Binalarda Sürdürülebilirlik
Chris Hamans, (ESC) European SustaInabIlIty
ConsultIng, Owner
Bir yapının hizmet süresini artırmak ya da bir yapı malzemesinin ömrünü uzatmak, doğal kaynakları koruyarak, enerji kullanımı ve emisyonları azaltarak aslında sürdürülebilirliği destekler.
Kullanışlı ve yüksek performanslı teknik tasarım, sürdürülebilirlik ön planda tutulduğunda unutulabilen kavramlardır. Aslında bir yapının hizmet süresini artırmak ya da bir yapı malzemesinin ömrünü uzatmak, doğal kaynakları koruyarak, enerji kullanımı ve emisyonları azaltarak aslında sürdürülebilirliği destekler.
Ancak bunlar sadece kullanışlı ve yüksek performanslı teknik tasarımın hizmetinde aksaklıklar olmadıkça mümkündür. Bunun içerisine tasarım, adaptasyon ve renovasyon planları da girer ve binanın, kullanıcılarının belirli isteklerine göre, sunacağı servisleri de düşünmek ve aksaklıkları engellemek gerekir.
Bu planların yapılması ve aksaklıkların engellenmesi gitgide daha da zorlaşacağından, binaların yenilenmesi kolay ve her duruma ayak uydurabilen teknik çözümler sunan teknik koşulları sağlamalıdır. Bu koşullar altında sürdürülebilirlik ancak uzun bir hizmet süresi ve yapı malzemelerinin ömrünün uzunluğu ile sağlanabilir.
Sürdürülebilirliğin inşaat malzemelerinde sağlanabilmesi potansiyeli – örneğin ürünlerin çevresel performanslarının kullanım öncesi, kullanımda ve kullanım sonrası değerleri – çoğunlukla pahalı ve verimsiz bir potansiyeldir. Kabul edilmiş şu anki odağın sürdürülebilirlik (çevresel, sosyal ve ekonomik) olmasındansa, inşaat sektörünün ve üreticilerin ürünlerini teknik ve kullanış açısından verimli ve uzun ömürlü yapmaları olması gerekmektedir.
Mimarların, tasarımcıların ve iç mimarların görevleri, sürdürülebilirliği geliştirecek ilk ve en büyük adımı atacak olmalarıdır. Eğer ki tasarımları 20 ya da 30 yılda toplumun ya da kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılayamayacak hale geliyorsa, o zaman sürdürülebilirlikten bahsetmek mümkün olmayacak. Tasarım ve renovasyonda kullanışlı ve yüksek performaslı ürünler seçilmeli ve tabiki bu ürünler en iyi çevreci profile sahip olmalıdır.
Sürdürülebilirlik Kavramı
Sürdürülebilirlik günümüzde içine başka kelime ve kavramlarında dahil edildiği farklı bir kavrama dönüştü. Neredeyse herkes ürünlerin, binaların ya da toplumların; çevreci, sosyal ve ekonomik performanslarının nasıl olması gerektiği ile ilgili bir fikre sahip. Kuzey Avrupa ülkelerindeki sürdürülebilirlik anlayışı ile Akdeniz ülkelerindeki anlayış farklılıklar gösteriyor. Bu farklılıklar sadece iklim ve mevcut doğal kaynaklar arasınaki farklardan kaynaklanmıyor. Bu noktada kültürler arası farklar da devreye giriyor.
Küresel sürdürülebilirlik olgusu, -küresel ısınma gibi- kesin tanımlıdır ve bir sürdürülebilirlik olgusu olarak herkes tarafından kabul edilirler. Ancak yerel olgular henüz bu kadar önemli olarak algılanmıyor. Modernleşme, bütün dünyadan alışveriş yaparak aldığımız ürünlerin kapımıza kadar teslim edilebilmesini sağlıyor. Kolaylık, rahatlık ve fiyat karar vermemizi etkiliyor. “Değer” kavramı artık tanımı yapılması zor bir kavram haline geldi. Bir ürünü atmadan önce ilk önce değerini düşünüyoruz, “Bu artık benim için değerli değil”. Belki artık işimize yaramıyordur ya da bozulmuştur. Yani bir ürünün sürdürülebilir olması için kullanım özelliklerini ve teknik performansını uzun sürelerce kaybetmemesi gerekiyor.
Bina, Mahalle, Şehir, Toplum
Uzun ömürlü kullanım ve teknik performans kavramları inşaat ürünlerinde de yerini buluyor. Binalarda, mahallelerde, şehirlerde ve toplumlarda bu kavramlar etkisini gösterir. Bir binanın hizmet süresinden bahsetmek kolay, ama şehirlerin ya da mahallelerin ne kadar süre hizmet verdiği ve ne kadar kullanışlı olduklarından nadiren bahsederiz. Binaların değerini mahallenin verimiyle doğru orantılı görürüz. Bu durumu binanın kullanışlılığı ya da performansından daha çok önemseriz.
Genç ve bekar insanlar, ailelerden yada yaşlı insanlardan farklı ihtiyaç ve beklentilere sahiptirler. Farklı yaş gruplarının faklı istek ve beklentileri vardır. Bu beklentilerinin yaşadıkları bina ve mahalle tarafından karşılanmasını beklerler hatta yaşadıkları şehir ve içinde bulundukları toplum tarafından da karşılanmasını beklerler. Eğer ki bu beklentiler karşılanmaz ise insanlar başka çözümler ararlar. Bu arayış büyüyüp küçülebilir, katlarda ve binalarda olabilecekken mahalle ve şehirlere hatta toplumlara kadar çıkabilir. Bu ihtiyaç ve beklentiler zaman içinde de değişirler...
Değişken parametreler sürdürülebilirliğe katkı sağlamamızı zorlaştırıyor. Elimizde gelecekteki ihtiyaçlarımızı gösteren kristal küreler olmadığından; plan, proje ve tasarım yapmak için senaryolara ihtiyacımız var. Bu senaryolar uzun hizmet sürelerine yönelmelidir. Örneğin, bir şehir ve mahallede hizmetlerin nasıl olacağı konusunda iyi tasarlanmış, kesin senaryolar ya da fikirler hazırlanmalıdır.
Tasarım ve bina değerlendirmesi
Binaların inşaatında kullanılan malzemelerin konforu ve güvenilirliği kullanıldıkları yere bağlıdır, ancak binanın genel kullanım performansı her bir ürünün performansına bağlıdır. Kullanıcılarının isteklerini yerine getiren binanın kullanımı, kullanıcıların kimler olduğuna ve mahallenin sunduğu güvenlik ve hizmetlere, toplu ulaşım araçlarına, şehrin gelişen yerlerinde yaşamanın uygunluğuna bağlıdır. Şehrin çekiciliği; iş olanağı, rahatlık, kültür, eğitim hizmetleri, toplu taşıma, ev olanağı gibi faktörlere bağlıdır. İşte bu liste şehirlerin yarışması gereken konuların listesidir ve bu konular sürdürülebilirliğin birer parçasıdır.
Sürdürülebilirlik karmaşık ve kendine özgü bir sistemdir. Günümüzün sorunu ürün performansını geliştirmeye yönelik yeterince uğraşmamızdır. Elbette ki bir üretici ürününü geliştirip kaynak ve enerji kullanımını azaltmaya çalışır çünkü bunu yapmazsa ürünü artık rekabet gücünü kaybeder. Eğer müşterisi sadece fiyata değil de değere bakıyorsa, ürünün çevreci özellikleri de satınalma kararını etkiler. Bu durumda bile, en iyi çevreci profil dahi ürünü sürdürülebilir yapmaya yetmez, ürünün kullanıldığı bina gelecekteki kullanıcılarına da aynı hizmetleri sağlayamıyorsa, eğer ki bina kullanılmamaya başladı ise, yıkılır ve ürün de hizmet süresini dolduramaz. Bina depremde yıkılırsa, yanarsa ya da sadece değişime uygun değilse, o zaman bütün o sürdürülebilirlik planları ve sürdürülebilir olduğu için kullanılmış ürünler değersizleşir. İşte bu yüzden kullanışlı ve teknik performansın planlanmış bir servis süresi içinde sorunsuz bir şekilde hazırlanması bütün çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik sorunlarının çözülmesinde bir ön şarttır.
Uyum sağlayabilme ve esneklik
Şimdiden 20 ya da 50 yıl ilerisini öngören bir plana sadık kalmak zor ve risklidir. İklim değişimi ya da doğal kaynak kıtlığı dışında bazı etkenler de yenilikler gerektirir. Gelecekte toplum değişecek, mahalleler, hizmetler ve bütün yaşamlarımız bugünden farklı olacak. Plancılar ve tasarımcılar, bize sonsuza kadar nelere ihtiyacımız olacağını gösteren büyülü kristal küreler olmadığını biliyorlar. Şimdilik onlar değişime uygun binalar yapmaya çalışıyorlar ve ekonomik, sosyal, çevresel etkilerinin de sonuna kadar aynı olmasına uğraşıyorlar.
Bugün inşaatı yapılan bir bina ileride de ihtiyaçları karşılayabilmeli. Çoğu inşaat ürününde uyum sağlayabilme özelliği gerekli görülmüyor. Ancak ürünün dayanıklılığı ve ürün karakteristiklerine dayalı teknik performans düzeyi, binanın genel performansına etki eder. Seçilen ürünler yeniden kullanılma potansiyelinin yanı sıra, geri dönüşüme uygun olmalıdır.
Değerlendirme standartları
Binaların çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerini belirleyip açıklayabilecek donanıma sahibiz. Ancak şimdi de sonuç bizi tahrik ediyor ve yalnızca kazanç için aldığımız kararlar ön plan çıkıyor. Değerleme uzmanları, malzemeciler, sertifikacılar, yatırımcılar, bina sahipleri ve bina kullanıcıları umarız hemen standartlaştırılmış değerlendirme sistemlerini takip etmeye başlarlar.