Kentsel Dönüşüm için Bankacılık Sisteminde Yeni Düzenlemeler ve Teşvikler Gerekmekte...

Dr. Abdurrahman Arıman
GYODER Sürdürülebilirlik ve Yeşil Binalar Komitesi Başkanı

Kentsel dönüşüm büyük bir projedir ve inşaat kapasitesinin, malzeme tedarik kapasitesinin, dizayn kapasitesinin de önünde, halledilmesi gereken en önemli husus, bu çapta bir yapı inşa olayının finansmanıdır ve konu, öncelikle bankacılık sisteminde yapılacak yeni düzenlemelere ve teşviklere ihtiyaç duymaktadır.

Kamuoyunda ‘Kentsel Dönüşüm Yasası’ olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasa Tasarısı 16 Mayıs 2012 tarihinde Meclis Genel Kurulu’ndan geçerek yasalaştı. Bu tarihten itibaren birçok platformda tartışmalara neden oldu. Türkiye’nin önde gelen yapı malzemesi tedarikçilerinden biri olarak sizlerin bu konudaki düşünce ve yorumlarınızı alabilir miyiz?



Her ne kadar yasa, adından da anlaşılacağı gibi, esas itibariyle afete, deprem riskine karşı alınacak önlemlerle ilgili bir yasa olsa da, yasa Türkiye’de kentsel dönüşüm açısından önemli bir fırsat yaratmış bulunuyor. Deprem riski dolayısıyla yıkılarak yeniden yapılacak konutların sayısı 7,5 milyon olarak tahmin ediliyor. Bu sayıda konutun yeniden yapılması için süre tahminleri 10-20 yıl arasında değişiyor. Ortalaması olarak 15 yılı alırsak, bu her yıl 500 bin konutun yıkılarak yeniden yapılması anlamına geliyor. Buna nüfus artışı, iç göç ve benzeri nedenlerle ihtiyaç duyulan yıllık 500-600 bin konut da eklendiğinde, Türkiye’nin önümüzdeki 15 yılda her yıl 1 milyonun üzerinde konut inşa etmesi demektir. Bu büyük bir projedir ve inşaat kapasitesinin, malzeme tedarik kapasitesinin, dizayn kapasitesinin de önünde, halledilmesi gereken en önemli husus, bu çapta bir yapı inşa olayının finansmanıdır ve konu, öncelikle bankacılık sisteminde yapılacak yeni düzenlemelere ve teşviklere ihtiyaç duymaktadır. Kamunun bu proje için ayıracağı kaynak dışında, hem sermaye ihtiyacının, hem finansman olanaklarının oluşturulması, çok yönlü planlanması gereken, pek çok düzenlemeye ihtiyaç duyuran, devasa bir projedir ve uluslararası kaynakların cezbedilmesini gerektirmektedir. Uluslararası sermaye ve finansman olanaklarının cezbedilmesi dediğimizde ise, olayın bambaşka ve çok önemli bir boyutu devreye girmektedir. Türkiye’nin dış sermaye ve finansman sağlayabilecek koşulları oluşturması ve bu koşulların uzun vadeli olarak süreceği konusunda güven vermesi gerekir. Bugün mevcut siyasi ve ekonomik ortamın bu güveni verme konusunda handikaplı olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir.

Kentsel Dönüşümün çevre dostu yapılaşma ve çevre bilincinin ön planda tutulduğu kentleşmenin sağlanması konusunda bir fırsat olduğu söylenebilir mi? Bu fırsat nasıl değerlendirilmeli, ne gibi stratejiler izlenmeli? Siyasilere, ilgili kamu kurumlarına, malzeme üreticilerine ve son tüketiciye düşen görevler nelerdir?

Sözünü ettiğimiz her yıl yapılacak 1 milyon dolayında konut, yalnız çevrenin korunması ve çevre dostu yapılanma açısından bir fırsat oluşturmuyor. Aynı zamanda konunun cebimize de etkisi büyük. Türkiye, kentsel dönüşüme konu olacak yapılaşmayı yeşil kriterlere göre yaparsa, 25 milyar dolar tasarruf edecek. Tüm yapılaşmayı yeşil kriterlere göre yaparsa, sözünü ettiğimiz 15 yılda 50 milyar dolar tasarruf edecek ve bu sürenin ötesinde tasarruf etmeye devam edecek. Bu rakam binaların faydalı ömrü dikkate alındığında, yüz milyarlarca dolarlara varıyor. Buna mevcut, depreme dayanıklı ancak yeşil kriterlere göre inşa edilmemiş binaların da dönüştürülmesini ilave ederseniz, bu tasarruf miktarı daha da büyüyor. Dünyada yeşil, sürdürülebilirlik, artık olmazsa olmaz bir nitelik olarak kabul ediliyor. Yeni binaların yeşil niteliklere sahip olmadan inşa edilmesinin düşünülemeyeceği günlere doğru hızla yol alıyoruz. Dolayısıyla, kentsel dönüşümü bir fırsat olarak değil de, mecburiyet olarak değerlendirmemiz, yeni yapılacak binaları muhakkak yeşil özelliklere sahip, çevre dostu olarak inşa etmemiz lazım. Bu konuda herkese düşen görevler var. Hükümetler, devlet, mevzuatı uygun hale getirecek. Malzeme ve konut üreticileri muhakkak dizayndan, malzemeye, binanın kullanımına kadar tüm unsurları sürdürülebilir koşullara uygun olarak düzenleyecek. Üniversiteler gerekli elemanları yetiştirmek üzere programlarını ayarlayacak. Toplum olarak, biz de yeşil binaları talep edeceğiz. İşte o zaman, sürdürülebilir, yeşil, çevre dostu binalar süratle yaygınlaşır ve hepimiz kazanırız.

Kurum olarak Kentsel Dönüşüm sürecine hazırlıklı olmak adına geliştirdiğiniz farklı pazarlama stratejileri, ürün geliştirma amaçlı Ar-Ge çalışmaları bulunuyor mu? Bunlar hakkında bilgi alabilir miyiz?

GYODER olarak, Türkiye’de birden fazla yeşil bina sertifika sistemi geliştirilmesi üzerine, bu konuda sertifika sistemi geliştiren kurumlar arasında dialoğu ve tek bir ulusal sertifika sistemi için işbirliğini sağlamak üzere, Sürdürülebilirlik ve Yeşil Bina Komitesi oluşturarak çalışmalara başlamış bulunuyoruz. Komite, bu konuda ilk adım olarak, sektörün önemli örgütlerini biraraya getiren bir platformun oluşmasına ön ayak olmuştur ve yedi örgütün, GYODER, KONUTDER, İNDER, İZODER, YEM, GİSP ve ULI’nin katılımıyla oluşturulan Platform, konu ile ilgili fikir birliği sağlanan ilk toplantılarından sonra, önümüzdeki günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanımız ile biraraya gelerek, Bakanlıkla ortak yapılacak çalışmaları görüşecektir. Platforma bağlı olarak oluşturulan teknik ve tanıtım komiteleri de, yapılan çalışmalarla ilgili teknik ve tanıtımla ilgili konuları yürütmek üzere çalışmalarına başlamış bulunmaktadır. GYODER’in konu ile ilgili çalışmaları bu konular üzerinde yoğunlaşmış bulunmaktadır.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)