Ode, Hız Kesmeden Yatırımlarına Devam Ediyor
ODE Yalıtım
Ali Türker
Zor bir yıl olmasına rağmen 2016 yılını farklı alanlarda gerçekleşirdikleri yatırımlarla ve hedeflerine ulaşarak geçiren Ode Yalıtım'ın Genel Müdürü Ali Türker ile 2016 yılı değerlendirmeleri, 2017 ve 2018 ile ilgili öngörüleri, ülkemizde yalıtım sektörünün güncel durumu hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.
ODE olarak geçtiğimiz yılı nasıl geçirdiniz, neler yaptınız? 2017’den beklentileriniz neler?
2016 yılında farklı alanlarda birçok yatırım yaptık. Bu yatırımlardan en önemlilerinden biri Şubat ayında yaptığımız cam yünü fırın yenilememiz ile birlikte kapasitemizi arttırmamızdır. Bu süreç yaklaşık 7-8 yılda bir gerçekleşen ve 6-7 Milyon Euro’luk bir yatırımdır. Yatırımına 2015 yılında başladığımız Eskişehir fabrikamızın ilk fazını bu yılın ilk çeyreğinde tamamladık. ODE, 100 Milyon TL yatırımla hayata geçirdiği Eskişehir’deki dev üretim tesisinin tamamlanmasıyla, toplamda 170 bin m2 açık, 100 bin m2 kapalı alan ile Türkiye yalıtım sektörünün en büyük kapalı alana sahip üreticisi olacak. Eskişehir fabrikasının ilk etabında membran üretimine başladık.
Geçtiğimiz yıl ayrıca İtalyan ortaklı şirketimiz K-FLEX’in tüm hisselerini satın aldık ve yüzde yüz ODE kuruluşu haline getirdik. Özelikle siyasi konjonktüre baktığımızda zor olan bu dönemde ODE’nin mottosu olan geleceğe yatırım yapmayı hatırlatmak ve aynı zamanda Türkiye’ye de yatırım yaptığımızı vurgulamak isterim.
ODE olarak 2016 yılında TURQUALITY®’deki ilk beş yılımızı da tamamladık ve ikinci beş yıla hak kazandık. Bu anlamda beş yıllık iş planıyla ODE’nin geleceğini kurgulamaya yönelik ciddi bir yatırım yaptığımızı vurgulayabilirim. Plan doğrultusunda özelikle ikinci beş yılda ihracatta da agresif bir büyüme hedefimiz var. 2017’nin bizim için önemli bir yıl olacağını düşünüyorum. Çünkü yaklaşık 4 yıldır ODE olarak tam kapasite çalışıyoruz ancak Eskişehir fabrikamızın devreye girmesi ile birlikte ilk defa bu yıl kapasite fazlamız olacak. Bunu da ihracata ağırlık vererek kullanmayı ve böylece hedef ülkelerdeki pazar payımızı arttırmayı hedefliyoruz.
Peki, Türkiye pazarını ODE olarak nasıl değerlendiriyorsunuz, 2017’den umutlu musunuz?
2016 yılı zor bir yıldı. İlave olarak cam yününde fırın yenilemeden dolayı yaklaşık 2 ay kapasite kaybımız oldu. Ancak biz ODE olarak 2016’da 2015 yılı cirosunu yakalamayı başardık. Bu anlamda ODE olarak hedeflerimize ulaştığımızı düşünüyoruz. 2017 yılında da kısa dönem planlarımız doğrultusunda yatırım ve projelerimizi hayata geçirmeye devam edeceğiz. İnşaat sektörüne genel olarak baktığımızda ise duraklama olduğunu gözlemliyoruz ama daha önceki tecrübelerimize dayanarak duraksama olsa bile ekonomi normale döndükten sonra sektörün kendini çok hızlı bir şekilde telafi ettiğini söyleyebilirim. Bu nedenle kaygı duyulması gereken bir süreç olduğunu düşünmüyoruz. Şu anda da daralan talebin uzun vadede normal seyrine döneceğini öngörüyoruz. İnşaat sektöründe 2016’da pazar küçüldü, 2017’de çok iyi olmasa bile büyüme olacak ve 2018’de ciddi bir büyüme bekliyoruz. Dolayısıyla umutluyuz. ODE olarak yatırıma ve ülkemize katkı sağlamaya devam edeceğiz.
İnşaat sektöründe 2016’da pazar küçüldü, 2017’de çok iyi olmasa bile büyüme olacak ve 2018’de ciddi bİr büyüme bekliyoruz. Dolayısıyla umutluyuz. ODE olarak yatırıma ve ülkemize katkı sağlamaya devam edeceğiz.
Çalkantılı ve belirsiz bir dönemden geçiyoruz ama ODE sürekli yatırım yapıyor, bu gücü ve cesareti nereden alıyorsunuz?
ODE kurulduğundan bu yana sürekli büyüyen, işine yatırım yapan, vizyoner bir firma. Bu formasyon ve yaklaşımla ODE’nin önünün açık olduğuna inanıyorum. Yaptığımız 5 yıllık iş planımızı gerçekleştirmeyi, her yıl ciro bazında yüzde 25 büyümeyi ve istihdamımızı 450’nin üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Global bir marka olabilmek için mutlaka yurtdışında da yatırım yapma, şirket satın alma gibi çeşitli opsiyonları da stratejik iş planımıza koyduk.
Eskişehir fabrikası ile birlikte artık Anadolu’da uzak bölgelere daha rahat ulaşacağız. Satışını gerçekleştirdiğimiz ürünlerin mal bedelleri ile nakliye giderlerini kıyasladığımızda nakliye giderleri yüzde 40-50 hatta 60’lara bile çıkabiliyor. Ürünlerimizin fabrika teslim fiyatlarıyla her ne kadar rekabetçi olabilsek de belli bölgelere gittiğimizde rekabet edemiyoruz. Bu anlamda da Eskişehir’de başarılı olduktan sonra Türkiye’nin doğusunda bir fabrikaya sahip olmak ve yurt dışında önce markalaşıp daha sonra değişik ürünlerle yeni açılımlar yapmak yönünde çalışmalarımız var.
Şu anda ürettiğimiz 4 ana ürün grubu var. Bunlar ODE Isıpan markasıyla ekstrüde polistren esaslı ısı yalıtım malzemesi, ODE Membran markasıyla su yalıtım örtüleri, ODE Starflex markasıyla ısı, ses, ve yangın yalıtımında kullanılan cam yünü ve ODE R-Flex markasıyla da elastomerik kauçuk köpüğü tesisat yalıtım malzemesi.
Bunlardan membran su yalıtımı ile ilgili bir ürün. Eskişehir fabrikamızın üretime başlanan ilk fazında da membran üretiyoruz. Bu fabrikanın devreye girmesiyle oluşan kapasite artışımız ile birlikte su yalıtımında pazar lideri olmayı hedefliyoruz. Su yalıtımını biz temellere ve çatılara yapıyoruz. Temellere yaptığımız su yalıtımı oradaki betonarme sistemin su ile temas edip içindeki çelik donatının korozyonunu engelliyor. Bunu yapmazsak oradaki çelik donatının mukavemeti yarı yarıya düşebiliyor. Dolayısıyla deprem anında da bina ilk yapıldığı halinden çok daha güçsüz olduğu için korozyon nedeniyle binanın taşıma gücü azalıyor.
Peki, kentsel dönüşüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz, sektör açısından bu süreç bir fırsat mı?
Biz olaya sadece kentsel dönüşümdeki yapılar açısından değil ülke genelindeki tüm yapılardaki uygulamalar açısından bakıyoruz. Bugün Türkiye’de hala yeni yapılan binaların yaklaşık yüzde 70’inde ısı yalıtımı yapılmıyor. Su yalıtımında ise bu oranın çok daha yüksek seviyede olduğunu tahmin etmek güç değil.
Isı ve su yalıtımında Avrupa’daki oranları yakalamamız gerekiyor. Bunun için de son kullanıcının mutlaka bilinçlenmesi gerekiyor. Bu bilinci yalıtımlı ve yalıtımsız yapıların yakıt masrafları arasındaki farklı göstererek oluşturmak mümkün. Bu noktada sektörel derneklere yani sivil toplum örgütlerine büyük görev düşüyor. Bugün gelişmiş ülkelerde kullanılan ısı yalıtım kalınlıkları 30-40 cm iken biz Türkiye’de 3-4 cm kullanıyoruz. Bu nedenle de ödediğimiz yakıt ve enerji masrafları ise gelişmiş ülkelerin 10 katı ve üstelik onlar bizden daha konforlu ısınıyor.
Su yalıtımında ise 1999 yılında yaşanan deprem felaketi bu anlamda bir bilinç oluşturdu ve şu anda en azından mühendislik yapılarında su yalıtımı aranan bir konu oldu. Ama burada da doğru uygulama ve yönetmeliklerin dikkate alınması gerekiyor.