Canan Tolon’un Yeni Sergisi: LIMBO
Contemporary Istanbul Vakfı, Canan Tolon’un yapay ve doğal malzemelerin denge ve yerçekimi ile buluşarak birbiriyle karşılaşmasından doğan, askıda kalmış ortak yaşam alanlarına referans veren “Limbo” isimli yapıtına ev sahipliği yapmaktan gurur duyuyor.
Tolon’un 1997’de yayımlanan kitabı ile aynı adı taşıyan mekâna özgü enstalasyonu, yıllara yayılan sanatsal üretim pratiğine konu olan kurtarılmış, kullanılmış, savaşlara tanıklık eden ve aidiyetin olmadığı mekanlar ile özgür, hapis veya muaf olmak gibi doğasında mücadele, direniş ve iyileşmeyi barındıran kavramlar ışığında Fişekhane’de yeniden yorumlanıyor.
Limbo, yaşamın “varoluş-yok oluş” ve “inşa-yıkım” gibi zıtlıkları içeren döngü sistemlerine odaklanmamızı sağlayan, bugünü geçmiş ile kıyaslamadan fikirlerin sürekli ve kesintisiz bir akış hali olduğu düşüncesiyle üretilmiş olup sanatçının külliyatında yer alan tüm yapıtları gibi benzersizdir. İzleyici geçmiş zaman yerleştirmeleri “Tedbir” veya “Topographer” dan tanıdık malzeme, entropi veya tehlike durumu ile karşılaştığını düşünebilir. Ancak yanılacaktır. Limbo’da esas olan; yok olma ve var olma döngüsü arasındaki denge ve süreçtir. Mimarlık kültüründen tanıdık gelen ritmik volümetri ve askıda kalma halinin tehlikeli bir oyun yardımı ile içinden çıkmaya çalışmak, unutmaya çabalamaktır…
Oyun ve Limbo Durumu
Görsel hafızadaki masum zamanlardan, çocukluğumuzdan tanıyacağımız birbiri ardına adeta bir tabur asker edasıyla dizilmiş salıncaklar; tarihteki yok edici fonksiyonunun aksine bugün buluşma yeri olan militer yapı Fişekhane’de oyuna davet eder. Bu masum ancak tehditkâr oyunda yapılması gereken salıncak ile etkileşime girerek onu statiklikten kurtarmak ve özgürce sallanma eylemini gerçekleştirmek ise Limbo’da sanatçı bu eylemin önünü niçin keser? Kuvvetli bir okur ve arşivci olan Tolon’un favorisi Raymond Queneau’nun “Exercises in Style” isimli kitabında aynı hikâyenin 99 farklı şekilde anlatımı gibi incelikli bir bakış açısıyla, absürt bir durum ile karşı karşıyayızdır.
Nerede olduğumuzu anlamakta güçlük çektiğimiz referans noktasının tamamen yok olmaya başladığı bu ritmik yapı, sanatçının tuval üzerinde de sıklıkla kurguladığı tekrar durumu ile benzeşmektedir. Geçmiş, gelecek, aidiyet ve gerçeklik algısı yavaşça kaybolmaktadır. Tekrarın yarattığı ritim; mücadele ve doğal olarak bir süreçtir. Tolon’a göre boya katmanları arasında bir şeyler görmek her zaman dikkat ve katılım gerektirir. Limbo’ da da durum farksızdır. Oyuna katılma mücadelesi ölüm ve yaşamın kaçınılmaz döngüsüne tutsak olmaktan kaçıştır.
Şehir planlamadaki yayılmacı politika benzeri; sergi mekanının bir bölümünü merkez alarak genişleyen, adeta birbirine bordalamış gemilere benzer vaziyetteki zemin metalleri, su ile karşılaşmasından doğan aşınma hali sonucunda paslanmıştır. Suyun metale olan etkisinin onu yok etmesi gibi zaman içinde çimler de susuzluktan kuruyarak ölürler. Tam bu sırada yapıt kendini gerçekleştirmeye başlar.
Salgın hastalıkların, savaşların, ekonomik krizlerin yarattığı tekrar eden belirsiz zamanlarda; insan ölümle yaşam arasında adeta arafta…Gün geçtikçe daha hareketsiz, tıpkı Limbo’da olduğu gibi askıda kalmış bir ruh halindeyiz. Canan Tolon, tekrara hapsolmuş yaşantılarımızda unutmayı seçtiğimiz her şeyi davetkar biçimde, tıpkı bir oyunmuşçasına bize sunuyor. Kendimizi oyaladığımız bu yerde yaşam ve ölüm kavramlarını, doğanın nazik döngüsünü unutmamamız gerektiğini bir kez daha bizlere hatırlatıyor.