Rüksan Tuna'ya Sorduk...

Rüksan Tuna: "İklim koşulları düşünülmeden yapılmış büyük cam cepheli binalar görüyorum. Özellikle dört cephesi de aynı çok katlı yüksek yapıların yapılmaya ve tasarlanmaya devam edilmesi beni çok endişelendiriyor. Güneş doğudan doğar batıdan batarken binanın dört cephesi nasıl aynı olabilir?"

..."Hasta yapı sendromu var literatürde biliyorsunuz. Nem, küf ve alerjenlerin varlığı astım ve alerjik hastalıkların ortaya çıkış sebebi. Biz bunun için doğal havalandırmayı çok önemsiyoruz, çapraz havalandırma olmazsa olmazlarımızdan.


Sürdürülebilir mimarlık eğitimi ülkemizdeki ilgili fakültelerde bir disiplin içerisinde verilmiyor. Siz bir mimar olarak mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili bilgi birikimine nasıl sahip oldunuz?

Haklısınız verilmiyor, ben 1983 mezunuyum, 30 yıl önce de verilmiyordu. Ancak yerine ve iklime uyumluluk kavramı bir şekilde yaptığımız her projede bizlere öğretilmişti. Ben sürdürülebilirlik konusunda 2008’den beri kişisel olarak araştırma yapıyorum. Mimarlar Odası’nın, Ekolojik mimarlık ve enerji etkin yapılar çalışma grubunda da 41. Dönemden beri, 5 senedir aktif olarak çalışıyorum. Bu grup çalışmaları olarak seminerler düzenledik, hocalarımızdan ve kendi alanında uzman kişilerden hem öğrendik, hem meslekdaşlarımızın eğitimine katkıda bulunduk. Bu seminerler serisi Mimarlar Odası yayınlarından’’Ekolojik Perspektifler’’ kitabı olarak çıktı.

Herhalde o zamandan bu yana onlarca fuara katılmışımdır. Yapıda yeni ürünler, yenilenebilir enerjiler, güneş enerjileri başta olmak üzere yurt içi ve Ecobuild Londra olmak üzere yurtdışı bunlardan bazıları. Yapı Endüstri Merkezi’nde bu konularda verilen konferansları hiç kaçırmamaya çalışıyorum.

Mimarlar Odası Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi ekoloji ve sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerjiler konusunda eğitimler açıyor. Bunları da takip ediyorum, katılıyorum, öğreniyorum ve eğitmen olarak da çalışıyorum. Şu anda hem EKB uzmanlığı eğitmenliği yapıyorum, hem de ‘’Çevre-Enerji-Mimarlık’’ başlıklı eğitimleri veriyorum.

Ayrıca MSGSÜ’de Mimarlık öğrencilerine ‘’Mimari Tasarımda Çevre Bilinci’’ dersi veriyorum. Bu ders iklim bilgisi içerdiği için her sene güncellenmek durumunda. Bir anlamda aktüaliteyi takip etmek ve bilgilerimi tazelemek durumundayım.

Bu arada LEED ve BREEAM sertifika eğitimlerini bünyesinde aldığım Çevre Dostu Binalar derneğimizi burada anmadan geçemeyeceğim. 2009’dan beri derneğin üyesi olarak bilgilendirme günlerinden çok yararlandım.

Mimarlık sürdürülebilir inovasyon için önemli bir arena diyebiliriz. Konut sektöründeki hızlı gelişim sürdürülebilir, çevreci ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için iyi bir fırsat. Mimaride sürdürülebilir tasarım aşamalarından bahsedebilir misiniz?

İlk önce yerine ve iklimine göre tasarım. Fonksiyon şemasını, yani müşterinin ihtiyaç şemasını içinde bulunulan yere ve yöne uygun çözümlemek esas. Yani önce enerji tüketimini en aza indiren bir yerleşim planı. Sonra yine enerji tüketimini en aza indiren yapı kabuğu tasarımı. Daha sonra yerel malzeme kullanımı geliyor. Biz EKHO olarak bu aşamalara uygun tasarımlarımızı başta günışığı olmak üzere mekanik simülasyon programlarıyla test ediyoruz, kararlarımızın doğruluğunu sınıyoruz ve düzeltmeleri yapıyoruz.

Turizmin yarattığı fırsatlar kadar doğal çevreye verdiği zararlar da bilinen bir gerçek. Sürdürülebilir Turizm kavramının sıkça konuşulduğu bu günlerde çevreye duyarlı otel mimarisi nasıl kurgulanmalıdır? Bu noktada yatırımcıya düşen görevler nelerdir?

Otel mimarisinin tasarım ilkelerinde yukarda saydıklarımdan farklılık yok. Ancak işletmesi için diğer bina işletmelerinde de dikkat edilmesi gereken kurallar var. Yine günışığı, varlık sensörleri, su tasarrufu gibi ortak özellikler var. Otellerde bir de atık konusu ve kompost işlemi öne çıkıyor. 5 yıldızlı 200 yataklı bir otelin günümüzde 5000 kişilik bir köye eşdeğer tüketim yaptığı düşünülürse bu noktalar daha iyi anlaşılır.

Yatırımcı yakın bölge ekonomilerini canlandıracak yerel ürünlere ağırlık verebilir. Tek kullanımlık sabunlar vb yerine dispenser kullanabilir. Bu ilkeler yeşil konaklama kılavuzlarında mevcut ve ayrı bir yazı konusu olacak kadar uzun. Tabii ki son olarak yenilenebilir enerjilerin mimariye entegre kullanımı şart diyebilirim.

İnsan sağlığının yapı ile olan etkileşimi ile ilgili düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Hasta yapı sendromu var literatürde biliyorsunuz. Nem, küf ve alerjenlerin varlığı astım ve alerjik hastalıkların ortaya çıkış sebebi. Biz bunun için doğal havalandırmayı çok önemsiyoruz, çapraz havalandırma olmazsa olmazlarımızdan.

Bunun haricinde yerleşim planlarında, özellikle konutların yatak odalarında dikkat ettiğimiz bir nokta var: elektromanyetik etkilerden uzak durma: yani yatağın başucunu bitişik duvarın arkasındaki salonun TV, tel, bilgisayar ünitelerinin hizasına koymama.

Yapıların çevreci ve insan sağlığına uygun olabilmesi için mevcut sertifika sistemlerinden birine sahip olmaları yeterli midir? Sertifika almak dışında başka neler yapılabilir?

Elbette sertifika sistemleri yapının belli çevresel kriterlerle tasarlanıp inşa edilmesini ve kullanılmasını garanti ediyor. Ancak henüz yerli sertifikamız kullanıma geçmediği için yurtdışına kaynak akıyor ve sertifika meblağları herkesin yaygınlıkla kullanabileceği kadar düşük değil.

Sertifika alamıyorsak da binalarımızı illaki yukarda saydığım yerine, iklimine göre tasarlayarak başlayabiliriz. Bunu çok önemsiyorum çünkü her yerde iklim koşulları düşünülmeden yapılmış büyük cam cepheli binalar görüyorum. Özellikle dört cephesi de aynı çok katlı yüksek yapıların yapılmaya ve tasarlanmaya devam edilmesi beni çok endişelendiriyor. Güneş doğudan doğar batıdan batarken binanın dört cephesi nasıl aynı olabilir?

Yeşil, sürdürülebilir, ekoloji gibi kavramlar son yıllarda hayatımıza yoğun olarak girdi ve farklı mecralarda bir çok şekilde tartışılıyor. Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz?

Hayır, bu kavramlar birbirlerinin yerine ve çoğu zaman da başka kavramlar yerine kullanılıyor. Mimarlar arasında bir anket düzenledik ve durumun farklı olmadığını gördük.

Sürdürülebilirlik ilkelerinin mimaride uygulanması konusunda kendilerini geliştirmeleri adına geleceğin mimarlarına tavsiyeleriniz nelerdir?

Bu konuda açılan her atölye çalışmasına katılmaları, projelerinde bu kriterleri savunmaları, hocaları ile birlikte farklı düşünmeye başlamalarını, literatürü ve seminer-konferansları takip etmelerini çok yararlı bulurum.

Rüksan Tuna 1983 yılında MSGSÜ Mimarlık Fakültesinden yüksek mimar olarak mezun olduktan sonra birçok mimarlık ofisi ve inşaat şirketinde tasarımcı mimar ve şantiye mimarı olarak çalıştı. 1992 yılında girdiği Koleksiyon Mobilya AŞ’nin Çayırbaşı kampüsü inşaat projelerinden başlayarak, bu firmada 12 yıl ağırlıkla toplu satış, yurtiçi - yurtdışı ofis ve konut projeleri, bayi yapılandırma projeleri olmak üzere, proje grup müdürü olarak 2004 yılına kadar çalıştı. 2008 yılından beri sürdürülebilirlik ve yeşil binalar üzerine araştırma ve çalışmalarını sürdürmektedir. Bu konularda pekçok konferansa, çalıştay ve kursa katılmıştır. 2011 Şubatında BREEAM Assessor lisansı almıştır. Bu konulardaki paylaşımları (2001 yılından bugüne 27 makale) Mimarlık, Mimar.ist, Güney (TMMOB Mimarlar Odası Yayınları) ve Ekoyapı (ÇEDBİK yayın organı) dergilerinde yayınlanmıştır. Rüksan Tuna, 2012 Güz döneminden beri Mimar Sinan Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Çevre Çözümlemesi ve Denetimi Bilim Dalı’nda öğretim görevlisi olarak ‘’ Mimari Tasarımda Çevre Bilinci’’ dersi vermektedir. Ocak 2013’te katıldığı EKHO yeşil bina danışmanlığı şirketinde, ekolojik mimari deneyimini geliştirmek amacıyla konularının uzmanı statik, mekanik ve elektrik mühendislerinin yanısıra çevre mühendisleri ve ekolojistlerle sürdürülebilir mimari konusunda işbirliği yapmaktadır.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)