Greycoat Stores'un Tarihi ve Sürdürülebilir Restorasyonu
Nüshet Çamuşoğlu / nushet@ekoyapidergisi.org
Westminster, Londra'nın kalbinde yer alan SPPARC mimarlık stüdyosu, tarihi Greycoat Stores binasını restore ederek yeniden hayat verdi. Bir zamanlar Army & Navy Cooperative Society Ltd için kullanılan bu Viktorya dönemi yapısı, yıllar içinde harabe hale gelmiş. Ancak yapılan kapsamlı yenileme ile 8.361 m2’lik alan, modern bir karma kullanımlı geliştirme olarak yeniden tasarlandı.
Viktorya dönemi cazibesi yeniden canlandı
SPPARC, binanın kaybolmuş kırmızı tuğla cephesini yeniden ortaya çıkararak, bu mimari yapının Viktorya dönemi cazibesini günümüze taşımayı başardı. 10 Greycoat Place adresindeki depo, ünlü İngiliz mimar Sir Reginald Blomfield tarafından 1899 yılında tasarlanmış. Army & Navy Cooperative Society tarafından depo olarak kullanılan bu yapı, 1959 yılında yapılan yenileme ile ofislere dönüştürülmüş ve Viktorya dönemi niteliğini büyük ölçüde kaybetmiş.
Endüstriyel estetikle modern yaşam alanları
Restorasyonun bir diğer öne çıkan yönü, orijinal çelik kirişler ve tuğla işçiliği gibi unsurların korunduğu endüstriyel estetik. Yapı, toplam yedi katlı ofis alanı sunuyor. Altıncı ve yedinci katlar, teraslı çatı uzantıları olarak tasarlandı. Zemin katta resepsiyon, kafe, restoran ve spor salonu bulunuyor. Üst zemin katta ise bir ofis alanı yer alıyor. Bodrum katında, 190 bisiklet park yeri ve duşlu spor salonu gibi imkanlar sunuluyor.
Yenilikçi tasarımla doğal ışık ve estetik uyum
SPPARC, dikkat çeken özelliklerden biri olarak birinci ve dördüncü katlar arasında yer alan, bronz çerçeveli oval pencereleri restore etti. Bu pencereler, mekanın bol doğal ışık almasını sağlıyor. Binanın beşinci katında, yeni bir çatı uzantısıyla (altıncı ve yedinci katlar) uyumlu şekilde tasarlanmış dairesel pencereler dikkat çekiyor.
Geleneksel dokunuşlar modern detaylarla birleşiyor
Greycoat Stores’un ön cephesinde, yenilenen granit Dor düzenli sütunlarla sona eren basamaklı tuğla pilasterlar bulunuyor. SPPARC, geleneksel elle döşenen tuğla pilasterların arasına yerleştirilen eğri prefabrik spandrel panellerle geleneksel ile moderni birleştiriyor. Bu detaylar, yapının Viktorya dönemi tasarımını çağrıştırarak özgün bir görsel kimlik oluşturuyor.
İç mekanın sıcak atmosferi
Zemin kat iç mekanında, ahşap paneller resepsiyon alanına sıcak bir giriş sağlıyor. Asansör lobisindeki kemerli tuğla işçiliği, dış cephedeki süslemeli deseni devam ettirerek iç mekanın estetik bütünlüğünü güçlendiriyor.