Interface 2020 Misyonu:Dünyanın En Çevreci Firması Olmak!

Murat Güney
Interface Türkiye Müdürü

‘Mission Zero’ adını verdiğimiz bir vizyonu ortaya koyduk. 2020 yılı itibariyle de sıfır karbon ayak iziyle üretim yapan ürünlerini geliştiren bir firma olarak dünyanın en çevreci en sürdürülebilir firması olmak gibi bir misyonumuz var.

Mission Zero hedefi doğrultusunda sürdürülebilirliği temelinde tutan global bir karo halı üreticisi olan INTERFACE’in kurum kültüründe sürdürülebilirliğin konumundan biraz bahseder misiniz? Bu konuda yapılan çalışmalar nelerdir?

Interface Amerika merkezli bir karo halı firması, aslında karo halı mucidi bir firma. Yaklaşık 50 yıllık geçmişe sahip, bu süreç içerisinde sürdürülebilirlik 20 yıl önce Interface’de öne çıkarılmış ve masaya konulmuş bir konu.


20 yıllık bu sürdürülebilirlik yolculuğunda önemli adımlar atıp hem sektörüne hem de başka endüstriyel sektörlere liderlik yapmış bir firma. Biz 20 sene içerisinde sürdürülebilirlik noktasında nereye geldik derseniz; Mission Zero adını verdiğimiz bir vizyonu ortaya koyduk. 2020 yılı itibariyle de sıfır karbon ayak iziyle üretim yapan ürünlerini geliştiren bir firma olarak dünyanın en çevreci en sürdürülebilir firması olmak gibi bir misyonumuz var.
Mission Zero sıfır karbon ayak izinden geliyor. Buna biz bir dağ gibi bakıyoruz, yüksek bir dağ ve o dağı biz yavaş yavaş tırmanıyoruz, emin ve etkili adımlar atarak ilerliyoruz. Daha yolumuz var ve süre azaldı, 2020’ye az kaldı; ama o noktaya gitmekte çok büyük adımlar attık, çok önemli prosesleri hayata geçirdik. Dolayısıyla az zamanımız kalmış olmasına rağmen çok büyük bir istek ve heyecanla 2020’de sıfır karbon ayak izi hedefimize gitmeye çalışıyoruz.

Bu bağlamda neler yapılıyor?

Hollanda’daki fabrikamızda toplam karbon salınımı yüzde 90 oranında azaltıldı, tüm proses sürdürülebilir bir yapıya getirildi, çevresel atık çıkmıyor artık fabrikamızdan ve tamamen kapalı döngü sistemiyle üretim yapılıyor. Avrupa’daki üretim tesislerimizde yaptığımız yenilik, Avrupa Birliği Komisyonları’nda örnek gösterilebilen bir endüstriyel hareket olarak ortaya kondu. Birçok endüstride ve bir çok firmada sürdürülebilirlikle beraber karın kaybolacağı gibi bir bakış açısı olmasına rağmen Interface bunun tam tersini ispatlamış oldu. Hem sürdürülebilir olup hem ticari anlamda şirketi daha üst seviyeye taşımak mümkün. Sürdürülebilirlik bizim şirketimizin damarlarında yaşayan bir unsur ve şirket kültürüne yerleşmiş bir öğe.

İnovasyon ve tasarım çok önemli, bu çalışmaları yaparken nereden feyz alıyorsunuz?

Bizim tasarımlarımızın temelinde birkaç tane önemli öğe var. Bunların başında biyofilik dizaynlar geliyor. Doğanın ürün tasarımlarımıza taşınması noktası... Böylelikle hem doğanın ispatlanmış doğrularını endüstriyel hayata geçiriyoruz hem de bunun getirdiği bir çok avantajdan faydalanıyoruz. Uygulama esnasında firenin azalmasından tasarımın çok daha rahat yapılmasına hatta yaşanılan alanın doğaya daha yakın olmasına kadar birçok faydasını görüyoruz. Genellikle tasarımlarımızın temelinde doğanın, dolayısıyla çevrenin etkisi görülüyor. Son dönemde çıkardığımız yeni ürünlerin temelinde ormandan, denizden, insan hayatından, şehirleşmiş yaşam alanından esintiler gibi bazı yaşam vurguları var.

Dizaynın yanı sıra ürün geliştirme noktasında farklı teknolojileri de deniyoruz. Bildiğiniz üzere karo halıda kullanılan iplik naylon, petrol türevi bir malzeme. Dolayısıyla petrol bağımlılığını azaltacak birçok AR-GE çalışması yapıyoruz. Son dönemde geliştirdiğimiz bir ürün var; Fotosfera, Hindistan’da yetişen hint keneviri otunun tohumlarından ekstrakte edilen yağ ile iplik üretiliyor ve tamamen petrol bağımlılığını yok ediyor. Bu bitki her yerde yetiştirilebilen, çok az su ihtiyacı gerektiren dolayısıyla kullanımının çevreye negatif bir etkisi olmayan bir bitki. Bu anlamda tam olarak bu sürdürülebilir ürün geliştirme yaklaşımına uyan bir yapı.

Çoğunlukla ürünlerimizin ipliği yüzde 100 geri dönüştürülmüş iplikten yapılıyor. Burada da çeşitli kaynakları kullanıyoruz. En önemli kaynaklardan biri de kendi üretim prosesimiz. Özellikle Avrupa’da ve Amerika’da kullanılmış halıların toplanması gibi bir sistem var. Tüketiciler de buna sıcak baktıkları, çevresel algıları çok yüksek olduğu için herkes bu konuda taşın altına elini koyuyor. Geri iade edilen halıların ipliğinin ve tabanının ayrıştırılarak tekrar üretim prosesinde kullanılmasına ilişkin özel bir üretim hattı geliştirmiş durumda Interface.

Interface’in global tecrübesi ve bilgi birikimiyle Türkiye pazarındaki yeri ve yaptığı çalışmalar nelerdir?

Interface 25 yıldır Türkiye pazarında var olan, ürünleriyle pazarda hep yer edinmiş önemli bir marka. Türkiye’ye baktığımızda özellikle karo halının ofis segmentinde limitli kaldığını görüyoruz; ama faydaları, tasarımsal ve çevresel etkisi itibariyle düşünüldüğünde karo halının kullanım alanının çok daha geniş olduğunu görüyoruz. Dünyada ve Avrupa’da, özellikle Amerika’da bu anlamda yapılan çalışmaları ve Interface vizyonunu Türkiye’ye de yansıtmak amacıyla Türkiye’de yatırım yapıp bir ofis ve showroom oluşturdu. Bir insan kaynağı yatırımı yapıldı. Yılbaşı itibariyle de vizyonumuz içerisinde bizimle beraber bu bayrağı taşıyabilecek yeni bir partnerimiz oluştu; Klassis Halı. Onlarla beraber Türkiyede’ki operasyonlarımızı yönetiyoruz. Ofis pazarına baktığımızda bu pazarda Interface’in lider olarak konumlandığını görüyoruz. Fakat bizim için bu yeterli değil. Çünkü Türkiye pazarı çok büyük bir pazar ve farklı segmentlere de ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz açıkçası. Bu anlamda bütün deneyimimizi, bilgi birikimimizi, tecrübemizi ve özellikle dünyanın farklı ülkelerinden gelen deneyimlerimizi Türkiye pazarıyla da paylaşmak, yeni bir sayfa açmak için çalışıyoruz. Özellikle oteller, eğitim sektörü, hastaneler ve aslında toplu olarak bütün ticari alanlarda yer alan karo halı, çok iyi bir çözüm olarak dünyada kullanılıyor. Özellikle oteller grubuna baktığımızda tasarım ve çevresel etkisinin yanı sıra getirdiği çok fazla fonksiyonel etkileri de var. Bu noktada tabi ki pazarın bazı alışkanlıkları var ama bu alışkanlıkları değiştirmek adına da çalışmalar yapıyoruz. Burada bizim için önemli oyuncuların başında tasarımcılar ve mimarlar geliyor; çünkü her şey oradan başlıyor. Buna çok inanıyoruz. Mimarlar hem ürünün tasarımsal boyutunu hem de faydalarını gördükleri noktada projelerinde rahatlıkla kullanabiliyorlar.

Bildiğimiz kadarıyla Interface Amerika Yeşil Binalar Derneği’nin üyesi. USGBC ile bağlantılı yaptığınız çalışmalar var mı? Interface’in sertifika süreçlerine katkılarından bahsedebilir misiniz?

Amerika pazarı bu anlamda çok gelişmiş bir pazar. Dünyaya liderlik, önderlik yapan bir pazar. Interface de sürdürülebilir noktasında lider firmalardan biri olarak Amerika’da bu anlamda çok önemli çalışmalar yapıyor. Yeşil Binalar Derneği’nin üyesi, yönetim kurulunda bir temsilcisi var. Interface’in tabi ki LEED sertifikası konusunda da çok önemli çalışmaları var; ama bununla sınırlı kalmıyoruz. Biz dünyanın bütün noktalarında satış ve pazarlama yapan bir firmayız. 6 noktada üretim yapıyoruz. Bu anlamda diğer bölgelerde, diğer kıtalarda da ihtiyaç duyulan sertifikalara haiz bir yapımız var.

LEED, BREAM, DGNB gibi birçok sistemin içerisindeyiz. Bu anlamda aslında Interface’in bir önderliği daha var karo halı açısından konuşacak olursak; biz ürün şeffaflığına çok inanıyoruz. Bu konuda da endüstriyelde sınıfı belirleyici aktiviteler yaptık. Her bir ürünümüzün hayat döngü eğrileri kayıt altında tutuluyor, dolayısıyla isteyen olduğunda hammadde tedarik noktasından uygulama noktasına ve hatta hayatının son noktasına kadarki bütün karbon ve çevresel etkileri belgelendiriliyor. Bunlar tabii LEED, BREAM gibi sertifikalarda çok önemli belgeler. Biz bu tip projeleri hem ürün kalitemizle hem de arkasından gelen bu destekle aslında rahatlatan bir firmayız diyebilirim.

Yeşil Bina”, “İç Mekan Kalitesi” ve “Akustik” günümüzde sıkça konuştuğumuz konular. Bu sayımızın dosya konusu olan sürdürülebilir ofis tasarımları ile bağlantılı olarak Interface ürünlerinin iç mekan kalitesine katkısı ve akustik özelliklerinden bahsedebilir misiniz?
Interface’in çok önem verdiği bir konu bu. Ofis mekanlarında iç kalitenin dolayısıyla yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. Sizin de dediğiniz gibi bunun başında iç hava kalitesinin yüksekliği ve akustik önce geliyor; ama biz bununla sınırlı kalmıyoruz. Interface yaptığı araştırmalarda işe girenler açısından ofis tasarımının ve ofis çalışma şartlarının öneminin ilk 3 içerisinde olduğunu belirledi. Eğer çalışanlara iyi bir çalışma mekanı, iyi tasarlanmış, eğlenceli, enerjik ve aktif bir çalışma alanı sunabiliyorsanız çalışanların tercihinde önemli bir yer alabiliyorsunuz.

Bu anlamda karo halının ofis dizaynında kullanılmasının önemli olduğunu söyleyebiliriz. Interface’in yine yaptığı geniş açık alan çalışmalarında uygulanan bölgesel tasarımlarla ofisin havasının tamamen değişebildiği dolayısıyla çalışan memnuniyetinin ve performansının arttığı ölçülebilmiş. Bunun yanı sıra çalışanlar genellikle daha ferah ve daha özgür hissedebilmek için geniş alanları tercih ediyorlar bu da açık ofis konseptini gündeme getiriyor. Ancak bu noktada da akustik gibi bir problem ortaya çıkıyor. Interface’in iki tane önemli akustik iyileştirici uygulama önerisi var. Bir tanesi üründen bağımsız bir zemin uygulaması, bir tanesi de ürüne entegre edilmiş özel bir taban sistemiyle yine zeminde kullanılan ürünler arasında en iyi akustik performansı sağlayabilecek bir ürün. Böylece ses ve gürültüyü kaynağında çözmüş oluyoruz. Hem geniş alanlar sunmuş hem de akustik çözüm sunarak çalışanları memnun etmiş oluyoruz. Tabi temiz hava da önemli, özellikle kalabalık ortamlar için... Ofislerde temiz havanın sağlanması açısından halı en önemli ürünlerden bir tanesi ve Interface’in tasarımları ve ürün kalitesi bu şartları kolaylıkla sağlayabiliyor.

Dolayısıyla hem tasarım hem sürdürülebilirlik noktasında sağladığımız faydaları müşterilerimiz aslında görüyorlar. Bunların ötesinde müşterilerimize sağladığımız servisler de var. Cool Carpet adını verdiğimiz bir hizmetimiz var ki Interface ürünü kullanmaya karar veren bir son tüketici veya kurumsal müşterimiz adına o projede kullanılan Interface halısının tüm çevresel etkilerini sıfırlayacak bir sürdürülebilirlik projesine onlar adına imza atıyoruz. Dolayısıyla o projede kullandıkları Interface karo halılarının çevresel etkisi sıfırlanmış oluyor. Özellikle yeşil ofis projelerine inanılmaz katkı sağlıyor. Bunun yanı sıra yine Interface’in geliştirdiği bir yapıştırma sistemi var. Geleneksel olarak tüm dünyada karo halılar zemine tutkalla yapıştırılır ancak tutkal çok uçucu, organik madde içeren kimyasal bir malzeme. Dolayısıyla biz bunu sıfırlayacak, hiçbir kimyasala gerek bırakmayacak bir şekilde 7.5cmx7.5cm bir sticker geliştirdik. Zemine yapışmayan, sadece halıya yapışan dolayısıyla her hangi bir kimyasal kullanmadan hiçbir organik uçucu madde salınımı olmadan ve çok da pratik olarak hem uygulanabilen hem de uygulama sonrası kaldırılabilen, zemine zarar vermeyen bir yapıştırma sistemi geliştirdik. Bu da çok çevreci bir yaklaşımla özellikle Avrupa’da çok rağbet gören bir uygulama sistemi. Türkiye’de de bazı projelerimizde uyguluyoruz. Biz sadece üründe ya da üretim noktasında çevreci değiliz. Sonrasında, uygulama noktasında da çevreci olabilecek tüm adımları atmak için hem ar-ge çalışmaları hem de tasarım çalışmaları yapıyoruz.

Net Effect

Filipin’lerde 600 adadan oluşan Davao bölgesinde balıkçılıkla geçinen ama artık çok yoksullaşmış bir bölge var. Interface öncülüğünde Londra merkezli bir zooloji kurumu ve iplik üreticisi bir firmayla beraber halkı orada organize edip, yerel bir fon kurup, atılmış balık ağlarının denizlerden ve kumsallardan temizlenmesi, tekrar istiflenip iplik üreticisi Aquafil’e gönderilmesi tekrar işlenip sıfır iplik, geri dönüştürülmüş iplik olarak Interface tarafından kullanılması sağlandı. Dolayısıyla denizi ve sahilleri temizlemiş olduk. Orada yaşayan halk bir miktar para kazanmış oldu ve bununla okullarını, dispanserlerini ve hastanelerini renove ettiler. Biz de bu bağlamda, bütün her şey denizden geldiği için, denizden esinlenerek tasarlanan yepyeni bir seri oluşturduk adını Net Effect koyduk. Bunun arkasında teknoloji ve tecrübenin yanı sıra bu işe duyulan bir adanmışlık duygusu da var. Biraz da arkasında sosyal sorumluluk projesi olan, denizin esintisini iç mekanlara taşıdığımız yeni bir ürün gamı.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)