel anlamda bir ekolojik projeyi. Bir yerleşkede veya bir yapıda uygulama şansı çok sınırlıydı. Bu dönemde ve sonrasında sürdürülebilir mimariye bakış çok farklılaşacak ve kesinlikle mimarlık eğitiminin içine kapsamlı bir şekilde alınması gerekiyor.

Mimarlık sürdürülebilir inovasyon için önemli bir arena diyebiliriz. Konut sektöründeki hızlı gelişim sürdürülebilir, çevreci ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için iyi bir fırsat. Mimaride sürdürülebilir tasarım aşamalarından bahsedebilir misiniz?
Türkiye’de sürdürülebilir, çevreci ve yenilikçi tasarımları adım adım hayata geçirebiliyoruz. Mimari anlamda sürdürülebilirliğin uygulanması belki de sanayiden hatta kentin başka fonksiyonlarından da daha önemli. Çünkü yaşamımızın çoğu konutlarda ve ofislerde geçiyor ve en çok enerji tüketimi de bu alanlarda oluyor. Biz, özellikle tasarladığımız binaları gerçekten önce fiziki olarak sürdürülebilir yapmaya çalışıyoruz. Bu birinci önceliğimiz. Mesela öyle bir aks sistemi oluşturuyoruz ki, o bina rezidans veya konut ise ofise rahatlıkla dönüşebiliyor. Ofis ise otele dönüşebiliyor. Tasarladığımız ve uyguladığımız bütün yerleşim projelerinde buna dikkat ediyoruz. Diyelim ki inşa edilen yapı 10 sene sonra, değişen trendlerden dolayı, ofisten konuta çevrilmek isteniyor. Kolaylıkla, işleyişini etkilemeden ve hatta bölücüler kullanmadan konuta çevirebiliyoruz. Yapıların sürdürülebilir olması için bu şekilde temel bir iskelet olması gerekiyor ve bunu yapmak çok önemli. İkincisi bunun standardize edilmesi. Bütün çevrenin daha kolay inşa edilmesini ve kalıp ekonomisini sağlıyor. Fiziki olarak bunları yapmaya çalışırken ekolojik kavramlar çerçevesinde de çözümler üretmeye çalışıyoruz, enerji tasarrufundan su tasarrufuna kadar giden çözümlemeler… Aynı zamanda bahçe peyzaj düzenlemelerinde de bulunduğu bölgenin bitkilerini kullanmaya özen gösteriyoruz ve aydınlatmasında da fotovoltaik panellerden elde edilen enerjiyi kullanıyoruz. İstanbul’da bir yerleşke yapıyorsak arap palmiyesi kullanmıyoruz. Bu çerçevede aynı zamanda bilinçlenmeyi tetikleyen bir örnek vermek istiyoruz orada yaşayacak olanlara. Yaptığımız bazı projelerde küçük hobi bahçeleri oluşturuyoruz ve böylece hem çocukların hem de ailelerin doğayla bağlantı kurmasını sağlıyoruz. Mesela rüzgar gülü örnekleri yapıyoruz ve bunu insanların çevre bilincine yönelten bir unsur olarak kullanıyoruz. Tabi bu uygulamalar biraz maliyetli uygulamalar ama günümüzde talebin de artmasıyla bu tip uygulamalara olan yaklaşım da değişmeye başladı. Çok doğru olmasa da reklam unsuru olarak kullanılmaya başlanması bir şekilde bilincin artmasına yardımcı oluyor.



Turizmin yarattığı fırsatlar kadar doğal çevreye verdiği zararlar da bilinen bir gerçek. Sürdürülebilir Turizm kavramının sıkça konuşulduğu bu günlerde çevreye duyarlı otel mimarisi nasıl kurgulanmalıdır? Bu noktada yatırmcıya düşen görevler nelerdir?

Yıllar önce sanırım 75’lerde Alanya Antalya arasında uluslar arası bir planlama yarışma açılmıştı ve bizim üniversitedeki hocalarımız kazanmıştı yarışmayı. Prof. Dr. Mehmet Çubuk ve Y.Mimar Ersen Gürsel ekibi ve bütün o bölgeyi çevreyi ve ekolojiyi gözeten bir anlamda planlamışlardı.
Deniz, orman alanları, dağların ele alınışı ve arka taraftaki göller ile birlikte çok güzel ve doğal bir turizm alanı olacaktı ve o yıllardaki eğilim de bu yöndeydi. Kazanan bir proje olmasına rağmen daha sonrasında Turizm Bakanlığı projeyi uygulamadı ve şu ana kadar gelen tesadüfî yapılanma ile o bölge bu günkü haline aldı. Bir diğer bölge Bodrum/Muğla’nın Mazı Köyü. Sanırım 2000’lerin başıydı ve biz bu bölgede bir proje kurgulamıştık. Yanında antik kent olan araziye tasarladığımız proje, antik kente dokunmadan arazide kaybolan bir mimari kurguya sahipti. Maalesef bizim projemiz de uygulanmadı. Daha sonrasında başka projeler yapıldığını gördük o bölgeye ve çok üzüldük. Hatta Bodrum Mimarlar Odası itirazda bulunmasına rağmen yapılanma devam etti ve sanırım hala mahkemesi devam ediyor. Bunun gibi bölgelerin kamusal alanlar olması gerekirken birileri geliyor gelişi güzel yerler yapıyorlar ve kimse de hesabını sormuyor. Önce temel planlamaya bir çözüm getirilmesi gerekiyor ki yatırımcıya düşen görevler belirlenebilsin.

İnsan sağlığının yapı ile olan etkileşimi ile ilgili düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Bio yapı denilince aklıma binalarla yaşayan organizmalar geliyor. Örneğin Kanada’da rutubetlenmeden dolayı bir binayı yıkıp yeniden inşa etmişlerdi. Bunun gerekçesi ise rutubetlenmeden dolayı oluşan mantarların insan sağlığına zarar veriyor olmasıydı. Bu konuya çok hakim olmamakla birlikte; binanın nefes alıyor olması, kendini temizliyor olması, insan sağlığına zarar vermemesi ve içinde yaşayan insanlar ile yaşadıkları alan arasındaki bütünsel ilişki diyebilirim.


Yapıların çevreci ve insan sağlığına uygun olabilmesi için mevcut sertifika sistemlerinden birine sahip olmaları yeterli midir? Sertifika almak dışında başka neler yapılabilir?

Eğer binanın yapımında gerçekten sertifika standartlarına uygun hareket edilmiş ve tüm süreçler doğru yönetilmiş ise tabiki sertifikalı binalar önemlidir. Burada önemli olan sürdürülebilir yapılar inşa ediyor olabilmek. Doğaya ve insan sağlığına zarar vermeyen çevre dostu yapılar yapmak için sertifikaya değil bu bilincin oluşmasına ve doğru uygulanmasına ihtiyacımız var. Buna bir örnek vermek isterim. Sayın Turgut Cansever’in Bodrum’da doğaya zarar vermeden ve tamamen taşla inşa ettiği tatil köyü; yöresel mimarinin geleneksel biçimlerinin yeniden kurgulanmasıydı. Yeni ve eski malzemenin uyumlu birlikteliğinin sergilendiği tatil köyü sürdürülebilirliğe güzel bir örnek ve herhangi bir sertifikası yok.

Yeşil, sürdürülebilir, ekoloji gibi kavramlar son yıllarda hayatımıza yoğun olarak girdi ve farklı mecralarda bir çok şekilde tartışılıyor. Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz?
Kavramların doğru algılanması mimarlardan çok bu yapılarda yaşayacak olan insanların bilinçlenmesiyle olacak. Bundan on sene öncesinde konut alacak olan insanların yaklaşımları ile günümüzdeki yaklaşımları arasında büyük farklar var. Ancak sayıları çok fazla olmasa da artık insanlar enerji tasarrufuna, su tüketimine, park, bahçe ve peyzaj düzenlemelerine önem vermeye başladılar. Kullanıcılardan bilinçli bir şekilde bu kavramlara talep artışı olursa müteahhitler de bu talebi karşılayabilecekleri yapıları inşa etmeyi arttıracaklar. Böylece biz mimarlar da sürdürülebilir projelerimizi daha çok hayata geçirebileceğiz.

Sürdürülebilirlik ilkelerinin mimaride uygulanması konusunda kendilerini geliştirmeleri adına geleceğin mimarlarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Sürdürülebilir ve ekolojik kavramların daha çok önem kazanması bağlamında sadece teknik konuların mimariyi biçimlendirmediğini bilmelerini isterim. İyi bir mimari kurgu, bütün teknik donatıları ile doğruysa o fevkalade bir mimari yapıdır. Ancak ekolojik ve iklimsel kavramlara, enerji tasarrufuna, sürdürülebilir malzeme tasarımlarına önem vererek mimari tasarımların bütünleşir bir sonuca ulaşması lazım. Küresel ısınmanın problemlerini gündelik olarak yaşamaya başladık. Mesleğimizde bu kavramları gözardı etmeden tasarım yapmalıyız. Geleceğin mimarlarına ve mimar adaylarına en önemli tavsiyem bu...

1948 yılında Manisa Akhisar’da doğan Adnan Kazmaoğlu, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü’nden 1975 yılında mezun oldu. 1975-1980 yılları arasında Yıldız Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, fiehircilik Kürsüsü’nde asistan olarak görev yaptı. Kürsünün döner sermaye grubunda kent planlama ve kent tasarımı projelerinde yer aldı. 1982-1987 yılları arasında serbest mimar olarak turizm kompleksi ve konut yerleflimi projeleri gerçeklefltirdi. 1988’den 2000 yılına kadar, Mutlu Çilingiroğlu’yla birlikte kurduğu MİAR Mimarlık Ltd. fiirketi’nde sürdürdüğü mimarlık ve kentsel tasarım çalıflmalarına, 2000 yılından bu yana Adnan Kazmaoğlu Mimarlık Araştırma Merkezi’nde devam etmektedir.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)